IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


5Beğeni(ler)
  • 2 Post By TeKo
  • 1 Post By She
  • 1 Post By Sim
  • 1 Post By Rima


 
 
Seçenekler Stil
Alt 03 Ekim 2020, 13:32   #1
MasaLFM
TeKo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Radyo yayınlarının tarihsel süreci

RADYO YAYINLARININ TARİHSEL SÜRECİ

Giriş
Elektromanyetik dalgalar aracılığı ile geniş kitlelere ulaşabilen ilk kitle iletişim aracı
olarak kabul edilen radyonun, insanlığın toplumsal tarihindeki teknolojik gelişmişlik düzeyinde
önemli bir yeri bulunmaktadır. Televizyonun içeriklerine de rehber olan radyo, uzun yıllar
insanların, eğlence, kültür ve haber ihtiyaçlarını karşılamıştır. Bugün gelinen durumda, radyonun
hızlı ve kolay ulaşılabilir olma özelliği, radyonun gündelik yaşamdaki önemini korumasına
yardımcı olmaktadır.

1. Radyonun Keşfi

19. yüzyılda yapılmış pek çok icat ve buluşun radyo yayınlarına katkısı olmuştur. Bunlar
arasında elektrik, telgraf ve telefonun icadı ile radyo dalgalarının keşfini sayabiliriz. 1800’lü
yıllarda farklı ülkelerden bilim adamları elektromanyetizma üzerine çalışmalar yürütüyorlardı.
İngiliz bilim adamları Cooke ve Wheatsone, 1937’de “metal devreler aracılığı ile gönderilen
elektrik akımlarının uzak mesafelerde sinyal ve ses anlamı vermesindeki gelişmeler” adıyla ilk
telgraf patentini aldılar. Aynı ülkeden Maxwell (1831–1874) elektromanyetizma alanındaki temel matematiksel denklemleri formülleştirdi.

ABD’li Samuel Morse nokta ve çizgilerden oluşan ve kendi adıyla anılan Morse
alfabesini oluşturdu ve buna uygun cihazı hazırladı. Cooke ve Wheatstone ile aynı yıl, 1937’de
Mors Cihazı’nın patentini tescil ettirdi. Morse, 1844’te Washington’dan Maryland’daki
yardımcısına 4 kelimeden oluşan ilk telgraf mesajını göndererek telgrafın uzun mesafelerde
kullanılabileceğini ispatladı. Mors alfabesinde harfler, cihazın anahtarıyla uzun veya kısa
tıklamalar yapılarak kodlanıyor, kilometrelerce uzunlukta döşenmiş kablolarla alıcı merkeze
ulaştırılıyor ve buradaki operatörler sinyalleri dinleyerek yazıya aktarıyordu. Örneğin Mors
alfabesinde “A” harfi peş peşe bir kısa bir uzun vuruşla, “B” harfi ise bir uzun üç kısa vuruşla
kodlanmıştır. Her bir harf için birden çok tıklama yapılmasının gerekmesi, telgrafla uzun
metinlerin gönderilmesini engelledi. Ancak telgraf ilk olmanın avantajı sayesinde hızla
yaygınlaştı. Pek çok ülkede şehirlerin arasına direkler üzerine telgraf telleri döşendi, hatta
okyanusun altına telgraf hattı çekilerek Avrupa Amerika’ya bağlandı.

1837 yılında ABD’li araştırmacı C. G. Page, demirin mıknatıslanmasındaki hızlı
değişimin müzikal bir ses çıkmasına yol açtığını keşfetmişti. Bu deneye katılanlardan bazıları bu buluşla “anlaşılır konuşmaları” göndermenin de mümkün olabileceğini iddia ettiler. Bu iddiayı ispatlama başarısını, 1876 yılında “telefon” adını verdiği cihazının patentini alan ABD’li Graham Bell elde etti. (Ancak Bell ile aynı gün, benzer bir cihazın patentini almak için başvuruda bulunan Elisha Gray, sadece 2 saat farkla telefonun mucidi olarak anılma şansını kaçırdı.)

