![]() |
|
“Ne içimdeki sokaklara sığabildim. Ne de dışardaki dünyaya.” – Sabahattin Ali |
Sende yağmur, bende kar. Bu kış hiç bitmeyecek gibi. Hepsi bu kadar. – Cahit Zarifoğlu |
"Gitdün ammâ kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile." - Gittin ama hasret bıraktın canını bile İstemem sensiz dostun sohbetini bile - Neşâti |
Onunla dostluğumuzu soranlara şöyle diyorum.. Biz birbirimize hapşırmadan “çok yaşa” diyoruz.. Sunay Akın.. |
Beter bize kısmetmiş. Ölüm, öyle altı okka koymaz adama. Ama susmak ve beklemek müthiş. Ahmed Arif |
Bir taş atarsın, taş nereye düşerse Mutlaka bir köşebaşıdır Çünkü yüreğin daralmıştır ve kıştır Kullanılmamış bir sicim gibidir soğuk İşte bak her kestaneciye sapsarı bir köşebaşı kalmıştır. Şimdi bir şamandıra denizin yüzünde, Durulmamış bir anı gibi kendini salmıştır. İçimizde birbiriyle konuşan yaprak bolluğu, Yalnızlık bir başına kalmıştır. Edip Cansever |
Uzun bir yolculuğa çıksam; Kulağımda Neşet Ertaş olsa... "Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez," dese... |
Öyle bir dertle dertlenmeli ki insan. Derdin bizatihi kendisi derman olsun. Niyazi Mısri'nin dediği gibi, "Derman arardım derdime Derdim bana derman imiş." |
Khaled Hosseini Uçurtma Avcısı kitabında ne diyordu; "Afganistan'da çocuk çok ama çocukluk yok." Dünya da öyle değil mi, insan çok ama "insanlık" yok. |
Şu et ve kemikten ibaret narin kıyafet,* Taşımak ve aşmak ne zor şey seni Ne zor şey hapsolmak ona, dünyaya, zamana Algının sınırlarında durup dalga geçmek aynalarla Hayatla savaşırken ölümle barışmak bilhassa Ne zor şey tatmak insanlığı: ve anlamak güç olsa da Hiçliğin içinden kopup da açlaşmak her şeye Varoluşsal bir sancı ile, kibir ile, us içindeki pus ile Aklı bileyledikçe hani imrenmek deliliğe Ve ölmek: yıkılan her sanrının içinden doğmak yine. |
''affına sığınarak yazıyorum bunları'' Tek bir söz çınlatıyor kulaklarımı... ve sensiz'leşiyorum.. ki içimde büyürken sensizliğin yankısı ebabiller uçuyor seni bıraktığım yerde şimdi kuytusunda bir çift göz izler adımlarımı kıblem; y i t i r d i m putları yıkıyor içimdeki cenazeler bu koşan kısrak bu taş.. ve and olsun ki içimde kopan şamil fırtınasına bundan gayrı değmeyecek hüznümüze şimal rüzgarı... .. .. biliyorum ne varsa artık yorgun.. bıkkın bitkin ve vuslatız şimdi.. .. ''sana olan sevdamdır meylettiğim.. duymadığın, bilmediğin sayıklamalarla sen hep gözümü kapattığımda yanımda olacaksın!'' Belma KARACA Çok uzağa bakmayın arkadaşlar, baş ucunuzda @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] var. Kalemine ve yüreğine sağlık.. |
Üç yarayla gelmişti: aşk yarası, ölüm yarası, hayat yarası. Üç yarası var onun: hayat yarası, aşk yarası, ölüm yarası. Üç yaramla başlarım ben: hayat yarası, ölüm yarası, aşk yarası.. Miguel Hernández |
Hastanede veya hapishanede hayatını yazma . Sonunu bir merak eden çıkabilir . Hastanede her gece insan bir kaç yaşam yitirebilir ya da yaşayabilir . Hapishanede ise her sabah . Hastanede uzun bir süre tedavi gören ünlü şairimiz en son şiirini de bir röntgen kağıdının parçasına yazdı . Özdemir Asaf'n son şiiri oldu yukarida ki dizeler.. Rahmetle ve saygiyla aniyorum. |
felek balta, kader kürek, ecel tırpanla kuşatmış bitkisel hayatımı. delirip, aklımı düşsem vergiden bürokrat çete damgalar aranjman çığlıklarla balo bileti gibi kara bahtımı. feshedildi sadakat kontratı, evraklara truva tutukalı sürülüyor; hasret stoklamaksa yasak heder oldu romantik efor bloke edildi şefkat, prosedür gereği haşat olarak cartayı çekmemiz şart. serzeniş tekviyesi işlemiyor zerrece iradeye kanca takıyor kitle dandik reformlarla ikna cumhuriyeti moleküllerine ayırıyor çiftleri olur böyle şeyler dar'ül islamda bile sevdiceğim, gözyaşı averajı bizdedir. fecre kadar sürsün nihavant fotosentez ıstırap cetvelini kır, dert vanasını çevir; saçmalığa yasal tedbir işlemez. kullukta kusur muydu ihtiras transferi? ne yapsam kapanmıyor platonik parantez, sökülüyor cart curt ontolojik yamam şarj olsam hasretinle, amatörce mi kaçar? atomu yumrukla parçalayamam... Allah büyüktür elbet bir kapı açar. Murat Menteş |
