💥 Spor Yorumcusu Şafak MALATYA ile Röportajımız - IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi

**Sterben** · 09 Mayıs 2021, 20:35

Klasik bir soru ile forumuzdakilerinde tanıması adına Şafak Malatya Kimdir?

Şafak Malatya 2 üniversite mevzunu, aslında geçimini başka bir sektörden kazanan, bundan 11 sene önce hasbelkader basın dünyasına girmiş sizlerden hiçbir farkı olmayan bir Beşiktaş yorumcusu ve köşe yazarı. Benim basın ile alakalı serüvenim aslında tam olarak şöyle başladı. - Bütün hikâye aslında bir isyan ile başladı. Bir maç ertesi radyo ya da tv veya gazete okurken, “yahu bunu nasıl konuşmazsınız? Bunu da yazsanıza? Bunu neden anlatmıyorsunuz?” tarz serzenişlerimin arttığını fark ettim. Ben, hayat felsefesi olarak mücadeleyi seven, sadece eleştirmek için eleştirmekten uzak duran, eleştirerek düzeltemeyeceğimi anladığım sistemlerin ise bizzat içine dâhil olup o sistemi düzeltmeye çabalayan birisiyim. Hikâye işte tam da böyle başladı aslında. Bir maç sonrası izlediğim spor programında, bir yorumcunun sürekli Beşiktaş aleyhinde konuşması, Beşiktaş için 2 saatlik programın sadece 15 dakikasını ayıp olmasın diye ayırdığı bir akşam, ilk olarak facebook üzerinde “notlar” kısmında köşe yazıları yazmaya başladım. O zaman tabii takipçi kitlem bu kadar kalabalık değildi. Daha sonra her hafta yazdığım bu maç yazıları beklediğimden fazla ilgi görmeye başlayınca, hafta içinde gündem yazıları da yazmaya başladım. Yazılara gelen yorumlar, beni bir sonraki yazım için daha da cesaretlendirdi. Bir kaç ay sonra bu yazıları, ulusal platformlarda daha fazla Beşiktaşlı ile nasıl buluştururum diye düşünürken, radyo programları fikri aklıma yattı ve her sabah spor radyolarına bağlanarak konuşmaya gayret ettim. Bir gün, bağlanıp konuştuğum bir radyo programından bir telefon aldım. Dinleyicilerden bir tanesinin, benim telefonumu istediğini söylediler. Numaramı paylaşabileceklerini ilettim ve yaklaşık 15-20 dakika sonra, babam yaşında, çok kibar ve bir o kadar da samimi ve utangaç bir üslupla bir beyefendi aradı

Beşiktaş konusunda ki yorumlarını çok beğeniyorum. Seni bu sebeple aradım. Tebrik ederim. Sakın geri durma. Çok daha iyi yerlere geleceksin” dedi. Bu beni hem mutlu etmiş, hem de daha da ileriye gitmem için cesaretlendirmişti. Daha sonra buna benzer destek telefonları ve yorumlar çoğalınca, önce radyo, sonra televizyon ve devamında ise gazete serüvenim başlamış oldu. Ancak bu süreçte en başından beri yaşadığım temel sıkıntı, asıl mesleğim olan ve hayatımı idame ettirdiğim, ailemi geçindirdiğim mesleğim havacılık, belirli bir çalışma saati prensibinde olmayışı. Belirli bir çalışma saati ve şeklimizin olmamasından en önemlisi zaman ve mekân çeşitliliğimiz çok olduğu için basın tarafına pek fazla zaman ayıramıyorum. Basın ile alakalı tüm programlarımı, kendi işimden arta kalan zamanlarda planlıyorum. Burada tercih sebebim ise gayet açık aslında. Basın ile alakalı serüvenime çıkış noktam tamamen Beşiktaş’ı konuşabilmek, anlatabilmek, ulusal platformlarda daha fazla dillendirebilmek ve en önemlisi taraf olmaktan korkulan ülkemde bir kimsenin taraf olarak da objektif olduğunu gösterebilmekti. Bu sebeple bu hedeflerimin hayata geçmesi, benim için maddiyattan daha önde olan bir hırstı. Bu yüzden, bugüne kadar çıktığım hiçbir basın platformundan, yazdığım hiçbir kurum ve kuruluştan 1 tek kuruş talep etmedim. Tek kriterim, ne yazıp, ne konuşacağıma karışılmamasıydı. Öyle de oldu. Tabii ki sosyal medya popülaritesi ile birlikte, sevenlerimiz kadar, benim yoluma taş koymak isteyen her devrin adamcıkları da olmadı değil. Bunlar bazen benim motivasyonumu düşürseler de, genel itibari ile yok hükmünde değerlendirdiğim kimseler. Bu sebeple, inandığım ilkeler doğrultusunda, zaman zaman hatalarım olsa dahi yılmadan devam ediyorum.

