IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi

IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi (https://www.ircrehberi.net/)
-   Üye Günlüğü - Defteri (https://www.ircrehberi.net/uye-gunlugu-defteri/)
-   -   1 PiSi & Blah Blah (https://www.ircrehberi.net/uye-gunlugu-defteri/157472-1-pisi-blah-blah.html)

Kedi 11 Haziran 2023 21:40

1 PiSi & Blah Blah
 
Bir kedi, pek çok şeyin yerini alabilir, ama hiçbir şey bir kedinin yerini tutamaz.

Kedi 11 Haziran 2023 21:41

Gece geç saat bir ara facebook hesabımı açtım. Gene biri defalarca yazmış durmuş benim şu fotoğrafları kaldırıver diye. Aynı şey kaçıncı seferdir başıma geliyor. Ayda yılda bir bakıyorum facebook'a zaten, hepinizden nefret ediyorum yazıp kapıyorum falan. Neyse. Cevap veren de olmayınca epey bir giydirmiş de giydirmiş tabi. Bilindik mevzu, evleniyormuş hanfendi. Önce tabi hesabını eşine ya da eş adayı her kimse ona vermiştir, bunları belki o yazıyordur diye düşündüm. Ama baktım bir hafta sonra gene bir dünya bir şeyler yazmış. Yetmemiş, araya bir de ortak arkadaşımız olan yakın arkadaşını da sokmuş. O da yazmış bir şeyler bir şeyler.

Kaldır dediği fotoğraflara baktıııım baktııım baktım. Dedim: "Fatih! Şimdi bu fotoğraflarda bunların görüp de senin göremediğin yuva yıkıcı unsur tam olarak nerede?" Gece kamp ateşinde şarkı çalıp söyleyen gençler. Aralarında senin o dönemki yaz aşkınla birlikte bulunuyor olman beni irdelemez. Alt tarafı yan yana duruyorsunuz, oturuyorsunuz. Öpüşmüyorsunuz ya da elleşmiyorsunuz. Yaşadığım toplumu ben de biliyorum, albümlerime fotoğraf koyarken bunu göz önünde bulundurarak seçiyordum.

Hay sizin evlenmenize de boşanmanıza da. Manyaklar ya...

Kedi 12 Haziran 2023 01:02

Kedim artık sokaktaki diğer kedilerle arama mesafe koyuyor. Denk gelirse yanıma yaklaşan başka bir kediyi kovalıyor, paralıyor.

Sanırım bir yerde her sevdalı ilişkinin sonu aynı yere çıkıyor...

Kedi 13 Haziran 2023 15:08

Bir keresinde Kaliforniyalı bir hatunla konuşma şansım olmuştu. Hayli marjinal bir tipmiş. Vücudunun her yerinin dövme kaplı olduğunu söylemişti.
Hayvan figürleri, mitolojik canlılar, desenler, alegoriler, bir sürü gotik şeyler... Dövdürmüş de dövdürmüş, bir de üzerine sövdürmüş, o derece.

Bu kadarı aşırı değil mi diye merak edip nedenini sorduğumda:
"Kimsenin elinde çıplak fotoğrafımın olmasını istemediğimden her yerimi dövme kaplattım" demişti.

Bu da böyle bir aydınlanma anım.

Kedi 14 Haziran 2023 02:41

İki saattir aynı kafede oturuyorduk ve ben ne büyük bir eşşekmişim ki, iki saattir kedi muhabbeti dinleyip "mmm, tabii tabii, aynı fikirdeyim" diye anlattıklarını onaylıyordum. "Kedi asildir" dedi, onayladım; "kedi karakterlidir" dedi, "bravo!" dedim. Sonra başladım ben de kediyi övmeye. "Başladım" dediysem niyetlendim sadece. Çünkü o, kedinin bütün meziyetlerini övmüştü ve bana övecek bir şey kalmamıştı. "Kedi eee… Kedi ööö…" deyip övecek bir hâlini, tavrını arıyordum, ama bulamıyordum. Sonunda hem biraz bulamamaktan, hem biraz da benim ne kadar coşkun bir kedi sever olduğumu anlayıp etkilensin diye "ben var ya, kedinin …şşağını yiyim be!" dedim. Hatta iyice gaza gelip "keşke imkân olsa da hepimiz kediye bi' kere versek, öyle seviyorum yani" diye de ekledim. Ben böyle deyince, kısa bi suskunluk oldu. Kahvelerimizden son bir yudum aldıktan sonra hesabı isteyip kalktık.

