17 Ocak 2021, 05:02 | #11 |
"Bu sözcük ayrılığımıza işaret olsun kuş ya da iblis!" diye bağırdım.
"Geri dön fırtınana, dön gecenin ölüler kıyısındaki diyarına! Tek bir kara tüyünü bile bırakma, işareti olarak ruhunun söylediği o yalanın! Yalnızlığımı bozma! Kapımın üstündeki büstü terk et! Gaganı çıkar yüreğimden, bedenini kapıdan al git!" Kuzgun dedi: "Hiçbir zaman!" Kuzgun bir an olsun ayrılmadı, oturdukça oturdu, Oturdukça oturdu oda kapımın hemen üstündeki Pallas büstünde; Benziyordu gözleri hayal kuran bir şeytanın görüntüsüne, Vuruyordu kara gölgesini yere lambadan yansıyan ışık; Kapalı kaldu ruhum bu kara gölgenin içinde, Kurtulamayacak - Hiçbir zaman! Kuzgun, Edgar Allan Poe [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
20 Ocak 2021, 16:31 | #12 |
"Asık suratlılar, kara ruhlular, buluttan nem kapanlar, burunlarından kıl aldırmayanlar, kendilerini beğenmişler, dediğim dedikçiler, sinamekiler, kasıklar, manyaklar, yavanlar, densizler sakın bize gelmesinler. Bir yerleri incinir. Rahatsız olurlar." Kabare, Haldun Taner Vaktiniz olduğunda diye buraya bırakıyorum, izlemelisiniz. Haldun Taner resitali : ) [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
28 Ocak 2021, 17:15 | #13 |
Her ne kadar beklentiyi düşük tutalım desek de insan daima ister.
Hele ki bir şey hoşuna gitmişse, bunun kendi benliğine iyi geldiğini düşünmüşse mutlaka birkaç adım sonrasını yaşamak ister. Derler ya "Senin de gözüne perde inmiş canııım" , evet öyledir. Tam da bu noktada gerçeklerden bir kopuş, bu kopuşla birlikte gözümüzde şekillendirme süreci var. Peki bunu bile bile aldanmaya ve aldatmaya devam mı edeceğiz? Hani tam olarak beklentin nedir? Çirkin gelen her şeyden uzaklaşıp kendi yalnızlığınla tüm iğrençlikleri seyretmek mi yoksa o iğrençliğin içerisinde gözünü kapatıp, kulağını tıkayıp herkes gibi olmak mı? Hangisi daha çirkin? Her şeyin bir söze dayandığı sahte arkadaşlık/dostluk/sevgili ilişkilerinde ne kadar gerçek olmaya çalışırsan çalış, yalnızsın. Hatta öyle bir yalnızsın ki yüzünde zafer gülümsemesi olduğunda, sana gülümseyen insanların gözlerinin içinde o pis enerjiyi görecek kadar. Dünyadan gittikten sonra geride bıraktılarının toplamısın bana kalırsa. O sebeple ne yapıyoruz diye sorguluyor insan kendini. Geride ne bırakacağım? Azalıyor. Güzel duygular paylaştıkça artmıyor, azalıyor. Ne kadar yaşarsan o kadar tüketiyorsun. Kilitli odalara saklama şansım varsa bunu sonuna kadar kullanırdım. Güzel şeylerden falan da bahsetmeyeceğim, hayatın anlamı bu. "Yapamadığım birçok şey var
Hem tatminsizim, hem günahkar Sen beni bu şehirden kurtar Bir yer bulalım, dünyadan uzak" [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
20 Nisan 2021, 12:10 | #14 |
SAVRULAN BEDEN
Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın! Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm bu solgun yürek için. Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir., bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi. Yitiyor işte gözardı edilen bedenim, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle! Bilirmiydim yaklaşan karanlığı daha önceleri, Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu? Şendim, şendim ben, Kahkaham insanları ürkütürdü! Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin, Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi... Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden, Kalıvermeliyim öylece kaskatı! Ocak, 82 Daktiloya Çekilmiş Şiirler (1977-1987) Nilgün Marmara [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
28 Nisan 2021, 12:36 | #15 |
