01 Nisan 2021, 11:57 | #1 |
Yörük Sözcükleri ve Anlamları
Ağanak : Hayvanlarda doğum öncesi dışarı çıkan su torbacığı. Ağırlık : Başlık parası veya başlık parası karşılığı mal. Ağrık : Götürülemeyen geride bırakılan yük fazlalığı (Ağırlıktan bozulma). Ağız : Koyunların koyu kıvamdaki ilk sütü. Alaçık : Bir kaç ağaç parçası üstüne çul ve benzeri şeylerin örtülmesi ile elde edilen çadır veya çadıra benzer ev. Algın : Hastalıklı. Alık : At eşek gibi yük hayvanlarının üstüne örtülen keçe ve benzeri şeyler. Arkaç: 1- Dokumada enine geçirilen ipler. 2- Meyilli ipler. Arkalaç : Yükün sırta dokunmaması için, yük ile sırt arasına alınan keçe. Arslık : Erkekliği ve dişiliği tam belli olmayan. Bartıl: Başlık parası veya başlık parası karşılığı mal. Bay vermek: Yufka yürekli olmak, şefkat ve merhamet. Belgizar : Hatıra, hatırlamaya vesile olacak herhangi bir şey. Berkitmek : Hızlıca vurmak. Bicik : Meme. Bor : Küf, pas, işlenmeyen arazi, Botlamak : Devenin doğurması. Bozulmak : Devenin yalnızlıktan dolayı ve arayış içerisinde olduğu zaman ağıt gibi çıkardığı ses. Bozlak : Ağıt ve ayrılık ifade eden uzun hava türü türkü. Böğet : Gölet, su birikintisi. Böğemek : Gölet yapmak için suyun önüne set yapma. Böcü-Börtü: Kurt yırtıcı hayvanlar, yılan çıyan gibi zehirlilere verilen genel ad. Böğürbağı : Çadırın uçlarındaki bağ, ip. Böle : Teyze çocuğu. Börk : Külah, sivrice uçlu başlık. Börtlemek : Az kaynamak. Büğrü : Kambur. Bükme : Saç böreği. Ceh : Devenin boyun altındaki uzun kıllar, tüyler. Cereme : Zarar ziyan ödeme, ceza ödeme. Cımbar : Kilim, çul ve çuval gibi dokumalarda genişliği muhafaza etmek için kullanılan iki ucu gezli özel yapılmış ince bir ağaç. Cınzıl : Tepelikten aşağı sarkan gümüş zincirden yapılmış kadın süs eşyası. Çadır-çatma: Küçüklü büyüklü çadırlar. Çarpana :Kolon veya benzeri eşyanın yapımında nakış yapmak için kullanılan, ince, dört köşe ve dört tarafı delikli gön parçaları. Çavunç : Erkek devenin cinsi organı. Çec : Buğday yığını, buğday yükü. Çeki ipi : Renkli yünden nakışlı bir şekilde dokunmuş yük bağlama ipi. Çeki : Kadınların alınlarına bağladıkları renkli ince kumaştan yapılmış bağ. Çelme : 1- Bir kaç çekiden meydana gelen, kadınların alınlarına bağladıkları bağ. 2 – Bağda çengel. Çıvmak :Sıçramak, hoplamak. Çimmek : Yıkanmak. Çingil : Küçük, üstten kulplu su veya yoğurt kabı. Çöreklenmek:Yılanın kuyruğu etrafına dairevi şekilde yatması. Çana : Çoban çırağı Çonuşmak :(N harfi sağır kef) Toplanmak, bir araya gelmek, üşüşmek. Dabaklamak : Devenin ön ayakları ile rastgele vurarak koşması. Dağlamak : Hayvanlara kor halindeki demir çubukla hastalık tedavisi veya işaret için vurulan damga. Dalaz : Delicesine esen rüzgar. Damızlık : Peynir veya yoğurt mayası. Debelemek : Yerden kalkamadığı halde çırpınmak. Dekili : Kadar. Depit : Kepek – un karışımı ekmek gibi yapılan ve az pişmiş hayvan yiyeceği. Dığan : Yayvan pilav tenceresi. Dikmen : Uzamakta olan. Yeni yetme, çocuklukla gençlik arası, sivrice yer, tepe. Diniz : (N harfi sağır kef) Durmak, sessiz sakin. Dinmek : Yağmurun durması. Dolama : Kadınların belden topuğa kadar sarındıkları bir örtü, peştamal. Dolaz : Çökelek suyundan elde edilen çökeleğe benzer yiyecek. Doşan : (N harfi sağır kef) Az kullanılmış, müstamel. Dozlak : Yüke gelmeyen deve. Duşamak : Hayvan köstemek. Dürtmek : Sivri bir aleti bir yere sokmaya çalışmak, köstü ve benzeri hayvanların toprağı dışa doğru itmesi. El yağlığı : Mendil. Em : İlaç. Emenmek : Emek vermek, gayret sarf etmek. Endeki : Yan taraftaki, yanındaki. (*1) Enkirde : Yanında, orada. Eten : Doğum sonrası gelen sulu torbacık. Etenli : Etlice, tombulca. Eşkin : Şahlanmak, atın şaha kalkması. Fıcıtmak : Değneği hızlıca atmak. Fırağan : Bulunmamak üzere kaçıp gitmek,kaybolmak. Gede: Anası babası olmayan hayvan yavrusu. İnsana da hakaret için kullanılır. Gelen – varan: Çul, çuval, halı, kilim dokuma tezgahlarında iplerin arasını açmak için yukarı aşağı inip çıkan yuvarlak ağaç. Gicimik : Kaşıntı. Gicişmek : Kaşınmak. Gonur : (N harfi sağır kef) 1-Kibirli. 2-Bir kahverengi. Gölük: Yük hayvanı. Gömük : Gömülecek derecede çamur. Gömüklemek: Çamura gömülmek. Gülümek : Hayyanın ayaklarını topluca bağlamak, elini ayağını birlikte bağlamak. Güzle : Yayladan sonra, yayladan biraz daha engin yer. (*2) Haranı : Tencere. Hasta – sayrı :Hasta. Hangırda : Nerede, hangi yerde. Hapaz : Tek elle hafifçe vurmak, tek el içi dolusu herhangi bir şey, yarım avuç. Hopuç: Çocuğu sırta almak . Horanta : Hane halkı, ailedeki kişiler. Helke : Kovaya benzer, bakırdan yapılmış su veya yoğurt kabı. Hort : Çökelek suyundan yapılan kırmızı renkte oluncaya kadar çok kaynatılarak elde edilen bir çökelek türü. Ildız : Yıldız, parlaklık. llgıt : Uzaktan belli belirsiz gözükmek. Irgın : Hastalıktan zayıf düşme hali. Istar : Halı, kilim, çul, çuval v.s. dokuma tezgahı. İçi-ice-ece: Ağabey, büyük. İlenmek : Beddua etmek, İlikçeken : Çuvaldızın üç dört misli büyüklükte, havut dikmeye yarayan çuvaldız türü. İhi : İşte. İm : işaret. İşkillenmek: Şüphelenmek. İşmar : Kaş – göz işareti. İtee : Üzerinde hamur yoğrulan ve ekmek yapılan unlu dokuma eşya. İvmek – evmek: Acele, etmek. Kalan : Artık, yeteri kadar. Kalın: Başlık parası veya başlık parası karşılığı mal. Karmak : Yoğurmak yoğurarak karıştırmak. Kavşıt : Çadır penceresi. Keyri : Sonra. Kıncıfır : Cilveli, işveli. Kışla : Kış geçirilecek yer. Kirkit : Dokumada arkaç sıkıştırmak için kullanılan küçük demir veya ağaç tarak. Komsu : Yapmacık hareketler yapan, murai. Konak: Konulacak iki yer arasındaki mesafe. Konaklama : Konulan bir yerde bir kaç gün kalmak. Konalga: Konulacak yer, yurt. Koraf : Saf.grup. Koşam : İki elle yapılan avuç, avuç dolusu. Koyak: Tepeler arasındaki çukurca yer. Köfün : İşkembe. Kücü : Halı, kilim v.s. şeylerin dokunmasında boy iplerini bir başka iple bir direğe