IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
Sohbet chat


Sinema Sinema dünyasına dair tüm konulara bu başlık altından ulaşabilirsiniz.

💬 Bu Alana Reklam Ver ! 🎉 Hemen Katıl!
 
 
Seçenekler Stil
Alt 30 Aralık 2024, 10:38   #1
Standart BBC'nin Seçtiği 2024'ün En İyi 20 Filmi

BBC, bu yıl sinemalarda en çok ilgi gören ve festivallerde ödüle layık bulunan yirmi filmi listeledi.


Robot Dreams

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

"Robot Dreams", İspanyol-Fransız yapımı olmasına rağmen 1980'lerin New York'unun canlılığına sevgi dolu bir saygı duruşu niteliğinde, benzeri olmayan bir çizgi film. Hiç diyalog yok ama yine de zekâ ve bilgelikle dolu. Her şey bir köpek ve bir robot hakkında ama yine de yalnızlık ve arkadaşlık üzerine zengin bir insani keşif. Sara Varon'un grafik romanından uyarlanan ve Pablo Berger tarafından yönetilen Oscar adayı bu film, birbirlerinin arkadaşlığında iç açıcı bir neşe bulan ve sonra ayrı yaşamayı öğrenip öğrenemeyeceklerini anlamak zorunda kalan iki arkadaşın büyüleyici hikayesini anlatıyor.


Hard Truths

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mike Leigh, sık sık yaptığı gibi, bir filmin muhteşem olması için büyük ya da şamatalı olması gerekmediğini gösteriyor. "Sırlar ve Yalanlar"dan yirmi sekiz yıl sonra yönetmen, Pansy rolündeki Marianne Jean-Baptiste ile yeniden bir araya geliyor; Pansy o kadar depresif ve dünyanın ona karşı olduğuna o kadar inanmış ki, yabancılardan onu en çok sevenlere kadar herkese saldırıyor. İnanılmaz bir performans, sert ve öfkeli ama empati ve anlayış dolu. Leigh bir kez daha, huysuz kahramanına rağmen, zaman zaman zekâyla süslenmiş ve her zaman sıcaklıkla aşılanmış bir filmde, bizi sıradan hayatların gerçekliğine daldırma konusunda usta olduğunu kanıtlıyor.


Anora

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Cannes Film Festivali'nin en büyük ödülü olan Altın Palmiye'nin bu yılki sahibi "Anora", Manhattan'daki bir striptiz kulübünde dans eden genç bir Rus-Amerikalı kadın olan Ani'nin (Mikey Madison) vahşi ve fırıl fırıl dönen hikâyesini anlatıyor. Yüksek bir ücret karşılığında, bir Rus oligarkın boş kafalı oğlu Vanya (Mark Eydelshteyn) ile seks yapmayı kabul eder ve kısa süre sonra birlikte bir gelecekleri olabileceğine inanmaya başlar. Vanya'nın ailesi aynı fikirde değildir. Madison ve filmin yazar-yönetmeni Sean Baker, ekrandan fırlayacak kadar canlı bir karakter ve heyecanlı bir film yaratmışlar.


[B]I'm Still Here[/B

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

1970'lerin Rio'sunda, liberal eski bir milletvekili ve ülkenin askeri diktatörlüğüne karşı çıkan bir aktivist olan Rubens Paiva, polis tarafından götürülüp bir daha kendisinden haber alınamayan pek çok kayıptan biri haline gelir. Sonraki yıllar ve on yıllar boyunca karısı Eunice ve beş çocuğu bu olayın sonuçlarıyla yaşarlar. Fernanda Torres, ailesine destek olmak ve kocasının akıbetini öğrenmek için mücadele eden Eunice'in demir gibi iradesini yansıtan, olağanüstü sade bir performans sergiliyor. Walter Salles kaçırılma ve sonrasındaki günlerin gerilimini ve korkusunu hissetmemizi sağlıyor. Bu tür trajedilerin geride kalanlar üzerindeki uzun vadeli etkilerini böylesine güçlü bir şekilde tasvir eden çok az film var.


