IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi

IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi (https://www.ircrehberi.net/)
-   Radyo Extra (https://www.ircrehberi.net/radyo-extra/)
-   -   Radyoda Okunabilecek Şiirler - Sözler - Yazılar [Sürekli Güncel] (https://www.ircrehberi.net/radyo-extra/47938-radyoda-okunabilecek-siirler-sozler-yazilar-surekli-guncel.html)

Linux 04 Aralık 2020 21:00

Radyoda Okunabilecek Şiirler - Sözler - Yazılar [Sürekli Güncel]
 
Merhabalar, bu başlık altında genel olarak benim seslendirdiğim yazılar, şiirler, sözler vs. gibi text metinleri sizlerle paylaşmak istedim.


Mesela ilk olarak bu paylaşımı yapmak istiyorum.


Sevmek Nedir ?
Sevdiğini kimse kaybetmek istemez.
Ona sarılmak ister.
Onu koklamak ister.
Onun kokusunu;
Kendi montunun,kendi kazağının
kendi tişörtünün üstüne sindirmek ister.
Seven insan seven insan gerçekten
Kalbini öyle bir yere koyarki
Dünyada ki bütün insanlar o kalbe
Ulaşmak istese bile ulaşamaz.
Seven insan böyledir beee.
Seven insan bekler.
Seven insan gitmez.
Gitse bile bir gün gelir.
Çünkü kalbi hala o bıraktığı yerdedir.
//////////////////////////////////////
Sevmek nedir biliyormusun sen.
Sevmek,bir insanın gözlerine baktığında
Yani sevdiğinin gözlerine baktığında
Gözlerinin onda kalmasıdır.
Sevmek kalbinin uzun süre
Çarpıntılıra kapılmasıdır.
Sevmek,gözlerinin yanmasıdır.
Neden çünkü uykusuz kalmaktır sevmek.
Gece uyumayıp onunla
Saatlerce konuşmaktır sevmek .
Sırf onun ses tonu benim ruhumda
Yayılsın diye...
////////////////////////////////////////
Sevmek şiirler yazmaktır.
Sevmek satırlara sığdıramacağın
Duyguları içinde barındırmaktır.
Sevmek nedir biliyormusun.
Sonu acı olan bir şeydir sevmek.
Öyle bir acıdır ki bu sevmek
Canın yanar canın yanar canın yanar
Sevmek böyledir
Kurşundan daha acı,okdan daha sivridir
Düşünürsün düşünürsün ama delirirsin
Sevmek akıl işi değildir
Giden gelmez gelmeyecek
Neden gitti diye kendine sorduğunda
Gelmeyecek cevabını bildiğn hlde bklyrsn
Sevmek budur lann
Sevmek gerçekten budurr
////////////////////////////////////////
Sevmek her kelimeni özenle seçmektir
Her cümleni özenle seçmektir.
Sırf onu kaybedeceğim diye
Hayatından vazgeçmek onu adamaktr sevmek
Sevmek ya sevmek işte böyle
Sevmek hastanedeki doktorların dermanı
Olamayacağı bir duygudur.
Sevmek öyle bir duygudur ki.
Dünyanın en iyi doktorunu
Ayaklarına kadar getirseler bile
İyileşemeyeceğimiz bir duygudur.
Sevmek öyle bir duygudur ki.
Dünyayı bize verseler
Sevdiğimizi kaybetmeyiz diyebileceğimiz
Bir duygudur.
Sevmek budur işte.......

Linux 04 Aralık 2020 21:02

Yoruldum be Usta !

Kırılmadan,
Dağılmadan yaşamak ne mümkün!
Ben ufalanıp toz gibi dağıldım usta.
Emek verdikçe yitirmeyi,
Güvendikçe yanılmaları gördüm.

.....

Ben nasıl baş edeyim?
Dost,düşman belli değil.
Herkesin yüzünde bir maske,
Dalkavukluk bu devrin modası!
Kim kardeş,kim kalleş nerden bileyim.

.....

Onlara bir liman gibi açtığım yüreğimi,
ateşe verdiler,
Kopardılar kalbimden,
sevgiye açan çiçekleri..
"Dört yanım puşt zulası"
diyorsun ya usta,
Ben hangi yanda can vereyim.

.....

Geceleri düşünüp ağlamaktan,
Dünü bugüne bağlamaktan,
Yoruldum usta!
Kırılan umutlarımdan,
Boşa giden ömrümden,
Ve heran bunları düşünmekten
Yoruldum.

.....

Kanatları koparılıp,
dışarı salınan bir kuş gibiyim,
Ben bu koca dünyada,
şimdi ne yapayım usta?
Yokkk!Yaşamak bu değil.
Benim yitip giden gençliğimin,
Sömürülen emeğimin hesabını kim verecek?
Söyle be Usta,kim verecek?

