IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


68Beğeni(ler)


 
 
Seçenekler Stil
Alt 28 Mart 2020, 00:33   #11
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Bilinen öyküye göre bu türkü Malatyalı Fahri ‘ye ait. Yaşar Özürküt, bu türkünün sahibinin Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinden Mustafa Tuna olduğunu söylüyor. Türkünün öyküsünü dinlemek üzere Mustafa Tuna’yı Seyitgazi’de bulup onunla söyleşi yapıyor.

Mustafa Tuna, sevdiği kadına yazdığı bu türküyü gizliyor. Çünkü bu aşk, bu türkü bilinmesin istiyor. Kadın başkasıyla, Mustafa Tuna başkasıyla evleniyor. İkisinin de çocukları oluyor.
Öyküyü Mustafa Tuna’nın anlatımından aktarıyorum: ”Kızın babası Rum’dan dönme idi. Babam, ‘Ben soyuma Rum kanı katmam’ diye itiraz etti… Belki de isabetliydi. Gönül ferman dinlemediği için biz kızı kaçırmaya karar verdik… Benim aracı kadınlarım vardı. Haber getirip götüren. Onlardan kızın ertesi gün çeşmeye geleceğini öğrendim. Bir yandan da kızın kına hazırlığı var. Bu iŞ bitiyor, biz bunu önleyelim dedik.”

”Kızın eviyle, Kuruçeşme arasında dar bir sokak var. Arabayı sokağın başına çektik. Bir gün önceden de atları nallatmışız. Kız testileri su doldurup omzuna almış. Sokak dar kaçacak göçecek yer yok. Sabahın da körü. Kızı yakaladım. Duvara çarptım. Omzundaki su testileri kırıldı. Kucaklayıp arabaya attım. Atları kırbaçladık. Yola koyulduk… Arabacı yolu şaşırdı. Eskişehir yoluna saptı. Zaten arabacı Raşit saralıydı. Nöbeti tuttu, titriyor. Bir elimle kızın ağzını kapatıyor, ötekiyle Raşit’i tutuyorum. Yuları kavrayıp, atların sırtına bineceğim, ama bu defa ötekiler arabadan düşecekler. Atlar başıboş koşuyorlar. Aniden bir de karşıdan kamyon çıktı. Kamyonu gören atlar ürktü, anayoldan çıkıp orman yoluna saptı araba… Kızıltepe Ormanı diyoruz, Şu karşıdaki orman. O arada millet de peşimize düşmüş. Jandarma süvarisi bir yandan çevirdi; kızın nişanlısının akrabaları öte yandan üstümüze geldiler… Teslim olmak zorunda kaldık.”

”Götürdüler tevkif ettiler. Bir seneye mahkûm edildim. Yıl 1944 tek parti dönemi… Ben Seyitgazi’de ilk yirmi yedi günlük hapisliğimde sazla türküyü söylemeye başlamıştım. Hapishaneden dışarıya taştı türkü. Öyle meşhur oldu ki türkü, Eskişehir yıkılıyor… Ben günümü tamamlayıp çıkacağım sırada, Hakkı Efendi, yani kızın babası haber gönderiyor, ‘tahliye olduğunda doğruca bize gelsin görüşelim’ diyor. Ama babam kabul etmiyor. Ben babamı karşıma alıp da onlara gitmedim.”

”Ben kızla görüşüyorum, ama babasına gitmedim. Hatta hiç unutmuyorum, aracılar vasıtasıyla kız bana bir çevre göndermişti. Baktım olmayacak, babam reddediyor, 1948’de terk-i diyar eyleyip Ankara’ya gittim.” Mustafa Tuna evleniyor. Sevdiği kız da evleniyor. Uzun yıllar sonra Seyitgazi’ye dönmüş. Sevdiği kadının adını söylemek istemiyor. Çünkü o da orada yaşıyormuş.