(...)

Umut Sarıkaya'nın Hayat Beceriksizi adlı yazısından.

Kedi 16 Haziran 2023 00:27

Günün şu son 12 saatlik dilimi içerisinde farklı farklı platformlarda farklı farklı user'ler bana amasız fakatsiz haklısın yazdılar. Hiç hayra alâmet değil.

Bu durumu metafiziğin dışındaki herhangi bir argümanla açıklayamıyorum. Kaç senedir sürdürdüğüm, gıpta ile baktığım seküler bakış açım sallantıda.

Tarikat davetlerine açığım. Teşekkürler.

Kedi 17 Haziran 2023 02:32

Çeşitli astrologların aylık burç yorumlarını izliyorum. Her iki aydan birinde benim yükselene mutlaka yurt dışı çıkıyor. Hiç şaşmıyor.

Millet ülkeden ümidi kesince, astrologlar da tribünlere oynamaya başladı. Sürekli yurt dışı mevzusu dönmesinin başka bir açıklaması olamaz.

kafesteki borsacı 17 Haziran 2023 02:43

Alıntı:

Kedi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1310376)
İki saattir aynı kafede oturuyorduk ve ben ne büyük bir eşşekmişim ki, iki saattir kedi muhabbeti dinleyip "mmm, tabii tabii, aynı fikirdeyim" diye anlattıklarını onaylıyordum. "Kedi asildir" dedi, onayladım; "kedi karakterlidir" dedi, "bravo!" dedim. Sonra başladım ben de kediyi övmeye. "Başladım" dediysem niyetlendim sadece. Çünkü o, kedinin bütün meziyetlerini övmüştü ve bana övecek bir şey kalmamıştı. "Kedi eee… Kedi ööö…" deyip övecek bir hâlini, tavrını arıyordum, ama bulamıyordum. Sonunda hem biraz bulamamaktan, hem biraz da benim ne kadar coşkun bir kedi sever olduğumu anlayıp etkilensin diye "ben var ya, kedinin …şşağını yiyim be!" dedim. Hatta iyice gaza gelip "keşke imkân olsa da hepimiz kediye bi' kere versek, öyle seviyorum yani" diye de ekledim. Ben böyle deyince, kısa bi suskunluk oldu. Kahvelerimizden son bir yudum aldıktan sonra hesabı isteyip kalktık.

(...)

Umut Sarıkaya'nın Hayat Beceriksizi adlı yazısından.

Düz yazı yazdığı bir yer yok di mi artık?

Kedi 17 Haziran 2023 02:48

Alıntı:

kafesteki borsacı Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1314104)
Düz yazı yazdığı bir yer yok di mi artık?

Bildiğim kadarıyla yok. Ülkenin zaten artık gülecek, mizah yapacak durumu da yok.

Cem Yılmaz bile şakayla karışık ben emekli oldum artık diyor.

kafesteki borsacı 17 Haziran 2023 02:56

Alıntı:

Kedi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1314109)
Bildiğim kadarıyla yok. Ülkenin zaten artık gülecek, mizah yapacak durumu da yok.

Cem Yılmaz bile şakayla karışık ben emekli oldum artık diyor.

"Cem Yılmaz bile" demene gerek yok. Geçen attığı "siyasetle ilgilenmemenin erdem olduğu zart zurt" tivitini görmedin mi? Beyin ölümü gerçekleşmiş onun, artık bir şey üretemez. Devri çoktan bitti. Türk tarihinde mizah ve gülmecenin en yüksek olduğu yıllar, halkın dar boğazdan geçtiği ve dikta altında yaşadığı yıllardır. Tam da şu an olduğu gibi yani. Mizah bitmez.

Kedi 17 Haziran 2023 03:08

Alıntı:

kafesteki borsacı Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1314113)
"Cem Yılmaz bile" demene gerek yok. Geçen attığı "siyasetle ilgilenmemenin erdem olduğu zart zurt" tivitini görmedin mi? Beyin ölümü gerçekleşmiş onun, artık bir şey üretemez. Devri çoktan bitti. Türk tarihinde mizah ve gülmecenin en yüksek olduğu yıllar, halkın dar boğazdan geçtiği ve dikta altında yaşadığı yıllardır. Tam da şu an olduğu gibi yani. Mizah bitmez.

