![]() |
| | #1 |
| Bir gün, ormanın derinliklerinde bir yılan, kıvrıla kıvrıla ilerlerken bir ateş böceği gördü. Gecenin karanlığını delip geçen küçük ışığıyla, ateş böceği usulca süzülüyordu. Yılan, bu parıltılı varlığa gözünü dikti. Gözlerinde alışılmadık bir istek vardı. Sessizce peşine düştü. Ateş böceği onun kendisini izlediğini fark etti. Hızlandı, kaçmaya çalıştı. Ama yılan hep ardındaydı. Üçüncü günün sonunda ateş böceği durdu. Gücü tükenmişti. Titreyen kanatlarını dinlendirirken yılan yanına yaklaştı. "Merak ediyorum," dedi ateş böceği, sesinde yorgun ama vakur bir ton vardı. "Ben senin besin zincirinde değilim. Ne zarar verdim sana, ne yoluna çıktım. Neden beni takip ediyorsun?" Yılan bir an duraksadı. Gözleri yerdeydi. Sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi: "Senin ışığın beni rahatsız ediyor." Ateş böceği bir süre sessiz kaldı. Sonra şöyle fısıldadı: "Ben karanlık için doğmadım." Ve o an yılan ne kadar uğraşsa da, o ışığı söndüremeyeceğini anladı. Kendi ışığını taşıyanların, sırf parladıkları için hedef hâline gelebileceğini ama yine de ışıklarından vazgeçmemeleri gerektiğini anlatır. Karanlık, ışığı susturmak isteyebilir; fakat gerçek ışık, karanlıkla savaşmak için değil, var olmak için parlar. 👍 4 | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| Seçenekler | |
| Stil | |
| |