IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


 
 
Seçenekler Stil
Alt 05 Aralık 2020, 10:47   #1
Guest
CeReN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Intihar Davranisinin Norobiyolojisi

Beyindeki intihar davranisinin altinda yatan biyokimyasal mekanizmalar gun isigina cikmaya baslamaktadir ve arastirmacilar bunlarin, bir gun daha iyi tedavi ve onleme stratejilerine yol acabilecegini umut etmektedirler. 1980 yillarinda Belcika‘da ki Ghent Universite Hastanesinde fizik rehabilitasyon biriminde prsIkiyatri staji goren Kees van Heeringen, gorevi sirasinda 16 yasinda kopruden atlayarak intihar eden bir kizla karsilasmistir. Bu kizin adi Valerie’dir ve kopruden atlamasi sonucu, her iki bacagini da kaybetmis ve hastanede birkac ay yatmistir. PsIkiyatrist Van; bu kizi tanidikca, intihar kararini almada etrafindaki insanlarla stresli etkilesimler de dahil olmak uzere olaylari bir araya getirmistir ve Valerie’nin surekli depresyon semptomlari birikimi yasadigini tespit etmistir. Daha sonra 2018 tarihli The Neuroscience of Suicidal Behavior adli kitabinda bu deneyimi anlatmis olan Van Heeringen, Valerie’nin hikayesinin kendisi uzerinde kalici bir etki biraktigini dile getirmistir.
1996 yilinda van Heeringen, Ghent Universitesi Intihar Arastirmalari Birimi’ni kurmustur. O zamandan beri direktorlugunu yapmistir, kendisinin ve ekibinin intihar hakkinda sahip oldugu bircok soruyu bilimsel arastirmaya yonlendirmeye yardimci olmaktadir. Cevaplarin cogu, rehabilitasyon unitesinde o gun gorundukleri kadar anlasilmasi guc durumdadir. Gunumuzde ABD’de ve diger bircok ulkede intihar oranlari artmaktadir ve intihar, trafik kazalarindan sonra dunya genelinde gencler arasinda ikinci en onemli olum nedenidir. Dunya Saglik Orgutu son zamanlarda dunya capinda her 40 saniyede bir bir kisinin hayatina son verdigini tahmin etmektedir. Intihar trajik oldugu kadar karmasIktir. Intihar davranislari, intihar dusuncesi veya fikrinden, intihara tesebbus ve tamamlanmaya kadar, hepsi cesitli duzeylerde siddet veya niyetle iliskili olabilen bircok ceside sahiptir. Davranislarin kendileri, cinsiyetler, etnik kokenler ve diger demografik kategoriler arasinda insidans acisindan farklilik gostermektedir. Hemen hemen her zaman depresyon veya baska bir duygu durum bozuklugu arka planda ortaya cikmaktadir, ancak duygu durum bozuklugu olan kisilerin yalnizca bir kismi intihara meyilli hale gelmektedir.
Intihar Davranisinin NorobiyolojisiBununla beraber hicbir bilimsel arastirma alani, intihar kadar karmasIk bir durumu tek basina cozemez. Ancak van Heeringen ve bircok bilim adami, kisinin kendi hayatini sona erdirme dusuncelerinin altinda yatan norobiyolojik surecleri derinlemesine inceleyerek soruna isIk tutmayi ummaktadir ve calismalara devam etmektedirler. Bu calisma, sIklikla intiharin eslik ettigi akil sagligi bozukluklarindan ozgur olarak, intiharin belirli biyokimyasal degisIkliklere bagli oldugu fikrine destek olusturmaktadir. Arastirmacilar, bu calismadan elde edilen bulgularin yeni tedavileri ortaya cikarmaya yardimci olabilecegini ve hatta mudahale etmek icin en cok risk altinda olan kisileri belirleme firsatlarini bile saglayabilecegini ummaktadirlar. PsIkiyatrist ve intihar arastirmalari Direktoru Gustavo Turecki, sorunun karmasIkligini, norobiyolojiyi ve nedenleri anlamak acisindan bugun sahip olduklari bilgi yirmi yil once sahip olduklari bilgiden cok daha fazla oldugu ve muazzam ilerlemeler kaydettiklerini bildirmistir.