Linux 04 Aralık 2020 21:02

YÜREĞİMDEN YÜREĞİNE sözler akıtıyorum şimdi..
Eğer biraz YÜREĞİN varsa inceden inceden bir ACI saplanır KALBİNE...
önce yutkunamassın sözler boğazına düğümlenir sonra NEFES almakta güçleşirsin sonra yanağının ıslandığını ve GÖZLERİNİN SESSİZCE AĞLADIĞINI hissedersin...
sen AŞK dersin ACI hatırlatıverir kendini AŞK ACIDIR der gibi..
Sonra dalarsın onunla yaşağın günlerin hayaline...
bazen APTALCA gülümsersin bazen İnceden inceye sızlar YÜREĞİN yağmur gibi yağar GÖZ YAŞLARIN anlayamassın ve kendini ÇARESİZLİĞİN EN DİBİNDE bulursun....
birisi AŞK dese ACIR İÇİN İÇTEN İÇE...
O başkası ile gününü gün ederken sen sadece HER GÜNÜNÜ ZEHİR EDER BİR ÇARESİZLİĞİN İÇİNDE HEP ÖLÜMÜ Beklersin...
AŞK İşte ÖLÜMÜNE SEVERSİN...

Linux 04 Aralık 2020 21:03

Ama gitme

ama gitme
gözlerimde kan gezer
yasadışı bir soğuk işler iliklerime
gözyaşlarını geçirip sırtına
küflü bir sapak mı bırakacaksın sabıkama

biraz duman hıçkırığı sigaranda
biraz gece kırığı bende
şiir yorgunu damarlarıma ilk aşktan sola dön
ama gitme


şiir kanamalı bir aşkın "sonu yok"undan geçerken
ışığın sesini bul
aynandaki kırık yüzümü topla
gözümde seğiren acı bir denizde yüzdür
olimpos'un sıcağını
ama gitme


uçurumlar seri cinayetleri tökezletirken
sesini sakladım cebime
yağmur işgalli bir gecede ıskaladım
kapına dayanmalarımı
daha binmeden otobüslere
duraklar mı tuttu da kustun sesini üstüme
bak sana dil sürçmeli peltek şiirler yazdım
satırlarından kan sızar
satırla doğranmış bir aşkın cinayetinde


bir insan iki kıyıya aynı anda gözlerinden düşebilir
itme

ama gitme
daha saat "hoşça kal"ı göstermedi
bitme !

Linux 04 Aralık 2020 21:03

Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak…
Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz…
Sokağa fırlayacaksınız…
Sokaklar da dar gelecek….
Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendinizi taşımayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksiniz…
Birileri size bir şeyler anlatacak durmadan….ayrılık
‘Önemli olan sağlık.’
‘Yaşamak güzel.’
‘Boş ver, her şey unutulur.’
Siz hiçbirini duymayacaksınız…
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O’ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksiniz…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksiniz…
‘Ölüme çare bulundu’ ya da ‘Yarın kıyamet kopacakmış’ deseler başınızı kaldırıp ‘Ne dedin?’ diye sormayacaksınız…
Yalnız kalmak isteyeceksiniz…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak… İkisi de yetmeyecek.
Geçmişinizi düşüneceksiniz… Neredeyse dakika dakika… Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz…. Gittiğiniz yerlere gitmek…
Bu size hiç iyi gelmeyecek… Ama bile bile yapacaksınız.
Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksınız…
Aslında kurtulmak istediğiniz halde, o acıyı yaşamak için direneceksiniz.
Hayatınızın geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksiniz…
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksiniz…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız…
Hiçbir şey oyalamayacak sizi…
İlaçlara sığınacaksınız… Birkaç saat kafanızı bulandıran ama asla onu unutturmayan… Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazınız düğümlenecek,dinleyemeyeceksiniz…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksiniz… Bazen de ‘Hiç güneş doğmasa’ diyeceksiniz.
Ne geceler rahatlatacak sizi ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip ölemeyeceksiniz…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önünüze çıkana sarılmak isteyeceksiniz… Nafile… Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını istediğiniz… Her sıçrayarak uyandığınızda onun adını söylediğinizi fark edeceksiniz…
Telefonun çalmasını bekleyeceksiniz… Aramayacağını bile bile… Her çaldığında yüreğiniz ağzınıza gelecek… Ağlamaklı konuşacaksınız arayanlarla…
Yüreğiniz burkulacak….
Canınız yanacak….
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinizden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız… Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğiniz için kendinizden nefret edeceksiniz…
Yaşadığınız şehri terk etmek isteyeceksiniz… Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu… Bu umut sizi gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yaşayacaksınız…
Buna yaşamak denirse…

Razı mısınız bütün bunlara?
Hazır mısınız sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsiniz!