yaşım yirmi altı. sana kırk senedir aşığım. hayat kadar berrak, ölüm kadar karmaşığım. yüreğim kirli bir gökyüzü, sense dolunay... ruhunu esir alan sarmaşığım! titreşirken kalplerimiz ankara soğuğunda nice umut yeşerir gecenin soluğunda. biz o bankta oturmuşuz kalubela'dan beri. kaç bahar görmüşüz kim bilir kaç zemheri... ilk kez ayın halesine sırnaşığım; yaşım yirmi altı. sana kırk senedir aşığım. şimdi başka gökyüzü. yüz, göğü gözlüyor; gök, yüzü... hazırlan mahbube; çünkü hazır yeryüzü! şu yollar, şu kaldırım, şu kedi... kuşlar bile "hazırız" dedi. bu saatler artık tehlikesiz, mahbube uyan! varsın olmasın cihanda sesimizi duyan. dinleseler sükûnetin vaveylasını her mecnun bulur elbet leylasını. şimdi tumturaklı hayaller peşimize takılır. bu dolunay hatrına bin yıldız yakılır! bıkmadan, usanmadan bakılır da bakılır... şimdi başka gökyüzü. yüz, göğü gözlüyor; gök, yüzü... hazırlan mahbube; çünkü hazır yeryüzü! elveda ey benim yüce yalnızlığım! her bakışta ışık ışık eriyen kederim. elveda ey sonsuz boşluk, elveda! artık yerim bellidir benim... ey uluyan kurtların yoldaşı bedir! bin yıllık yurtların sırdaşı bedir! bil ki bu aşk bir hicrete gebedir... elveda ey benim rengârenk karanlığım! her nefeste dalga dalga çürüyen viranlığım. bilir misiniz vuslat, deniz ile göğündür... yârin gülümsemesi sanki bize düğündür. ah o mahfuz saçların, ah o deniz gözlerin... biri sonsuz uzundur, biri sonsuz derin! gör ve işit mahbube, işte senin eserin: çarpıldı aşk denen güce, yalnızlığım. elveda ey benim yüce yalnızlığım! Bleda Yaman |
Gitme O Güzel Geceye Usulca İhtiyarlık yanmalı ve saçmalamalı gün kapandığında; Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında. Akıllı adamlar, bilmelerine rağmen karanlığa gömüleceklerini sonlarında, Sözleri şimşek çaktırmamış olduğu içindir ki onlar Gitmezler o güzel geceye usulca. İyi insanlar, son defa ellerini sallarlar, öylesine ateşli bağırarak. Faydasız işleri, yeşil bir koyda dans ediyor olabilir ama onlar da, Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında. Güneşi uçarken yakalamış olan vahşi insanlar, Ve öğrenen, çok geç, yas tuttuklarını onun yolunda, Gitmezler o güzel geceye usulca. Kör gözlerin göktaşı gibi alevlenip ve şenlenmesini Kör eden bir görme gücüyle gören ağır hasta adamlar da Öfkelenirler, öfkelenirler ışığın ölümünün karşısında. Ve sen, benim babam, hüzünlü tepede, orada Yalvarırım, lanetle ve kutsa beni şimdi acımasız göz yaşlarınla. Ama gitme o güzel geceye usulca. Öfkelen, öfkelen ışığın ölümünün karşısında. Dylan Thomas |
Bağlanmayacaksın Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... Can Yücel |
Güzel Mektup ağustos birkaç yerinden güneş alıyor gözlerin yağmur haritalarının tuzağında yolculuğa çıkmış bir bulut olmanı isterdim saçlarının altın ipeğine doğru bir gezgin ah rüzgar delisi, güzel mektup denize yazıldın ama, güz unutmadı seni kötü bellek yağmurla silininceye kadar PİYANO İÇİN YAZILACAK BAZI AŞKLAR... Sokak Prensesi (1985 - 1990) Haydar ERGÜLEN |
Umuş - Edip Cansever “Bütün iyi kitapların sonunda Bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda Meltemi senden esen Soluğu sende olan Yeni bir başlangıç vardır Parmağını sürsen dünyaya, rengini anlarsın Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır Her başlangıçta yeni bir anlam vardır. Nedensiz bir çocuk ağlaması bile Çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.” |
Eylül Sabahının Serinliği - Ataol Behramoğlu “Eylül sabahının serinliğini Yaprakların serinliğini Ciğerlerime dolduruyorum Sessizlik ve serinlik Birleşiyor Yıkanmış güvercinler Ve çok uzakta bir tren sesi Her zaman yeniden başlamak duygusu Doğuyor içimde Her uyanışımda Düşmanlarımı bağışlıyorum Daha çok seviyorum dostlarımı Her uyanışımda Eylül sabahının serinliğini Yaprakların serinliğini Yüreğime dolduruyorum” |
