23 Eylül 2020, 16:22 | #1 |
Acı
Üzerinde yürüdüğü yollar inliyordu. O kadar yaralanmıştı. Kendisini ispatlamak için, yaralarını göstermesi gerekti, ama o acıyı yüreğinde saklıyordu.
Mizan gününde o da ismiyle çağrılacak ama yaralarından tanınacaktı. Korkuyordu ! Başkalarının acıları kalbine giriverdi. Tek bir bedende onca acı barındırıyordu. İnsan içindeyken yangının hacmini bilmiyordu. Kalan küllere bakması gerekti. Çektiği zorluğu örtmeye çalışmak istedi, ateşi saklasa da dumanları tütüyordu. Boynu bıçağın altındaydı, ama O İsmail değildi. Başa gelen çekilecekti, zaman her şeyin ilacıydı... zamanla acıda tükenecek miydi, yoksa sadece zaman mi geçecekti? Bilemiyordu. Yaşayacaktı. Sabır edecekti. Sabır acıya mani değildi. Bazen acı ne geçerdi ne de biterdi. Sadece çekilirdi. Acıyı yaşamaktan başka çaresi yoktu. Bir “La Havle” çekti. “Allah’ım” dedi, “Bana yaşattığın bu acı, ya kazadır, ya beladır, ya cezadır ya da imtihandır. Senden gelen her şeye Amenna. “ En zayıf olduğu yerden sınanmıştı. En hassas olduğu yerden vurulmuştu. Her “bitti” dediğinde, sadece bir nefeslenmeydi, eskisinden daha güçlü bir şekilde yüreğinde hissetti acıyı. Belaydı bu. Tam bitti dediği yerden daha şiddetli yenisi başlıyordu. Sandı ki öldü ve cehennemde ama ne zaman öldüğünü bilemedi. Razıydı, bir tutam rüyaya dalmaya ve unutmaya. Derin nefes almak istiyordu. Yakasına yapışan kederden kurtulmak istiyordu. Unutmak istiyordu. Ruhu, bedeni, fikri zihni ve canı yandı. Kader canı geçip kemiğe dayanmıştı. Dil sussa bile ten haykırıyordu. Ruhun gizlediğini beden açıyordu. Yeri gelmiş bir karış suda boğulmuştu, bir dağin altında ezilmişti. Bir acıya tahammül edebilmek için, daha büyük acılarla göğüs gerdi. Ya sonra ? Sonrası yoktu. Bu böyle devam edecekti. Acı üstüne acı tadacaktı. |
|
|
23 Eylül 2020, 16:43 | #2 |
Emeğine, kalemine sağlık
________________
. |
|
|
23 Eylül 2020, 17:03 | #3 |
Teşekkür ederim
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|