İşte ünlü türküden bazı bölümler: ”Karadır kaşların ferman yazdırır,/Bu aşk beni diyar gezdirir,/Lokman Hekim gelse yaram azdırır,/Yaramı sarmaya yar kendi gelsin”

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] :)

________________

 
Alt 29 Mart 2020, 12:24   #12
Standart

Yörük Ali (1896-1953) İstiklal Savaşımızın başlarında birçok yararlıklarıyla meşhur olmuş efelerdendir. Nazilli köylülerindendir. Ailesi (Saı Tekeli) adlı bir Türk aşireti olup Ayvazoğlulları lakabıyla anılır. Üç sene çetecilik ettikten sonra Hükümete katılmıştır. Yunanlıların İzmir'i ve Aydın'ı işgal etmesi üzerine,Çine'nin Yağcılar köyünde tekrar küçük bir çete kurmuştur. 15 Haziran 1920'de Menderes Nehri'ni 50 arkadaşıyla sallarla geçerek Malkoç tren köprüsünü muhafaza eden Yunan kara kolunu imha etmiş ve silahlarını almıştır. Bu hareket, Aydın ve havalisinde Milli Mücadelenin başlangıcı olmuştur. Yörük Ali Efe'nin kuvvetleri sonradan bir alaya yükselerek Milli Aydın Alayı adını almıştır ki, Aydın ve köşk cephesinde bir buçuk sene kadar vuruşan ve Aydın'ın içindeki savaşta çok faydası görülen bu alayın adı 57.Tümende 37.Yörük Ali Efe Alayı ismi ile hala anılır. Efe'ye istiklal madalyası ve milis albaylığı rütbesi verilmiştir.
Türkünün sözle söylenmeyen yazılı kısımlarında Aydın'ın Yunan işgalinden kurtuluşundan bahsedilmekte olup, bu kurtuluş için Yörük Ali Efe ve arkadaşlarının yaptığı kahramanlık anlatılmaktadır.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Şu Dalmadan geçtin mi
Soğuk sular içtin mi
Efelerin içinde
Yörük Ali’yi seçtin mi

Şu Dalmanın çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Yörük Ali’yi sorarsan
Efelerin seçmesi

Cepkenimin kolları
Parıldıyor pulları
Yörük Ali geliyor
Açıl Aydın yolları

Aydın dağını oydular
Ardında yar koydular
Yörük Ali’nin ismini
Hazreti Ali koydular

Malkoç çayında durdun
Binlerce Yunanlıyı vurdun
Yüz tane efe ile
Aydın’ı, Yunan’dan aldın

Çam dalına yaslandım
Yağmur yağdı ıslandım
Yörük Ali’nin yanında
Altı ay on gün eylendim

Hey gemici gemici
Nerden aldın pirinci
Efelerin içinde
Yörük Ali birinci

Deve damı han oldu
Yörük Ali memlekete şan oldu
Yörük Ali’yi sorarsan
Bu dünyaya nam oldu

Dağlar aman hey tane
Yörük Ali şu cihanda bir tane
Bıçağımın masadı
Yörük Ali düşman kasabı

Aydın dağları dumanlı dumanlı
Bak kaçıyor Yunanlı
Yörük Ali geliyor
Bak kaçıyor Yunanlı
Hey gidinin efesi, efesi
Efelerin efesi.

 
Alt 29 Mart 2020, 12:43   #13
Bordo aşktır, mavi tutku..
Absent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

On numara söylemiş kadında hani.

________________

Öpüşmek; alt katı kiralamak için, üst katta yapılan anlaşmadır..
 
Alt 02 Nisan 2020, 21:35   #14
Standart

Gesi Bağları türküsünün hikayesiKayseri’nin Gesi köyünde yaşayan bir genç kız, evlilik çağına geldiğinde, onu istemeye gelenler uzak köyden bir aile olarak genç kıza talip olurlar. Genç kız ve genç erkek birbirlerini sever ve evlenir. Genç kız, uzak yere gelin gittiği için hüzünlenir.