Immaculate


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Sydney Sweeney, bir İtalyan manastırında her şeyin göründüğü gibi olmadığını öğrenen Amerikalı bir rahibe adayını konu alan bu olağanüstü ürpertici korku filminin başrolünde. "Immaculate" kolaylıkla değersiz bir rahibe istismarı B-filmi olabilirdi, ancak erkeklerin kadınlara yönelik muamelesine ilişkin cesur yorumundan Rönesans dini sanatını hatırlatan sinematografisine kadar pek çok açıdan üstün. Yine de filmin en çarpıcı yanı, olayları dudak uçuklatan uç noktalara taşıma konusundaki istekliliği.

Io Capitano

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Daha iyi bir yaşam arayışıyla Senegal'den ayrılan 16 yaşındaki bir çocuğun tehlikeli yolculuğunu anlatan bu film kadar heyecan verici, insancıl ve gerilim dolu çok az göçmen dramı vardır. Matteo Garrone bu filmle 2023 Venedik Film Festivali'nde en iyi yönetmen ödülünü kazanırken, profesyonel olmayan yıldızı Seydou Sarr da kuzeni Moussa ile birlikte İtalya'ya gitmeye kararlı nazik bir çocuk olan kurgusal Seydou rolüyle en iyi genç erkek oyuncu ödülünü kazandı. Çocukların yolculuklarının her aşaması farklı bir tehlike arz ediyor. Bir grup başka göçmenle birlikte Sahra'yı geçmek üzere yola çıkarlar ve bir kadın öldüğünde, Seydou sanki gerçekliği kaldıramayacakmış gibi onu havada süzülürken görür. Libya'da hapsedilir ve işkence görür. Son sahnelerde göçmenlerle dolu bir tekneyi İtalya'ya doğru yönlendirmek zorunda kalır ve filme adını veren "Io Capitano" (Ben, Kaptan) ortaya çıkar.

All We Imagine As Light

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Payal Kapadia'nın ilk uzun metrajlı filmi 2021 yılında gösterime giren bir belgeseldi, ancak ilk dramasının gösterime girmesiyle dünyanın en heyecan verici genç yönetmenleri arasına girdiği bu yıla kadar pek tanınmıyordu. "All We Imagine as Light"ın başrollerinde Kani Kusruti, Divya Prabha ve Chhaya Kadam, Mumbai'de aynı hastanede çalışan ve aynı kalp ağrısını paylaşan farklı kuşaklardan üç Hintli kadını canlandırıyor: biri dul ve yakında evinden tahliye edilecek, biri çok az tanıdığı kocasından binlerce kilometre uzakta yaşıyor ve biri de ailesinin evlenmesine asla izin vermeyeceği bir adama aşık. Kadınlar Mumbai'de mi kalacakları yoksa köylerine mi dönecekleri sorusu üzerine kafa yorarken, bu duygusal ve şiirsel film geceleri kalabalık bir şehirde dolaşmanın rüya gibi büyüsüne saygı duruşunda bulunuyor.

The Seed of the Sacred Fig

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Bu İran filmi yılın en güçlü ve güncel filmlerinden biri. Filmin merkezinde, ülkeyi sarsan siyasi ve kuşak çatışmasını somutlaştıran bir aile var. Sert baba İman, Tahran'daki İslami Devrim Mahkemesi'nde müfettiş, karısı uysal ve itaatkâr, iki genç yetişkin kızları ise sokaklardaki kadın protesto hareketinin bir parçası. Yönetmen Mohammad Rasoulof, 2022 protestolarının bazı gerçek görüntülerine de yer veriyor, ancak film bir belgesel değil, gergin, gerilim dolu bir dram. Iman silahını kaybedip ailesini silahı almakla suçladığında, kişiliğinin gerçek sertliği ve kızının ona ve ülkenin ataerkilliğine karşı direnişinin derinlikleri hikayeyi üzücü bir gerilime dönüştürüyor. Rasoulof filmi gizlice çekti, İran'dan kaçtı ve Cannes'da sunmak için hapis cezasına çarptırıldı. Şimdi ise Almanya'da sürgünde yaşıyor.

Civil War


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Alex Garland'ın faşist bir başkanın yönetiminde iç savaşa sürüklenen yakın gelecekteki ABD tasviriyle sinir uçlarına dokunduğunun kesin bir işareti olan bu film çok farklı tepkiler aldı. Kirsten Dunst, etrafındaki aksiyona tanıklık etmek ve haber yapmak için kendini büyük riske atan bir foto muhabiri olarak filmin merkezinde yer alıyor. Garland bu aksiyonu, Washington DC sokaklarındaki silahlar ve tanklardan, sakin olduğu varsayılan kırsaldaki şiddetli birebir karşılaşmalara kadar içgüdüsel ve patlayıcı hale getiriyor. Ancak filmin en üzücü yanı, kurguyu etrafımızdaki gerçek dünyadan kıl payı uzakta, keskin ve inandırıcı bir şekilde konumlandırması.