Telgraf ve telefon ancak kablolar vasıtasıyla veri aktarımı yapabiliyordu. İngiliz fizikçi
James Maxwell, seslerin havadan uzak mesafelere ışık hızına yakın bir hızda (saniyede 300 bin km) yollanmasını sağlayacak “elektromanyetik dalgalar”ın diğer adıyla “radyo dalgaları”nın
varlığını keşfetmişti (1865). Alman bilim adamı Heinrich Rudolf Hertz ise Maxwell’in bu tezini
geliştirdi ve deneylerle ispatladı. Hertz, elektromanyetik dalgalarının ölçü birimine de kendi adını verdi. Bu dalgalar günümüzde radyo-televizyon yayınlarının yanı sıra cep telefonundan uzaktan kumandalı arabalara kadar hayatın pek çok alanında kullanılmaktadır.

Radyo yayınının tanımı, sesin elektromanyetik dalgalar aracılığı ile boşlukta yayılması ve
bu dalgaların bu amaç için geliştirilmiş özel alıcılar (radyo alıcıları) yolu ile alınarak sese
çevrilmesi olarak yapılabilir.

İtalyan mucit Guglielmo Marconi radyoyu icat eden kişi olarak kayıtlara geçmiştir. Radyo
dalgaları ile havadan mesaj iletiminin mümkün olduğuna inanan Marconi, evinde gerçekleştirdiği çalışmalarda 9 metre uzaklıktaki zili bir dalga alıcı ile çaldırmayı başarmıştır. Bu başarı radyo dalgalarının tüm dünyada kullanılabileceğini kanıtlamıştır. Ancak radyonun kendi icadı olduğunu iddia eden birçok kişi ortaya çıkmıştır. Telsiz telgraf patentine sahip olan Nikolai Tesla, Olive Lodge bu iddiayı ortaya atanların başında gelir. Rus mucit Alexander Stepanovitch Popov ise anlaşılabilen ilk radyo dalgalarını iletmeyi başarmış ancak bu icadı için patent almamıştır. Daha pek çok insan vardır fakat ticari başarıyı yakalayan kişinin Marconi olduğu herkesçe kabul edilir.

Marconi her ne kadar “radyonun babası” olarak adlandırılsa da yaptığı cihaz, sesi düzenli
dalgalar biçiminde gönderemiyordu. Fransız Lee de Forest, 1907 yılında icat ettiği “boşluk tüpü” (vacuum tube) ile radyoların sesinin çok daha kaliteli ve kesintisiz yayınlanabilmesini sağladı. Bu tarihten sonra pek çok ülkede deneme amaçlı radyo yayınları yapılmaya başlandı.

Radyonun icadı ile birlikte telsiz kullanımı ile haberleşmenin mümkün olduğu görülmüş
ve radyo daha geniş bir hedef kitleye ulaşan hızlı bir iletişim aracı olmuştur. Günümüzde
genellikle eğlence aracı olarak görülen radyo, geçmişte denizcilikte, uzay seyahatlerinde, savaş iletişiminde ve propaganda yönetimi gibi pek çok farklı alanda kullanılmıştır.

Telgraf ve telefon teknolojisinin gelişimi ile gerçekleşen radyonun icadı, gerçek anlamda
altın dönemini II. Dünya Savaşı’nda yaşamıştır. Bu dönemde en etkili propaganda aracı olarak
görülen radyo, sonraki yıllarda düzenli yayıncılığın başladığı bir eğlence ve bilgilendirme aracına dönüşmüştür.

Önceleri sadece telsiz iletişimi sağlayan radyo dalgaları, sonrasında bir kitleye seslenme amacı ile radyo programlarını var etmiştir. Televizyonun ortaya çıkışına kadar radyo yayıncılığı önemini korumaya devam etmiştir. Radyonun icadı ile değişen iletişim boyutu, tarih boyunca gelişerek yeniliklere ev sahipliği yapmıştır.

Bu yeni buluş ile kişinin haber alma, eğlenme, hatta eğitim ve kültür faaliyeti için evinden
çıkması, bu hizmetlerin bulunduğu yere gitmesi mecburiyeti ortadan kalkıyordu. Ancak radyonun kitlesel haberleşme aracı olarak yayına başladığı ilk yıllar, günümüzdeki gelişmiş durumdan çok uzaktı. Radyo yayınlarında yer alan her şey tür ve biçim olarak ilk kez uygulanmaktaydı. Bu sebeple ilk yayınlar daha çok haber ve müzikten oluşuyordu.