Spor kanallarında eskisi gibi sık görebilecekmiyiz ?
Yoksa tamamen youtube mi ?

Aslında bu bir tercih meselesi. Hatırlayacağım üzere, ana akım medyada uzun bir süre tv, radyo vb mecralara çıktım. Halihazirda da çıkmama engel bir durum yok. Ancak Özellikle yeni medya düzeninde dijitalleşmenin yeri, konvansiyonel medyanın geri dönüşümü artık eskisi gibi değerli değil. Bu sebeple dijitalde doğru proje ve isimlerle birlikte, kaliteli bir iş çıkartırsanız daha keyif alıyor ve seyirciye daha yakın oluyorsunuz. Onlara dokunmanız daha kolay oluyor. O sebeple 19.03.2021 tarihinde, gelirini tamamen Beşiktaş alt yapısı ve amatör şubelere bağışladığımız ve yayınlarını youtube üzerinden gerçekleştirdiğimiz “Limitsiz Futbol Tv” kanalımızı hayata geçirdik. Beşiktaş’ta çok güzel ve tv stüdyolarını aratmayacak profesyonellikte bir stüdyomuz var. Şu an için 7 ama zaman içerisinde hayata geçireceğimiz ciddi ve keyifli programlarımız var. Tv’lerden teklifler gelmeye devam ediyor. Şu an hali hazırda 2 ulusal kanal var program için. Geçtiğimiz günlerde bir üçüncü kanal daha çağırdı ve daima program yapmam için görüştük ancak ben az önce bahsettiğim dijital dünyada yer almayı ve projelerimi bu aşamada o mecra üzerinde geliştirmeyi istiyorum. Şu an için tv’lerde pek fazla görünmeyi hedeflerim açısından doğru bulmuyorum.

Maçları yorumlarken en sinirlendiğiniz bir anınız var mı? Var ise bizimle paylaşa bilir misiniz? Ayrıca hayatınız da yorumculuğun size bu zamana kadar kattığı + ve - leri neler olmuştur?

Yayınlara çıkarken genellikle hep aynı ciddiyetle çıkmaya özen gösteririm. Konuşacağımız konuyu 2 gün öncesinden çalışmaya başlar, konuyla alakalı istatistiki bilgileri ya da konuya ilişkin geçmişte yaşanan örneklemeleri araştırırım. Bu sebeple yayınlarda monolog değil, diyalog kurduğumda pek sinirlenmem. Kolay kolay da ayarlarımla kimse oynayamaz. En azından şimdiye kadar bunu başarabilen birisi karşıma çıkmadı. Ancak İş monoloğa döndüğünde, karşımda hesabını soramayacağım birisi olduğunda zaman zaman gerildiğim oluyor. Çünkü, bu kimselerin hataları ile yüzleşmelerini sağlayamamak beni geriyor. Misal bir hakemin bariz hatalarını onun yüzüne soramamak ve onun olmadığı bir ortamda değerlendirmek hoşuma gitmiyor. Karşımda cevap vermesini isterim. Bunu kontrol altına almaya çalıştığım anlar fazladır. Yorumculuk hayatımda neleri değiştirdi kısmına gelecek olursak, ben çıktığım hiçbir mecradan para kazanmadım. Basın içinde olduğum sürece şu ana kadar gazete, tv, radyo ya da dergi fark etmeksizin hiçbir bedel talep etmedim. Sunanlar oldu ancak ben bunu kabul etmedim. Sebebi ise buna ihtiyacım olmaması ve alacağım 3,5 kuruş sebebi ile yazacaklarıma ve söyleyeceklerime karışılmasını istemediğimdendir. Bu sebeple spor yorumculuğunu bana kattığı tek şey, manevi tatmin oldu. Görüşlerini kitlelere yayabilme arzusu ve mutluluğu keyifli bir geri dönüş. Sokakta sizi görünce mutlu olan, resim çekilen ya da selamlaşan insanların olduğunu bilmek ve görmek, sizi motive ediyor. Eksi yönleri ise, tabii ki bu seven olduğu gibi, sevmeyenlerimiz de var. Olacaktır da. Bundan herhangi bir sorun yok. Ancak eleştirinin dozu kaçar ve hakarete girerse orada sıkıntı başlıyor. Sokakta sizin karşınıza çıkamayacak ya da çıkınca resim çektirecek olan insanların, sosyal medya mahlasları ile size hakaret etmesi, zaman zaman motivasyonunuzu düşürüyor. Hele ki bu işi benim gibi hiçbir maddi kazanç elde etmeden yapıyorsanız, bu tip insanların yorumları sizi, ne için ben bunlarla uğraşıyorum demeye kadar getiriyor. Bu tip kimseler çok olmasa da, Şafak Malatya ismini kendisine saplantı yapmış olmalarından dolayı onları yok saymama sebep oluyor. Bir insana verebileceğiniz en büyük ceza, onu yok saymanız, dikkate almamanızdır. Ben de bu tip kimselere öyle yapıyorum.