“Neyin ne olduğu, hangi suçun cezası ne kadar olduğu bilinmemelidir. Fakat herkes her an, suç işlediği halde kendisine taviz verildiğini hissettiği için başı önünde dolaşır insanımız. Bizim ilk günahımız budur: Cezalandırılmayan küçük günahların toplamı, hoşgörümüz de budur. Ayrıca devlet de aynı suçluluk duygusu içinde müeyyideleri uygulamaz. Bu bakımdan bağışlayıcıdır. Karşılıklı bir oyundur bu. Bağışlanmayan tek suç, bu oyunu fark etmek, bu oyuna karşı çıkmaktır. Gerçeği aramaktır. Bilim bunun için tehlikelidir, felsefe bunun için tehlikelidir, deneme bunun için tehlikelidir, roman ve hikâye bunun için tehlikelidir. Belirli kalıplar içinde kalan şiir bunun için tehlikesizdir. Taklitçi olmayan Batıcılık bunun için tehlikelidir. Gerçeği arayan Doğu bunun için tehlikelidir…” Günlük Oğuz Atay, |
|
|
01 Mayıs 2021, 15:21 | #16 |
AŞK
Aniden. Birdenbire, beklenmedik olandan... Beklemeyene: Dilegelen bir dünya. Vahiy gibi, en çok ona benziyor. Baharın karnını öptüğüm rüya. O yüzden “ayak”landım, yukarı ağdım Sana vardığımda ağlamam bundan... Adını andığımda sıcak akıyor bütün nehirler Dünyayı dolduran sözü olduran o. Ve ben ne desem şimdi, benden değiller. Hâlâ soruyor musun bana, aşk ne demek: O en “bir” ve “tam” olana yürümek. Durup durup geçmesin içinden ağlamak Durup, neden ağlıyorsun can’ım, Yetmez mi ikimize bir sağanak... Metis Kitap, s.28 Birhan Keskin [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
05 Mayıs 2021, 16:44 | #17 |
Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musun? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır…Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur…” Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali. S 91-92 [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
19 Mayıs 2021, 22:54 | #18 |
Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında,cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk.Birine teslim olduğumuzda içimizi döktüğümüzde,bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor.O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız,birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? 'Anlatsam mı anlatmasam mı?' kararsızlığımız.'Bu sevgi beni acıtır mı?' kuşkularımız.
Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel Garcia Marquez [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
|
|
|
07 Haziran 2021, 18:39 | #19 |
Çocuksun Sen 1 Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil 2 Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar Dursam ölürüm paramparça olur dünya Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak (Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç) Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı (Soluğunun elma kokması bundandı belki) Bir elma kokusuna tutundum düşerken Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Çocuksun sen, çocuğumsun Ahmet Telli |
|
|
08 Haziran 2021, 19:32 | #20 |
...
kaybettiğin yerde bekleme, güçsüzler öyle yapar. sana kapanan kapıyı bir daha çalma, kapanan kapıyı acizler çalar. unutma ki bu aşağılık dünyadasın: kötülüğü baş tacı edip, iyiliği çılgınlık sayan dünyada. şunu iyi bil ki, işine geldiğinde, şeytan da Kutsal Kitap’tan örnekler verebilir ve Cehennem boş, şeytanların hepsi burada... her düşünceni dile getirme, sana yakışmayan hiçbir düşünceyi hayata geçirme. samimi ol fakat asla basit davranma. huzur ancak gökyüzünde vardır... biz ise yeryüzündeyiz. utan, ey çağ! soylu insan yetiştirmez oldun... arama boşuna, bulunmak istemeyeni. insanlar göründükleri gibi olmalıdır. eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi. kader mi aşkı kovalar, yoksa aşk mı kaderi, kimseler çözemedi bu bilmeceyi.. hoşça kal! değerin çok yüksek, tutamam seni. sen ancak görenleri seversin, bense körüm sen ne kadar kalsan da geliyorsun benimle.. ben ne kadar gitsem de kalıyorum seninle... öğret bana, nasıl unutulur düşünmek? oysa benim ruhumda savaş var. durmadan ölüyor içimdeki insanlar. boğ kendini yüreğim; dilimi tutmak gerek ! William Shakespeare Seslendirme: [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|