Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Nisan 2020, 15:55   #1
EkinokS
Felsefe.Net Sunucu Sahibi
EkinokS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Fenomenolojik Tavır ile Doğal Tavır Arasındaki İlişki

Fenomenolojik tavır ile doğal tavır arasında taban tabana zır bir ilişki vardır. Çünkü doğal tavır, verilik olanla yetinirken fenomenolojik tavır, bu dogmatik yaklaşımın aksine verilere eleştirel yaklaşır. Fenomenolojik tavra göre bir varlık alanı oluşturmak için fenomenolojik redüksiyona ve fenomenolojik refleksiyona ihtiyaç vardır. Biri olmadan, yalnızca bir tanesiyle bir varlık alanı elde edilemez.

Fenomenolojik redüksiyon yapabilmek için "ben" ve "bilinç" gerekir. Bu “ben"i araştırmak için fenomenolojik bir tasvire ihtiyaç duyulur. Diğer bir deyişle Husserl’e göre aktif bir ben olarak bir fenomenin özünü sezgisel olarak kavranmalıdır. Bu da farklı yöntemlerin bir arada kullanılmasıyla gerçekleşebilir.

Fenomenolojiden bahsederken fiksiyon terimi büyük önem kazanır. Bu terim öz alanının ne kadar geniş olduğunu gözler önüne serer. Çünkü özlerin var olan bir şeye karşılık gelmeleri gerekmez ve aslında var duyulara hitap eden şeyler ile hayali şeylerin özü arasında bir hiyerarşi yoktur. Fenomenoloji için sezgi önceliklidir ve sezgiye dayanan bir tasvir kullanır. Fenomenolojiyi ayıran en önemli özellik olarak bu sezgi yoluyla tasvir yöntemi sayılabilir.

Husserl der ki: "Nesneler benim içindirler ve yalnızca gerçek ve olabilen bir bilincin nesneleri olarak benim için neyseler odurlar... Düşünülebilen her anlam, düşünülebilen her varlık, kendisine ister

immanent, ister transandant densin, anlam ve varlık konstitue eden bir alan olarak transandantal sübjektivitemin alanına girer."