IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


3Beğeni(ler)
  • 1 Post By TeKo
  • 1 Post By YGT
  • 1 Post By WildCat


 
 
Seçenekler Stil
Alt 29 Kasım 2020, 17:50   #1
MasaLFM
TeKo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Arrow Abdulhamit Hakkında

Abdulhamit Hakkında

Abdulhamit Hakkında

Hanife Hanım ve Nil Hanım iltifat etmişler. Tarih ilgilenmeye çalıştığım bir alan. Hatırı sayılır bir de kütüphane oluşturdum. 2. Abdülhamit, benim de merak ettiğim bir kişilik. Osmanlı Tarihi uzun bir zaman aralığını kapsıyor. Bu sürenin bence en talihsiz padişahlarından birisi Abdülhamit’tir.

Kendisi, Kemal Tahir’in ve İhsan Oktay Anar’ın romanlarında geçer. Üzerine yapılmış çalışmalar da var. Fakat biz de bilimsel tarih yazımı konusunda eksiklikler var bence. Bu çalışmalar farklı çevrelerde yapılmış ve genelde temel bir ön kabulle başlıyor. Dönemin özellikleri, zorlukları, devlet olarak Osmanlı’nın geldiği son evrenin iyi incelenmemesi kişileri tarafsız olmaktan uzaklaştırıyor.

Bir hanedanlık olan Osmanlı devletinde Mutlak rejim, 1839 yılına kadar sürmüştür. Hazırlanan Teşkilat-ı Esasi ve açılan Meclis-i Mebusan ise dönemin İngiliz Devleti tarafından dayatılmıştır. Esasen halk beklentisi değildir. Tanzimat ve Islahat Fermanları ayrıca incelenmesi gereken dönüm noktalarıdır. (METİN AYDOĞAN,Türkiye Üzerine Notlar) bu konuda dönemin doğru görülmesi açısından bence çok önemlidir. Bence oğrudan Abdülhamit’i incelediğini iddia eden eserlerdense bu kitap dönemi görmek açısından çok değerlidir.

Fermanlar ilan olunduğunda ne halk ne de azınlık esasen bu yapılan işin ne olduğunu tam olarak anlamamıştır. Fermanların orjinal metinleri nette var. Göz atanlar ne demek istediğimi anlar. Ben fen edebiyat mezunuyum ama anlamam imkansız gibi. Anlamaya azmedecek olanlara önerim mutlaka Ferit Devellioğlu’nun sözlüğünü yanlarına alsınlar. Bu fermanlar aslında dayatılmış yasalardır ve Osmanlı’nın İngiltere karşısındaki acizliğidir. Türkler adına hiçbir kazanım yoktur. Gayri Müslimlerin mevcut ayrıcalıklarını ikiye katlarlar. (yabancılara toprak satışı, askerlik hakkı gibi maddeler içerir. Savaşlara gitmedikleri için yabancılar okumuş insanlardır ve askeri sistem içinde çabucak yükselirler. Bu durumun sonucu Tanzimat’ın ilanından sonraki 1877-1878 Osmanlı Rus savaşında görülür)

Mecit ve Aziz dönemlerinde devlet hiçbir atılım yapamaz. Alınan borçlar yeni saraylar yapmak ve iç borçların kapatılması için harcanır. Zaten çok yüksek faizlerle alınmıştır. Dış borç almayı bilmeyen Osmanlı, bu konuda son derece savruk davranır. Dış borç almanın dinen de kusurlu olduğunu söyleyen vezirler derhal görevlerinden uzaklaştırılır. Bu arada Avrupa sanayi devrimine ballamıştır. Aydınlanma zaten yerleşmiştir. Avrupa milyonlar nispetinde basılan kitap ve gazeteler onların temel eğitim konudaki başarısının da somut göstergesidir.