Bir dönem twitter kullanmak vatan hainliği addedilmişti, kapatılmıştı. O dönemden beri ben twitter'a uzağım. Ha bunu söyleyen bizim akil devlet aklı resmi açıklamalarını falan twitter'dan yapıyor tabi. Olağandır.

Ortamın kendisi bu kadar ironikken üzerine çıkabilecek biri yok zaten.

Kedi 17 Haziran 2023 12:02

"Yalan söyler misin?" diye sorulunca verecek tutarlı bir yanıt bulamadım.

"Evet" olarak yanıtlasam, bu durumda doğruyu söylemiş oluyorum.
Lakin, yalan söylüyorsam bu verdiğim yanıt neden doğru çıkıyor? Çıkmaması icap eder.

"Hayır" olarak yanıtlasam, bu durumda ise verdiğim yanıtın yalan olması hasebiyle yalan söylemediğim iddiası çürüyor.

Demek ki yalan, paradoksa neden oluyor.
Alternatif bir gerçeklik olarak da ortaya çıksa, pragmatik bir işlevle de kullanılsa fark etmiyor.

Kedi 18 Haziran 2023 02:54

Bizim mezunlar grubunda millet sürekli çoluk çocuğunun fotoğrafını paylaşıyor. Bir de paylaşılan bir fotoğrafın yorumlanırken tekrar tekrar paylaşılması ortalığı hepten karıştırıyor. Bir yerden sonra ben karıştırıyorum hangisinin hangisinin çocuğu olduğunu falan.

Bizim kedicilik kazanacak grupları da böyleydi. Gerçi bizde hangi kedinin kime ait olduğunun bir önemi yoktu.

Kedi 20 Haziran 2023 23:33

Piyanonun tuşlarından bir ezgi ve bir harmoni çıkarabilmek için eğitimli olmak icap eder. Hayat bilgisi, sadece hayatta kalmaya yeter.

Kedi 22 Haziran 2023 12:52

Saat sabahın 5.15'i ıssızlığında randevulaşırız kedilerle. Tıpkı kedi meskeni çöp konteynerleri gibi sokaklar da boştur o saatlerde.

İnsan ilişkilerinin varoşluğundan, duyguların sömürüsünden, düşünce dünyasının sığlığından, eylem ve söylem arasındaki tekmil tutarsızlıklardan, ideolojik körlüklerden muzdarip bir türlü önü alınamayan kaoslardan, mağdurum da mağdurum demek için sarf edilen dini vaazlardan sana sığınırım ey kedi! Sevecenliğini, ilgini ve mağrurane bakışlarını üzerimizden eksik etme. Bize ilham ver. Yüreğimizde ekosantrik habitat alanları oluştur. Muhakkak ki sen, canlıların en animizme değer olanı, mükemmelliğe en yakın tutulanısın.

Kedi 26 Haziran 2023 00:47

Sevdalı bakışlarını nakşeder Günebakan, Mihri ufuktan görünür görünmez. Müteşekkir bakışları, onun limanına demirler. Gün boyunca düşeri böylesi görkemli bir saltanatın sahibine sitayiş zikreder. Gök tahtının sahibi Güneş batınca ise, Günebakan boynunu eğer. Kimileri zanneder ki, bu boyun eğiş bir hüsrandır. Kimilerine göre cilve, kimilerine göre ise bir sitem.

Kimse bilmez ki, bu boyun büküş, Günebakan'ın ilk sevdalısı olan toprağa ilgisindendir. O, bir sevda çiçeğidir. Mihrine olan destansı sevdası hiç dinmez. Ama, ilk yürek yanığı olan toprağa da sevda beslemekten çekinmez.

Raina 26 Haziran 2023 10:38

Katılıyorum sevgı yumakları onlar senı gorunce kendını yere atıp mır mır dıye ses cıkartıp gel benı sev demelerıne bayılıyorum

Kedi 27 Haziran 2023 00:28

Bir kimse ampül aydınlığına tamah ediyorsa şayet, o kimse ya Güneş'ten bihaberdir, ya Güneş'in doğacağına olan inancını yitirmiştir, ya da çalıp çırpmak için karanlığı fırsat kollayan bir yankesicidir.