Linux 04 Aralık 2020 21:03

ben seni yaralarından tanıdım
ecelime son kurşundun deli davalım
n'olur bulutsuzluğuma darılma
dudağında bizi gül
kıyametime adım kala
beni senden alma

aklım kara kış
ellerim seni üşüyor
bugün günlerden soğuk

ben aysız gecelerde
çocukluğuma mektup yazardım
ah çocukluğum kağıt

sesin kokuma gizli
yıldızları sönük gecelerde
dilime yağmursun

gözlerini uyuyorum her gece
bu kent içimin bahçesi
gemilerim çözülüyor yüreğine
ellerinle okşuyorsun
bilmiyorsun
kendi bakışlı kız
ömrümün kırçıl masalısın
uçurumlar vaadetme bana
yaralısın...

Linux 04 Aralık 2020 21:04

Neden ?

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi… Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar…

Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz…

Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında “vale”lerin, “bady”lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder..
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.

İyi de neden böyle olduk?!

Linux 04 Aralık 2020 21:04

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazılar seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymişki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...

Linux 04 Aralık 2020 21:05

Benim olmayacağını biliyordum.

Aşkım yetmedi sana..Yetinmek nedir hiç bilmezdin zaten..Ama benim sunduğum aşk yetinmen gerekenden çok daha fazlasını vaat etmişti sana..Benim gibi sevmeye biliyorum yüreğin yetmedi…
Baştan evet daha en baştan biliyordum bir gün itilip unutulan ne varsa beni onlara katacağını..Kavgam,mücadelem seni anlık sevmelerle yaşatmak içindi..Hiçbir zaman sonsuza dek benim olmayacağını biliyordum..Asla bu beklentiyle sevmedim seni..Sevdim evet..Ve bir gün hiçbir şey söylemeden çekip de gideceğini bile bile..Kalman,beni,benim seni sevdiğim kadar sevmen gerekmedi hiç..Hiçbir şey için bana söz vermen gerekmedi..Adı üstündeydi işte..Karşılıksızdı..Gerçek aşktı..Varlığını oluşturan hiçbir zerre beni anlamadı..Belki de anladı da ya ben sana fazla geldim yada sende bir şeyler eksik kaldı..
Biliyor musun?Her elimi uzattığımda boşluktu tuttuğum..Her dokunmak isteyişimde hiçbir şeydi bulduğum..Her yemin edişimde bozmak oldu sonum..Savruldum..Ettiğim dualar kadar yoktun..Her sana bakışımda gözlerin öyle derin uçurumlara attı ki beni düşüp ölmekten değil her düştüğümde ölememekten yoruldum..Hiç isyan etmedim kadere..Hiç kimseyi sorumlu tutmadım..Hiç beddua etmedim sana ve hiç lanet okumadım aşkına..Hiç ağlamadım ardından bakarken..Hiç uykularım bölünmedi..Yaşamaya hiç ara vermedim ve hiçbir vakit düşünmedim ölümü..Yaşamalı ve yaşadıkça seni sevmeliydim..Çünkü biliyordum..Aşkın benimle birlikte gelmeyecekti mezara..Öteki dünyada kavuşamayacaktık..Burada sevemediysen beni orada da sevemeyecektin..İki dünyada da yokluğunu çekmek fazlaydı kahrolurcasına seven gönlüme..
Ben böyleyim işte..Böyle büyük sevdim seni..Söylesene kim sevdi seni bu kadar körü körüne..Bu kadar beklentisiz..Bir varlığı seviyor olmak kolaydı her zaman..Bense yokluğunu sevdim senin..Kolay olan varlığını değil,zor olan yokluğunu sevdim.. Dönmen için değil..Hiç dönmeyeceğini bilerek…Sevmen için değil,hiç sevmeyeceğini bilerek,koskocaman bir sensizliği içimdeki her bir hücreye itinayla yerleştirerek,gittiğin yollara mutluluk duaları serperek,beklemeden,ağlamadan,dönmen için yalvarmadan,ölmeden,yaşaya yaşaya ve acımı sindirerek sevdim..
Dönme sakın.!