Beşiktaş’ımızın bulunduğunu konumdan ve basından ya da sosyal ağlardan yapılanlar için kötü ve iyi diyebileceğin neler ağabey?

Bu konuda fazla detaya girmeden yüzeysel olarak şöyle bir cevap vermem daha doğru olur. Beşiktaş özellikle son 5 seneye kadar, diğer camialara oranla sosyal medyada yalnız bırakılmış bir durumdaydı. Ancak dijitalleşmenin getirdiği farkındalıkla birlikte, bu sahiplenme güdüsü daha da üst seviyelere taşınmış oldu. Bu nedenle adına “Beşiktaş’ı savunmak” dedikleri eylem, biraz daha ön plana çıktı. Umuyorum bu farkındalık çıkarsız bir şekilde devam eder ve kitlelere yayılır.

💥 Spor Yorumcusu Şafak MALATYA ile Röportajımız

💥 Spor Yorumcusu Şafak MALATYA ile Röportajımız

**Sim** · 09 Mayıs 2021, 21:15

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] yine farkini koymussun ortaya bakiyorum da
emegine saglik

**She** · 09 Mayıs 2021, 21:33

Spor ile ilgili röportajlar'da bir farklı oluyor muş. Emeğine sağlık @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] , şafak Malatya'da röportaj için teşekkür ederiz.

**LaviNia** · 09 Mayıs 2021, 21:52

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Emeğine sağlık güzel bir röportaj olmuş

**Furkan** · 09 Mayıs 2021, 23:05

Muhteşem bir röportaj @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] reis. Şafak Malatya çok değerli insandır Beşiktaş camiası için. Başarılarınızın devamını diliyorum.

**Mahrez** · 09 Mayıs 2021, 23:07

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Emeğine sağlık usta. Zevk aldım okurken , sevgiler.

**YGT** · 09 Mayıs 2021, 23:09

@[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Varsa Fark var demektir emeğine sağlık reisim Çok güzel Bir röportaj olmuş

**Publisher** · 09 Mayıs 2021, 23:10

Emeğine yüreğine sağlık dostum, harika bir çalışma ortaya çıkarmışsın.

**Lareina** · 09 Mayıs 2021, 23:29

Emeğine sağlık kanka, başarılı olmuş.
Devamını Fenerbahçe camiası dan birinden beklerim.