Kedi 29 Haziran 2023 13:55

En çok tahammül edemediğiniz şeyler nedir diye sorun, hemen herkesin ilk on listesinde mutlaka "haksızlığa tahammül edemem" cümlesi basma kalıp bir biçimde yer alacaktır. Haksızlıktan kasıt, adaletsizliktir. Velev ki insanlar - hele ki bizim gibi toplumlarda yaşıyorlar ise - adalet kavramını zaten tanrısallığa atfederler ve söz konusu bu olgunun fevkalbeşer olduğuna inanırlar. Bir öğrenilmiş çaresizlik hâli içerisinde zamanla kendilerini adaletin namümkünlüğüne ikna ederler.

Herkes haksızlığa tahammülü olmadığını vurgular ve fakat, dünya, adaletsizlik ile doludur. Bundan muzdarip bizler daha az mutlu, daha fazla şikâyetçi oluruz, ama yine de bir şekilde yaşamaya devam ederiz. Tahammülsüzlük de bir yere kadardır ve tam da bu sebepten haksızlığa tahammülsüzlük denen şey yalan olur gider. Klişeleşmiş bir söylem olmaktan öteye geçemez.

Son tahlilde diyeceğim şu ki, haklı olmanın ya da olmamanın bir önemi yoktur. İdeolojik saplantılar uzun vadede bizleri ancak ve ancak yozlaştırır. Terk-i dava kaçınılmazdır. Haklı olmak ya da olmamak değildir ehemmiyete yaraşır olan, doğru bilgiyi ve diğerkâmcı tutumu bulabilmek, onları edinebilmek, içselleştirebilmektir.

Kedi 11 Ağustos 2023 21:07

Başkaları beni çekemiyor ve düşmanım çok imajı yaratarak var olma çabası prim yapıyor mu ki hâlen acaba...

Kedi 12 Ağustos 2023 19:02

Bugün bir iş merkezinde camdan dışarı bakıyordum, biri kafasını yukarı dikti ve göz göze geldik. Beni görmesinin akabinde hatun böyle tiksinmiş gibi bir surat ifadesi takındı.

Benim gibi tatlı mı tatlı, sevimli bir kediyi bir hatun kişisi görecek de tiksinecek falan, olmayacak iş tabii. Ne alâka dedim kendi kendime. Anlayamadım.

Sonra kafamı yana çevirdim ve başımı dışarı sarkıtıp bir baktım, camda RTE afişi varmış. Ha dedim tamaaam. Ben de neler düşünmüştüm içten içe...

Kedi 20 Ağustos 2023 02:45

Gök tahtının tek sahibi olan görkemli Güneş, yeryüzü sakinlerinin kendisine olan ilgisinin, beğenisinin ve minnetinin onun tek ve eşsiz olmasından kaynaklı olup olmadığını sınamaya karar vermiş. Böylece onun suret-i nurundan bir gece Ay doğuvermiş. Yeryüzü sakinleri, henüz görür görmez göğün bu yeni güzelliğini pek bir beğenmiş. Hatta, Güneş'in kendisi bile çok geçmeden ona karşı büyük bir hayranlık duymadan edememiş.

Derken Güneş, göğün her yerini böylesi güzelliklerle doldurmaya karar vermiş. Ama gelin görün ki, kudreti Ay gibisini bir kez daha var edebilmeye yetmemiş. İrili ufaklı parlak yıldızlar sarmış göğün her bir yanını. Böyle olunca, tüm o irili ufaklı yıldızların arasında kocaman kalan parlak Ay'ın karizması iyiden iyiye bereketlenmiş.

Güneş'in Ay'a karşı duyduğu hayranlık, giderek bir kıskançlık hâlini almaya başlamış. En nihayetinde Güneş, ona eziyet eden kıskançlık krizlerine daha fazla dayanamamış ve kendi nur cemalinden var ettiği Ay'a bir büyü yapıp onu günbegün sahip olduğu ziyadarlığını yitirip geri kazanmaya çabalayacağı mütemadi bir döngüye hapsetmiş. Bununla da yetinmeyen Güneş, kendisine de bir büyü yapmış. Öyle ki, artık ona gerçekten hayranlık besleyenler, ona olan ilgileri sonsuz ve katışıksız olanlar onun haşmetli ve sımsıcak cemalini çıplak bir gözle seyredebilecek, yakıcı ve tehditkâr şulesi ona yönelen diğer bütün gözleri rahatsız edecek ve gelip geçici hevesi olanların nazarlarını üzerinden defedecekmiş. Gök tahtının hükümdarı haşmet ve kudret sahibi Güneş, bu büyü vesilesiyle kendisini taparcasına sevenleri diğer herkesten ayırt edebilmiş ve onları kendi sureti şahanesini andıran günebakan çiçeklerine çevirivermiş.