Abdülaziz’in donanmanın önemini anlamış olması ve bu konuda çalışması onun sonu olur. Yerine geçen Hamit, kısa süre sonra MUHARREM KARARNAMESİNİ ilan etmek zorunda kalır. Bu, devletin battığı ve iflas ettiğinin resmi ifadesidir. Hamit, batmış bir devleti yönetecektir. Bu arada artık İngiltere’nin kolu Doğu Anadolu’ya uzanmaya başlamıştır. Ruslar 1840lardan başlayarak Kürtleri kışkırtmaktadır. Onlara bir alfabe düzenlenir. Bu konuda Fransızlar da çalışır. Ermeniler de ayrı bir koldan kışkırtılmaya başlanmıştır. Doğuda Petrol varlığı belirlenmiştir. İngiltere bundan vazgeçmeyecek kadar uyanıktır. Fransızlar, Ermeni ağırlıklı kışkırtma yaparken MİNORSKY ve NİKİTİN yıllardır Doğuda etnik incelemelerini sayısal olarak belgelemektedirler. Minorsky ve Nikitin, Rus istihbaratçılarıdır. Ve görevleri Kürtlerin bir millet olup olmadıklarını araştırmaktır. Yıllarca çalıştıktan sonra müstakil bir millet olmaktan uzak olduklarını Rus Çarına rapor ederler.

Hamit’in bunlardan haberi vardır ama müdahale edecek gücü yoktur. Ermeni tehlikesini Kürt hareketinden daha fazla önemli bulur. Oysa Osmanlılar Ermeniler için yüzyıllardır MİLLET-İ SADIKA demişlerdir. Kürtler ne de olsa Ümmetin bir parçasıdır. Ermeniler ise gayri müslimdir. Bu nedenle Kürtlerin Babası sıfatı ile İstanbul’da Aşiret Mekteplerini kurar, Kürtlerin gönlünü kazanmaya çalışır. Bu arada ayrıca bir inceleme konusu olan HAMİDİYE ALAYLARI kurulur. Bu alaylar silahlandırılmış ancak okuryazar olmayan ve Kürt aşiret ağalarından kurulmuş bir ordudur. Hesap edemediği şey bu alayların kendileri dâhil herkese zulüm edeceğidir. Kürt alayları ile Ermeniler arasında ciddi sürtüşmeler olur.

AŞİRET MEKTEPLERİ’nde yetişen Bedirhan ailesi ve diğer Kürt ileri gelenleri yakın zamanda ayrıca isyan edecektir. Fakat Hamit ehven-i Şer noktasındadır. Bu olaylar nedeniyle azınlıklar içerisinde Ermenileri nefretini kazanan Hamit’e defalarca suikast yapılır. Çoğunda ölümden kıl payı kurtulur. Bu konuda çok değerli bir eser de TURAN AKINCI, SUİKAST tir. Bütün ayrıntılar titizlikle incelenmiştir.

Hamit zaten kuruntulu bir adamdır. Batıl inançları vardır. Mavi gözlü insanlardan korkar, beyaz olan kıl; onun için uğursuzluk belirtisidir. Kendisinde de çevresindekiler de beyaz kıla izin vermez. Bu nedenle çevresindeki herkes kaş, sakal, bıyık ve saçlarını boyamışlardır. (Hıfzı Topuz) burnu ile ilgili takıntıları vardır. Çirkin bulmaktadır. “Burun” sözcüğünü kullanmayı yasaklamıştır. Döneminde pek çok sözcük yasaktır. Adalet, uhuvvet, müsavat (adalet, özgürlük, eşitlik) Namık Kemal ve bütün Jön Türklerden nefret etmektedir. En büyük korkusu bir darbe ile tahtından indirilmektir. Amcası Aziz’in yaşadıkları onun kuruntulu yapısını arttırmıştır. Çevresi cahil ve niteliksiz dalkavuklarla doludur. BABA TAHİR ve YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA örneklerini verebilirim.

Avrupa’da aleyhinde yükselen bir muhalefet vardır. Genç Osmanlılar, Jön Türkler onun korkulu rüyasıdır. Bu korku Resneli Niyazi’nin dağa çıkmasına kadar sürer. Artık yapacak bir şeyi kalmadığında 1908’de 2. Meşrutiyeti kabul etmek ve Kanun-i Esasi’yi raftan indirmek zorunda kalır. Ama artık yapacak çok az şey kalmıştır.

