IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi

IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi (https://www.ircrehberi.net/)
-   Üye Günlüğü - Defteri (https://www.ircrehberi.net/uye-gunlugu-defteri/)
-   -   Yazgıtay (https://www.ircrehberi.net/uye-gunlugu-defteri/139567-yazgitay.html)

Renommier 19 Şubat 2023 13:42

Tanrı'nın merhameti cehennemi yaratana kadardı, benimki de bu satırları yazana kadar!

Renommier 19 Şubat 2023 19:51

Vel asr. İnnel insâne le fî husr.

Renommier 20 Şubat 2023 13:22

Ve iz yemkuru bikellezine keferû li yusbitûke ev yaktulûke ev yuhricûke ve yemkurûne ve yemkurullâh vallâhu hayrul mâkirîn.

Renommier 20 Şubat 2023 21:16

Günde en az üç hap almadan hayatına devam edemeyecek durumdaki insanları korkutamazsınız. Onlar için zaman sadece Çin işkencesidir. Bu kadardır. Hepimiz anlık mutlulukla motive, anlık acıyla deprem altındaymış gibi oluruz ancak onlar asla olmaz. O ilaçları almadan da duramazlar. Neden biliyor musunuz? Hâlâ inandığı şeyler vardır. Dile getiremese de, sevdikleri insanlarla üzerini örtmeye çalışsalar da bu gerçek değişmez. Peki, böyle bir denklemde huzurun anlamı veya önemi var mı? Oluyor işte. Çünkü ne kadar yaşayacağını, bununla beraber öldükten sonra da ne olacağını bilmiyorsa insan, huzur çok önemlidir. İnsanın bana, aradığı huzur, çöl yolculuğundaki su kadar önemlidir. Eğer olmazsa hep serap görür. Bir şeyin hayali ne kadar güzelse, gerçeğe dönüşmemesi o kadar iğrençtir. Diş ağrısıdır. En iyi deyimle vicdan azabıdır. Ve bahsettiğim insanların hayatları da, en iyi ihtimalle uzun bir yolculuğa çıkarken, sevmediği müzikleri telefonuna yükleyip şarjı bitene kadar dinlemekle birebir aynıdır.

Renommier 20 Şubat 2023 21:52

İn kânet illâ sayhaten vâhıdetenfe izâ hum hâmidûn.

Renommier 21 Şubat 2023 13:33

Hüznün tünellerinde kayboldum; pusulam kan karası. Nefesim güneydoğu gibi, bir ülkeye mezar olacak kadar derin.

Renommier 21 Şubat 2023 15:47

Bu kaderi çizen, bir ressamdı sanki. Fırçasını üzerimde gezdiriyor ve tek renk kullanıyordu. On beş yaşına yeni girmiştim. Doktorların daha önce hiç rastlamadığı, belki de Hipokrat dâhil hiçbirinin adını bile koyamayacağı hastalığa “Merhaba” derken.

Sizin hiç nefesiniz kesildi mi?

Geceleri uyku bir ısırgan otu gibi sarılırken, hayal bile edemeyeceğimiz cehennemden gelen korkuyu beklemek nasıl bir duygudur bilemezsiniz. Azrail'le zar atıyordum, yaşıtlarım mahallede top oynarken. Çocuktum. Hayallerim sirk makyajları kadar renkliydi, karabasanlar göğüs kafesimin içine gökdelenler inşa edene kadar. Kendi nefesimi hissetmezken sanki İsrafil yüzüme üflüyordu. Küçük bedenimde, büyük kıyametler kopuyordu. İçim alt üst oluyordu, tüm sırlarımı biri parçalıyordu. Her an o gece gelecek gibi yaşıyordum, ya da ölüyordum. İncecik bileğimle gardımı hiç indirmiyordum. Gülemiyordum mesela. İçtiğim su, çektiği hava çok başkaydı.

Kimdi bu?