İşte o günden beridir sevenler, ne birbirlerini kıskanmaktan kendilerini alıkoyabilmiş, ne de birbirlerini kendilerine benzetmeye çabalamaktan vazgeçebilmiş. Bir mihri masal da, naçizane aklımdan geçivermiş.

Kyo 20 Ağustos 2023 02:54

Gönlüne sağlık
 
Alıntı:

Kedi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 1373477)
Gök tahtının tek sahibi olan görkemli Güneş, yeryüzü sakinlerinin kendisine olan ilgisinin, beğenisinin ve minnetinin onun tek ve eşsiz olmasından kaynaklı olup olmadığını sınamaya karar vermiş. Böylece onun suret-i nurundan bir gece Ay doğuvermiş. Yeryüzü sakinleri, henüz görür görmez göğün bu yeni güzelliğini pek bir beğenmiş. Hatta, Güneş'in kendisi bile çok geçmeden ona karşı büyük bir hayranlık duymadan edememiş.

Derken Güneş, göğün her yerini böylesi güzelliklerle doldurmaya karar vermiş. Ama gelin görün ki, kudreti Ay gibisini bir kez daha var edebilmeye yetmemiş. İrili ufaklı parlak yıldızlar sarmış göğün her bir yanını. Böyle olunca, tüm o irili ufaklı yıldızların arasında kocaman kalan parlak Ay'ın karizması iyiden iyiye bereketlenmiş.

Güneş'in Ay'a karşı duyduğu hayranlık, giderek bir kıskançlık hâlini almaya başlamış. En nihayetinde Güneş, ona eziyet eden kıskançlık krizlerine daha fazla dayanamamış ve kendi nur cemalinden var ettiği Ay'a bir büyü yapıp onu günbegün sahip olduğu ziyadarlığını yitirip geri kazanmaya çabalayacağı mütemadi bir döngüye hapsetmiş. Bununla da yetinmeyen Güneş, kendisine de bir büyü yapmış. Öyle ki, artık ona gerçekten hayranlık besleyenler, ona olan ilgileri sonsuz ve katışıksız olanlar onun haşmetli ve sımsıcak cemalini çıplak bir gözle seyredebilecek, yakıcı ve tehditkâr şulesi ona yönelen diğer bütün gözleri rahatsız edecek ve gelip geçici hevesi olanların nazarlarını üzerinden defedecekmiş. Gök tahtının hükümdarı haşmet ve kudret sahibi Güneş, bu büyü vesilesiyle kendisini taparcasına sevenleri diğer herkesten ayırt edebilmiş ve onları kendi sureti şahanesini andıran günebakan çiçeklerine çevirivermiş.

İşte o günden beridir sevenler, ne birbirlerini kıskanmaktan kendilerini alıkoyabilmiş, ne de birbirlerini kendilerine benzetmeye çabalamaktan vazgeçebilmiş. Bir mihri masal da, naçizane aklımdan geçivermiş.

Gönlüne sağlık.

Kedi 24 Eylül 2023 01:01

Her yeni Pokemon neslinin lansesi yapıldığında, bak bu nesil de bir halta benzemiyor yorumu yapılmak zorunda mıdır? İnatla ve ısrarla.

1997 ila 2023 seneleri arası toplam dokuz pokemon jenerasyonu kitleye sunuldu. Vatandaş bu dokuz jenerasyonun beşini net beğenmediğini söylüyor, ikisi içinse eh işte idare eder diyor. Buradan hareketle genel itibarıyla bu pokemon denen şeyi beğenmediği ayan beyan ortada denebilir. O hâlde daha ne halt yemeğe kendini zorluyorsun. Beğenmemişsin işte, git başka bir şeye kendini ver. Sanki mutsuz bir evlilik yapmışsın da, ebeveynlik hassasiyetin ve sorumlulukların uyarınca o evliliği sürdürmek durumunda kalıyormuşçasına yana yakıla ortada dolanmanın âlemi nedir?