Linux 04 Aralık 2020 21:06

Adı Deniz Olmalı

Üzerindekiler bana yabancı değil,
Suratındaki yaralar, karalar, kirler
Bana birisini hatırlatıyorsun küçüğüm
Üzerindekiler bana yabancı değil,
Yırtık süeterin, pantolonun, çizmen, çorabın
Sakın pişman olma, kızma, kızdırma
Sembol olmak, katil olmaktan çok daha zor
Yemekten, içmekten, direnmek zor küçüğüm
Ben, ben kimim diye sorarsan
Biz, biz tabiatla kardeşiz
Yemeyle, içmeyle
Hatta uçakla, suyla, kuşla, böcekle
Ama yine de
Bana ne olmuş diye soruyorsan
Kızma, kızdırma
Hani doğruluktan, dürüstlük doğar derler ya
Bence sana Deniz çarpmış küçüğüm
Ki, ben beni bildim bileli
Ne, ben beni buldum kendimde
Nede kendim, beni buldu bende
İşte ortalığın arazisi olup kaynadık dünyanın kazanında
Dünya kazan oldukça ben bir kepçe
Doldum tabaklara birden daha çok kere
Hani ya gülüm işçi olup emek dökercesine
Ben, beni bildim bileli
Ne ben, beni buldum kendimde
Nede kendim, beni buldu bende
Sen bir başka maya gör
Çocuk olursun bir yandan severler
Bir yandan döverler
Okursun adam olursun,
İş bulamadın mıda hiç dinlemez söverler
Ben, ben boks şampiyonu olamam ki dostum
Hayatı nakavt edeyim
Ben kültürümü hayata adadım
Hayatı tanımlayamıyorum
Hayat nedir acaba _?
Hergün paket paket içtiğimiz sigaralar mı
Akşamları eve gelen babamın
Boş o bomboş bakışları mı
Bilmiyorum !!!
Yıldızlardan kopup gelmişti dünyama
Yıllanmış ağaçların dökülen sarı yaprakları gibiydi
Etraf toz, toprak, kan, göleç
Adına ne seheryeli diyebiliyorum nede tozpembe
Ama şunu çok iyi biliyorum ki
Bir çocuğumuz olursa
Adı DENIZ olmalı,
İster kız ister erkek
Farketmez hiç biri
Fakat bakışları farketmeli
Güneş gibi olmalı
Aydınlatmalı her tarafı
Her bir yandan bir bir
Bir çocuğumuz olursa adı DENIZ olmalı
DENIZ kadar engin, DENIZ kadar coşkun
DENIZ kadar sıcak, DENIz kadar güzel
Bir çocuğumuz olmalı
Adı DENIZ olmalı
DENIz dedim adına
Adı DENIZ olmalı...

Linux 04 Aralık 2020 21:06

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi
dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına

İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak
arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin
mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene
karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Linux 04 Aralık 2020 21:08

Ben seni mutlu etmek istemiştim.


Titreyen gözlerine sığındım ben kuruyan gözlerime inat ,
acıyla sararmış o narin kirpiklerin sığındı yorgun yüreğime;
ikimizde sığınacak bir yürek arıyorduk ve onu bulmanın sarhoşluğu ile yüreklerimiz atıyordu hayata inat,
mutluluk senfonileri çalıyordu hislerimizde ,
birbirine dokunmaya hasret ellerimizde,
hayat buluyordu hep o kalbimizi saran mutlu geleceğin umudu,
sonraysa sadece bir damla göz yaşında ancak hayat bulabiliyordu senden geriye kalan hislerim,
oysa ben seni ucu aydınlığa açılan karanlık bir tünelin sonunda beklemiştim yıllarca,
ben seni mutlu etmek istemiştim yüreğimi yüreğinin al renkleri ile boyayarak..