Tanrı bu kadar zalim olamazdı. Çünkü ben, onu kurtarıcı bilirken, o, ondan yardım istiyordu. “Onun bile yalvardığı varlık bana kötülük yapmaz” diyordum. Ne ben, ne de tıp ona isim veremiyordu. Neyle savaştığımı bilmiyordum. Daha doğrusu savaştığımı bile bilmiyordum. Bir gün odamdaki aynanın karşısına geçip kendi kendime konuşmaya başladım. İnsan hastalıkla konuşur mu hiç? Konuşuyordum. Sonra yalvarmaya başladım. Daha sonra da küfretmeye. En sonunda da aynayı kırdım. Batıl inançlarınız var mı bilemem, ama ben inanmam. Ayna kırılmış bense bayılmıştım. Uyandığımda oksijen ve seruma bağlıydım. O da vardı yanımda. Doktorun o endişeli bakışı hâlâ gözlerimin önünden gitmiyor. Sanki ölmek üzere olan birine bakıyor gibiydi. Herkesin bir gün yapabilme ihtimali yüksek olan o en gerçekçi bakıştan bahsediyorum. Nasıl olduğunu bilirsiniz. Doktorlarda umudu kesince en sonunda psikolojik olduğuna inandırdılar ailemi. Yani topu bana attılar. Savaş alanında bayrağı dikmeye çalışan Ulubatlı Hasan gibi hissediyordum. Tıp, psikolojik deyince hocaya götürdüler beni. O kadar çok hoca değiştirdim ki, toplamaya kalksam çok geniş bir orduya sahip olurdum herhâlde. Her neyse. Hocalar da bu hastalığa “Cin” ismini verdiler. İçimde bir Cin olduğunu söylediler. Yani bu hastalığa tıp psikoloji, din ise Cin diyordu. Benim içinse tek fark; birinin, diğerinden altı harf fazla olmasıydı.

Sonra mı? Hâlâ düzgün nefes alamıyorum. Siz buraya kadar okurken bile emin olun, ben, hâlâ bir yerlerde kaybettiğim nefesimi arıyorum.

Renommier 22 Şubat 2023 12:35

Kendimi, herhangi bir kum saatinin içinde sırasını bekleyen kum tanesi gibi hissediyorum. Beklemek acı veriyor. Ve hepimiz bekliyoruz. Önemsiz kişilerden kahraman yaratma konusunda kafamızı kaldıramayacak kadar meşgulken, kendimiz için sadece bekliyoruz. Gerçi ilerlemeye kalkınca da içeri doğru yapıyoruz. Yani hiçbir şeyi doğru yapamıyoruz. Çünkü bizler işe yaramaz ruhlarız. Tanrı'nın güven eksikliğiyiz. Tamiri mümkün olmayan parçalarız. O nedenle buradayız.

Renommier 22 Şubat 2023 20:56

Her şeyimi kaybetmek üzereyim. Zaman; dostumun da düşmanı, düşmanımın da düşmanı, hatta dostumun düşmanının düşmanının düşmanı, hatta ve hatta düşmanımın düşmanının düşmanının... Anlayacağınız zaman, tanıdığımız en güler yüzlü düşmandır. Sürekli kaybediyorum, ağlıyorum ama gözyaşlarımı hissetmiyorum. Zaman onları da bir şekilde siliyor. Zaman, eline aldığı saatli bombayla iyilik yaptığını zannediyor. Suç aletinin aleti olur mu?