**Okan44** · 10 Mayıs 2021, 00:03

Emeğine sağlık

09 Mayıs 2021, 20:35	#1
Sterben 18-02-2020	💥 Spor Yorumcusu Şafak MALATYA ile Röportajımız Klasik bir soru ile forumuzdakilerinde tanıması adına Şafak Malatya Kimdir? Şafak Malatya 2 üniversite mevzunu, aslında geçimini başka bir sektörden kazanan, bundan 11 sene önce hasbelkader basın dünyasına girmiş sizlerden hiçbir farkı olmayan bir Beşiktaş yorumcusu ve köşe yazarı. Benim basın ile alakalı serüvenim aslında tam olarak şöyle başladı. - Bütün hikâye aslında bir isyan ile başladı. Bir maç ertesi radyo ya da tv veya gazete okurken, “yahu bunu nasıl konuşmazsınız? Bunu da yazsanıza? Bunu neden anlatmıyorsunuz?” tarz serzenişlerimin arttığını fark ettim. Ben, hayat felsefesi olarak mücadeleyi seven, sadece eleştirmek için eleştirmekten uzak duran, eleştirerek düzeltemeyeceğimi anladığım sistemlerin ise bizzat içine dâhil olup o sistemi düzeltmeye çabalayan birisiyim. Hikâye işte tam da böyle başladı aslında. Bir maç sonrası izlediğim spor programında, bir yorumcunun sürekli Beşiktaş aleyhinde konuşması, Beşiktaş için 2 saatlik programın sadece 15 dakikasını ayıp olmasın diye ayırdığı bir akşam, ilk olarak facebook üzerinde “notlar” kısmında köşe yazıları yazmaya başladım. O zaman tabii takipçi kitlem bu kadar kalabalık değildi. Daha sonra her hafta yazdığım bu maç yazıları beklediğimden fazla ilgi görmeye başlayınca, hafta içinde gündem yazıları da yazmaya başladım. Yazılara gelen yorumlar, beni bir sonraki yazım için daha da cesaretlendirdi. Bir kaç ay sonra bu yazıları, ulusal platformlarda daha fazla Beşiktaşlı ile nasıl buluştururum diye düşünürken, radyo programları fikri aklıma yattı ve her sabah spor radyolarına bağlanarak konuşmaya gayret ettim. Bir gün, bağlanıp konuştuğum bir radyo programından bir telefon aldım. Dinleyicilerden bir tanesinin, benim telefonumu istediğini söylediler. Numaramı paylaşabileceklerini ilettim ve yaklaşık 15-20 dakika sonra, babam yaşında, çok kibar ve bir o kadar da samimi ve utangaç bir üslupla bir beyefendi aradı Beşiktaş konusunda ki yorumlarını çok beğeniyorum. Seni bu sebeple aradım. Tebrik ederim. Sakın geri durma. Çok daha iyi yerlere geleceksin” dedi. Bu beni hem mutlu etmiş, hem de daha da ileriye gitmem için cesaretlendirmişti. Daha sonra buna benzer destek telefonları ve yorumlar çoğalınca, önce radyo, sonra televizyon ve devamında ise gazete serüvenim başlamış oldu. Ancak bu süreçte en başından beri yaşadığım temel sıkıntı, asıl mesleğim olan ve hayatımı idame ettirdiğim, ailemi geçindirdiğim mesleğim havacılık, belirli bir çalışma saati prensibinde olmayışı. Belirli bir çalışma saati ve şeklimizin olmamasından en önemlisi zaman ve mekân çeşitliliğimiz çok olduğu için basın tarafına pek fazla zaman ayıramıyorum. Basın ile alakalı tüm programlarımı, kendi işimden arta kalan zamanlarda planlıyorum. Burada tercih sebebim ise gayet açık aslında. Basın ile alakalı serüvenime çıkış noktam tamamen Beşiktaş’ı konuşabilmek, anlatabilmek, ulusal platformlarda daha fazla dillendirebilmek ve en önemlisi taraf olmaktan korkulan ülkemde bir kimsenin taraf olarak da objektif olduğunu gösterebilmekti. Bu sebeple bu hedeflerimin hayata geçmesi, benim için maddiyattan daha önde olan bir hırstı. Bu yüzden, bugüne kadar çıktığım hiçbir basın platformundan, yazdığım hiçbir kurum ve kuruluştan 1 tek kuruş talep etmedim. Tek kriterim, ne yazıp, ne konuşacağıma karışılmamasıydı. Öyle de oldu. Tabii ki sosyal medya popülaritesi ile birlikte, sevenlerimiz kadar, benim yoluma taş koymak isteyen her devrin adamcıkları da olmadı değil. Bunlar bazen benim motivasyonumu düşürseler de, genel itibari ile yok hükmünde değerlendirdiğim kimseler. Bu sebeple, inandığım ilkeler doğrultusunda, zaman zaman hatalarım olsa dahi yılmadan devam ediyorum. Spor kanallarında eskisi gibi sık görebilecekmiyiz ? Yoksa tamamen youtube mi ? Aslında bu bir tercih meselesi. Hatırlayacağım üzere, ana akım medyada uzun bir süre tv, radyo vb mecralara çıktım. Halihazirda da çıkmama engel bir durum yok. Ancak Özellikle yeni medya düzeninde dijitalleşmenin yeri, konvansiyonel medyanın geri