IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


34Beğeni(ler)


 
 
Seçenekler Stil
Alt 02 Ağustos 2020, 20:38   #1
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart İstanbul Sözleşmesi Neden İhanettir?

İstanbul Sözleşmesi, üst başlığı kadına şiddet olan, taraf ülkeler üzerinde pek çok yükümlülük doğuran uluslararası bir sözleşme. Sürekli bahsi geçen 6284 sayılı kanun da bu sözleşmeyle üstlenilen yükümlülükleri yerine getirmek için çıkarılmış bir kanun. Genel çerçeve itibariyle İstanbul Sözleşmesi de 6284 sayılı kanun da “Kadına şiddet ve ev içi şiddet” konularını düzenliyor. Sözleşmede de kanunda da yerinde hükümler ve uygulamalar söz konusu, bunu kimse reddedemez. Zaten sözleşme metnini okuduğunuz zaman bunu görebilirsiniz. Fakat bu sözleşmede “yerinde” diye nitelenebilecek düzenlemeler olması, bu sözleşmeyi “masum” görmek için yeterli değil. Neden yeterli değil, bu sözleşme neden masum değil, bunca insan neden bas bas bağırıyor? Bu sözleşmeye karşı çıkanlar kadınlara uygulanan şiddetten hoşnut mu?
________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:38   #2
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Son soruya cevap vereyim öncelikle: genel olarak şiddet, özelde kadına şiddet hepimizin ortak problemi. Bu sorunlara çözüm olabilecek düzenlemelerin yapılıyor olması takdire şayan. Kesinlikle bu sorunların çözümü için ortaya konan yasal düzenlemeler yoğunlaştırılmalı. Fakat bir uluslararası sözleşmeyi altında yatan ideolojiden bağımsız değerlendiremezsiniz. İçerisinde yer alan her kelimenin varacağı sonucu titizlikle hesap etmek mecburiyetindesiniz. Bu hesabı düzgünce yapmazsanız, yarın karşınıza çıkaracakları yükümlülükler belinizi büker.

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:40   #3
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

İstanbul Sözleşmesi’nin arka planında da Türkiye’nin toplum ve aile yapısını dizayn etme amacı yatıyor. Sözleşmenin içerisine sinsice işlenmiş bazı kavramlar ve bu kavramları inşa etmenin gereği olan birtakım yükümlülükler söz konusu. Burada karşı çıkılan en temel iki kavram “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet” kavramları. Sürekli güzellemesi yapılmasına ve sözleşmenin özü ile alakası olmadığının vurgulanmasına karşın aslında sözleşmenin alt metninde ve ideolojisinde yatan en temel iki kavram bunlar. Bunu yalnızca biz söylemiyoruz, buyrun Polonya Başbakanı’nın sözleşme hakkında yapmış olduğu açıklama bu. Polonya hükumeti, sözleşmenin bu dayatmalarını reddettiği için çekilme kararı aldı ve bu böylece deklare edildi:
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:43   #4
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Sözleşmede geçen “cinsel yönelim” kavramının meselenin özü ile alakalı olmadığı her fırsatta beyan ediliyor birileri tarafından. Peki “İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu” isimli oluşum neden yoğun şekilde marjinal feminist gruplar ve LGBT derneklerinden teşekkül ediyor?