Linux 04 Aralık 2020 21:08

Bir Canı Almak - Radyoda Okunacak Hikaye

Doktordu. Günleri hastanede geçiyordu. Eve yorgun argın dönüyordu her gün. İnsanlar doktorları rahat rahat hayat yaşayan kişiler olarak bilirler hep. Halbuki en stresli hayat belki de onların hayatıydı..
İki çocuğu ve karısı ile beraber mutlu bir hayatları vardı. Bütün gelirlerini ve giderlerini bu üç, bir de kendi dört kişiye göre planlamıştı. Böyle planlı yaşamazlarsa bir gün ekonomik sıkıntıçekebilirlerdi. Sevgi dolu bir kalbi vardı. Çocuklarını ve karısını çok seviyordu. Karısı da iyi bir insandı. Hele hele bu iyilik ve güzelliği çocuklarına aşılamaya çalışması, onu bir kuyumcu kadar hassas yapmıştı. Adeta işliyordu bir gergef gibi ruhlarını çocuklarının. Bu böyle giderken, mutlulukları yolundayken bir gün içlerine sıkıntı ateşi düşürecek bir şey oldu. Belki pek o kadar mühimsenecek bir şey değildi ama onlara göre ekonominin bu kadar enflasyonla basınç yaptığı bir devirde bu büyük bir konu idi. Üç dört aylık hamileydi karısı. Hiç beklenmedik bu haber karşısında ikisi de şoke olmuştu. Bütün planları, hayatlarının programı altüst olacaktı böylelikle. içlerindeki sıkıntı gün geçtikçe büyüyordu. Bu çocuğu istemiyorlardı. Doğmaması gerekti bu miniğin. Hayatlarını bunalıma sokacak bu misafirin evlerine ayak basmaması her şeyden daha iyi olacaktı..
Bir gece baş başa verdiler ve iyice konuyu derinlemesine konuştular aralarında. Ve karar verdiler onu aldırmaya. Çünkü güçleri yetmeyecekti onu yetiştirmeye..
Evet ertesi gün gidecekler ve bu işten iyi anlayan bir doktor arkadaşı tarafından üç dört aylık misafirin hayatına son vereceklerdi. Bir sürü bahaneler ve sebepleri bir bir sıraladılar gece boyu birbirlerine. Ve bu işin bitmesi gerektiğine karar verdiler sabaha doğru.
İçlerinde bir huzursuzluk olsa da; bu, hayatları boyunca çekecekleri huzursuzluktan daha büyük olamazdı.
Evet o sabah beraberce çocuklarını evde yalnız bırakarak doktora gittiler. Onları yalnız bırakmalarının sebebi ise, çok çabuk döneceklerini tahmin ettiklerindendi. Doktor arkadaşı onlara randevu vermişti ve bu işi çok çabuk bitirebileceğini, hiç sıra beklemeyeceklerini söylemişti.
Evde yalnız kalan çocukların büyük olanına iyice tembih etmişlerdi kavga falan yapmamaları için. Küçüğü zaten sözden anlayacak yaşta değildi. Her söylenene baş sallıyor veya sinirlenince 'olmaz' deyip, geçiyordu. Aklı ermiyordu bazı şeylere..
Onlar gittiklerinde çocuklar güzel güzel oynamaya başladılar. Gün ışığı perdeleri açık olan pencereden içeriye sızıyor ve halıların üstünde aydınlık motifler oluşturuyordu. Ama bu motifler gün boyu sürecek miydi? Bu aydınlık bütün günü kaplayacak mıydı?
Evet onlar muayenehaneye ulaştıklarında iki kardeş de iyice oyuna dalmışlardı. Hele hele bir de bu oyun büyüğün, babasının ameliyat aletlerini bulmasıyla hareketlenince daha da sevinmişlerdi. Günlerdir yalnız kalmayı özlüyordu zaten çocuk. Küçüğüyle beraber doktorculuk oynamayı, onu ameliyat etmeyi aklına koymuştu nice zaman önce. Ama bir fırsatını bulamamıştı. İşte bugün eline böyle bir fırsat geçmişti. Anne ve babaları dönmeden bu fırsatı değerlendirmeli ve ameliyatı bitirmeliydi. Hatta dikişi bile televizyonlarda gördüğü gibi tamamlamalıydı.Ama onun alnından terleri kim silecekti? Hiç hemşiresi yoktu bu işi yapacak. Olsun; kardeşi bu işi yapardı. Ara sıra alnındaki terleri o silebilirdi. Zaten bu bir oyun değil miydi?
Cerrahi oyunu başlamıştı. Kardeşini ameliyat olması gerektiğine iyice ikna etti ağabey. Sonra eline neşteri aldı. Bir sürü pamuk, tentürdiyot gibi malzemeleri de yanıbaşına koymuştu. Sargı bezi, merhemler hepsi vardı işte kutuda.
Dikiş için ip ve iğne bulması gerekiyordu. Bunun için annesinin perdeye geçen gün iliştirdiği ipi takılmış iğneyi aldı ve onu da malzemelerin yanına koydu. Onlar bu işle meşgul iken anne ve baba muayenehanede çocuğu aldırmakla meşguldüler. Çocuk ilk bıçağı kardeşine vurduğu anda, doktor da ilk bıçağı vurmuştu cenine. Sanki aynı anda devam ediyordu ameliyat işi. Bir fark vardı aralarında. Biri biraz sonra iyileşecek umuduyla kalbi atan bir miniğin yaptığı ameliyattı. Diğeri bir daha hayata uyanamayacak ceninin karamsar tablosuydu. Fakat her ikisi de bir feryat odağında toplanıyordu bu işin.
Çocuk bıçağı kardeşinin şah damarında gezdirdi. Ve birkaç darbe de oralara vurdu.'Buralarda mikrop olabilir' diyordu durmadan. Biraz sonra kardeşinin bütün vücudu kanrevan olmuştu. Yattığı yer kıpkırmızı bir renge boyanmıştı. Diğer tarafta kürtaj masasındaki annesinin içindeki istenmeyen bebek de ölümün kollarına ulaşmıştı. İki ölüm bir anda oldu. İki can bir anda çıktı. Ama bunu kimse bilmiyordu. Çocuk çok korktu kardeşinin durumundan. Onun çırpına çırpına can vermesi onu oldukça ürkütmüştü. Ama küçük olduğu için ölümün ne olduğunu bilmiyordu. Uyusun diye üzerine beyaz bir çarşaf örttü sonra da. Tıpkı televizyonlarda olduğu gibi.
Anne ve baba eve dönmeye hazırlanırken çocuk da yaptığı hatayı biraz hissettiği için evden kaçıp saklanmayı kafasına koymuştu. Saklanmak için en emin yer evlerinin önüne devamlı park eden kamyonun altıydı. Orada kimse onu bulamazdı. Çünkü oldukça sakin bir yerdi bu kamyonun altı. Ara sıra burada arkadaşlarıyla saklanırlar ve ellerine geçirdikleri bir kediyle saatlerce oynarlardı. Bunu hatırladı çocuk ve doğrudan doğruya kamyonun altına girdi ve tekere sırtını yaslayıp öylece minik kalbiyle suçunu düşünmeye başladı. Anne baba yola çıkmış evlerine doğru ilerliyorlardı. Bu sırada kamyon sahibi de bir yere yük almak için evinden çıktı. Her şeyden habersiz olarak kamyona doğru yürüdü ve bindi. Kontak anahtarını çevirdi. Anne baba semtlerine yaklaşmışlardı; ama kamyon harekete geçmişti. Onlar daha eve ulaşamadan ağabey kardeşine ulaşmıştı. Evet kamyon bu küçük bedeni bir teker dönüşüyle ezip geçmişti.
Bir şeyi ezdiğini fark eden şoför aşağıya indi ve bir de ne görsün; karşı evin çocuğu kamyonun altındaydı. Büyük bir şok geçirdi adam. Büyük birkalabalık toplanmıştı evin önünde. Bugün iki can gitmişti ve bir üçüncüsü de daha doğmadan göklere uçuvermişti biraz evvel...
Anne ve baba evlerinin önündeki bu kalabalıktan kuşkulanmışlardı. Olay yerinde başlarına geleni anlayınca anne düşüp bayıldı. Onu hastaneye götürdüler. Baba büyük bir telaş içinde eve koştu. Ve küçüğü bağrına basıp öpüp koklamak istiyordu. Bir evladını kaybeden babanın içinde diğerine odaklanan sevgiyi bu derdi çekenler, bu acıyı tadanlar çok iyi bilirler. Ama eve girdiğinde fersiz gözleri bir noktaya dikilmiş çocuğu görünce babanın bütün hayatı sönmüştü. Bütün dünyası yıkılmıştı. Evin içindeki, dıştan akseden ışık bile artık halılara aydınlık motifler örmüyordu. Her şey karanlıktı artık. Her şey zifiri bir renge bürünmüştü. Evet bir cana bedel iki çocuğunu da almıştı işte Allah. Bu bir ikazdı; ama çok pahalı bir ikaz olmuştu onlar için.
Çok pahalı bir ikaz...

