IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


 
 
Seçenekler Stil
Alt 02 Nisan 2020, 13:15   #1
Huysuz ve tatlı kadın..
Yazgı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart The Platform Film Analizi

The Platform Film Analizi

Geçtiğimiz günlerde Netflix’in tüm dünyada yayına açmasıyla birlikte popülerliği bir anda katlanarak artan, günün koşulları nedeniyle de epey ilgi gören bir film İspanya yapımı The Platform ya da orijinal ismiyle El hoyo. 2019 yılının sonbahar aylarında gerçekleşen Toronto Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştirdikten sonra Sitges, Torino gibi prestijli festivalleri dolaşan filmin altındaysa Galder Gaztelu-Urrutia’nın imzası bulunuyor. The Platform, yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi aynı zamanda. The Platform, konsept filmler (high concept films) familyasına dâhil edebileceğimiz filmlerden biri. Filmin genellikle çok ilginç bir ya da iki fikrin etrafında gelişen varyasyonlarla ilerlediği, karakter gelişimi, hikâye ve temaların gelişiminin tamamen bu yüksek fikre bağlı ilerlediği filmlerden bahsediyoruz. Darren Aronofsky‘nin Pi’si ya da Christopher Nolan’ın Başlangıç – Inception’ı bu kategoriye girilebilecek çok bilinen filmlerin başında geliyor misal. The Platform da tıpkı bu filmlerdeki gibi genel yapısını özel olduğu iddiasıyla ortaya attığı bir konseptin üzerine kuruyor.

The Platform: Aşağıdakiler ve Yukardakiler
Filme ismini veren platform, dikey biçimde inşa edilen, her katında iki mahkûmun yer aldığı ve ortasında kare şeklinde bir boşluğun olduğu bir hapishanedeki yemek servisi için kullanılıyor. Bu platform sıfır noktasında, yani en üst katta en lüks, en şatafatlı yemeklerle doldurulan bir davet masası olarak yola çıkıyor, ancak yüzlerce kattan oluşan hapishaneyi dolaşırken her katta iki dakika boyunca durduğu için en dibe inene kadar mahkûmlarca talan ediliyor. Oyunun kuralıysa basit, en üst kattakiler en iyi beslenenler oluyor alttakilere onların artıkları kalıyor. Sözde, sıfırıncı katta hapishanedeki herkese yetecek kadar yemeğin olduğu bir masa hazırlandığı iddia ediliyor hikâye dâhilinde. En alt kata gelene kadar yemeğin yetmemesinin sebebiyse mahkûmların aç gözlülüğü ve ihtiyacı olandan fazlasını yemeleri oluyor. Mahkûmların hücreleriyse rastgele bir şekilde her ay değiştiriliyor, böylece bir mahkûm hayatı boyunca zincirin en üstünde yer alıp semiremiyor.

Bu konseptteki hapishanede gözlerini açan Goreng adlı bir karakterle tanışıyoruz filmde. Goreng’in bu hapishaneye geliş sebebinin işlediği bir suç mu, kendi tercihimi mi olduğunu bir süre anlamıyoruz. Goreng safiyane biçimde burayı altı ay boyunca Don Kişot okuyup zihnini dinlendirebileceği bir yer olarak görüyor ki; bu hapishaneyi bir kendini iyileştirme yeri olarak gören çok. Lakin kendisinden epeyce yaşlı ve tecrübeli hücre arkadaşı, kazara bir göçmeni öldürdüğü için hapse atılan Trimagasi sayesinde bu hapishanede işlerin çok garip işlediğini öğreniyor. Film ilerledikçe Goreng başlardaki safiyane tutumunu ve masumiyetini yitiriyor; kendisini, yemek bulamadığı için birbirini yiyen mahkûmlarla kıyasıya mücadele ettiği, aklın sınırlarını zorlayan, böylesi bir durumun içindeyken bile ırkçılık, aç gözlülük, bencillik gibi insana özgü akıl hastalıklarının yol açtığı kan revan, pislik içinde bir kâbusun içinde buluyor. Tamamı yukarıda tarif ettiğimiz konseptteki hapishanenin içinde geçen, yer yer Goreng’in hapishaneye kabul ediliş görüşmelerinin de yer aldığı sahnelerde dahi dış dünyayı görmediğimiz, epey karanlık, gore sahnelerin de eksik olmadığı epey zorlayıcı bir görsel yapısı var The Platform’un. Film, başlangıcından itibaren hapishaneyle ve platformun işleyişiyle ilgili diyaloglara sırtını yaslayan bir anlatıyı tercih ediyor. Düşünsel olaraksa filmin altını adeta oyarcasına çizdiği şey, bir insanın başına gelebilecek en kötü şeyin yine başka bir insan olması. Zira filme göre sistem insanlara söz konusu yemeği, altındaki sayısız kattaki insanla bölüşmeye dair “eğitici” bir deney fırsatı sunuyor, ancak insanlar buna dair “iyileştirici” en ufak bir çaba bile sarf etmiyor.