Perfect Days

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Yaşamak için umumi tuvaletleri temizleyen birinin mutluluğun sırrını bulduğunu düşünmezsiniz, ancak Wim Wenders'in "Perfect Days"i bu fikir için güçlü bir gerekçe oluşturuyor. Alman yazar-yönetmenin Japonca çektiği bu hipnotik karakter çalışması, Hirayama'yı (Kōji Yakusho) Tokyo'da kapıcılık görevlerini yerine getirirken, bitkilerini sularken, roman okurken, Amerikan rock müziği dinlerken ve ağaçların fotoğraflarını çekerken izliyor. Hirayama'nın hayatının nasıl değiştiğine ve gelecekte nasıl değişebileceğine dair ipuçları var ama filmin özü, temel unsurlarından arındırılmış bir varoluşun dinginliği üzerine belgesel benzeri bir meditasyon. Ayrıca, umumi tuvaletler o kadar iyi tasarlanmış ki, "Perfect Days" onları turistik cazibe merkezlerine dönüştürebilir.


Emilia Perez


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Jacques Audiard'ın sanatsal açıdan cüretkâr, delicesine çılgın ve eğlenceli müzikal draması o kadar tuhaf ki işe yaramaması gerekiyor, ancak parçalar öyle bir zekâ ve kinetik enerjiyle birbirine uyuyor ki kesinlikle işe yarıyor. Karla Sofía Gascón, avukatının (Zoe Saldana) yardımıyla Emilia'ya dönüşen Meksikalı bir suç lordu olan Manitas'ı canlandırıyor. Emilia, kendi karısı (Selena Gomez) ve çocuklarına yakın olabilmek için uzak bir kuzen gibi davranıyor ve hayırsever biri oluyor, ancak suç dürtüsü onu yakalıyor. Film şarkılar ve danslarla dolu, şiddet içeren aksiyon sahnelerinin yanında müzikal numaralar da yer alıyor. Ancak bu enerjik yüzeyin altında karakterler gelişiyor ve filmin sonunda yürek burkan bir hal alıyor. Audiard'ın farklı türleri cesur ve dokunaklı bir şekilde bir araya getirdiği bu film özgünlüğüyle öne çıkıyor.

The Substance

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Coralie Fargeat'nın türler arası geçiş yapan filmi, Sunset Bulvarı ile aynı mahallede, parlak bir şov dünyası hicvi olarak başlıyor: Filmin kahramanı, gündüz kuşağındaki TV programının iğrenç yapımcısı (Dennis Quaid) tarafından yaşının geçtiği düşünülen, Oscar ödüllü eski bir süperstar (Demi Moore). Hikaye daha sonra Doktor Jekyll ve Bay Hyde tarzında gerçeküstü bir bilimkurgu dramasına dönüşür; eski yıldız kendini klonlatmak için para öder, böylece “daha genç ve daha iyi” kopyası (Margaret Qualley) programı devralabilir. Hollywood'un yaşçı ve cinsiyetçi eğilimleri üzerine yapılan yorumlar pek de incelikli sayılmaz ama zaten asıl mesele incelik değil. Fargeat, söyleyecek bir şeyiniz varsa ve bunu yeterince güçlü bir şekilde söylerseniz, nispeten düşük bütçeli bir filmin yine de insanların onu izlemesini ve sonrasında tartışmasını sağlayabileceğini kanıtlıyor.


Love Lies Bleeding


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Kristen Stewart'ın karakteri, Stewart'ın karakterlerinin sık sık yaptığı gibi, "Love Lies Bleeding"in başında sefil bir hayata sahip. Küçük bir kasabada pis bir spor salonu işletiyor, gangster babasından (Ed Harris) kaçıyor ve kız kardeşini (Jena Malone) kötü niyetli evliliğini bitirmeye ikna etmek için boşuna uğraşıyor. Ancak Katy O'Brian'ın canlandırdığı karizmatik bir serserinin Las Vegas'taki bir vücut geliştirme yarışmasına giderken yolda durmasıyla her şey değişir. İlk uzun metrajlı korku filmi "Saint Maud" ile büyük beğeni toplayan İngiliz yönetmen Rose Glass'ın şık, kara mizah yüklü lezbiyen filmi Love Lies Bleeding, Stewart'ın "Twilight"taki rol arkadaşı Robert Pattinson'ın başrolde olduğu "Good Time"dan bu yana çekilmiş en eğlenceli ve yaratıcı bağımsız suç gerilimi.