Intihar Riskine Bagli Norobiyolojik Yollar
Bilim adamlari intihar davranislariyla baglantili birkac temel norobiyolojik yol tanimlamislardir. Bu alandaki arastirmalar, bu ciddi halk sagligi sorununun karmasIkliginin yalnizca bir kismina hitap etmektedir ve konuyla ilgili literatur, calisma tasarimindaki cesitlilik nedeniyle karmasIktir. Ancak elde edilen ipuclari, intihar riskinin birkac etkilesimli moderatorune isaret etmektedir.



Intiharda Beynin Stres Yollarinin Rolu
Valerie’nin hikayesi, hayatlarini sona erdirmeye calisan diger bircok insanin hikayeleriyle benzerdir. van Heeringen’in daha sonra kesfettigi gibi depresyon, sosyal stres belirtileri ve herhangi bir psIkiyatrik bozukluktan bagimsiz olarak intihar davranislari icin bilinen bir risk faktoru olan ailesinde intihar oykusunun olmasidir. Bilim adamlari intihari, hem yuksek stres veya duygu durum bozukluklari gibi hizlandirici faktorlerin hem de aile oykusu, belirli genetik gibi predispozan faktorlerin (diyatezi) bir urunu olarak ele alan stres diyatezi modelleri acisindan dusunmektedirler. Ayrica degiskenler, kotuye kullanim veya ihmal gibi erken yasam zorluklari da yer almaktadir.
Cizilen bu cerceve, beynin strese tepkisini duzenleyen biyokimyasal yollara ve intihara meyilli olan kisilerde bu yollarin nasil degistirilebilecegine dair arastirmaya odaklanilmasina yardimci olmustur. Beynin birden fazla stres tepkisi vardir, ancak intiharla ilgili en iyi calisilan, stres hormonu kortizolunun salinimini kontrol eden ve klinik depresyonda yukari dogru duzenlendigi bilinen hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) eksendir.
HPA ekseni ile intihar arasindaki baglantiya iliskin ilk ipuclari, baska yollarla intihar sonucu olen insanlardan alinan postmortem beyin orneklerinde kortizol ve stres sinyalinde yer alan diger glukokortikoidlerin sentezini tetikleyen daha yuksek kortikotropin salgilayan hormon (CRH) konsantrasyonlarinin bulgularini icermektedir. Diger arastirmalar intihar sonucu olen kisilerin adrenal bezlerini genislettigini, yani kortizol uretim alanlarini genislettigini ima etmislerdir. Bununla birlikte, kendi hayatina son veren kisilerde depresyon ve diger duygu durum bozukluklarinin yuksek insidansi nedeniyle, bu tur arastirmalar, gozlenen etkilerin intihara mi yoksa daha genel olarak duygu durum bozukluklarina mi ozgu oldugunu belirlemeye calismamistir. Daha yakin zamanlarda, intiharda merkezi bir rol oynayan HPA ekseni vakasi, Turecki ve arkadaslarinin yaptigi calismalardan destek almistir. PsIkiyatrik bozukluklar kontrol edildiginde bile intihar icin en guclu risk faktorlerinden biri olan erken yasamda HPA eksen fonksiyonu uzerinde uzun vadeli etkileri vardir.