Yaşamaya Dair - Nazım Hikmet Ran "Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, Yani o derecede, öylesine ki, Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda İnsanlar için ölebileceksin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, Hem de en güzel en gerçek şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yanı ağır bastığından. Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, Yani, beyaz masadan, Bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, Yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz En son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, Diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki hapisteyiz, Yaşımız da elliye yakın, Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla Yani, duvarın ardındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerede olursak olalım Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... Bu dünya soğuyacak, Yıldızların arasında bir yıldız, Hem de en ufacıklarından, Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, Yani bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, Hatta bir buz yığını Yahut ölü bir bulut gibi de değil, Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, Duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya 'Yaşadım' diyebilmen için..." |
Öyle ölüler vardır ki, Ben onların öldüklerini düşününce, Vakit olur, Yaşadığımdan utanırım. Nâzım Hikmet |
Biliyorum Sırtımızda ki hasret gömleği gibidir tenin Dokunsam yanar ellerim Dokunsam nar dudağına dudağım kanar Ve damağımdan dimağıma betimi bulunmaz bir tad akar. |
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere... |
Ahhhh be elinden kahveyi bır asır sonra mı ıcecektık hıc degışmemışsın Hasret elımdekı tek fotografına baktım durdum yıllarca kınama benı sevdım senı çokça soyda lazımdı yoksa sevdıgımden evlenmedim Hasret bır asırda surse senı sevdım olmeden gozum gozune degdı |
AĞACIM Mahallemizde Senden başka ağaç olsaydı Seni bu kadar sevmezdim. Fakat eğer sen Bizimle beraber Kaydırak oynamasını bilseydin Seni daha çok severdim. Güzel ağacım! Sen kuruduğun zaman Biz de inşallah Başka mahalleye taşınmış oluruz. ORHAN VELİ KANIK |
ÜVERCİNKA Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Lâleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil.. Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil.. Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil.. Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil... Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalanalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil... (Cemal Süreya) |
Neyin yorgunuyum, bilmiyorum... Başıboş Bir Yolculuktan Notlar / Fernando Pessoa |
SİYAH GÖZLERİNE BENİ DE GÖTÜR Daha dokunmadan kurudu irem Çöllere bir türlü yağamıyorum Yeni bir koşunun başlangıcında Biraz deprem sonrası Biraz şehir hülyası Bir kalp yangınından geriye kalan Siyah gözlerine beni de götür Artık bu yerlere sığamıyorum Pembe uçurtmalar yolladığından beri Sarardı tiryaki menekşeleri Sonbaharın tozlu kafeslerinde Sevgi turnaları yakalıyorum Turnalar gidiyor; ben kalıyorum Avareyim, asudeyim, yorgunum Bilmiyorum neden sana vurgunum Erzurum garında, banklar üstünde Uyku tutmuyor karanlıkları Yitik düşlerimi kovalıyorum Gölgeler gidiyor; ben kalıyorum Bin bir türlü kokuyorsa yaylalar Siyah gözlerine beni de götür Baharın koynundan koparıp sana İpek bir mendile sardığım yüreğimle Şehzade gülleri gönderiyorum Umutlar kalıyor; ben gidiyorum Bütün yelkenlileri, deniz fenerlerini Kaptanları sorgulayan Yanından geçen küheylanların Korku tufanına yakalandığı Siyah gözlerine beni de götür Güneş ülkesinden gelen yiğitler Benzeri olmayan bir dünya kursun Cellât, ayrılığın boynunu vursun Usul usul intizarı çürüten Bu hercai diken, bu çılgın arzu Sürüklüyor imkânsız muştuların Eşiğine gönül vadilerini Bir ağaçtan düşen yapraklar gibi Düşüyorum tanyerine Ya topla yaralı kırlangıçları Ya da bu vefasız şarkıyı bitir Özgürlüğe giden tutsaklar gibi Siyah gözlerine beni de götür Nurullah Genç |
