Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Aralık 2020, 14:39   #3
Publisher
Edebî
Publisher - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Uzaklar neden bize hep güzel gelir? Yakının bizde tükettiği yer, tam olarak nerede başlıyor? Kendimizi nasıl tanımlayabiliriz? Gerçekten de kilitlediğimiz anıları nerede saklıyoruz?

Zamanı durdursam, içine girsem. Üzerime fermuarı çekip kalsam, hangi zaman dilimde çıkacağımı bilmiyorum. Carpediemle alakalı tüm yazıları gözden geçirmiş olmama rağmen, insanın sadece iyi duyguları yaşamaması kanaatine vardım. Hüznüme de sahip çıkmayacaksam, neden anlam yüklemişim ki?

Bir burukluk var içimde. Türkçenin yetersizliğini tartışmıyorum, lügatimin beni zorladığı noktadayım. Rutinin bağnazlığı içerisinde kahvemi yudumlarda daldığım gemi tablosunun renklerindeyim. Siz hiç yaşamadığınız duyguların içine gömüldünüz mü?

Halbuki “mutlu mesajları” okumanın günü güzelleştirdiğine inanırdım. “-di”li geçmiş zaman. Hikayesi. Her hikayenin de mutlaka bir sonu olacağını bilerek okuruz/yaşarız. Neden bu kadar zorlanırız peki?

Karanlık. Etrafım karanlık. İnsanlar karanlık. Düşünceler uzun dişleriyle uzaktan bana bağrıyor. Bense odamda yatağın altında saklandım. Bir ses tıkırtısı duymanın korkusu ve mutluluğunu yaşıyorum. Kendimi koruyacağım diye odamdaki oksijeni tüketiyorum.

Kalkıp ışığı açmaya gücüm yok. İzlediğim gemi de gelmiyor. Öylece bana bakıyor. Ben de bıraktım, beklemeyi. Uzağa da gidemem zaten, sırtım bana ait değil. Şimdi kucağımda yılların içime atmışlığı, ellerim çaresizliğin ağırlığı ve gözlerim hala o gemide.

Yasımı bitirmeyi bekliyorum.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]