Gladiator II

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Ridley Scott'ın 2000 yılında Oscar ödülünü kazanan filminin devamı, Paul Mescal'ın Roma İmparatorluğu tahtının gizli varisi gladyatör Lucius rolündeki dinamik (ve değeri bilinmemiş) başrolünden, gladyatörlerin düşmanlarının köpekbalıkları, babunlar ve gergedanlar olduğu Kolezyum'daki amansız ve büyüleyici aksiyona dek son derece eğlenceli. Kolezyum'un dışında Denzel Washington, Lucius'u satın alıp dövüşçüleri arasına katan cübbeli, mücevherli iş adamı rolünde abartılı bir performans sergilerken, Pedro Pascal Romalı bir general olarak karşımıza çıkıyor ve Joseph Quinn ile Fred Hechinger, Lucius'un hak ettiği yerde oturan sefih ikiz imparatorlar olarak filme tüyler ürpertici bir hava katıyorlar. Renkli ve harika bir şekilde aşırıya kaçan Gladyatör II, bir gişe filminden isteyebileceğiniz her şeyi veriyor.

Nosferatu

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Uzun zamandır ekrandaki vampirler ya seksi ya da aptal oldular, ancak Robert Eggers'ın FW Murnau'nun sessiz klasiğini yeniden çekmesi, onları Avrupa'daki eski köklerine geri götürüyor ve aynı zamanda Bram Stoker'ın orijinal Dracula romanındaki temalara modern bir bakış açısı getiriyor. "Nosferatu", 1800'lerin başında Almanya'da geçen, titizlikle araştırılmış bir dönem filmi. Bill Skarsgård ölümsüz Kont Orlok'u canlandırıyor - ve ilk kez, çekici ya da huysuz bir yalnız değil, gerçekten tuhaf ve korkunç bir şeytani güç olan bir vampirle karşı karşıyayız. Yine de Eggers'ın gotik melodramı, her ne kadar çarpıcı olsa da aslında kontla ilgili değil, yıkık dökük bir malikaneye taşınan mutlu bir çift olan Thomas Hutter (Nicholas Hoult) ve karısı Ellen (Lily-Rose Depp) ile ilgili.

Blitz

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Steve McQueen, zaten etkileyici olan yelpazesini genişleterek, bizi II. Dünya Savaşı'nda Londra’nın bombalanması esnasında bir anne ve oğlunun hayatına daldıran bu dokunaklı filmle karşımıza çıkıyor. Saoirse Ronan, babası (Paul Weller) ve dokuz yaşındaki oğlu George (Elliott Heffernan) ile birlikte yaşayan bir fabrika işçisi olan Rita’yı canlandırıyor. "Hunger" ve "12 Years a Slave" gibi daha sert filmleriyle tanınan McQueen, burada savaş dönemi atmosferini macera, toplumsal yorumlar ve sıcak aile duygularıyla ustalıkla harmanlıyor. George’un, kırsalda güvenli bir yere gönderilmekten kaçmak için evden ayrılmasıyla, yolculuğu Oliver Twist’i andıran bir tona bürünüyor. Film, ailenin çevresini saran ırkçılığı ve George’un Afrikalı bir göçmen olan babasının haksız yere tutuklanıp sınır dışı edilmesini ele alıyor.

La Chimera

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Alice Rohrwacher’ın filmleri büyülü gerçekçilikle harmanlanmıştır. 1980’lerde Toskana’da geçen "La Chimera", zengin dokulu gerçekçilik ve düşler arasında gidip gelen anlatımıyla yönetmenin en iyi filmlerinden biri. Josh O’Connor, Etrüsk mezarlarında antik eserler bulup karaborsada satmak için İtalyan mezar hırsızlarından oluşan bir grupla çalışan Arthur adında bir İngiliz’i canlandırıyor. Perişan görünüşlü ve hüzünlü Arthur, sevdiği kadın Beniamina’yı kaybetmenin acısını yaşıyor. Bir karakterin dediği gibi, yeraltında “ahirete açılan bir kapı” arıyor ve bunu zaman zaman bulur gibi görünüyor. Hikâye tehlike, suç ve polisten kaçışlarla sürekli bir hareket içinde olsa da film, O’Connor’ın duygusal, düşük tempolu ama karizmatik performansı ve Rohrwacher’ın zarif vizyonu ile şekilleniyor.