Bu pokemon dediğimiz, böyle pençeli, bıçak dişli, dikenli ve zırhlı, keskin boynuzlu, ya da ne bileyim belinde tabancası, elinde ekmek bıçağı, sırtında kılıcı olan, yanına yaklaşmayalım bu bizi harcar dedirtecek bir şey olmak durumunda değil. Yok fincandan pokemon mu olur, anahtarlıktan pokemon icat edecek kadar düştünüz mü, bunlar olaya gereksiz kafa yormaktan. Yapmışlar zaten, gayet de olmuş. Pokemon Company bilmem kaç nesil geri gidip de senin bak buradan sonrakiler hiç pokemon gibi olmamış dediğin yerden tekrar pokemon oluşturmaya başlayacak değil. Sal gitsin.

Ha desen ki oyunlar genel olarak çok basit oluyor, bu oyunları yapanlar kolayı seçiyorlar ve pek kasmıyorlar, bunu anlarım. Oyunların bir sürü vasatlığı dururken bunun pokemonuna ve konseptine neden bu kadar düz mantık takılıyorsun!

Kedi 28 Eylül 2023 16:16

Adem ile Havva hikâyesi, insanın yaradılışına ve yeryüzüne gönderilmesine, yahut bir diğer ifadeyle sürülmesine dair bir anlatı olarak ele alınıyor. Fakat, hikâyedeki sembolizm o denli kendini açık ediyor ki, bak burada başka bir metin gizli demekten kendinizi alamıyorsunuz. Bu bağlamda Adem, hikâyede insanı (insanlığı, beşeriyeti, insan neslini) simgelerken, Havva ise arzuyu temsil ediyor. Cinsiyetlerin farklı sembolik temsiliyetleri olması, insanın belirli bir yönünü vurgulamak bakımından olsa gerek diye düşünüyorum. Keza, burada Havva insanı, Adem arzuyu temsil ediyor da diyebiliriz. Bunda bir behis yoktur. Çünkü, vurgulanmak istenen şey insanın (doğası gereği) arzulayan, sürekli isteyen bir varlık olduğu. Ağaç, yeryüzünü ve tabiatı, aynı zamanda da hayatı temsil ediyor. Şeytan figürü ise, hem nefsi (ego, bencillik, kibir) hem de nefsaniyeti (haset, kendisinin daha nitelikli olmasını, daha üstün görülmesini sağlamak bakımından başkasının kötü bir duruma düşmesini, saygınlığını yitirmesini isteme) tasfir etmek üzerine. Aynı zamanda daha ağır basan spesifik bir yönüyle şehveti temsil ediyor. Hikâyenin bir diğer versiyonunda yılana dönüşmesi, insanın onu bilinçaltı bir biçimde, son derece arkaik olarak bir düşman, bir tehdit olarak görmesiyle ilintili. Hikâyedeki son sembol olan meyve ise, üremeyi vurgulamak üzerine.

Günümüz insanının geldiği noktada elde ettiği buluşlar, eriştiği imkânlar, onun cinsel aktivitelerinde daha rahat olmasına, gelişigüzel davranmasına, kaygılarının ortadan kalkmasına izin veriyor. Başta prezervatifinden gebelik önleyici ilâçlarına kadar bir sürü unsur söz konusu. Hatta bireysel aidiyetleri biyolojik olarak da ispatlanabiliyor, yani hangisinin hangisinden doğduğu falan ispatlanabiliyor. Oysa, bir kaç nesildir insan bu tür imkânlara sahip. Ya önceki nesiller?

Nesiller boyunca cinsellik, insanlık için öyle masum bir şey asla olmadı, ki zaten olmamalıydı. Çünkü cinsellik, aynı zamanda üremeyle doğrudan ilintiliydi. Sonucunda başka bir insanın hayata gelmesi mevzu bahisti. Dolayısıyla, gayet sorumluluk isteyen, insanın öyle her canı çektiğinde gelişigüzel bir biçimde yapabileceği bir eylem şekli asla olamazdı. İşte sembolik yönüyle ele alındığında buradaki Adem ve Havva, yahut bir diğer adıyla Yasak Elma anlatısı, cinselliğe dair uyarıcı bir metne, bir öğretiye dönüşmekte.

