IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


1Beğeni(ler)
  • 1 Post By CeReN


 
 
Seçenekler Stil
Alt 18 Şubat 2020, 12:38   #1
Guest
CeReN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Amerikan Edebiyatinin Melankolik Prensesi: Sylvia Plath

Sylvia Plath, 20. yuzyilin en cok konusulan kadin edebiyatcilarindan ve “gizdokumcu siir” akiminin onemli temsilcilerinden biridir. Yasadiklarindan yola cikarak duygu ve dusuncelerini, semboller ve metaforlar kullanarak eserlerinde ifade ettigi icin “Itirafci yazar” erkek egemen dunyasini elestirdigi icin de kendisine “feminist yazar” yakistirmalari yapilmistir.

Sylvia Plath Kimdir?
Sylvia Plath, 27 Ekim 1932 yilinda Biyoloji Profesoru bir babanin ve Ogretmen bir annenin cocugu olarak ABD’nin Massachusetts eyaletinde dunyaya geldi. Cocuklugunda hayatindaki en onemli kisi annesiydi. Annesi ile kitaplar, sanat ve muzik hakkinda konusmalar yapar, konusurken kullandigi sozcuk bicimi ve ifade tarzini surekli gelistirmeye calisirdi. Henuz kucuk olmasina ragmen ogrenme tutkusu ile dolu olan Sylvia Plath, annesinin kutuphanesindeki butun kitaplari okumustu. Derslerinde cok basarili bir cocuktu. Hayatindaki ilk kirilma noktasini 8 yasinda iken babasini kaybettiginde yasadi. Babasinin oldugunu soyleyen annesine “Asla Tanri’yla konusmayacagim” diyerek Tanri’ya isyan etti. Cok sevdigi babasini kaybetmek onu derin uzuntulere bogdu. Zamanla da babasina onu erken yasta birakip gittigi icin ofke duymaya basladi. Gunlugune; “ Sanirim 9 yasima kadar mutlu biriydim. Dokuzuma geldigimde hayallerimin hepsi yikildi.” notlarini dustu. Ilk siirini de ayni yil icinde yazdi. Babasinin olmesiyle birlikte baslayan psIkolojik problemleri onu 10 yasinda ilk intihar girisimine yonlendirdi.
1950 yilinda burslu olarak kazandigi Smith College’ne gitti. Egitim gordugu ikinci yilinda gitmek istedigi bir yazma kursuna kabul edilmeyince 21 yasinda iken ilac icerek ikinci intihar girisiminde bulundu. Intihar’dan uc gun sonra Sylvia Plath, annesi tarafindan kurtarildi. Ardindan hemen ailesi tarafindan bir akil hastanesine yatirildi.
Basari tutkusuyla dolu olan Sylvia Plath, baskalarinin kendisinden daha basarili olmasina katlanamiyordu. Bu dusuncelerini gunlugune su sekilde yazmisti; “Daha derin dusunen, daha iyi yazan, daha iyi resim yapan, daha iyi gorunen, daha iyi seven ve benden daha iyi yasayan kimseleri kiskaniyorum.” Zihninde yarattigi sorunlar ve karamsar dusunceler ile mucadele edemedigi zamanlarda intihara basvuruyordu.
Smith College’den sonra kazandigi Fullbright bursu ile Cambridge Universitesinde ogrenim gormeye basladi. Yazdigi basarili siirler okul gazetesi Varsity’de yayimlandi. 1953’te Mademoiselle dersi’nin actigi bir siir yarismasinda birinci oldu. Odul olarak bu dergide bir ay konuk ogrenci olarak yazi mudurlugunde calisti.
Sylvia Plath, 1956 yilinda Cambridge’de unlu Ingiliz Sair ve Yazar Ted Hughes ile tanisti. Hughes, Sylvia Plath icin hayatin anlami ve siginacak bir limandi. Ayni yil icinde evlendiler. Ancak ilk cocuklari dogduktan sonra kiskanclik yuzunden aralarinda kavgalar cikmaya basladi. Sylvia Plath, hayatinin aski Hughes tarafindan ihanete ugramasina ragmen her d
defasinda onu affetti. Ancak esi Hughes’in yakin komsulari ile kendisini aldattigini ogrenince bu durumu artik kaldiramadi ve bosanmaya karar verdi. Ted’in onu aldatmasi, kiskanclik yuzunden cikan kavgalar, iki cocuga bakmanin zorluklari, evlilik hayatinin kotu gitmesi ve kendisini artik yaraticiligi kisitlanmis bir yazar olarak hissetmesi Sylvia Plath’i buhrana surukledi. 1963 yilinda son intihar eylemini gerceklestirdi. 11 Subat gunu, cocuklarinin sut ve kurabiyelerini hazirlayip, odalarina goturdu. Sonra odanin kapisini simsIki kapatip, kapinin acikta kalan kisimlarini bantlar ile sararak kapiyi kapatti. Asagi katta olan mutfaga giderek firinin gazini acti ve kafasini firinin icine sokarak intihar etti.
O kendisini bu intihara hazirlayan sebepleri aslinda olmeden bir ay once yayimlatmayi basardigi “Sirca Fanus” adli romaninda yazmisti. Yazdigi su satirlar ile yasami boyunca intihar fikrini hep zihninde tasidigini da anlatmak istemisti. “Olebilecegim dusuncesi kafamda bir cicek, bir agac gibi sakince bicimlendi.”