2000’lerin ortalarinda Turecki ve McGill Universitesi genetikcisi Moshe Szyf ile arastirma yapmistir. Yaptiklari bu arastirmada, anneleri tarafindan ihmal edilen sicanlarin stres, ogrenme ve hafizayla ilgili bir beyin bolgesi olan hipokampusta degisen epigenomlar ve strese karsi islevsiz HPA tepkileri sergiledigini bulmuslardir. Turecki, Szyf ve meslektaslari intihar sonucu olen ve cocuklukta istismar oykusu olan kisilerin hipokampusunde hipermetilasyon olduguna dair kanitlar ve saglikli kontrollere veya insanlara kiyasla kortizol sinyalini azaltmaya yardimci olan bir glukokortikoid reseptoru olan NR3C1’i kodlayan genin ekspresyonunun azaldigini bulmuslardir. O zamandan beri yapilan arastirmalar intihar davranislarini diger HPA ile ilgili genlerdeki metilasyon anormallikleriyle iliskilendirilmistir. Intihar girisiminde bulunan yaklasIk 90 kisiyle yapilan bir 2018 degerlendirmesi, arastirmanin bazi deneklerinden, ozellikle de daha siddetli veya olumle sonuclanma olasiligi daha yuksek girisimlerde bulunan kan orneklerinde CRH genindeki metilasyonun azaldigini tespit etmislerdir. Ve bazi calismalar, intihar sonucu olen kisilerde NR3C1 ile etkilesime girdiginde ekspresyonu azalmis olan SKA2 proteininin hipermetilasyonunu ve kodlarini, depresyon, sizofreni veya saglikli kontrollere sahip diger psIkiyatrik bozukluk sIkayetleri olan hastalara kiyasla tespit etmistir. HPA ekseni ile intihar davranisi arasindaki iliski karmasIktir. Ornegin, bazi calismalar HPA ekseninin intihar sonucu olen insanlarda strese asiri tepki verdigini gosterirken, digerleri intihar girisiminde bulunan kisilerin kontrollere kiyasla daha dusuk kortizol seviyelerine veya strese karsi korelmis HPA reaktivitesine sahip oldugunu gostermektedir.Intihar Davranisinin Norobiyolojisi
Pittsburgh Universitesi Tip Fakultesi’nde psIkiyatrik genetik epidemiyolog olan Nadine Melhem, birkac yil once anne-babasi duygu durum bozuklugu olan yaklasIk 200 kisi arasinda intihar girisiminde bulunanlarin genel olarak daha dusuk HPA’ya sahip oldugunu tespit etmistir. Bu durumu kafa karistirici bir literatur olarak degerlendirmektedir ve bu calismada neredeyse her [olasi] bulgu rapor edilmistir.
Melhem, bu tutarsizligin bir kisminin muhtemelen kucuk calisma orneklerinden ve deneysel tasarimdaki varyasyonlardan kaynaklandigini belirtmektedir. Ancak degiskenlik, farkli insan gruplarindaki intihar davranisinin etkenlerindeki farkliliklardan da kaynaklanabilmektedir. Mann’in grubu gecen yil intihar girisiminde bulunan 35 kisiden sadece kisilik testlerinde durtusel saldirganlik icin yuksek puan alanlarin, intihar icermeyen kontrollere kiyasla strese kortizol yanitlarini onemli olcude artirdigini bildirmistir. Ve birkac yil once yayinlanan bir meta-analiz, kortizol seviyeleri ile intihara tesebbus riski arasinda pozitif bir korelasyon bulmustur, ancak yasli insanlar uzerinde yapilan calismalarda negatif bir korelasyon olmustur.

Stres Yanitlari
Bircok calisma, intihar davranislarini hipotalamik-hipofiz-adrenal (HPA) ekseninin duzensizligi ve vucudun strese tepkilerinin diger aracilari ile iliskilendirmistir ve bunlar asagidaki gibidir:
CRH: Intihar sonucu olen kisilerin beyinlerinde kortikotropin salgilayan hormon (CRH) daha yuksek konsantrasyonlarda bulunmustur.
Bobrekustu bezleri: Intihar sonucu olen kisiler ve ozellikle siddet yoluyla olenler, bobrekustu bezlerini buyutmus olabilmektedir.
Kortizol: Intihara tesebbus eden kisilerde bazal kortizol duzeyleri normale gore dusuk beya yuksek oldugu tespit edilmistir. Kortizolun strese tepkisi intihar davranislari olan kisilerde de islevsiz olabilmektedir
NR3C1: Glukokortikoid reseptoru olarak da bilinen NR3C1, intihar sonucu olen kisilerde, ozellikle de cocukluk cagi istismar oykusu olanlarda daha az miktarda olabilmektedir.

Serotonin ve Diger Norotransmiterlerin Etkisi
Mann, beyin kimyasinin oldukca farkli bir yonunu incelerken ilk intiharin norobiyolojisiyle ilgilenmeye baslamistir. 1980’ler ve 90’lar boyunca, kendisi ve ekibi olen insanlarin beyinlerinde serotonin (5-hidroksitriptamin veya 5-HT) sinyalinde ve norotransmiterin ana metaboliti olan 5-hidroksiindoleasetik asit (5-HIAA) eksIklikleri bulmuslardir. Bu bulgulari intihar, psIkiyatrik tanidan bagimsiz olarak, baska yollarla olen psIkiyatrik bozuklugu olan veya olmayan kisilerin beyinleriyle karsilastirildiginda bulunmustur. Mann, bulgularin intihara ozgu biyokimyasal degisIkliklerin olabileceginin anlasilmasinda anahtar oldugunu soylemektedir. O zamandan beri serotonerjik sistem, intihar egilimi hakkinda ipuclari icin arastirilan birkac norotransmiter sisteminden biri haline gelmistir.