2. İlk Radyo Yayınları

İlk radyo yayını, Kanada doğumlu Prof. Reginald Aubrey Fessenden tarafından 24 Aralık
1906 günü Massachussets eyaletinin Brat Rock kentinde bulunan National Electric Signalling
Co.’ya ait 140 metre yüksekliğindeki radyo anteni aracılığıyla yapıldı. Program, Fessenden’in
bizzat çaldığı Gounod’un “Oh, Kutsal Gece” adlı bestesiyle başladı. Bu keman dinletisinden
sonra, yine Fessenden bu kez besteyi şarkı şeklinde okudu. Daha sonra Hendel’in “Largo”su bir
gramofondan çalındı. Yayın, Fessenden’in dinleyicilerinin noellerini kutlaması ile sona erdi. Bu
yayın, istasyonun beş millik çevresi içinde bulunan bazı gemilerin telsiz operatörleri tarafından
dinlendi. İkinci yayın, yeni yılın arifesinde yapıldı. Bu kez çok daha iyi koşullarla daha iyi bir
program sunuldu. Batı Hint Adaları’na kadar dinlenen bu program ilgi gördü.

İngiltere’de ilk radyo yayını ise, Kraliyet Donanması’ndan Teğmen Quentin Crauford
tarafından Sancak Gemisi Andromed’nın telsiz odasından yapıldı. Crauford, Catham’daki
donanmaya ait diğer gemiler için düzenlediği bir programın yayınlanması amacıyla,
Amirallik’ten gerekli izni aldıktan sonra, Andromeda’nın telsiz odasını, radyo yayını yapabilecek
biçimde bizzat düzenledi. Aradan 20 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, ilk yayını şöyle
anlatacaktı:

“1907 yılıydı. Yayında bana yardımcı olmak isteyen birçok telsiz operatörü vardı.
İç*lerinden sesleri en güzel olanları seçerek, bir koro kurdum. Önce ‘God Save the King’ Tanrı
Kral’ı Korusun’ adlı parçayı söyledik. Bu, İngiltere’de radyodan yayınlanan ilk şarkı oldu. Onu,
‘Rule Britannia’ , ‘Trafalgar Day’, ‘On the Mississippi Shore’, ‘There is a Tavern in the Town’,
‘Three Blind Mice’ ve diğerleri izledi. Amirallik, yayının nereden ve nasıl yapıldığını halkın
bilmesini istemiyordu. Bir tek kelime bile etmeme izin yoktu.”

Düzenli olarak ilk deneme yayını, 1907 yılının Şubat ayında De Forest Radyo Telephone
Co. şirketi tarafından New York’ta bir binanın en üst katında başlatıldı. Lee De Forest, bu yayınla ilgili olarak anı defterine şunları yazdı:

“İşim o denli mutluluk vericiydi ki, kentte yaşayan insanlara ve uzak denizlerdeki sessiz
dalgalar arasında yol alan denizcilere evlerini anımsatacak güzel müzik parçaları yayınladığımı
düşündükçe, yüreğim hazla dolup taşıyordu.” Önceleri, programlarda Columbia şirketinin
çıkardığı plaklar dinletiliyordu. İlk canlı yayını, İsveçli soprano Eugenia Farrar yaptı. Eylül
ayında, Brooklyn’deki donanma üssünde bulunan USS Connecticut adlı gemiden yapılan bu
yayında Eugenia Farrar, “I Love You Truly” ve “Just a VVearyin for You” adlı parçaları söyledi.
Daha çok müzik ağırlıklı programlar yayınlamasına karşın, 1909 yılında De Forest ünlü
kaynanası Harriet Stanton Blaek’i stüdyoya soktu ve Bayan Stanton, dünyanın ilk sözlü
programını yaptı. Konu, “kadınların oy verme hakları”ydı. Bu istasyon tarafından gerçekleştirilen öteki önemli “ilk”ler arasında, 1910 yılının Ocak ayında yapılan ilk stüdyo dışı yayını sayabiliriz.