Bu noktada 20 yıl kadar geriye gidip, milenyum öncesi hissiyattan bir bahsetmek gerekiyor. Bu filmin de akrabası (ve önemli bir referansı) olan Vincenzo Natali imzalı Küp – Cube’ün, The Matrix’in, Karanlık Şehir – Dark City’nin ya da The Thirteenth Floor gibi görece daha az bilinen filmlerin, biraz da milenyumla birlikte dünyanın, bildiğimiz gerçekliğin sona ereceğine dair üstü örtülü bir paranoyanın, bir nevi ortak bilinçaltının ürünü olduğunu iddia edebiliriz sanırız. The Platform’sa, milenyumun ilk 20 yılında inanılmaz bir yükseliş yaşayan ırkçılık, milliyetçilik gibi kavramların yanı sıra Neoliberal politikaların da çöküşüne dair ortak bir bilinçaltının ürünü gibi duruyor. Açmak gerekirse, bir sınıfın veya dünyanın belirli bir kesiminin neredeyse 3000. yılların refahını yaşarken, geri kalanların bunun yakınına bile yaklaşamamasına sebep olan politikaların yarattığı krizlerin, bu krizlerin doğal sonucu olarak görebileceğimiz ciddi bir sınıf kininden bahsediyoruz. Bu sınıf öfkesinin, Bong Joon-ho’nun Parazit – Gisaengchung’da da tüm dünyada bu kadar sevilmesinde önemli bir etkisi olabilir pekâlâ. Aynı biçimde The Platform da, hem de lafı çok dolandırmadan ve biraz kaba bir şekilde de olsa benzer bir aşağıdakiler yukarıdakiler vurgusuna imza atıyor. Filmin hiçbir yerde yumuşamayan tonu da yine bu sınıf öfkesinden ileri geliyor. Lakin The Platform fazladan şöyle bir şey de ekliyor ve insanın doğası gereği bu eşitsizliği yenemeyeceğine, bu şekilde kendini yok edeceğine dair derin bir kötümserlik taşıyor. Bu kötümserliğin içiniyse tam anlamıyla doldurabildiği söylenemez.

Zira “İnsanların çoğu doğası gereği kötüdür” algısı üzerinden tezini ilerleten film, başlarda aklı selim çizdiği ana karakteri Goreng’e, -biraz da zorlama biçimde- ilk fırsatta cinayet işleterek onun da başkalarından farklı olmadığı algısını yerleştiriyor izleyicisinde örneğin. Ancak konseptiyle öylesine çok meşgul oluyor ki karakterin anlaşılabilirliğini kaybetmesine sebep oluyor. Bununla beraber film, savunulması elzem olanın yaşamın ta kendisi olduğuna dair, bu yaşama insanların yaşamının da dâhil olduğuna dair herhangi bir çıkarımda bulunmuyor. Sistemin, insanın kötücüllüğü üzerine inşa ettiği bu hapishanedeki düzen, yine insan kötülüğünün yenilemeyeceği ön kabulü üzerinden işletiliyor. Film “sistem bizi bu ön kabule ikna etmek istiyorsa, bundan yine sistemin bir çıkarı olamaz mı” diye sormuyor bile. Filmde Goreng’in bir hücreden bir diğerine savrulurken karşılaştığı karakterler, zaman zaman kaybettiği motivasyonu ve motivasyonundaki filmi aşağı çeken belirsizlik, filmin henüz ilk yarım saatinde ele aldığı konsepti de, insana dair söylemek istediği sert (açıkcası yer yer demode) eleştirileri de tüketmiş, yüzeyden derine inememiş olmasından ileri geliyor.