Linux 04 Aralık 2020 21:08

Aklımda sen - Kısa Radyo Şiirleri

'Bir gece,
Gecede bir uyku..
Uykunun içinde ben..
Uyuyorum,
Uykudayım,
Yanımda sen.

Uykumun içinde bir rüya,
Rüyamda bir gece,
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice..
Aklımda sen. ''

Linux 04 Aralık 2020 21:09

Eskisi kadar özlemiyorum seni,

Radyo da okunacak şiirler serisinde bugün "Eskisi kadar özlemiyorum seni" adlı şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.

PHP- Kodu:

Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlar da...
Adının geçtiği cümlelerdegözlerim dolmuyor...
Yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
Biraz yorgunum... 
Biraz da kirletti sensizlik beni!
Nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
"İyiyim"ler yamaladım dilime.
Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni...
Gel diye beklemiyorum artık,
Hatta istemiyorum gelmeni...
Benim derdim yeter bana banane!
Alıştım mı yokluğuna?
Tedirginim aslında,
Biraz kırgın...
Tedirginim aslındaseni unutuyor olmak,
Nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
Ara sıra geliyorsun aklımabanane diyorum
Vaz mı geçiyorum varlığından
?
Ya başkasını seversem?
İnan o zaman seni hayatım boyunca AFFETMEM !! 


Linux 04 Aralık 2020 21:10

Kız`a bir parti de rastlamıştı. - Radyo Hikayeleri

Kiza bir partide rastlamisti.. Harika birseydi. O gun pesinde o kadar
delikanli vardi ki.. Partinin sonunda kizi kahve icmeye davet etti. Kiz
parti boyu dikkatini cekmeyen oglanin davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik
gosterisi yaparak kabul etti. Hemen kosedeki sirin kafeye oturdular.
Delikanli oyle heyecanliydi ki, kalbinin carpmasindan konusamiyordu. Onun bu
hali kizin da huzurunu kacirdi...
"Ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu
cagirdi...

"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak icin.."

Yan masalardan bile saskin yuzler delikanliya bakti... Kahveye tuz!..
Delikanli kipkirmizi oldu utanctan, ama tuzu kahvesine doktu ve icmeye
basladi. Kiz, merakla "Garip bir agiz tadiniz var" dedi..

Delikanli anlatti:

"Cocukken deniz kenarinda yasardik. Hep deniz kenarinda ve denizde oynardim.
Denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hic eksilmedi. Bu tatla buyudum ben.. Bu
tadi cok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadi dilimde
hissetsem, cocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi
hatirliyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar... Onlari
ve evimi oyle ozluyorum ki.."