HPA ekseni gibi, serotonin sinyallemesi de yasamin erken donemindeki sIkintilar tarafindan module edilmis gorunmektedir. Ornegin, metilasyon icin HTR2A, 5-HT, 2A olarak bilinen serotonin reseptorunu kodlar ve erken yasamlari degismis cocuklarda zorluklarla birlikte, bu metilasyon degisIkliklerinin HTR2A ekspresyonunu nasil etkiledigi henuz net degildir. BirlesIk Krallik’ta 2016 yilinda ikizler uzerinde yapilan bir arastirma, SERT’de hipermetilasyona ugrayan cocuklari ortaya cikarmistir. Zorbaliga maruz kalan cocuklar ayrica strese karsi korelmis kortizol tepkiler gostermistir, bu da serotonerjik sistem ile HPA islevi arasinda bir baglanti oldugunu gostermektedir. Bu tur fizyolojik degisIkliklerin intihar davranisini nasil etkileyebilecegi henuz belli degildir, ancak Mann’inki gibi gruplar bazi ayrintilari cozmeye calismaktadirlar. Ornegin, Mann ve arkadaslari son zamanlarda serotonin reseptoru 5-HT seviyeleri icin kontrol edilmesine ragmen, psIkiyatrik tanilarda serotonin ve HPA ekseni aktivitesi arasinda somut bir baglanti oldugunu bulmuslardir. Ayrica ekip depresif ve depresif olmayan davranislari olan kisilerde serotonin reseptorlerinin seviyelerini arastirmislardir. Ve 1A korteksinin bazi bolgelerinde 5-HT seviyelerinin daha yuksek oldugunu tespit etmislerdir ve bu psIkiyatrik bir tanidir.Intihar Davranisinin Norobiyolojisi
Biraz sezgiyle, daha yuksek 5-HT seviyeleri, 1A sinyalinde serotonin kaybina neden olabilir, cunku Mann reseptoru sinir geri besleme tepkisinin bir parcasidir, serotonin saliniminin sinapslarda engellendigini aciklamaktadir. Buna gore intihar egilimli kisilerde sorun serotonin uretme kapasitesi degil serotonin kullanma kapasitesidir. 5-HT 1A’nin bu rolu, secici serotonin geri alim inhibitorlerinin (SSRI’lar) intihar dusuncelerini ve davranislarini azaltmada diger bazi antidepresanlara gore neden daha iyi bir is cikardigini aciklamaya da yardimci olabilmektedir. Diger etkilerin yani sira, SSRI’lar 5’in sayisini ve tepkiselligini azaltir. -HT 1A reseptorler ve boylece serotonin sinyallemesini baskilayan negatif geri besleme dongusunu susturabilir. Glutamat, GABA ve dopamin dahil olmak uzere serotoninin yani sira norotransmiterler de intihar davranisi baglaminda arastirilmistir. Ozellikle de glutamat reseptoru NMDAR ile etkilesime giren ketamin ve esketamin gibi ilaclarin klinik hastalardaki intihar riskini azalttigina dair son bulgularin ardindan depresyon cikmistir. Bununla birlikte, bu noro-aktaricilar hakkindaki literatur oldukca tutarsizdir ve arastirmacilari intihar davranislarini aciklamak icin yeni mekanizmalar aramaya devam etmeye tesvik etmektedir.

Sinir Iletimi
Serotonin ve glutamat gibi diger norotransmiterler yoluyla sinirsel iletisim, intihar sonucu olen kisilerde sIklikla duzensizlik belirtileri gosterir.
Serotonin
Intihar sonucu olen kisilerin beyinlerinde serotonin sinyalinin bozulmasi defalarca bulunmustur.
SERT
Serotonini presinaptik norona geri gonderen serotonin tasiyici SERT’nin seviyeleri intihar sonucu olen insanlarda daha dusuk olabilir.