Osmanlı devleti üzerinde 5000 civarında misyoner okulu açılmıştır. Hristiyanlığın her mezhebinin kendi okulu ve hastanesi vardır. Azınlıkları tutmaya çalışır ama Ümmet de isyan etmenin fırsatını kollamaktadır. KAVM-İ NECİP diye tanınmış olan Arap İsyanları, ümmetten de hayır gelmeyeceğini göstermiştir. Bu arada Özgürlüklerin anası sayılan ve Osmanlı yarı aydının ideali olan Fransa Akdeniz’de hak iddia etmektedir. Tunus işgal edilmiştir. Osmanlı yalnızca üzüntülerini bildirir. Çünkü Hamit döneminde ordudaki askerlerin silah kullanması yasaktır. Ordu içinde mezhepler ve tarikatlar hâkimdir. ALAYLI ve MEKTEPLİ çatışması hat safhadadır. Bu orduyu değil Tunus’a göndermek İstanbul’dan çıkarmak bile zordur. Zaten 1. Balkan Savaşında Osmanlı ordusunun durumu ortadadır.

İngilizlerin diğer ilgi alanı Mısır olmuştur. Süveyş kanalı açılmış ve Mısır’ın değeri misliyle artmıştır. Oysa Sarı SELİM, Süveyş Kanalı için çok uğraşmış ama İngilizci yöneticiler tarafından engellenmiştir. (CAHİT ÜLKÜ, Sarı Selim) Artık Mısır, Osmanlıya bırakılamayacak kadar değerlidir.

Sonuç olarak, ödenemeyen ve asla ödenemeyecek olan dış borçlar, Düyun-u Umumiye ve REJİ İDARESİ ( bu kurumun Osmanlı devletinden daha fazla çalışan memuru vardır), Açılmış Azınlık okulları, Misyoner Okulları, çürümüş ordu, İngiltere’nin kışkırttığı Kürt İsyanları, Fransızların kışkırttığı Ermeniler, Bağımsızlık isteyen ve kazanan gayri Müslim tebaalar, dünyadan habersiz Osmanlı Aydınlarının çapsızlıkları Osmanlı Devletinin kaçınılmaz ölümünü yavaş yavaş getirirken bütün bunların olmasını engellemeye çalışan ama yine de çapı buna zaten yetmeyecek olan 2. ABDÜLHAMİT…

Şunu da belirtmek gerekir yukarıda anlatılanlar dünyadaki bütün monarşilerin eş zamanlı sonudur. Aynı yıllarda İran, bizden esinlenerek meclis açmışlar ancak yobazlar tarafından bu meclis kapatılmıştır. O dönemde Rus Çarı İran üzerinde söz sahibidir. Bizde Rusların karşılığı İngiltere’dir.

Rusya’da da Çar monarşisine karşı muhalefet vardır. Avrupa’daki bütün krallıklar sarsılmaya ve yıkılmaya yüz tutmuştur. Biz “Padişahım Çok Yaşa” diye bağırırken İran’da “Şahım Çok Yaşasın” diyorlardı. Rusya’da “ Çar çok yaşasın” denirken İngiltere’de “Tanrı kraliçeyi korusun” diyorlardı.

Bizim Türk Devrimi bütün Asya,’yı etkiledi. Devrimimize jakoben eleştirisi getirenler dünya tarihine iyi bakmayanlardır. Bütün devrimler biraz jakoben olmak zorundadır. Bizim halkımızı beğenmeyenler vardır. Bizde DEVLET BABA söyleyişi vardır. Bütün mutlaki rejimlerde devlet, BABA olarak görülür. (Potemkin Zırhlısı filmi izlenebilir) Rusya’da greve giden işçilere müdahale den ve onlarcasını öldüren Çarlık askerlerine karşı işçiler “Çar Babamızın haberi olsaydı bu askerler bize saldırmazdı” demektedir.
________________

ÖZÜ DOĞRU OLANIN SÖZÜ DE DOĞRU OLUR



 
Alt 28 Mart 2021, 23:11   #2
YGT
YGT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Hey Gidi Koca sultan

 
Alt 28 Mart 2021, 23:17   #3
Standart

emegine saglik @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

________________

No MoRe DramA
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:36.