11 Eylül 2021, 14:26 | #1 |
Bakın burası çok önemli.
Merhabalar. Yine uzun zaman önce kaleme aldığım bir yazıyla karşınızdayım. Kaçıranlar ve yeniden okumak isteyenler için yayında. Bu yazımızda bir elimizde ekmek, bir elimizde domates chat yaparken yaşadığımız aşklardan ve teknolojiden, bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıracakken cehaletin artmasından bahsedicem. Şöyle bir geri dönüp baktığımızda sosyal mecralardan tanışıp aşk yaşamakta neydi? Teknoloji şeytan işiydi. Siyah giyinen insanları satanist diye yadırgadığımız zamanlarında öncesinden bahsediyorum. O zamanlar, birileri aracı olmadan, birileri görüp birilerine önermeden tanışmak oldukça zor ve imkansıza yakındı ama yine de tanışılırdı. Nasıl olduğunu yaşı müsait olan yada okuyan, size anlatacaktır diye tahmin ediyorum. Sonrasında sosyal mecralar girdi hayatımıza. 1988'de chat odaları, 90'larin başında Messenger. Myspace derken, 2000'li yıllarda Facebook. Peşisıra Twitter, Instagram, Youtube. Birinden yazı, birinden fotoğraf, birinden video ya da birinden hepsi. Hal böyle olunca mesajlaşma imkanının verildiği her sosyal mecrada sosyalleşmeye başladık. Yüzyüze görüştük. Tanıştık. Evlendik. Evlenemesekte gerçekti yaşadıklarımız. Buraya kadar harikaydı. Görüntümüz önemli değildi. Aşırı kilolu olabilirdik. Tipsiz olabilirdik. Bok çuvalı gibi görünüyor olabilirdik. Üstümüz başımız ter kokuyor olabilirdi. Evden haftalarca çıkmıyor olabilirdik. Kendi kıçımızdaki kazma sapına bakmadan başkalarının dişindeki kürdan parçasına laf edebilirdik. Özgürdük. İstediğimiz kişi olabilirdik. Patron, holding sahibi, hatta supergüçlü doğa üstü(!) olabilirdik. Sosyal statümüzün önemini yitirdiği bir mecraydı burası. Mutlu, çok mutlu, olduğumuz günlerden bir kaç fotoğraf harika, daha harika hissettiğimiz günlerden bir kaç video görürdü işimizi. Başkalarını gözümüzü kirpmadan yalanlar söyleyerek kandırabilir, aldatabilirdik. Dönüpte o videolara, fotoğraflara bakınca mutsuz olduğumuzu kimsenin bilmesine gerek yoktu. Sevgilimizle bir yerlerde oturup para harcamamıza gerek yoktu. Sevgili varlığının duygusal tatmini yeterdi bize. Bu yüzden yüzyüze gelmek istemeyiz. Sanalda yaşamak daha kolayımıza gelir. Tavanda kurduğumuz hayallere bırakır yerini gerçekler ama çok sürmez. Hayallerle yaşayanı biiiipler gerçekler. O zaman ögreniriz, yalan bir dünyada yaşanmayacağını. Öğrenmek demişken, bir bilgi edinmek için eskiden tonla sayfa karıştırmak zorunda kalırdık. Cilt cilt ansiklopediler vardı. Yine de uğraşırdık bilgi edinmek için çabalardık. Şimdi bilgi bir kaç tık uzağımızda. Üşeniyoruz yada önemsemiyoruz. Önceliklerimizin sırası farklı. Kitap okumak yerine sosyal medyada gezinmeyi tercih ediyoruz. Bilgi araştırmak yerine, algıyı Arizona kertenkelesi kıvamına alıp, televizyondan birşeyler izlemeyi tercih ediyoruz. Bu düzen böyle gitmemeli. Okuyalım. Merak edelim. Soralım. Sorgulayalım. Üşenmeyelim. Araştıralım. Unutalım. Hatırlayalım. Pekiştirelim. Öğrenelim. Öğrendiklerimizin, üzerimize yıldız gibi yağmasına müsaade edelim. Teknolojiyi doğru kullanalım. Teknoloji toplumu olurken, duygularımızı da ihmal edip duygusuzlaşmayalım.
________________
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim... Nâzım HİKMET |
|
|
11 Eylül 2021, 14:28 | #2 |
Okuyunca bi silkelendim ;d güzel ve realist bir yazı kalemine sağlık canım
________________
"yoksun diye bahçemde çiçekler açmıyor bak,
gel de görüp açılsınlar, devşirip göğsüne tak." |
|
|
11 Eylül 2021, 15:34 | #3 |
Bu yazımızda bir elimizde ekmek, bir elimizde domates chat yaparken. (:
________________
Heyecanlanamıyorum.. |
|
|
15 Eylül 2021, 08:47 | #4 |
bu konu cok ciddiyet içerir. Sonuna kadar haklılık payındasın
tebrik ediyorum bu mevzuyu ele aldığın için. kendimizi kaptırmadan, saptırmadan, saplantı haline getirmeden, tadında , neşesinde, bizim duygusal boyutunu bozmayacak sekilde , psikolojimizi alt ust etmeden bir kac saatinizi ayıracak sekilde bağımlısı olmadan devam edildiği takdirde bilinçli davranışlarda olumsuz olarak kendimizi etkilememiş oluruz diyeceğim de ı-ıhhh yapmıyoruz okuyalım, araştıralım, öğrenelim pekiştirelim harikasın, konu paylaşımın için teşekkür ediyorum @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] .
________________
Kırk yılda bir gibisin...
Konu xena tarafından (15 Eylül 2021 Saat 09:14 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
15 Eylül 2021, 11:52 | #5 |
Öğrendiklerimizin, üzerimize yıldız gibi yağmasına müsaade edelim. Teknolojiyi doğru kullanalım. Teknoloji toplumu olurken, duygularımızı da ihmal edip duygusuzlaşmayalım. Çok haklısın ama her ne kadar haklısın desem de biliyorum birazdan yine aynı hayatıma devam edeceğim. Yapmıyorum demiyorum okuyorum (mecburen tez, kpss ++) çalışıyorum, bilgi de ediniyorum. Ama her daim yine kendimi burada buluyorum çünkü hem akış hızlı hem de insan kafa dağıtıyor o albeni hep çekici gelecek bunun önüne geçemeyecek boyutlara geldik. Şahsen sosyal medya ilgimi çekmiyor benim forum daha çok ilgimi çekiyor ama kiminin instagram kiminin de youtu.be ilgisini çekiyordur. Önemli olan "dozunu ayarlamak".
________________
bazen insanlar iyilesmek istemez.
cünkü , icindeki acı sevdiklerinin son hatirasidir.. per aspera ad astra ✨ |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|