Serotonin reseptorleri
Intihar girisiminde bulunan veya olen kisilerde serotonin reseptorleri 5-HT 1A ve 5-HT 2A seviyeleri daha yuksek olabilir.

Noroinflamasyona Potansiyel Baglanti
Danimarka‘daki arastirmacilar intihar ve bulasici hastalik arasinda bir baglanti oldugunu bildirmislerdir. Ekip, 7 milyondan fazla kisinin otuz yillik saglik kayitlarini analiz ederek, bir enfeksiyon nedeniyle hastaneye kaldirilmanin yuzde 40’tan fazla intihar olasiligi ile iliskili oldugunu bulmuslardir. Hastanede uc aydan fazla zaman gecirmek, intihar oraninin iki katindan fazla artmasiyla baglantili bulmuslardir. Ekip, bu tur gozlemsel verilerin nedensellik gosteremeyecegini kabul ederken, enfeksiyonlar nedeniyle hastaneye yatisla iliskili istatistiksel riskin Danimarka’daki intiharlarin yaklasIk yuzde 10’unu olusturabilecegini hesaplamislardir. Bu bulgunun pek cok olasi aciklamasi vardir. Biri enfeksiyonlarin antibiyotiklerle veya diger hastane ilaclariyla tedavisinin akil sagligini etkilemesidir. Ancak van Heeringen ve ekibi, calismanin intihar davranisi ile ilgili baska bir hipotezle baglantili olduguna dikkat cekmislerdir, bu hipotez iltihaplanma rolunu icermektedir. Daha once, otoimmun bozukluklari ve travmatik beyin hasari olan kisilerde, enfeksiyonlar gibi tipik olarak iltihaplanmayi iceren durumlar yuksek intihar riski ile iliskili oldugu bildirilmistir. Diger ipuclari, bireylerde kronik, dusuk duzeyli noroinflamasyona neden olan bir parazit olan Toxoplasma gondii’nin epidemiyolojik calismalarindan elde edilir.
2018 yilinda Kore’de yaklasIk 300 kisiyle yapilan bir arastirma, intihar girisiminde bulunan kisilerin yuzde 14’unun, saglikli kontrollerin sadece yuzde 6’sina kiyasla parazit icin pozitif test ettigini ortaya koymustur ve bu, birkac ABD kohortunda bulunan bir korelasyonu yansitmaktadir. Depresyonun enflamatuar bir hastalik oldugu dusunulmemekle birlikte, beyindeki noroinflamasyon belirtileri depresyondan muzdarip kisilerde defalarca belgelenmistir ve bir dizi antiinflamatuar ilac antidepresan etkiler gostermektedir. Melhem, merkezi sinir sisteminin birincil bagisIklik hucreleri ve iltihaplanma aracilari olan Microglia’nin intihar sonucu olen kisilerin beyinlerinde artan aktivasyon gosterme egiliminde oldugunu ve bazi calismalarin interlokin IL-2, IL gibi iltihapli sitokinlerin yuksek konsantrasyonlarini belirledigini bildirmektedir. Olumcul ve olumcul olmayan intihar davranislari olan kisilerde -6 ve IL-8’dir. Ornegin, yaklasIk 2.000 MeksIkali-Amerikali uzerinde yapilan bir 2019 analizi, intihar girisiminde bulunan depresif ve depresyona girmemis kadinlarda IL-8 kan seviyelerinin yukseldigini bulmustur.
Noroinflamasyonun intihar davranisina tam olarak nasil katkida bulunabilecegi hala belirsizdir ve son zamanlarda yapilan bazi epidemiyolojik calismalar, bu iliskinin depresyondan bagimsiz olup olmadigi konusunda supheler uyandirmistir. Arastirmacilarin arastirdigi bir yol, noroinflamasyonun serotonerjik sistemle etkilesimidir. Mikroglianin aracilik ettigi dusunulen bir surecte noroinflamasyon, serotonin uretiminden uzaklasarak serotonin uretiminden uzaklasan ve diger kimyasal yollara dogru serotonin molekuler oncusu olan triptofanin metabolizmasinda bir kaymayi tetikler. Bu potansiyel olarak serotonin sinyalini azaltir ve beyindeki intiharla ilgili diger degisIklikleri tetikler.
Ilham
Intihar sonucu olen kisiler beyinde artmis iltihaplanma belirtileri gosterirken, epidemiyolojik veriler bazi iltihapla iliskili saglik kosullarinin daha yuksek intihar riski ile iliskili oldugunu ortaya koymaktadir.