Bu yayında dinleyiciler, Caruso’nun Metropolitan Opera Ho-use’daki konserini canlı olarak
dinlediler, Ertesi ay da, uluslararası bir sanatçının, pri*madonna Mariette Mazarin’in bir konserini stüdyodan yayınladı ve bu da başka bir ‘ilk’ olarak tarihe geçti. De Forest, artan maliyetler karşısında yayınını 1911 yılında durdurmak zorunda kaldı.

1909 yılında yayına başlayan radyo istasyonlarından biri de, Charles D. Herrold’un
California’daki vericisidir. Herrold, plaklar ve canlı solistlerle yaptığı programların yanı sıra,
haftada bir kez de haberler yayınladı. İki yıl içinde Herrold’un istasyonu, dünyada ilk kez düzenli bir program çerçevesinde yayın yapan radyo kurumu oldu.

1916 yılında De Forest’in radyosu, yeniden yayına başladı. Haftada beş kez konser
programları dinleterek sürdürdüğü yayınını, ABD’nin savaşa girmesiyle, tüm gereksiz radyo
istasyonlarının susturulması üzerine bir kez daha durdurdu. 1919 yılında 2XG adı altında yeniden açıldı. Bu kez radyo yayıncılığı tarihinin ilk spikerleri Bili Gowen ve Bili Garity ile ilk program yönetmeni Richard Klein de yayın kadrosunda görev alıyordu. 1920 yılında 2XG kapasitesini genişlettiği için kendisine küçük gelen stüdyolarından çıkarak Broadway’deki World’s Tower Building’e taşındı. Ama böyle yapmakla, De Forest çok önemli bir yasayı çiğnemişti. Onun vericisi Bronx’da ruhsatlıydı. Manhattan’da ise ruhsatı geçersizdi. Bunun üzerine De Forest, 2XG’nin yayınını durdurdu ve yeni bir girişimde bulunarak Detroit’te İstasyon WWJ Detroit’i kurdu. Bu, De Forest’in deyimiyle, Amerika’da günlük programlar yayınlayan ilk ticari radyo istasyonuydu.

Bununla birlikte, genel olarak düzenli, kamuya haber, müzik ve diğer tür yayınların
verilmesi ile ilgili ilk tarih, batı kaynaklarında Kasım 1920 olarak geçer. ABD’de Pittsburg’da
KDKA adlı radyo kanalı ilk düzenli radyo yayınlarını başlatan kanal olarak radyoculuk tarihine
geçmiştir.

3. Türkiye’de İlk Radyo Yayınları
Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ilk radyo denemelerini gerçekleştirenler
amatörlerdi. Bu amatör radyocular kendi ürettikleri basit alıcılarla yabancı radyoları dinlemişler
ve dar kapsamlı yayın denemeleri yapmışlardır. 1921 yılında Muallim Mektebi’nde verilen bir
musiki konserinin İstanbul Üniversitesi’nde radyo vasıtasıyla dinletildiği de kayıtlar arasındadır.

Televizyonun aksine, Türkiye’de radyo yayınlarının başlaması, dünya ülkelerinin
gerisinde kalmamıştır. Türkiye’de ilk radyo istasyonlarının kurulması kararını alan hükümet
bunun işletilmesi ve yayın hakkını 8 Eylül 1926’da “Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi” (TAŞ)
adı altında, Fransızlarla ortak olarak kurulan özel bir şirkete on yıl süre ile vermiştir. Bu şirket ilk yayınlarını 1927 yılında Ankara ve İstanbul’da 5’er kilovat gücünde kurmuş oldukları
istasyonlardan yapmaya başlamıştır (Çakır, 2005: 27). Türk Telsiz Telefon Şirketi, 1927’de
Ankara’da 1554 metreden İstanbul’da 1200 metreden yayın yapan 5’er kilovatlık vericileriyle
Türkiye’deki radyo yayıncılığına başlamışlardır. Radyoların işletilmesi 1937 yılında PTT’ye, 22
Mayıs 1940 tarihinde ise Matbuat Umum Müdürlüğüne devredilmiştir. 26 Temmuz 1943 tarihli
ve 4475 sayılı kanunla Matbuat Umum Müdürlüğü Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğü
adıyla yeniden örgütlenmiş ve genel müdürlük bünyesi içinde Radyo Dairesi ile Radyo Fen
Heyetine yer verilmiştir. 19 Kasım 1949 tarihinde 150 kilovatlık vericisiyle İstanbul Radyosu,
1950’de ise 100 kilovatlık vericisiyle Ankara istasyonu ile hizmete geçmiştir. 31 Mayıs 1961
tarihinde 7 ilde radyo istasyonu kurulması kararlaştırılmıştır. Bu iller: İstanbul, İzmir, Ankara,
Adana, Antalya, Gaziantep, Kars ve Van olmuştur. Radyonun bir kitle iletişim aracı olduğunu
kanıtlaması Batı’da 1930’lardan, Türkiye’de ise 1940’lardan itibaren gerçekleşmiştir.