Bunlari soylerken gozleri nemlenmisti delikanlinin... Kiz dinlediklerinden
cok duygulanmisti. Icini bu kadar samimi doken, evini, ailesini bu kadar
ozleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. Evini dusunen, evini
arayan, evini sakinan biri... Ev duyusu olan biri... Kiz da konusmaya
basladi... Onun da evi uzaklardaydi.. Cocuklugu gibi... O da ailesini
anlatti. Cok sirin bir sohbet olmustu... Tatli ve sicak...

Ve de bu sohbet oykumuzun harikulade guzel baslangici olmustu tabii...
Bulusmaya devam ettiler ve her guzel oykude oldugu gibi, prenses, prensle
evlendi. Ve de sonuna kadar cok mutlu yasadilar. Prenses ne zaman kahve
yapsa prensine icine bir kasik tuz koydu, hayat boyu... Onun boyle sevdigini
biliyordu cunku...

40 yil sonra, adam dunyaya veda etti. "Olumumden sonra ac" diye bir mektup
birakmisti sevgili karisina... Soyle diyordu, satirlarinda...

"Sevgilim, bir tanem... Lutfen beni affet. Butun hayatimizi bir yalan
uzerine kurdugum icin beni affet. Sana hayatimda bir tek kere yalan
soyledim... Tuzlu kahvede... Ilk bulustugumuz gunu hatirliyor musun?.Oyle
heyecanli ve gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' cikti agzimdan... Sen ve
herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim.
Bu yalanin bizim iliskimizin temeli olacagi hic aklima gelmemisti. Sana
gercegi anlatmayi defalarca dusundum. Ama her defasinda korkudan vazgectim.
Simdi oluyorum ve artik korkmam icin hicbir sebep yok...

Iste gercek... Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni
tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi ictim. Hem de zerre pismanlik
duymadan. Seninle olmak hayatimin en buyuk mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu
tuzlu kahveye borcluydum.

Dunyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden tanimak ve
butun hayatimi yeniden seninle gecirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha
tuzlu kahve icmek zorunda kalsam da.."

Yasli kadinin gozyaslari mektubu sirilsiklam islatti. Lafi acildiginda,
birgun biri kadina "Tuzlu kahve nasil bir sey" diye soracak oldu...

Gozleri nemlendi kadinin...

"Cok tatli!..." dedi...

Dileriz tuzlu kahve yapsaniz bile, sizi sadece "SIZ" oldugunuz icin
sevenleriniz ve o kahveyi sevginin isiginda zevkle icenleriniz olsun....

Linux 04 Aralık 2020 21:11

Seviyorum Seni Deli Gibi - Radyo Şiirleri

PHP- Kodu:

Gözlerimin önünde gözyaşı dökerken;
anlıyor insan;yaşarken ölmeyi.
Dünya nedirölüm kimdir?
bunları sorgulamadan önce:
bak göz bebeklerime,
beşik gibi sallanan yüreğime.
ruh ve beden aynı yerdeyken
benim ne haddime yargı ey sevgili
.
insan sevdiğinde anlıyor bazı şeyleri,
mesela bir insanı nasıl ölümsüz yapabildiğini.
akarken damla damla yaşlar gözlerinden,
yanakların soğuktan üşüyüp kızardığında,
sarılmaktı tek yapabildiğim.
sövgü gibi çıktı ağzımdan kelimeler,
yaraladı bizi en içten.
tahmin edemiyor insan bir saniye sonrasını dahi.
göremiyor uçsuz bucaksız sahneyi,
ama biliyorum ki hiç bir husus değiştiremez gözlerindeki kahveyi.
kırk hatır,kırkbin satır ve kırkyüzbin mısra döksemde kağıda,
sadece bir kağıt parçasından öteye gidemez bilirim.
sözcükleri canlandırmadan yürekte,
bitmez hiçbir ağrıbir adım ötede.
redifler ayrılmadan iki kalemde,
sevmeye sınır koymak benim ne haddime.
kafiyeler okşarken tenini,
şiirlerime savurmak seni.
dağın tepesinden pare pare inerken kar taneleri.
gönlümün doldu yeniden salıncakları.
yıldızları seyrederken uzaya aşık olmuşum bir kere ben.
kalem küsmediği sürece elime,
yazarım seni her bir nedenle.
kokun olmuşken ah-u zarım.
divane olmuşken bu denli.
keder gider dertli dertli.
sevmişken seni,herşey değilmi belli?
peki ya gözlerinden saçtığın o sevgiye muhtaç bakışların?
nasıl sevmem ki seni bu denli?
koklamak seni iç çeke çeke.
sen aşkların en güzeli.
zemheri kalbime yazı getirdiğinden beri;
seviyorum seni deli gibi... 


Linux 04 Aralık 2020 21:12

Hoş Geldin Her Şeyim

HER ŞEYİM
Hoş geldin her şeyim.

Benliğim özüm,
Arşım ve de gökyüzüm,
Söylemediğim o son sözüm,
Tozdan sakındığım,
Kirpiğim, kaşım, iki gözüm.

Hoş geldin her şeyim.