Microglia
Intihar sonucu olen insanlarin beyinleri daha yuksek duzeyde mikroglia aktivasyonu gosterir.
Sitokinler
Intihar girisiminde bulunan kisilerde, kandaki iltihapli sitokin seviyeleri, ozellikle bazi interlokin turleri, daha yuksek seviyelerde bulunmustur.



Intihari Tahmin Etmek ve Onlemek Icin Araclar
PsIkiyatrist David Brent’in kariyerindeki belirleyici anlardan biri, yaklasIk 40 yil once tipta ikamet ettigi donemde yasanmistir. Brent, Pittsburgh Universitesi Tip Merkezi Cocuk Hastanesinde bilerek asiri dozda uyusturucu almayi kabul eden genclerle calismak uzere gorevlendirilmis. Hangisinin psIkiyatri kogusuna sevk edilecegi ve hangisinin guvenle eve gidebilecegini belirlemesi gerekiyormus. Gunumuzde Pitt’de profesor olan Brent, bu kararliligi vermenin gercekten cok iyi bir yolunu bulamadigini fark etmis. Diger klinisyenlerin bu tur kararlari nasil aldiklari hakkinda daha fazla bilgi edindikce, calistigini firmanin kiymetini anlamistir ve ona gore kimsenin ne yaptigini bilmedigini anlasmistir. Bu hala intihar riski tasiyan kisilere bakim saglamaya calisan herkesin karsilastigi bir ikilemdir. Gunumuzun klinisyenleri, uygun mudahalelere karar vermek icin genellikle hastalara niyetlerini bildirme konusunda guvenmektedir. Ancak yaklasimin sinirlari vardir.
Intihar Davranisinin NorobiyolojisiIntihar dusuncesi uzerine yapilan arastirmalarin bir 2019 meta-analizi, hayatlarina son veren kisilerin yaklasIk yuzde 60’inin, olumlerinden haftalar veya aylar once bir klinisyen veya doktor tarafindan soruldugunda intihar dusunceleri oldugunu reddettigini bulmustur. Bu sorun bazi arastirmacilari, norobiyolojiden elde edilen bulgulari intihar davranislarinin baslangicini tahmin etmek icin biyobelirteclerin tanimlanmasina donusturmenin yollarini aramaya yonlendirmistir. Intiharla olan guclu iliskisi goz onune alindiginda, HPA ekseni uzun zamandir bu calismanin odak noktasi olmustur ve kandaki veya tukurukteki anormal kortizol seviyelerinin, normalden yuksek ya da dusuk bir biyobelirtec olarak umut verici olabilecegine dair bazi kanitlar vardir. Birkac ay once, ornegin Melhem, Brent ve ekibi, bir kisinin temel kortizol duzeylerinin gelecekteki intihar dusuncesini tahmin etmek icin kullanilabilecegini ve sonraki donemde artan dusunmeyle iliskili daha yuksek kortizol ile genclerin uzun vadeli bir calismasinin bulgularini yayinlamislardir.
Kortizol testleri, sosyal ve akademik stresle ilgili anketler gibi diger intihar egilimi olcumlerine ongoru gucu saglamaya yardimci olabilir. Son zamanlarda yapilan bir analiz, anket verilerinin, zihinsel saglik sorunlari olan 220 genc kiz arasinda birkac ay icinde intihar etmeyi dusunecekleri konusunda iyi birer gosterge olsa da, o donemde kimlerin intihara tesebbus edecegine dair zayif tahminler oldugunu gostermistir. Ancak arastirmacilar, laboratuar testlerinde kor kortizol tepkileri gosteren kizlara odaklandiklarinda, anket verileri intihar girisimlerini cok daha iyi ongordu. Stres tepkilerinin otesine bakildiginda, diger gruplar norotransmisyonla ilgili biyobelirtecleri belirlemeye calismislardir.