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
İnsan bir 'evet'tir. Hayata evettir. Aşka evet. Cömertliğe evet. Ama insan aynı zamanda 'hayır'dır da. İnsanın öfkesine hayır. İnsanın küçültülmesine hayır. İnsanın sömürülmesine hayır. İnsanın içinde en insanca olanın katledilmesine hayır: Özgürlüğün katledilmesine.'' Frantz Fanon. Siyah Deri, Beyaz Maske. |
Sen gülünce Gün Cumartesi olur, Bir kuş havalanır gökyüzüne. Özdemir Asaf |
Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünümü çekici, aldatıcı İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz! İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız. İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu... Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz; Bu tip insanla bir ömür dolmaz. İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk. İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip. Her biri başka bir karaktere sahip. Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı. Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı... İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz. Boşa gitmez ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her şey meydanda. Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranışı candan... Can Yücel |
Kendimize hüzünler icat ettik, Avunamadık. Orhan Veli |
Siperde Perende Kim der ki “Mukadderat sicimi beni bağlamaz”? Askını, kaskını, maskeni taksan bile… Namluların nazarı değdiği zaman Azrail’in menzilinde kim sakarlaşmaz? Kim der ki “Ebediyet kullanışsızdır” üçüncü günündeyken üç günlük dünya bana belki de sevap kazandırır çocuklarım var diye sürdürdüğüm vardiya. Kim der ki “Gençliğimi israf etmedim”? Kim ne derse desin, ıslık değil parola çığlık siperden mezara tepemdedir her daim yüzbaşı güz, albay ölüm ve general ayrılık. |
Aceleci Tefecinin Edebiyat Süsü Verdiği Anlar felek balta, kader kürek, ecel tırpanla kuşatmış bitkisel hayatımı. delirip, aklımı düşsem vergiden bürokrat çete damgalar aranjman çığlıklarla balo bileti gibi kara bahtımı. feshedildi sadakat kontratı, evraklara truva tutukalı sürülüyor; hasret stoklamaksa yasak heder oldu romantik efor bloke edildi şefkat, prosedür gereği haşat olarak cartayı çekmemiz şart. serzeniş tekviyesi işlemiyor zerrece iradeye kanca takıyor kitle dandik reformlarla ikna cumhuriyeti moleküllerine ayırıyor çiftleri olur böyle şeyler dar’ül islamda bile sevdiceğim, gözyaşı averajı bizdedir. fecre kadar sürsün nihavant fotosentez ıstırap cetvelini kır, dert vanasını çevir; saçmalığa yasal tedbir işlemez. kullukta kusur muydu ihtiras transferi? ne yapsam kapanmıyor platonik parantez, sökülüyor cart curt ontolojik yamam şarj olsam hasretinle, amatörce mi kaçar? atomu yumrukla parçalayamam... allah büyüktür elbet bir kapı açar. |
Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğrunda ölümlere gidip geldiğim Zulamdaki mahzun resim. Görüşmecim yeşil soğan göndermiş Karanfil kokuyor cıgaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.. Ahmet Arif .. |
Çünkü kalbi bu asrın dengi değildi.. "Bir köşeye büzülür, içine kapanır, yüreğindeki acılardan kimseye söz etmezdi." Beyaz Gemi, Cengiz Aytmatov |
Bazen dayanmaktır sevmek; hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek... Bazen yaşamaktır sevmek; soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek... Bazen ağırdır sevmek; sevdiğine layık olabilmek... Ve bazen hayattır sevmek; birini çok uzaktayken bile, yüreğinde taşıyabilmek. Özdemir Asaf |
Hayat böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: "Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin çaresi vardır." -Peyami Safa |
| Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:55. |
|
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.
Copyright ©2019 - 2025 | IRCRehberi.Net