Yalan kuyusundan alıp çektiğim,
En güzel gerçeğim,
Çocukluğum.
Gençliğim.
İhtiyarlığım.
Senle gelen bahtiyarlığım.
Emeğim, alın terim.
Darlığım.
Bolluğum.
Varlığım.
Yokluğum.
Açlığım.
Tokluğum.

Hoş geldin her şeyim.

Herkese kalabalığım.
Bir tek sana yalnızım.
Ömrümün her mevsimi,
Baharım, yazım.
Muradım, kaderim, alın yazım.
Yüreğim, bağrım.
Kalp ağrım.
İnce sızım.
Gönül hırsızım.
Kutup yıldızım.
Bana geldin ansızın.

Hoş geldin her şeyim.

En derin uykum.
Rüyam.
En güzel tutkum.
Dünyam.
Sevabım günahım.
Sana değil sensizliğedir her ahım.

Hoş geldin her şeyim.

İzin ver gönül köşkünden içeri geçeyim.
Hoş geldin acele ettiğim.
Geç kaldığım.
Bir bakışına bin ömür daldığım.
Hüznüm.
Tebessümüm.
En güzel şiirim.
Hoş geldin her şeyim.
İzin ver gönül köşkünden içeri geçeyim.

Linux 04 Aralık 2020 21:12

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.

Kod:

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…


Linux 04 Aralık 2020 21:13

Bekleyiş

Bir ayak sesi duymayayım Kapıya koşuyorum Gelen sen misin diye Bir sarı saç görmeyeyim Yüreğim burkuluyor Ağlamaklı oluyorum Her şey bana seni hatırlatıyor Gökyüzüne baksam Gözlerinin binlercesini görürüm Bir rüzgar değse yüzüme Ellerini düşünmeden edemem Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer Tadı senden gelir Yediğim yemişlerin İçtiğim içkilerin Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı Bu emsalsiz hüzün Seni beklediğim içindir Resmine bakamaz oldum Uykulardan korkuyorum artık Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada Ve şu saat geldiğin anda Durabilir sevincinden Zaman çıldırabilir Çünkü benim dünyamda Ölümsüzlük, seni sevmek demektir. Bir çocuk doğmayı bekler Bir ağır hasta ölmeyi Bitkiler yağmur ve güneşi bekler Yalnız bir kadın sevilmeyi Ve düşün ki bir adam İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi Seni bekler Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi Sen gelinceye kadar Pencerem kapalı duracak Rüzgar gelmesin diye Artık perdeleri açmayacağım Gün ışığı girmesin diye Sonra kahrolacağım Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta Ve günlerce gecelerce haykıracağım Nerdesin diye, nerdesin diye Bir gün bu kapıdan sen gireceksin Biliyorum Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek Yıllarca sonra Öldüğüm gün bile gelsen Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup Çocuklar gibi sevineceğim Kalkıp sarılacağım ellerine Uzun uzun ağlayacağım

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Linux 04 Aralık 2020 21:15

Seni Çok Özledim Şiiri

PHP- Kodu:

Eskiden güzel olan ne varsa
Şimdi canımı acıtıyor
Biliyor musun sevgilim
Yalnızlık beni kör bir kurşunla vuruyor
Söylesene kaç kez daha ölmeliyim
Tanıyamadığım bu şehrin dar sokaklarında
Ararken seni yürüdüğümüz kaldırımda
Bana ilk kez gülümsediğin o yolda
Papatyaların boynu bükük
Erik ağaçları çiçek açmıyor
En sevdiğim meyve bile tad vermiyor
Yağmurda ıslanmayı sevmiyorum artık
Gökkuşağı kadar renkli bir adamdım eskiden
Beni terk etmeyen bir hüzün kaldı
Bir de rüyalarımda güzel sözlerin 
gözlerin )
Bu hasret öldürecek beniseni çok özledim
Ama artık yeter
Sesinden adımı duymak istiyorum
Sen konuşurken yüzünü seyretmeliyim
Utanınca gözlerini kaçırmanı özledim
Kalbimi okşasın güzel sözlerin
Kokunu içime çekmeliyim
Seni çok özledim 


Linux 05 Aralık 2020 15:32

Çok seviyorsan birini,
Öyle bazı şeylerden çok değil; her şeyden, herkesten çok seviyorsan, yani
o benim hayatım diyorsan,
Bir ayrılık sonrasında yalnızca çok sevdiğin kişi değildir kaybettiğin.
Mutluluğunu kaybedersin, huzurunu kaybedersin, uykularını kaybedersin...
Belki ölmezsin ama yaşamak da denilmez içinde olduğun duruma.
çünkü hayatını kaybedersin

SiyahLi 05 Aralık 2020 15:36

Emeğine yüreğine sağlık

Linux 05 Aralık 2020 15:41

Alıntı:

SiyahLi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 261969)
Emeğine yüreğine sağlık

Çok teşekkür ederim.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:10.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.

Copyright ©2019 - 2025 | IRCRehberi.Net