3.1. TRT Dönemi

Radyo yayınları, 1964’de çıkartılan 359 sayılı TRT Kanunu ile Türkiye Radyo Televizyon
Kurumu’na (TRT) devredilmiştir. Yeni kanuna göre, bir kamu tüzel kişiliği olarak düzenlenen
TRT, 5 yıllığına atanan ve hiçbir şekilde görevden uzaklaştırılamayacak 9 üyeden oluşan bir
yönetim kurulu tarafından yönetilecekti. TRT genel müdürü de yönetim kurulu tarafından
belirlenecekti. 1960 Anayasası’na dayanarak kurulan TRT’nin hukuki yapısında 1971 ve 1980
darbeleri ile bazı değişiklikler yapıldı, kurumun özerkliği tırpanlandı. TRT döneminde
memleketin değişik illerinde güçlü radyo istasyonları kuruldu. Tam gün yayına geçildi.
Programlar daha profesyonel ekipler tarafından hazırlanmaya başlandı.

Genellikle eğitim ve kültür türünde hazırlanan söz programları (Bir Portre, Kitap Saati,
Uyanan Afrika, Türk Romanında Köy, Hayata Bakış vb.) günlük, haftalık, 15 günlük veya aylık
aralıklarla yayınlandı. Radyoda birçok eğitim programı da yayınlanıyordu; “Ocakbaşı”, Tarla
Dönüşü”, “Köy Odası” kırsal kesime; “Ev İçin” kadınlara; “Gençlik Saati” gençliğe seslenen
programlardan bazılarıydı. “Tekniğe Açılan Kapılar”, “Dünden Kalanlar”, “Hangi Mesleği
Seçelim”, “Evlilik” gibi programlar ise genel dinleyici grubuna hitap ediyordu. 1974 yılında
TRT’nin radyo sayısı TRT–1, TRT–2 ve TRT–3 olmak üzere üçe çıktı.

Aynı yıl içinde birden fazla küçük bölüm barındıran ‘kuşak programlar’ın yayınına
başlandı. Daha sonraları başlayan “Arkası Yarın” ve “Radyo Tiyatrosu” gibi radyo dramaları,
büyük dinleyici kitlelerine ulaştı. TRT’nin bölgesel radyoları ise bazı saatlerde TRT–1 ile
yaptıkları ortak yayınların dışında, yayın alanlarına giren bölgelerin özellik ve ihtiyaçlarını göz
önüne alarak haber ve programlar sundular.

TRT, yayın ağını Türkiye dışına genişleterek 1964 yılında “Kıbrıs’ın Sesi” radyosunu
açtı. 1975’de Arapça, Romence, Yunanca, Bulgarca, Sırp-Hırvatça, Almanca, Farsça ve İngilizce yayınlara başladı. 1982 yılına gelindiğine yayın yapılan bölgeler Avrupa, Amerika, Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Uzakdoğu’ya genişledi ve yayın yapılan dil sayısı 15’e çıktı.