Gelin gittiği köyde, annesinden uzakta yaşamaya alışamaz. Eşinden ve ailesinden eziyetler görmeye başlar. Huzuru kaçar. Çocuğu olur. Çocuğuyla oyalanmak ister ama başaramaz. Annesinin hasreti içine dağlar.Aylardır annesinden haber alamayarak, hüzünlü bir şekilde köyden dışarı çıkamayarak beklemek zorunda kalır. Bir gün, kendi köyünden haber gelir. Annesinin vefat ettiğini öğrenir. Çok üzülür, manevi olarak yıpranır.Gesi köyünün, kaldığı köye kadar uzanan geniş ve güzel bağları arasında, Gesi Bağları türküsünü söyleyerek dertlenir ve ağıt yakar. Kavuşamamanın hüznünü yüreğinde hisseder.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

 
Alt 04 Nisan 2020, 01:12   #15
Standart

Balıkesir’e bağlı Edremit ilçesinin, Güre köyünün halkından kahveci Mehmet şevket efendinin karısı şöhret hanım tarafından oğluna yazılmış bir türküdür.

Şöhret hanım, zamanın zenginlerinden olduğu için zeytin toplamaya giderken cam topuklu ve rugan ayakkabılar giyermiş, elbiseleri de oldukça güzel ve diğer köylülerden farklıymış, oğulları Zekeriya Sarıkamış’a Enver Paşa komutasında askerliğini yapmaya gitmiştir. Bu sırada ortam karlı olduğu için yol almak amaçlı karları teperlermiş. Zekeriya, kar teperlerken kar kuyusuna düşüp şehit olmuştur. Şöhret hanımda ovada kekliklerle söyleşirken bu kötü haberi almıştır.

Keklikler öterken şöhret hanımda oğlunun acısı ile bu türküyü yazmıştır.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

________________

Hiçbir süs edep kadar güzel değildir...
 
Alt 04 Nisan 2020, 01:44   #16
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Annesinin tek oğlu Mehmet, Erzurum yöresinde yetiştirdikleri ürünleri, bugünkü Ermenistan’ın başkenti, o dönemler önemli ticaret merkezi olan Revan’a (Erivan) kervan ile götürüp satmaktadır. Karayağız, güçlü kuvvetli Mehmet, annesine her akşam bahçelerinden derlediği gül demetini getirir. ‘Sevgi ve saygı’ ifadesi olan gül demetini anne duvara asıp kurutur, onlara baktıkça oğlunu görür gibi olur. Ancak vebaya yakalanan Mehmet, Revan’da ölür ve bir çalı dibine gömülür. Bir Mehmet değildir ölen, kervanın çoğu da bu amansız hastalıktan kurtulamaz. Ağır ağır Erzurum’a giren kervanı analar, babalar, yavuklular meraklı gözlerle beklemektedir, ama gidenlerin çoğu gelmemiştir. Mehmet’in anası durumu öğrenince, deli olup dağlara düşer, elinde bir demet kırmızı gül, dilinde bu türkü… Ağıtlar yakıp dağlarda gezer durur.

________________

 
Alt 04 Nisan 2020, 01:57   #17
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Birazda bizim oralardan olsundu :)
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]




Sarı gelin, eski çağlardan beri Çoruh boyunda yaşayan Hıristiyan Kıpçak Beyi’nin sarı saçlı, güzeller güzeli kızıdır. Erzurumlu bir delikanlı Kıpçak Beyi’nin bu güzel kızına âşık olur ve Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında büyük bir aşk başlar. Sarışın Kıpçak kızına âşık olan delikanlının ailesi, oğullarının bu kız ile evlenmesine karşı çıkar. Delikanlı ise kıza deli gibi âşıktır ama bey de kızını vermez bu delikanlıya… Delikanlı nihayet sarışın güzel kızı kaçırmaya karar verir ve nihayet kaçırır. Kıpçak Beyi’nin adamları iki kaçak aşığın peşine düşer ve uzun bir takipten sonra aşıkları bulup delikanlıyı öldürürler.

________________

 
Alt 04 Nisan 2020, 02:14   #18
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Vaktiyle Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinin Hamzahacılı köyünde birbirini deli gibi seven iki genç varmış. Öyle ki birbirlerini ta ufak yaşta deli gibi ölesiye sevmişler. Genç delikanlı, Emirdağ’da ilk ve ortaokulu bitirdikten sonra, o zamanlar bulunduğu beldede henüz lise ve dengi okul bulunmadığı için, tahsilini tamamlayabilmek için Afyonkarahisar’a gider.