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:44   #5
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Bu sözleşmenin garantörü gibi hareket eden KADEM, sözleşmenin uygulamasını takip etme işini LGBT derneklerine ve marjinal feminist gruplara mı terk etmiş? Madem bu sözleşmenin uygulamasının takipçisi bu gruplar olacak, KADEM’in muhafazakar kesimin gazını alma amacı nedir? Madem KADEM isimli dernek sürekli vurguladığı üzere aile kurumunu çok önemsiyor; bu sözleşmeyi takip etme işini aile kurumunu yıkmaya adeta yemin etmiş, toplumun tüm erkeklerini potansiyel birer tehlike olarak gören marjinal feminist gruplara nasıl terk eder? KADEM de çok iyi biliyor ki bu sözleşme Türk toplum yapısını dizayn etme amacı güdüyor. Sözleşmeye bu tür marjinal grupların, eşcinsel derneklerinin sıkı sıkı sarılmasının temel nedeni de bu. Fakat KADEM’in bu dizayn girişimi ile herhangi bir problemi yok. KADEM’in de temel ideolojisi “İslâmi” olduğunu iddia etse de feminizm. Marjinal feminist grupların başarısı, toplumun ifsadına yol açacak olsa da KADEM bu savaştan temel ideolojisi bakımından galip çıkacak olmanın rahatlığı içerisinde. KADEM ve dolayısıyla “İslâmi feminizm” “cinsel yönelim”in korunması ile “toplumsal cinsiyet” odaklı eğitim verilmesinin, orta vadede birlikte yol açacağı problemin ya farkında değil ya da feminizme olan sadakati İslâm’a olandan daha büyük.

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:47   #6
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

“Toplumsal cinsiyet” kavramı ne? Yukarıda Polonya Başbakanı güzelce açıkladı ama ben de kısaca açıklayayım: biyolojik olarak kadın veya erkek olabilirsiniz, bunun önemi yok. Toplumsal cinsiyet projesi kişiye, “kendini biyolojik cinsiyetin ile sınırlı hissetme” diyor. Bu şu anlama geliyor. Doğuştan gelen tabiatını, fıtratını, özünü reddet; kadınlar erkek gibi, erkekler kadın gibi olabilsin. Toplumsal rolleri reddet, toplumsal cinsiyet kabullerini reddet. Bunun bir sonraki aşaması cinsiyetsiz çocuk yetiştirme projesi, bundan emin olun. Buyrun İstanbul Sözleşmesi’nin “toplumsal cinsiyet” bahsi geçen maddelerinden bazıları.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:50   #7
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Eğitim maddesi diyor ki taraf devletler tüm eğitim düzeylerinde “toplumsal cinsiyete dayalı” eğitimler verir. Avustralya’da LGBT’nin sahip olduğu gücü anlatırken eğitim sistemlerinin “toplumsal cinsiyet” kavramı üzerine kurulu olduğuna ve bunun doğal sonucu olarak eşcinselliğin daha ilkokulda çocukların zihninde normalleştirildiğine kısaca değinmiştim: [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Hikayenin sonunda murat edilen şey, nesillerimize verilecek eğitim ile Türk toplumunun Avustralya toplumu gibi bir toplum olmasıdır, bundan da adınız gibi emin olun. Zaten bugün itibariyle “toplumsal cinsiyet” temelli eğitim MEB müfredatına da girmiş bulunuyor. MEB’e bu dayatmayı yapan İstanbul Sözleşmesi’dir. Mevcut iktidarla belki mümkün değil fakat iktidar değişince çocuklarınıza okullarda eşcinselliğin ne kadar normal bir şey olduğu anlatılacak. Hep beraber çocuklarınızı alıp LGBT bayrakları ile Taksim’de yürüyüş yapacaksınız.

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!
 
Alt 02 Ağustos 2020, 20:50   #8
Helper
Rufeyde - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

stanbul Sözleşmesi’ni, kadına şiddet sorununu çözmede yegane yol olarak pazarlayanların beklentisi bu ve göreceksiniz ki önlem alınmazsa orta vadede aynen de böyle olacak. Tekrar belirtiyorum: ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİ ARKASINDA YATAN İDEOLOJİDEN BAĞIMSIZ DÜŞÜNEMEZSİNİZ.

Peki ne yapılmalı? Şu çok net Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden Polonya gibi çekilmeli. 6284 sayılı kanun ise ya yapılacak birtakım değişikliklerle yürürlülükte kalmalı ya da onun yerine kadına şiddeti önleme odaklı ikame bir kanun çıkarılmalı. İstanbul Sözleşmesi’ni yegane çözüm gibi sunanlar bu toplumun iyiliğini düşünmüyor. Bu yüzyılda kimse bir toplumu tepeden inme bir şekilde dizayn edemez. Onlar da bunun farkında olarak, bu dönüşümü kadına şiddet gibi hassas bir konu ile perdeleyerek başarmaya çalışıyor. Değerli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, değerli Müslümanlar; İstanbul Sözleşmesi vatana, topluma, İslâm’a ihanettir. Bu sözleşmeyi destekleyenler de hasıl olan vebalden paylarını muhakkak alacaktır. Gözümüzü açalım ve #İstanbulSözleşmesiİhanettir diyerek sesimizi yükseltelim.