Babygirl

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


"Babygirl", Nicole Kidman’ın milyar dolarlık bir robotik şirketinin güçlü patronunu, Harris Dickinson’ın ise kibirli bir genç stajyeri canlandırdığı bir film. Kidman’ın karakteri, stajyeri ilk gördüğü anda, onun sevgi dolu kocası (Antonio Banderas) tarafından karşılanamayan arzularını tatmin edebileceğini hisseder ve böylece yüksek riskli bir hâkimiyet ve teslimiyet oyunu başlar. Bu, kolayca 1980’ler ya da 1990’lardan bir parlak erotik gerilim filmi hikayesine dönüşebilirdi ve "Babygirl" zaman zaman, göz kamaştırıcı oyuncuları, tasarım kıyafetleri ve şatafatlı mekanlarıyla tam olarak böyle bir film gibi görünüyor. Ancak yazar-yönetmen Halina Reijn, karakterlerine onları birkaç on yıl önceki böyle bir filmde olduğu gibi avcı baştan çıkarıcılar ya da çaresiz kurbanlar olarak gösterecek kadar yüzeysel bir yaklaşımda bulunmuyor. Aksine, bu karakterler karmaşık yaşamları ve çelişkili arzularıyla kusurlu bireyler olarak işleniyor ve bu da ilişkilerini daha da ilginç ve tahmin edilemez kılıyor.

Conclave

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

"Conclave", hem sanatsal yönüyle yükselen hem de sürükleyici bir ticari film olmayı başaran ender yapımlardan biri. Edward Berger’ın titiz yönetimi ve Ralph Fiennes’ın yeni papa seçim sürecini yöneten bir kardinali canlandırırken sergilediği güçlü ve nüanslı performansıyla film, izleyiciyi etkisi altına alıyor. 2022'de En İyi Uluslararası Film Oscar’ını kazanan "All Quiet on the Western Front" ile tanınan Berger; kardinal manipülasyonları, kirli oyunlar ve pazarlıkları takip ederken filme büyük bir politik gerilim hissi kazandırıyor. Görüntü yönetimi büyüleyici; kardinallerin zengin renklerdeki cüppeleri ve Vatikan'ın ihtişamlı atmosferiyle dolu kusursuz kompozisyonlar sunuyor. "Conclave", en iyi Hollywood filmleri gibi zeki, sofistike ve izlenmesi son derece keyifli bir yapım.


A Real Pain

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Oyunculuk kariyerinde yirmi yılı geride bırakan Jesse Eisenberg, "Zombieland", "The Social Network" ve 2024'ün öne çıkan yapımlarından "Sasquatch Sunset" gibi projelerle tanınıyor. Ancak Eisenberg, kamera arkasında da en az oyunculukta olduğu kadar yetenekli olduğunu kanıtlıyor. Yazar-yönetmen olarak ikinci filmi olan "A Real Pain", David ve Benji adındaki iki kuzenin hikâyesine odaklanıyor. Eisenberg ve Kieran Culkin’in canlandırdığı karakterlerden David, temkinli ve ihtiyatlı biri, Benji ise sabır zorlayan derecede kibirli ve dışa dönük bir yapıya sahip. Çocukluklarında New York’ta kurdukları bağı yeniden inşa etmek isteyen kuzenler, Polonya’da bir Holokost turuna katılırlar. Filmin dikkat çekici yanı, ağır konusunu büyük bir saygı ve hassasiyetle ele alırken baştan sona kahkahalarla dolu olması. Eisenberg, içten, derinlemesine dokunaklı ve samimi bir film yaratırken, yılın en komik yapımlarından birine de imza atıyor.


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]
________________

Üslup muhattaba göre şekil alır
.
 
Alt 30 Aralık 2024, 13:02   #2
𝐏𝐚𝐫𝐥𝐚 ✨
Reyhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Hicbirini de izlememisim

________________


vâki olanda hayr vardir. .

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 23:02.