Tüm bunlara rağmen The Platform önümüzdeki yıllarda çok konuşulacak, çok izlenecek ve kendisine has bir hayran kitlesi edinecek gibi görünen, bu dönemin içinde ve toplumsal çatışmaya yönelik filmler dâhilinde adı hep anılacak yapıtlardan biri olacaktır kuşkusuz.

Alıntı
 
Alt 25 Eylül 2020, 20:13   #2
IRC Vip Üyesi
Romeo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Bence cok anlamlıydı

________________

"̶t̶h̶e̶y̶'̶r̶e̶ ̶n̶o̶t̶ ̶l̶i̶k̶e̶ ̶m̶e̶"
 
Alt 25 Eylül 2020, 20:15   #3
Farklının Farkını Farklılar Fark Eder
Klaus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

1 hafta yenek yiyemedim izledikten sonra

________________

whynot?
 
Alt 11 Nisan 2021, 20:05   #4
Cumhuriyet Kadını
Reyhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Bence de film çok anlamlıydı sonu hariç. Gerçi bizde öyle bir sistem olsa cidden aynı filmdeki gibi olur aşağıya yemek falan bırakmaz hiç kimse.

________________

bazen insanlar iyilesmek istemez.
cünkü ,
icindeki acı sevdiklerinin son hatirasidir..


per aspera ad astra ✨
 
Alt 11 Nisan 2021, 20:11   #5
Özel Üye
Siyah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Çokça metaforize edilebilecek, her izleyenin farklı anlamlar bulabileceği mükemmel bir film fakat cevapsız çok soru bırakıyor finalinde.

________________


Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim....
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Nâzım HİKMET

 
Alt 11 Nisan 2021, 20:16   #6
Zerya
Zeytin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

İnsanoğlunun her türlü acligina değinen ve bu açlığı gidermek için de her şeyi yapabileceğini gösteren ince mesajlar veren bir filmdi.

________________

Eski bir kadınım ben,
Siyah-Beyaz fotoğrafları,
45'lik plakları özlüyorum...
Yine bir gül nihal alıyor gönlümü
eteklerim uçuşarak vals yapıyorum..
Beyoğlu'nda gezerken Pera'yı düşlüyorum
Yelpaze ile serinlemek,
Naif birkaç sözcükle ısınmak istiyorum.
Yüzüne bakmaya utandığım,
elimi tutmaya kıyamayan,
Aşklar hayal ediyorum...
Eski bir kadınım ben,
İnce bir dantel gibi işlemeden hayatı,
Ölmek istemiyorum...
 
Alt 01 Mayıs 2021, 16:22   #7
eSc
MerdümGiriz
eSc - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Etkili bir film Açgözlülük ve açlık izenicekler listenize ekleyin
-Üç tür insan vardır. Yukarıdakiler, aşağıdakiler ve düşenler.



________________

Beni anlamıyorlardı.
Zarar yok.
Zaten beni, daha kimler anlamadı..
~
Bende Mevsim Hep Sonbahar
 
Alt 30 Haziran 2021, 15:24   #8
» en güzel hikaye`m «
Güz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

kapitalist sistemin günümüzde ne boyuta geldiğini çok iyi anlatmış, deminde mesajlar vermiş kaliteli bir yapım.
aslında insan doğası bütünüyle kötü değildir, hepimizin zaafları vardır ve özgür olduğumuzu sandığımız bu dünyada,
gerçekte sistemin kölesi olduğumuzu anlamamız için
net ve oldukça çarpıcı bir örnek film.

mutlaka izlenmesi gereken bir yapıt, izleyin ve aklınızdaki sorularla boğulmamaya çalışın.

________________


The Platform Film Analizianlayışı olan beni anlayışlı,
aptal olan ise aptal bulur. bence her ikisi de haklıdır.
The Platform Film Analizi
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:22.