Kedi 30 Eylül 2023 16:56

Aah ah! Memleket var, sokaklarında zincirsiz ve kilitsiz kitap dolapları dolu. Bizde böyle bir şeyi takdiri ve böyle bir şeye imrenmeyi geçtim, okuyanı yererler.

Kedi 02 Ekim 2023 21:20

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Kedi 26 Ekim 2023 16:28

Forumlar üzerindeki etkinliğime artık son verme kararı aldım.

Bulunduğum birkaç senelik sürece dair kendimle ilgili herhangi bir yargı ortaya koyamıyorum, zira sanalda işler ayılama gidiyor. Sevginin, nefretin, övgünün, yerginin, hemen her şeyin aşırı uçlarda dolandığı bir tutum ve davranış silsilesinin içinde, bu ölçüsüzlükten muzdarip şunum iyiydi bunum kötüydü diyebilmek mümkün durmuyor. Sanaldaki hoyratlığa bakarak kendinizle ilgili bir öz eleştiride bulunmanız gerçekçi olmaz. Ölçüyü buradan alırsanız, ne kadar ölçülü ve tutarlı, uyumlu ve iyi biriymişim diyebilirsiniz. Lakin esasta kendinizi kandırırsınız.

Kediliği temsil etmek güzeldi. En azından gerek düş gücüm, gerek yaratıcılığım, gerek ifade zenginliğimle ve en önemlisi de özgünlüğümle bunu benim yapmış olmam anlamlıydı.

Kedi 07 Nisan 2024 06:02

"Bana bir harf öğretenin kırk sene kölesi olurum."

Eğitimin önemine vurgu yapmak için kullandığı özlü söz bu olan bir toplumun nitelikli bir eğitim düzeyi olabilir mi? Olmadığı için özlü sözü bu.

Kedi 25 Nisan 2024 12:06

“Arkamızda bıraktığımız geçmişin her şeyini hatırlıyorum. Okunmayı bekleyen bir avucun içindeki çizgiler gibi kumlu araziye oyulmuş sahil şeritlerini, yükselen sıcağa karşı öten ağustos böceği korosunu, lavanta tarlalarının üstünde vızıldayan arıları, ilk ışık vaadinde kanatlarını açıveren kelebekleri... isteyen istediği kadar denesin, iyimserlikte kimse kelebeklerden iyi olamaz.

İnsanlar, iyimserlerle kötümserler arasındaki farkın bir kişilik meselesi olduğunu varsayarlar. Oysa ben olayın temelde unutmayı başaramamakla ilgili olduğuna inanırım. Olanları hafızanızda tutma gücünüz ne kadar büyükse, iyimser olma şansınız da o kadar küçüktür. Kelebeklerin hiçbir şeyi hatırlamadıklarını iddia etmiyorum. Hatırlıyorlardır elbette. Bir gece kelebeği, tırtılken öğrendiklerini anımsayabilir. Ama ben ve benim gibiler, bizler hiç bitmeyen bir hafızadan mustaribiz ve bununla kastettiğim şey yıllar yahut on yıllar değil. Yüzyıllardan bahsediyorum.

Bir lanettir, sağlam hafıza. Geldiğim yerde yaşlı kadınlar birbirine beddua ettiklerinde, bariz bir kötülük gelmesini dilemez o kişinin başına. Yıldırım düşsün, görünmez kazalar olsun veya birden kısmeti kapansın diye beddua etmezler. Sadece şunu derler: Asla unutamayasın.”

“Ne düşündüğünüzü biliyorum. Benim gibi sıradan bir ficus carica, nasıl tutup da bir homo saphiens’e âşık olabilir? Anlıyorum, pek güzel sayılmam. Görünüşüm hiçbir zaman güzel olmadı. Bir sakura değilim; o göz alıcı Japon ağacı gibi dört bir yana uzanan cazibeli pembe çiçeklerim yok, baştan ayağa şatafat, alım ve çalım. Bir akçaağaç da değilim; baş döndüren yakut kırmızısı, safran, turuncu ve altın sarısı tonlarıyla parıldamıyorum, mükemmel biçimli yapraklarla kimseyi baştan çıkarmıyorum. Hele bir mor salkım hiç değilim, alakam yok o zarifçe biçimlenmiş mor fettanla. Sarhoş eden kokusu, parlak ve taze yapraklarıyla her dem yeşil gardenya veya güneşin altında pişen kerpiç duvarlara tırmanıp üzerlerinden taşan o mor debdebesiyle begonvil de değilim. Ne de insanı bekletip bekletip en nihayetinde rüzgârda parfümlü mendiller gibi uçuşan o büyüleyici, romantik çiçeklerini sunuveren mendil ağacı.