Furkan Gurbetoğlu

________________

Osmanlı adı her duyana lerze re-sandır.
Ecdadımızın heybeti ma'ruf-ı cihandır.
Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır....!!!!

Konu Rufeyde tarafından (02 Ağustos 2020 Saat 21:00 ) değiştirilmiştir..
 
Alt 02 Ağustos 2020, 21:26   #9
Standart

SÖMÜRGECİLER, özellikle Çanakkale ve Kût-ul Amâre yenilgilerinden sonra, Müslümanları savaş meydanlarında yenemeyeceklerini iyice anladılar. Başka usuller denemeye giriştiler. İslâm’ın içeriğini boşaltma, kültürümüzü yok etme, ekini ve nesli bozma gibi yöntemler bunlar arasında. Müslümanları güçlü ve dinamik tutan aile kurumunu çökertme planları yaptılar. Sağlam aile yapımızı bozarlarsa Türkiye’yi çökerteceklerini düşündüler.

Değerlerinin kıymetini bilmeyen Türkiye toplumu 2 asırdır Avrupa sevdasıyla(!) yanıp tutuşuyor. İktidarların AB uğruna vermeyecekleri taviz yok. Kadın tacizleri ve aile içi şiddetin konuşulduğu bir atmosferde, Avrupa Konseyi Türkiye’ye, “Kadına Yönelik Şiddet; Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair” bir sözleşme dayattı. Hükümet bunu AB’ye tam üyelik hazırlığı olarak gördü...Konu kamuoyunda tartışmaya açılmadı. Başbakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı halkı aydınlatmadı. Meclis’te milletvekillerinden bir itiraz duymadık. Nasıl bir oldu-bittiye getirildiyse bu vahim proje İstanbul Sözleşmesi adıyla 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.

Aile içi şiddetin önlenmesi işin bahanesiydi. İstanbul Sözleşmesi’nin hemen ardından eşcinsellerin önünü açan LGBTİ Derneği’nin kurulmasına izin verildi. Hatta erkek erkeğe iki kişinin yaptığı evlilik TV’lerde haber oldu.

Ne oluyordu? Dünyaya öncülük yapmış bir ülke nereye götürülmek isteniyordu? Aile yapımızı dinamitlemek için yapılan bu rezillikler Türkiye’de nasıl yer bulabiliyordu? Ülkeyi tehdit edebilecek ölçüde büyük bir tehlike ne kadar da hızlı bir el çabukluğuyla yürürlüğe girmişti? SÖZ konusu sapkınlık Millî Eğitim Bakanlığı kullanılarak yürütüldü. 2014 - 2016 yıllarında Orta Öğretim Genel Müdürlüğü organizesiyle 10 ayrı ilde, liselerin 11. ve 12. sınıf öğrencilerine “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi (ETCEP)” başlığıyla seminer konusu olarak sunuldu. “Yeniden Yazmaya Var mısın?” sloganıyla gençler tahrik edildi...Projenin etkisiyle, o günlerde ODTÜ’de tuvaletler, soyunma odaları kız erkek müşterek olsun, talepleri seslendirildi.

Uygulamalar kamuoyunda büyük tepkilerin oluşmasına yol açtı. Bu sebeple Millî Eğitim Bakanlığı, projenin uygulamasını durdurdu.

Daha sonra, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi Türk Tabipler Birliği (TTB) kanalıyla yürütülmeye çalışıldı. Kendi personeline, bazı kurumların çalışanlarına, toplumun farklı kesimlerine konferans ve seminerler verdiler. Yine tepkiler oluştu. Bu yüzden proje askıya alınmak zorunda kaldı.