Birkac yil once, Mann’in grubu major depresif bozuklugu olan 100 hastanin orta beyinlerindeki 5-HT 1A serotonin reseptorlerinin seviyelerini degerlendirmek icin pozitron emisyon tomografik (PET) goruntuleme kullanmislardir. Bilim adamlari, daha yuksek 5-HT 1A seviyelerinin, onumuzdeki iki yil icinde daha fazla intihar dusuncesi ve daha olumcul intihar davranisini ongordugunu bulmuslardir. Gecen yaz, Yale Universitesi norofizyologu liderligindeki bir calisma grubu, , Irina Esterlis PET tarafindan olculen glutamat reseptoru mGluR5 seviyelerinin, travma sonrasi yasanan stres bozuklugu ile baglantili ve mevcut intihar dusuncesi olan bireylerle ile ilgili oldugunu bildirmistir. Fakat elde edilen sonuclar sonuclar major depresif bozuklugu olan hastalar icin gecerli degildir. Bu tur biyokimyasal imzalarin, intihar riskini degerlendirme potansiyeli hakkinda arastirmacilar arasinda gorus farkliliklari gostermektedir.
East Tennessee Eyalet Universitesi’nde depresyon uzerine calisan bir farmakolog olan Greg Ordway, biyolojinin intihar davranisina yatkin kisileri belirleyebilecegini, ancak bir kisinin hayatini sonlandirip sonlandirmayacagini guvenilir bir sekilde ortaya cikaran bir veya birkac biyobelirtec uretme ihtimalinin dusuk oldugunu bildirmistir. Intihari tahmin etmek son derece zordur ve kisiler her zaman bunu yapmaya calisirlar. Anlik riski degerlendirmek icin en umut verici araclardan bazilari, bunun yerine beyindeki biyokimyasal imzalarin aksine daha karmasIk, duygusal sinyalleri olcen diger sinirbilim alanlarindan gelebilir. 2017 yilinda, Carnegie Mellon Universitesi sinirbilimci Brent, Marcel Just ve ekibi, 34 kisinin beyninde kullanilan islevsel MRI goruntusu ile birlikte olum, bela ve kaygisiz gibi kelimeleri dusunurken bu verileri islemek icin makine ogrenimi algoritmalarini kullanmistir. Bucalisma sirasinda bildirildigi sekliyle intihari dusunen kisilerle yuzde 91 dogrulukla inanmayanlar arasinda ayrim yapabilmistir. Ekip, intihara tesebbus etmis kisileri yuzde 94 dogrulukla belirlemistir.
Arastirmacilar yakin zamanda projeyi buyutmek icin Ulusal Akil Sagligi Enstitusu’nden 3,8 milyon dolar almis ve cesitli duygu durum bozuklugu turleri olan ve olmayan kisilerin uzun vadeli izlenmesini planlamislardir. Arastirmacilar arastirmanin bir parcasi olarak, yalnizca tarama sirasinda dusunen veya gecmiste bunu deneyenleri degil, gelecekte intihara tesebbus edebilecek kisileri belirlemek icin araclarini genisletmeyi ummaktadirlar. Sadece The Scientist’e ekibin, teknigi elektroensefalografi (EEG) gibi MRI’dan daha ucuz, daha klinik dostu bir teknolojiye adapte etmeyi planlamaktadirlar. Melhem, teknikleri birlestirmenin onumuzdeki yillarda tahmine dayali yaklasimlari iyilestireceginden umutlu oldugunu bildirmektedir. 2019’da, o ve meslektaslari, bir kisinin depresyon semptomlarinin zaman icindeki siddeti ve degiskenligi gibi faktorlere dayanarak intihar girisimlerini tahmin etmek icin, mevcut modellerin dogrulugu ve performansini iyilestiren bir model yayinlamislardir. Bu tur toplanmasi kolay klinik verileri beyin taramalarindan veya diger teshis testlerinden elde edilen biyolojik bilgilerle entegre etmenin daha dogru tahminlere yol acmasi gerektigini soylemektedir.
Bu tur testlerin arastirilmasi, intihari onleme acisindan riski degerlendirme potansiyellerinin otesinde bile onemli sonuclara sahiptir. Melhem, tipki diger tip alanlarinda oldugu gibi biyolojik belirtecler sunuldugunda, hasta duzeyinde damgalanma azalacagini ve hastalar, arastirmacilarin intiharin altinda yatan biyolojiyi incelediklerini duyduklarinda genellikle sasirdiklarini bildirmistir. Cunku bunun karakterlerinde davranissal bir kusur oldugu ve bu konuda kendilerini suclu hissettikleridir.
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:21.