![]() |
Gecenin yarısı, o güzel kızlar geldiler, o harikulade kokularıyla burnumun dibine kadar girdiler, aklımı aldıkları yetmiyormuş gibi, bir de yavru kedilerimi toplayıp aldılar, ve kıkırdaşa kıkırdaşa, kıvırta kıvırta gittiler. Arkalarından seslendim, dedim beni de almayacak mısınız, götürmeyecek misiniz, böylece burada mı bırakacaksınız? Aralarından biri arkasını bile dönüp bakmadan “erkekler kapatılsın” dedi. Beni kapattılar, siz devam edin. |
“Yalancı güneştir aslında bizi güneşten ziyade mutlu eden. Çünkü, hep beklenmedik zamanlarda, hiç olmadık anlarda ortaya çıkar.” Mihr - Eylem Tok |
“Kim bilir hangi mutsuzlar, ışığını yanık bıraktı. Işıklar sizi mutlu göstermez ki. Kimi karanlıktan korkuyor, kimi yalnızlıktan; hâlbuki yalnızlık korkusu kendi karanlığından...” Mihr - Eylem Tok |
Bora Chung’ın Lanetli Tavşan adlı eserini hayli beğendim. Kimi masalsı kimiyse çağın ve hayatın içinden farklı farklı öykülerle belirli bir konuyu/sorunu ele almak benim de benimsediğim tarz. Lanetli Tavşan ve kitaptaki diğer öyküler insanı rahatsız edici ögeler taşıyor. Yazarımız bu hususta özel bir çaba harcamış gibi duruyor. |
“Bir şeylerin tepetaklak gitmekte olduğu hissi vardı. Sefahat had safhadaydı. Çok fazla yoğunluk vardı. Çok fazla değişim. Çok fazla acıyla baş başa giden çok fazla mutluluk. Aşırı bir yoksulluğun yanında aşırı zenginlik. Dünya hızlanarak daha gürültülü bir yer hâline geliyor, sosyal sistemler de caz müziği kadar karmaşık ve bölük pörçük şeylere dönüşüyordu. Bu yüzden bazı yerlerde sadeliğe, düzene, günah keçilerine ve zorba liderlere, ülkelerin de dinler ve mezhepler gibi olmasına karşı duyulan güçlü bir arzu vardı. Bütün insanlığın geleceği tehlikede gibi gözüküyordu. Bugün de sık sık olduğu gibi. Çoğunluk karmaşık sorulara basit cevaplar arıyordu. İnsan olmak için tehlikeli zamanlardı. Hissetmek, düşünmek, umursamak için.” Zamanı Durdurmanın Yolları - Matthew Haig |
Kaotik bir günün daha sonunda kedi mırıltısıyla rehabilite oluyorum |
“İhtiyar bir yüzde ne işi vardı bu çocuk gözlerin?” Ahraz - Deniz Gezgin |
“Bu kasabada ağaçlarla ilgili bir söylence dolanır. Vakti zamanında bütün ağaçlar birlik olmuş ve içlerinde en görmüş geçirmiş olan zeytin ağacının başına toplanmışlar. Gel demişler, bize önder ol, kuralları sen koy, hepimizi sen yönet. Zeytin daha en başından “olmaz” deyivermiş, “yağımı, dermanımı bırakayım da sizinle mi uğraşayım. krallığınız sizin olsun, benim zenginliğim bana yeter.” Kovup başından savmış hepsini. Ağaçlar bakmışlar ki böyle başsız izansız olmayacak bir de kökleriyle başa çıkılmaz incire gitmişler, bu kez de incire methiyeler düzüp lafın sonuna sakladıkları arzuhâllerini dillendirmişler. Gel gör ki incir ağacı zeytinden de beter çıkmış, “ballı meyvelerimi bırakıp sizi düzene sokmakla mı uğraşayım” deyip sırt çevirmiş. Ağaçlar çaresiz en son asmanın önünde eğilmişler. Şarabı, pekmezi, dipdiri meyvesiyle dünyayı mest eden asma, kıytırık bir ağaç hükümranlığına kanar mı, o da ötekiler gibi kapısından def etmiş sefil ağaçları. Derler ki, meydanı boş bulan, işe yaramaz karaçalı fırsat bu fırsat deyip kuruluvermiş hükümdarlık tahtına ve işte o gün bu gündür karaçalı hükmedermiş ağaçlara. Lakin bana soracak olursan öyle değildir hikâyenin aslı. Yaradan bakmış, şeytan nerede çoğalıyor, oraya bir zeytin ağacı dikmiş. Bu toprakları, denizi, diğer tüm canlıları zeytinin yağıyla meshetmiş, niye? Bu şeytanların elleri kaysın da şu güzellikleri tutup kavrayamasınlar diye. Sonra da inciri vermiş başlarına, evlerini tepelerine yıkmış. Sök bakalım sökebilirsen. İncir ağacının kökünde boğulacak bu topraklar, göreceksin. Ya asma? Şu karşı tepelerde güzü alaca kılan, tuzun, rüzgârın, eğimli tepelerin sevgilisini niye dolamış bu yerlere? Merhametinden; hazzı da tatsınlar istemiş, çiçek gibi hissetmek nasıldır bilsinler de kötülükten el çeksinler diye. Ya bunlar ne yapmış, söküp söküp denize atmışlar körpecikleri.” Ahraz - Deniz Gezgin |
Eskiden hep çekip giderdim. Bir süredir sadece çekiyorum sanırım |
Bir ara ben istifa etmiştim, daha doğrusu edecektim. İş kâğıt üstündeki resmiyete kalmıştı sadece. Sonra yapma, etme, gitme diye başımın etini yediler. Baktım istifa etmek kalmaktan daha zor bir süreç, ben de lanet olsun deyip kaldım. Lakin bana illa kal diyenlerin hepsi işten ayrıldı, gitti. |
| Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 03:17. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Copyright ©2019 - 2025 | IRCRehberi.Net