İstanbul Sözleşmesi’nde Roma ve Cenevre anlaşmaları esas alınmış; kararlar AİHM ve BM içtihatları ölçü kabul edilerek hazırlanmıştır.

Sözleşmenin 12/1. maddesinde “Kadın ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı önyargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınmasını amaçladığı” anlatılmaktadır. Buradaki “diğer uygulamalar”dan maksadın İslâm dininin kuralları olduğu bellidir...Proje, Türkiye’nin insanlığa örnek olan sağlam aile yapısını yıkmayı, İslâm’ın aile anlayışını devre dışı bırakmayı amaçlamaktadır. Vahim süreç bir an önce durdurulmalı; İstanbul Sözleşmesi iptal edilmelidir. Türkiye, kendi eliyle geleceğini tehlikeye atma yanlışından kurtarılmalıdır....TOPLULUK olan yerde problem bitmez. Türkiye, sosyal ve kültürel problemlerini kendi şartları içinde çözümler aramalıdır. Her işimize burnunu sokan AB’ye haddi bildirilmeli; özellikle aile ve sosyal konulardaki müdahalesi önlenmelidir. Bunlar milletimize özgü özelliklerdir. Bu konudaki kararları bu ülkede yaşayanlar vermeli; mahremiyetimize leke sürülmemelidir. İstanbul Sözleşmesi Batı’nın toplum yapısı ve hayat anlayışıyla şekillenmiştir. Türkiye toplumu Batı’dan farklıdır. Huzur ve barışımız için bazı konularda Batılılarla işbirliği yapılabilir; fakat kimliğimizden taviz veremeyiz. Biz, Batı’dakinden daha özgün, insanî değerlerle iç içe, manevî zenginliği olan bir aile ve toplum anlayışına sahibiz. İstanbul Sözleşmesi esas alınarak, “Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair” 6284 sayılı kanun 30 Eylül 2014’te yürürlüğe girdi. Kanunlar yabancı etkilerden arındırılmalı; yüzde yüz toplum yapımıza uygunluğu sağlanmalıdır. TBMM, “İstanbul Sözleşmesi”ni yeniden ele almalı, Türkiye’yi bu büyük yanlışlıktan kurtarmalıdır. Yanlış uygulamaların toplum yapımızı çürüttüğü, bizi biz olmaktan çıkarma noktasına getirdiği hepimizce bilinmektedir. En son, Cumhurbaşkanı Beştepe’deki “Aile Şurası”nda şu yakınmalarda bulunmuştu: “Nikâh akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmaların adeta teşvik edildiği sancılı bir süreçle karşı karşıyayız.” (02.05.2019) Bunlar hepimizin yaşadığı acı gerçekler! İktidar yakınmaz; icraat yapar. Bizim Cumhurbaşkanı ve TBMM’den istediğimiz, Türkiye’nin savaşsız teslim alınmak istendiği “Zina Yasası” ve “İstanbul Sözleşmesi”nin yürürlükten kaldırılmasıdır.....Benim,siyasi görüşüm bu yasanın derhal iptalidir... Saygılar..!

________________

benim omuzlarımı hiç yere deydirebilen olmadı bu alemde,ve ben hiç dizçkmedim hiçkimsenin önünde.. beni bir tek sevdiklerim , deyer verdiklerim, vurdu sırtımdan.. ADALET herkese eşit..ve cihan duysun.elbirliğiyle gömdüğünüz bu adam. yeniden doğdu.. adaleti öğretmeye..sırtımdan vuran dost görünümlülere..!!

Konu OLay tarafından (02 Ağustos 2020 Saat 21:37 ) değiştirilmiştir..
 
Alt 03 Ağustos 2020, 13:02   #10
✰ ÖzeL..
oMeN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Karışık bi durum ne desem yalan olur, toplumun genel kanı sanki sözleşmeyi destekliyor gibi geldi bana gördüğüm bu

________________

Edep; aklın Tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, Aklı kadar şerefli, Şerefi kadar Kıymetlidir. Massive..




~ E & B ~
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:03.