Onların cazibelerinden hiçbiri yok bende, kabul ediyorum. Yol üzeri yanımdan geçecek olsanız, dönüp bir daha bakmazsınız bana. Ama, kendime özgü sevimliliğimle benim de bir albenim olduğuna inanmak isterim.”

Kayıp Ağaçlar Adası

Kedi 25 Nisan 2024 20:18

“Toprakaltı, çoğu insanın sandığının aksine son derece hareketli. Derinlere doğru kazıp ileriledikçe toprağın beklenmedik tonlara bürünmesi şaşırtabilir sizi. Paslı kırmızı, şeftali rengi ve sıcak hardal tonları, limon yeşili, derken koyu bir turkuvaz... İnsanlar çocuklarına toprağı yalnızca tek bir renge boyamayı öğretirler. Gökyüzünü mavi, çimeni yeşil, güneşi sarı ve toprağı da tamamen kahverengi hayal ederler. Oysa ayaklarının altında gökkuşakları olduğunu bir bilseler.

Bir avuç toprağı alın ve avuçlarınızın arasında ezin; sıcaklığını, dokusunu, gizemini hissedin. O küçücük parçanın içinde, dünyadaki insan sayısıyla yarışır denli mikroorganizma vardır. Hep birlikte çalışarak organik maddeleri biz bitkilerin minnetle tüketerek büyüdüğümüz besinlere çeviren bakterilerle, mantarlarla, alglerle, arkelerle, kımıl kımıl solucanlarla ve tabii antik çanak çömlek parçalarıyla doludur toprak. Karmaşıktır, dirençlidir, cömerttir. Her santimi hummalı bir çalışmanın ürünüdür. İnsanlarca bu yönüyle yüceltildiğine şahit olmasam da sağlıklı, verimli toprak, elmastan da yakuttan da altından da daha değerlidir.”

Kayıp Ağaçlar Adası

Kedi 29 Nisan 2024 00:26

“Adamız, çiçek açan ağaçları ve yemyeşil çayırlarıyla, dinlenmek ve enerji toplamak için ideal bir yerdi kelebek için. Buradan ayrıldıktan sonra geri dönmeyecek olsa da onun soyundan olanlar bir gün döneceklerdi. Çocukları bu yolculuğu tersinden yapacaklardı ve onların çocukları da aynı yoldan geri döneceklerdi. Bu kuşaklar göçü böylece devam edecekti. Burada önemli olan nihai varış noktası değil, hareket hâlinde olmaktı; aramak, değişmek, dönüşmekti.”

Kayıp Ağaçlar Adası

Kedi 30 Nisan 2024 01:44

İnanan insanlar, inandıkları üzerine konuşurken ve hareket ederken sizin de inanan biri olduğunuzu varsayıyorlar hep. Hatta neredeyse bundan emin bir şekilde. Öyle ki, bir dem fırsat bulup “üzgünüm ama benim inançla pek aram yok” diyebilecek dahi olsanız, onlar bunun mümkünatını kavramak istemeyeceklerdir. İnananların ekseriyetinin bakış açısından, sizin bir anomali olmanız bile mümkün görünmüyor sanırım. Zira, siz de illâ bir şeye ya da bir şeylere inanıyorsunuzdur.

Kedi 30 Nisan 2024 11:48

Başkalarının düşlerini gerçekleştirmek için yaşıyor ve çabalıyoruz çoğumuz. Bizimkiyle hiç mi hiç alâkası olmayan o bencilce ve doymak bilmez düşleri için, tavizler veriyoruz, vermek durumunda kalıyoruz hep.

Oysa ne çok düş kurardın, değil mi Kedi? Kurmuştun. Hatta hâlen kuruyorsun, zira değişemiyorsun. Bina üstüne bina, ardı sıra sokak üstüne sokak inşa ediyorlar, sense düş.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:50.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.

Copyright ©2019 - 2023 | IRCRehberi