Kız ise bu ayrılığa daha fazla dayanamamış olacak ki, yüreğinin derinliklerinden gelen bu sevgi sesini türkülere dökmeye karar vermiş. Kızın söylediği aşk ve sevda kokan bu yanık türküler, Emirdağ’da dillere destan olmuştur.
Hamzahacılı köyü, diğer köylere giden yolun üzerinde olduğu için, kız bir gün suya giderken, yolda başka bir delikanlı bu kızı görür ve çok beğenir. Kızı babasından istetir. Ne gerekiyorsa yaptırır hatta başlık parasına kadar verdirir ve sonunda bu kızla nişanlanır.

Kız, içerisinde bulunduğu bu talihsiz durumu, Afyonkarahisar’da tahsilini yapmakta olan sevdiği oğlana bildirir. Bildidir bildirmesine ama o zamanlar posta şimdilerde ki gibi çok hızlı olmadığından mektup oğlana çok geç ulaşır. Oğlan mektubu alır ve, “sınavlarım bitsin de öyle gideyim” düşüncesiyle kızın yanına vaktinde ulaşamaz. Kız, sevdiği oğlandan haber alamayınca ne yapacağını şaşırmış ve çaresiz yüreğinden geçen duyguları türkülere dönüştürür.







Bu arada bir taraftan da düğün hazırlıkları başlamıştır; kız ise geçen her gün her dakika içten içe kendini yemektedir. Öyle ki morali iyiden iyiye bozulan kız, düğün gecesi her şeyi göze almış ve kendini asmak için yağlı urganı bile hazırlamıştır. O derece kararlıdır yani. Sırrını söylemek, derdini açmak amacıyla ahretliği (kardeşliği) olan Dudu’nun yanına gider. Dudu’nun yanında babasının olduğunu görünce derdini ona da açamaz, helallaşamaz bile. Üzgün ve bitkin bir halde çaresiz evlerine geri döner.

Kız kendini asmak için evlerinin ahırında hazırladığı urganı yağlarken, bir yandan da kendisine, aşkına, sevdasına velhasıl içerisinde bulunduğu bu çaresizliğe yaktığı ağıdı okumaya devam eder. Kızcağız gençliğinin baharında muradına eremeden kendi isteği ile bu dünyadan göç eder ve bizlere de Emirdağ’ı birbirine ulalı isimli işte bu yanık türküyü bırakır.

________________


Konu tugbu tarafından (04 Nisan 2020 Saat 02:19 ) değiştirilmiştir..
 
Alt 04 Nisan 2020, 02:18   #19
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bu türküde cok ozel :)

________________

 
Alt 04 Nisan 2020, 02:27   #20
Hacker Tugbu
tugbu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Güzel Anadolu'muz gelmiş geçmiş acı tatlı hatıralar ile bir zeka ve duygu hazinesi, bir insanlık abidesidir. En ücra yeri, sinesinde sayısız özellikler taşır.

Anadolu'muzda muhitlerinde hasta olan, kaza geçiren, yaralanan veya sakat kalan, şehit olan veya ölenlerin ardından, türlü beyitlerle (ağıt) denen türküler çıkarırlar.

Bu vesile ile "Ankara'da yedim taze meyvayı" türküsünün mahiyetinden kısaca bahsediyoruz;

Türküde adı geçen sefer, Ankara'nın Keskin kazasının Cin Ali köyündendir. Güçlü, kuvvetli, yakışıklı ve bütün halleriyle Keskin havalisinin dilinden düşmeyen Sefer'in karısı Hatice de gene Keskin kazasının Seyfli köyünden olup, civar köylerin en güzel kızı diye dillere destan olmuştur.

Rivayete göre, evlendikten kısa bir süre sonra Sefer, bir hastalığa tutulmuştur. Memleket memleket gezip, doktor doktor dolaştırılan Sefer, nihayet hastalığa bir çare bulamayıp 20 Haziran 1942 tarihinde ölmüştür.

İşte "Ankara'da yedim taze meyvayı" türküsü de bu vak'anın hemen ardından yakılan, Keskin dolaylarından akseden bir hazin deyiştir.


________________

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 23:02.