IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


 
 
Seçenekler Stil
Alt 12 Mayıs 2020, 21:09   #1
Standart İhsan Yüce

İHSAN YÜCE ! Çok Bilinmeyen gerçek bir SİNEMA VE TİYATRO EMEKÇİSİ !
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
'' İhsan Yüce 1991 yılında vefat ettiğinde, Can Yücel, Salacak’taki cenaze evinde düzenlenen ufak törene katılır. Daha sonra, kendisini Üsküdar’a götürmesi için Yusuf Ekşi’ye ricada bulunur.

Yusuf Ekşi, ricayı kabul eder. Ama meraklıdır da, Can Baba’ya neden mezarlığa gelmediğini sorar. Can Yücel, sararmış bıyıklarını ve sakallarını okşayarak cevap verir o tok sesiyle: “İnsan arkadaşını hiç gömebilir mi yahu?”

Çoğunuzun aklında Kemal Sunal’ın filmlerinde oynadığı kayınbaba ya da muhtar rolleriyle canlanır muhtemelen. Belki de hiç canlanmazdı, üstteki fotoğraf olmasa. Şöyle söyleyeyim; Kibar Feyzo’da Gülo’nun babası Hüso’dur mesela, Çöpçüler Kralı’nda da Hacer’in babasıdır. İstatistiksel bir bilgi vermek gerekirse 150’den fazla filmde oynamıştır, bunların 56’sının senaryosunu yazmış, 6’sını da yönetmiştir. Kameranın önünde olduğu kadar, kameranın arkasında da büyük işler başarmış bir emekçidir aynı zamanda. Yeşilçam’ın o en parlak yıllarında yazdığı filmler, oynadığı roller ile iyi paralar kazanmış , gençlere el vermiş ve onları yüreklendirerek bu vefasızlıktan geçilmeyen yollara adını derin derin kazımıştır. Bu gün İhsan Yüce ne kadar hatırlanıp anılıyordur bilemez. Doğruyu söylemek gerekirse unutulan, yitip giden bir değerdir Yüce İhsan. Adını söylediğinizde, insanların hatırlamadığı bir karakterdir artık…

Elazığda 1929 yılında dünyaya gelir İhsan Yüce. İzmir Atatürk Lisesi’nde okur, sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirir. Bir süre kendi mesleğinde çalışsa da içinde çocukluğundan beri taşıdığı hislerin peşinden koşar. Ufak tiyatrolarda oyunculuklarla başlar sanat hayatına. Tiyatroculuğun yanında resim ve heykel çalışmaları da başlar o yaşlarda. Gençtir, heveslidir, içi sanat için üretmekle doludur. 1968 yılında üç arkadaşıyla Ankara’da Drama Tiyatro’sunu kurup ideallerinde olan şeyleri yapmaya başlar. Mesela Dostoyeski’nin Suç ve Ceza’sını oyunlaştırır. 1952 yapımlı Charlie Chaplin’in yapımcılığını, yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlendiği Sahne Işıkları’nı tiyatroya uyarlar. Drama Tiyatro böylelikle ses getirmeye başlar. İhsan Yüce’nin sinema yolculuğu da bu sahneden sonra başlar.

Birçok Türk filminde yardımcı karakter olarak yer alır. Her tür tipe bürünmüştür beyaz perdede. Mazlumdan deliye, Karadenizli’den Güneydoğulu’ya, dalkavuktan ayyaşa… Her daim yan karakterde yer almasına bakmamak gerekir yine de. Çünkü baskın karakterli oyunculuğuyla bir şekilde filmi tamamlayan karakter oyunculuklarıyla hafızalara yer etmiştir İhsan Yüce. Kendine has sigara içişi, sigaradan sararmış bıyıklarıyla bütünleşir adeta. Yazdığı senaryolara kendi yaşamından ve dönemin siyasi olaylarına göndermeler yerleştirir. Çok zekidir çünkü, toplumcudur ve toplumun yanında olduğunu bir şekilde göstermek ister. İhsan Yüce, bir bakıma, 1970’lerde yükselen köylü sosyalist hareketin sinemamızdaki taşlama örneklerini kaleminin ucunda ve en yalın en anlaşılır dille işlemiş tek sanatçıdır. Yılmaz Güney’in mizahtaki dengidir. Argoyu da yerinde ve gerçekçi, cömertçe kullanmıştır. Lafını esirgemeyen bir senarist yazardır Yüce.

Keza senaryosunu yazıp oynadığı Kibar Feyzo filminde bu tarz sahnelere rastlamak mümkündür. Kibar Feyzo filmi görünüşte mizah filmidir ama aslına bakılınca sosyalizme övgü olarak kaleme alınmıştır, bunu kendisi de söyler. Örneklemek gerekirse; filmin Faşo Aga’sı Maho’nun bir sahnede Feyzo’ya, “Ula şurda 141, 142 başsınız lo!” repliği, anayasanın 141 ve 142. Maddelerine göndermedir . Bu maddeler komünist cemiyetler kurmanın suç olduğuna ve komünizm, anarşizm, diktatörlük, ırkçı*lık propagandalarını ve millî duyguları yok etmeye ve zayıflatma*ya yönelik propagandaların cezalandırılmasıyla alakalıdır. Film içerisinde yine sendikalaşmanın önemi ve işçilerin birlik olmasıyla alakalı birçok propaganda yer alır. Bu yönüyle ve içerisinde bulundurduğu daha birçok şeyle bir başyapıtı kendi imkânlarıyla ve riskleriyle yüklenip dile getirmiş, senaryolaştırmış ve çektirmiş kişidir İhsan Yüce. Dönemin baskılarına ve dayatmalarına karşı gelmiş bir yürektir.

Sinema, tiyatro, resim ve heykel dışında edebiyatla da ilgilidir İhsan Yüce. Dostlarının anlatılarına göre pek çok şiiri vardır ama bunların hiçbiri yayımlanmamıştır. Yazmayı sever, üretkenliği buraya da yansımıştır lakin şiirlerini ve eleştirel yazılarını bulmak pek mümkün değildir. Günümüze ulaşan en bilinen şiiri “Ekmek, Şarap, Sen ve Ben” dir. Şiir Mazlum Çimen’in bestesiyle Mümtaz Sevinç’çe de seslendirilmiştir.

“…Bir kere Aristo’nun hocası olmuştum
Ona verdiğim dersle gurur duymuştum
Bazen Jan Dark’ı kurtarmak için çalışan bir kahraman
Bazen odunun ateşleyen bir cellât olurum
Eğer daha da içersem
Shaskespare halt etmiş derim karşımda
Salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de
İşte Mozart’ın aradığı melodi bu diye gülerim
Enayiymiş be Platon…
Bir içsin de görsün….

Ne felsefesi varmış bu hayatın
Anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu…”

Salacak’ta küçük bahçeli eski bir evde, ailesiyle yaşar İhsan Yüce. Bu evde 1991 yılında kalp krizi geçirerek vefat eder. Mezarı Karacaahmet’tedir. Kısa boyuna rağmen kocaman bir yüreği taşır bedeninde yaşadığı ömürce. Arkasında bıraktığı işlerle unutulup gitmiştir.

Her filmine denk geldiğimde onu anlatmayı, yaptığı işleri yanımdakilere tek tek sıralamayı bir borç bildik adeta. Bu yazıyı da ekranda bir filmini seyrederken borçluluk duygusuyla yazıyoruz. İhsan Yüce’yi biliniz, seviniz, tanıyınız. ''
________________

*Samimiyetiniz değil

-Pazarlığınız içten !
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:36.