dönüşümü artık eskisi gibi değerli değil. Bu sebeple dijitalde doğru proje ve isimlerle birlikte, kaliteli bir iş çıkartırsanız daha keyif alıyor ve seyirciye daha yakın oluyorsunuz. Onlara dokunmanız daha kolay oluyor. O sebeple 19.03.2021 tarihinde, gelirini tamamen Beşiktaş alt yapısı ve amatör şubelere bağışladığımız ve yayınlarını youtube üzerinden gerçekleştirdiğimiz “Limitsiz Futbol Tv” kanalımızı hayata geçirdik. Beşiktaş’ta çok güzel ve tv stüdyolarını aratmayacak profesyonellikte bir stüdyomuz var. Şu an için 7 ama zaman içerisinde hayata geçireceğimiz ciddi ve keyifli programlarımız var. Tv’lerden teklifler gelmeye devam ediyor. Şu an hali hazırda 2 ulusal kanal var program için. Geçtiğimiz günlerde bir üçüncü kanal daha çağırdı ve daima program yapmam için görüştük ancak ben az önce bahsettiğim dijital dünyada yer almayı ve projelerimi bu aşamada o mecra üzerinde geliştirmeyi istiyorum. Şu an için tv’lerde pek fazla görünmeyi hedeflerim açısından doğru bulmuyorum. Maçları yorumlarken en sinirlendiğiniz bir anınız var mı? Var ise bizimle paylaşa bilir misiniz? Ayrıca hayatınız da yorumculuğun size bu zamana kadar kattığı + ve - leri neler olmuştur? Yayınlara çıkarken genellikle hep aynı ciddiyetle çıkmaya özen gösteririm. Konuşacağımız konuyu 2 gün öncesinden çalışmaya başlar, konuyla alakalı istatistiki bilgileri ya da konuya ilişkin geçmişte yaşanan örneklemeleri araştırırım. Bu sebeple yayınlarda monolog değil, diyalog kurduğumda pek sinirlenmem. Kolay kolay da ayarlarımla kimse oynayamaz. En azından şimdiye kadar bunu başarabilen birisi karşıma çıkmadı. Ancak İş monoloğa döndüğünde, karşımda hesabını soramayacağım birisi olduğunda zaman zaman gerildiğim oluyor. Çünkü, bu kimselerin hataları ile yüzleşmelerini sağlayamamak beni geriyor. Misal bir hakemin bariz hatalarını onun yüzüne soramamak ve onun olmadığı bir ortamda değerlendirmek hoşuma gitmiyor. Karşımda cevap vermesini isterim. Bunu kontrol altına almaya çalıştığım anlar fazladır. Yorumculuk hayatımda neleri değiştirdi kısmına gelecek olursak, ben çıktığım hiçbir mecradan para kazanmadım. Basın içinde olduğum sürece şu ana kadar gazete, tv, radyo ya da dergi fark etmeksizin hiçbir bedel talep etmedim. Sunanlar oldu ancak ben bunu kabul etmedim. Sebebi ise buna ihtiyacım olmaması ve alacağım 3,5 kuruş sebebi ile yazacaklarıma ve söyleyeceklerime karışılmasını istemediğimdendir. Bu sebeple spor yorumculuğunu bana kattığı tek şey, manevi tatmin oldu. Görüşlerini kitlelere yayabilme arzusu ve mutluluğu keyifli bir geri dönüş. Sokakta sizi görünce mutlu olan, resim çekilen ya da selamlaşan insanların olduğunu bilmek ve görmek, sizi motive ediyor. Eksi yönleri ise, tabii ki bu seven olduğu gibi, sevmeyenlerimiz de var. Olacaktır da. Bundan herhangi bir sorun yok. Ancak eleştirinin dozu kaçar ve hakarete girerse orada sıkıntı başlıyor. Sokakta sizin karşınıza çıkamayacak ya da çıkınca resim çektirecek olan insanların, sosyal medya mahlasları ile size hakaret etmesi, zaman zaman motivasyonunuzu düşürüyor. Hele ki bu işi benim gibi hiçbir maddi kazanç elde etmeden yapıyorsanız, bu tip insanların yorumları sizi, ne için ben bunlarla uğraşıyorum demeye kadar getiriyor. Bu tip kimseler çok olmasa da, Şafak Malatya ismini kendisine saplantı yapmış olmalarından dolayı onları yok saymama sebep oluyor. Bir insana verebileceğiniz en büyük ceza, onu yok saymanız, dikkate almamanızdır. Ben de bu tip kimselere öyle yapıyorum. Beşiktaş’ımızın bulunduğunu konumdan ve basından ya da sosyal ağlardan yapılanlar için kötü ve iyi diyebileceğin neler ağabey? Bu konuda fazla detaya girmeden yüzeysel olarak şöyle bir cevap vermem daha doğru olur. Beşiktaş özellikle son 5 seneye kadar, diğer camialara oranla sosyal medyada yalnız bırakılmış bir durumdaydı. Ancak dijitalleşmenin getirdiği farkındalıkla birlikte, bu sahiplenme güdüsü daha da üst seviyelere taşınmış oldu. Bu nedenle adına “Beşiktaş’ı savunmak” dedikleri eylem, biraz daha ön plana çıktı. Umuyorum bu farkındalık çıkarsız bir şekilde devam eder ve kitlelere yayılır.
	Alıntı Yap

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)