tutturmak. Mahaklı : Öfkeli, kavgacı. Mayafa : Sedye, sal. Meh : Al, buyur, Mertmen : Çıkılması zor ve dikçe yer. Nagaz : (G harfi sağır kef) Aksi. Oklağa : Yufka açılan ince, özel yapılmış ağaç. Okuntu : Düğün davetiyesi. (*3) Okuntuluk : Düğün hediyesi. Olçum : Tabiblik taslamak, bilgiçlik taslamak. Otlak : Hayvanların otlayacağı yer, mera. Öğür olmak: Hayvanların birbirine hissi bağlarla bağlanması. Ölçermek: Ucu yanmış odunları ateşe itmek. Ömük : Boğaz, gırtlak. Ömüklemek : Boğazım sıkmak, boğmaya teşebbüs etmek. Önlük bağı: Önlükleri bağlamak için özel dokunmuş nakışlı bel bağı, bele bağlanan ip. Örüm : Koyunları gece otlatmaya çıkarmak. Partal: İşe yaramaz, kötü, yırtık yatak, yorgan. Pırtı : Giyim – kuşam için alınan metre hesabı pamuklu kumaş türleri. Pılı – pırtı: Yemek kaplan dışındaki ev eşyası. Pinti bağı; Çadırın yan bağları. San : Ad, isim, şan- şöhret. Sancımak : Ağrımak, acımak, sancı duymak. Sarkanak : Kuzuların işkembelerindeki bir bölüm.(Süt kuzularının bu kısmından peynir mayası elde edilir.) Seğirtmek : Koşmak. Seyik : Kol ve ayak çıkıklarının sarılabilmesi için etrafına konulan ince tahta parçaları, sırık. Seyrimek : Hücre kıpırtısı, hafif kıpırtı. Sırt : 1 – Vücudun omuz kısmından geri arka kısmı. 2 – Vücuda giyilen elbise Siftimek : Darı veya buğday başağı gibi şeylerin tanelerini yerlerinden çıkarmak. Siftinmek : Orasını burasını kaşır gibi yapmak,kaşımak, tembel tembel oturmak. Sitil : Çadırın yan örtüleri. Sökün etmek: Bir yerden hareketle bir tarafa peşpeşe gelmek. Süreğeç : Bazlama ve ekmek yağlarken yağın tutulduğu ekmek parçası. Şepit : Küçük, az pişmiş bazlama. Şırlamak: Suyun az ve ince bir şekilde akarak çıkardığı ses. Tebelleş olmak: Sataşmak. Teberik : Andaç, hatıra. Tek durmak: Yarayışlı olmak . Tek durmaz: Yaramaz. Tezikmek : Sürüden istemeden ayrılmak, kaybolmak. Tepelik : Kadınların feslerinin üstündeki gümüş levha halindeki süs eşyası. Tiftikli : Bakımsız küçük kız çocuğu. Tirki : Bakırdan yapılmış hamur leğeni. Tımlı : Sapsız bıçak. Tor : Öğrenmemiş acemi. Töraşan : Yeni yetme. Ulmak : Çürümek, yumuşayıp gevşemek. Ulgun : Çürük. Ün : Ses duyurmak, şan, şöhret. Ünlemek : çağırmak, seslenmek. Üleşmek : Bölüşmek, pay etmek. Ürtlemek : Ayıklamak, seçmek. Yamdınmak : Damakta tad alınırken yapılan ağız hareketleri. Yaramışlık: Riyakarlık, gösteriş için yapılan bazı hareketler. Yekinmek : Kalkmaya çalışmak, kalkmak için doğrulmak. Yel : Rüzgar. Yelikmek: Rüzgara karşı veya iniş aşağı devenin koşması. Yelinlemek : Hayvanlarda doğum öncesi memelerinin sütlenmesi. Yetemeli : Öfkeli. Yepinti : Hayvanların koyulaşmış kıvamdaki sona doğru sütleri. Yığıntı : Yatağın üst üste yığılmış hali. Yolpaz : Taranmamış saç. Yoz : Süt vermeyen koyun sürüsü. Yörep : Sarp arazi. Yörev : Aksi. Yüksünmek: Fazlalık kabul etmek. Yunak : Çamaşır yıkamak. Yunak yeri: Çamaşır yıkama yeri. |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|