Amerikan Edebiyatinin Ilk Feminist Romani “Sirca Fanus”
Sirca Fanus, Sylvia Plath’in kendi yasamindan yola cikarak kaleme aldigi 1963 yilinda “Victoria Lucas” adiyla yayimlanan romanidir. Bu eser, yazarin hayati ile ilgili benzerlikler tasidigi icin yari otobiyografik roman olarak degerlendirilir. 50’li ve 60’li yillarda kadin olmanin zorluklarini, toplumun kadina bictigi rolleri, yayin dunyasindaki kadin-erkek esitsizligini ve erkek hegemonyasini elestirerek anlattigi icin Sirca Fanus, Amerikan Edebiyati’nin ilk feminist romani olarak da kabul edilir.
Yazar, kitabinda erkek egemenligini daima reddettigini su sozleri ile belirtmistir:
“Bir erkegin egemenligi altinda olmanin dusuncesinden bile nefret ediyorum. Bir erkegin dunyada hicbir kaygisi yokken, benim basimda, beni hizada tutmak icin bir sopa gibi asili duran bebek konusu var.”
“Ne var ki ben, erkeklere herhangi bir bicimde hizmet etme fikrinden nefret ediyordum. Kendi heyecan verici mektuplarimi yazdirmak istiyordum.”
“Bir kadinin bir tek temiz yasantisi olmasi gerektigi, oysa bir erkegin biri temiz, oteki kirli iki yasantisi olabilecegi dusuncesi beni cileden cikariyordu.”
“Kadin dusmanlarinin kadinlari nasil aptal yerine koyduklarini anlamaya baslamistim. Kadin dusmanlari Tanri gibiydiler: Incitilemez ve tepeden tirnaga guclu. Yeryuzune iniyor ve sonra gozden kayboluveriyorlardi. Onlari ele gecirmek olanaksizdi.”
Sylvia Plath’in “Sirca Fanus” isimli kitabinin baskarakteri incelendiginde de yazarin kendisi ile benzerlikler oldugu goruldu. Bas karakter Esther Greenwood, unlu bir moda dergisinde burslu olarak calismak amaciyla Newyork’a gelen basarili bir universite ogrencisiydi. Buyuk hayaller ile geldigi Newyork’ta kimlik bunalima giren bir genc kizin, acimasiz rekabet iliskilerinin oldugu yazin dunyasinda kadin-erkek iliskileri, yasadigi dus kirikliklari, gordugu psIkolojik tedaviler ve intihar girisimleri anlatiliyordu. “Esther” karakteri aslinda yazarin hayatinin bir yansimasi gibiydi. Sylvia Plath, hissettiklerini su sozlerle ozetliyordu; “Bir gun bir yerde, bir okulda, Avrupa’da, herhangi bir yerde, o bogucu carpitmalariyla sirca fanusun yeniden uzerime inmeyecegini nasil bilebilirim? O sirca fanus ki, icinde olu bir kelebek gibi tikanip kalmis biri icin dunyanin kendisi kotu bir dustur.”

Sair Sylvia Plath
Sylvia Plath, en basta Auden olmak uzere Yeats, Dylan Thomas gibi Ingiliz sairlere hayranlik duyuyordu. Yazdigi siirlerde ritmik bir mantigin yoklugunu hissediyor ve onlari begenmiyordu. Ancak yazmanin yine de kendisini ozgur kildigini soyluyordu. Kocasinin kendisini terk etmesinden sonra aylarca siirler yazdi. Son aylarinda da “hayatimin en guzel siirlerini yaziyorum” demisti ve oyle de olmustu.
Animsiyorum o cok bildigim ani
Sogutler usuyordu.
Guzeldi havuzdaki yuz, benim yuzum degildi ama,
Agir bir gorunusu vardi, baska her sey gibi
Tehlikeydi ne varsa gorebildigim; guvercinler ve sozcukler (Uc Kadin)
Sylvia Plath icin hicbir sey yazma tutkusunun ve siir ile var olma duygusunun onune gecemedi. Esi Ted Huges “Yazma tutkusu hayatinin en bariz yukuydu. Profesyonel olarak buyuk bir basari kazanmak, zor bir meslegin erbabi olmak ve gercek dunyayi ciddi bir sekilde arastirmak istiyordu.” Sozleriyle Sylvia Plath’i anlatmisti.
Sylvia Plath; “Sadece icimde susmak istemeyen bir ses oldugu icin yaziyorum” diyerek eserlerini kaleme almisti. 1960’li yillarda yayinlanan Sirca Fanus, o gunun oldugu kadar bugunun dunyasinda da kadin-erkek esitsizligini gozler onune seren bir kult roman olarak varligini surdurdu.
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 14:32.