Şu an odada, yarım insanlar beraberim. Yarı değil yarım. Uzun boylu, olabildiğince yaşlı ve zayıf bir insan ile ayna karşısında bakışıyorum. İsmini unutacak kadar yaşlı ve yemek yiyemeyecek kadar zayıf görünüyor. Yeni ölmüşler kadar soğuk ve yarı felçli bir insandan bahsediyorum. Yarı felçli diyorum, çünkü ayağa kalkabiliyor ama yürüyemiyor. Konuşabiliyor ama cümle kuramıyor. Onun bu durumu kulağıma şunu fısıldıyor; insan, yarım kaldığını göremiyorsa, asla eski halini hatırlamaz. Karşılıklı oturup bakışıyoruz. Sadece bir cümle kurma hakkı olsa, beni öldür, derdi. Eminim ki bunu nasıl yapmam gerektiğini de söylerdi. “Beni şu şekilde öldür” derdi. Tam da bu sırada odayı bir koku kaplıyor ve karşımdaki yüzüme bakmaktan vazgeçiyor. Tam da tahmin ettiğiniz gibi, osuruk kokuyor. Koku odayı kapladıkça kızarmaya başladığını fark ediyorum. Utanma yetisini kaybetmemiş bir insanla aynı odadayım. Birazdan ölebilir fakat hâlâ utanma duygusunu göstermeye çalışan insana bakıyorum. Kendi kendime, “Bu olaya ikinci defa şahit olursam bunu yapan kişi eminim ben olurum” diyorum. Yavaşça ayağa kalkıyorum. Karşısına kadar geçip, “Kötü hissetmene gerek yok” diyorum. Bunu söylerken çok ciddiyim. “Kötü hissetmene gerek yok. Çünkü hepimiz kendi hayatlarımızın içine ediyoruz. Tek fark, senin bunu en somut şekilde yapıyor olman” diye cümlemi tamamlıyorum.

Sahip olduğumuz şeylerin görüntüsü önemlidir. Başkasının bizi nasıl gördüğü, bizim için çok önemlidir. Karşımda, ölümü arzulayan bir insan var. Nasıl göründüğüyle ilgilenmeyen bir insandan bahsediyorum. Son kez göz göze geliyoruz. Yirmi dört yaşındaysanız ve her şeyinizi kaybetmek üzereyseniz, istediğiniz tek şey, sonraki nefesi almamaktır. Çünkü her nefes daha kötü olmanıza neden oluyor ve iç organlarınızın kokusunu bile hissetmeye başlıyorsanız, Tanrı'ya ölmek için yalvarırsınız. Bunu nereden mi biliyorum?

Renommier 22 Şubat 2023 22:23

Ruhunu teslim etmek üzere olan insanlar bakışıyorum. Bedeni ve aklı aynı yerde olan bir insan düşünün. Gözleriyle tavanı seyrediyor. Sanırım birazdan üç kişi olacağız ve çoğalmanın azalmayla olan izdivacına ilk defa bu kadar yakından tanıklık edeceğim. Bu durumun beni huzursuz edeceğini düşünüyorum. Tuhaf ama rahatsız olabilme ihtimalimden başka hiçbir şey düşünemiyorum. Çünkü hayatta olan kişi muhtemelen ben olacağım. Hayatta kalmak huzursuzluğun devam etmesine işarettir. Doğumumdan beri bu düşünceye sahibim: hayatta kalmak huzursuzluktur. Nefes almak huzursuzluktur ve canlı olduğunu bilmek huzursuzluktur. Her neyse. Nefesiniz kesikken ya da kesilmeye başlarken hiçbir şeyi tam olarak düşünemezsiniz. Sadece o an vardır. Yaşamla ölüm arasındaki sınırı belli eden çizgide, kendi şovunuzu sergileyeceğiniz o eşsiz zaman. Biraz duygudaşlık (Empati) ile bu durum kulağa hoş gelmeye başlıyor. Düşünün; her şeyden kurtuluyorsunuz. Bir anda yok oluyor en büyük kaygılarınız. O aklınızı kemiren şüphelerden sıyrılıyorsunuz. Panik yapmıyorsunuz ya da kurtulmayacağınızı bildiğiniz için yapamıyorsunuz. Hiçbir kaçış planınızın olmadığı ve hislerinizi kaybetmeye başladığınız o çirkin anı düşünün.

Düşündünüz mü?

Ruhunu teslim etmek üzere olan insanla bakışıyorum. Bedeni ve aklı aynı yerde olan bir insan düşünün. Gözleriyle tavanı seyrediyordu, ama artık onu göremiyorum. Çünkü siz bu yazıyı okurken, o aynayı kırdı.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:02.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.

Copyright ©2019 - 2025 | IRCRehberi.Net