TRT’nin günümüzde ulusal boyutta yayını Radyo–1, Radyo–2 (TRT FM) Radyo–3 ve
Radyo–4 ile devam ettirilmektedir. Bölgesel radyolar İstanbul, İzmir, Antalya, Çukurova,
Erzurum, GAP/Diyarbakır ile Trabzon Radyoları’dır. Ayrıca TRT bünyesinde Hatay iline dönük
yayın yapan Hatay İl Radyosu, turizm bölgelerine yönelik yabancı dillerde yayınıyla Turizm
Radyosu faaliyettedir. 2015 yılının ilk aylarında yayınlarına başlayan TRT Kent Radyoları ise
İstanbul, Ankara ve İzmir’de, kent kültürü kapsamındaki içerikleriyle yayınlarını sürdürmektedir.

3.2. Özel Radyolar Dönemi

Türkiye’de ilk özel radyoların ortaya çıkışı, 1990 yılında özel televizyon kanallarının
yayına başlamasından sonra olmuştur. Anayasanın 133. Maddesine ve ona dayanılarak çıkarılan, bugün de TRT yayınlarının dayandığı, yürürlükte olan 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Yasası ve ilgili diğer hukuki düzenlemelerin izin vermemesine rağmen başlayan televizyon yayınları, özel radyo yayını girişiminde bulunmak isteyen özel girişimcileri de cesaretlendirmiş ve 1991 yılında ilk özel radyo yayınları başlamıştır (Aziz, 2007: 226).

1990 yılının başında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD gezisinde yaptığı bir açıklamada,
yurtdışından Türkçe yayın yapılmasını engelleyen bir kural olmadığını, bir kanal kiralayanın
Türkiye’ye yayın yapabileceğini belirterek, tecimsel kuruluşların önünü açmıştır (Kejanlıoğlu,
2005: 164). O dönemde birçok yayın kuruluşu yurt dışından ülke içine yayın yaparak, geçici bir
çözümle, yasal engelleri aşmayı başarmıştır.

Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri, deniz ve hava ulaşımında sağlıklı haberleşmeyi
engellediği gerekçesiyle, yasadışı olarak tanımladığı özel radyo istasyonlarının kapatılması için 1992 yılının Eylül ayında suç duyurusunda bulundu (Çakır, 2005: 43). Hiçbir devlet
kuruluşundan izin almadan ve hiçbir hukuki statüye bağlı olmadan kurulan radyo ve televizyon
kuruluşlarının sayısı hızla artınca, devletteki kaygılar da arttı. Dönemin hükümeti hem yayıncı
kuruluşları hem de halkı karşısına alarak aldığı bir kararla ülkedeki bütün radyo ve televizyonları kapattı (Bay, 2007: 67).

Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatı ve yerine Başbakan Süleyman Demirel’in geçmesi
ile iktidar partisi DYP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa soyunan Tansu Çiller, “Gençliğin Sesi”
imajını kullanarak radyoları serbest bırakma sözü verdi. Seçim öncesinde “Radyomu İstiyorum,
oğlum da istiyor” deyince, başbakanlık görevini üstlenmesiyle birlikte özel radyolar 1993 yılının
Haziran ayında tekrar yayına başladı (Çakır, 2005: 44).

Tüm bu sancılı ve tartışmalı süreç sonucunda Anayasanın 133. Maddesi 08.07.1993
tarihinde değiştirilerek radyo yayıncılığından devlet tekeli kaldırılmış oldu. Radyo ve
Televizyonların Kuruluşları ve Yayınları Hakkındaki Kanun ise ancak 13.04.1994 tarihinde
çıkarılabildi. Bu kanunla birlikte ülkedeki özel yayıncılığın hem teknik, hem de içerik olarak
belirli bir plan, düzen ve ilkeler doğrultusunda yayın yapmalarını sağlama görevi Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu’na verildi (Bay, 2007: 68).
________________

ÖZÜ DOĞRU OLANIN SÖZÜ DE DOĞRU OLUR



 
Alt 03 Ekim 2020, 20:38   #2
She
✰ ÖzeL..
She - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Emeğinize sağlık paylaşım için teşekkürler.

________________

~ E & B ~
 
Alt 03 Ekim 2020, 20:59   #3
Sim
civciv~🐥
Sim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

güzel paylasim olmus emeginize saglik

________________

Hope. . . ✨
 
Alt 03 Ekim 2020, 21:26   #4
"Mizantrop"
Rima - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Emeğinize sağlık

________________

.
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 04:43.