IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


Mustafa Kemal ATATÜRK Ulu Önder M.Kemal Atatürk hakkında her şey.

4Beğeni(ler)
  • 1 Post By Serdar Yıldırım
  • 1 Post By Raina
  • 1 Post By Serdar Yıldırım
  • 1 Post By YGT


 
 
Seçenekler Stil
Alt 29 Haziran 2023, 00:26   #1
Post Ya Atatürk Olmasaydı? - Serdar Yıldırım

YA ATATÜRK OLMASAYDI?
Anadolu'da kilise çanları çalardı
Etnik azınlık Türkler, bundan rahatsız olurdu
Camiler kiliseye çevrilirdi
Ezan sesi duyulmazdı.
- * * *
Papazlar, hayata yön verirdi
Krallara taç giydirirdi
Beşe bölünen Anadolu'da
Beş krallık hüküm sürerdi.
- * * *
İngiliz, Fransız, İtalyan
Anzak ve Yunan Krallığı
Anzaklar kimdir derseniz
İngilizler tarafından
Çanakkale'ye getirilen
Avustralya yerlileri.
- * * *
Ey şimdiki zamanda yaşayan insan,
Sen hayatta olmazdın
Baban, annen var olmazdı
Onlar bu dünyaya gelmezdi
Seni dünyaya getirmek için,
Geleceği ezmezdi.
* * * *
Atatürk ilkeleri ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlat
Sana başka önder gerekmez
Tek önderin Atatürk olmalı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

-----------------------------------------------

ATATÜRK GİBİ OLMAK
Halktan yana olmak
Halkla birlikte olmak
Yanlış kararlar alıp
Halkın nefretini kazanmamak.
* * * *
Öz güven sahibi olmak
Halka güvenmek
Halkın istemediği bir durumun
Yaşanmasına asla izin vermemek.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Savaşta ve barışta
Halkın canını
Kendi canından üstün saymak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Bir tek vatandaşının canına
Kefil olmak
Vatandaşını koruyamıyorsan
Görevini bırakmak.
* * * *
Atatürk gibi olmak
Tarımda ve hayvancılıkta
Anadolu'nun ve Trakya'nın
Dünyada ön sıralarda olmasını sağlamak.
* * * *
Yönetimine geldiğin
Dünya durdukça var olacak
Türkiye Cumhuriyeti'nin
İleri gitmesini sağlamak.
* * * *
Atatürk, Atatürk demek
Atatürk ilke ve devrimleri
Işığında yolunu aydınlatmak
Başka her yolun karanlık
Olduğunun farkına varmak.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
 
Alt 29 Haziran 2023, 00:28   #2
Standart

MUSTAFA KEMAL GERÇEK, GERİSİ YALAN
İngiliz'in izniyle yunan
Batı Anadolu'yu etti talan
İmkansızı mümkün kılan
Mustafa Kemal gerçek, gerisi yalan.
* * * *
Yunan, Batı Anadolu' da çok can aldı
Evleri yağmaladı, köyleri yaktı
Efeler, yunan için, dağa çıktı
Yunanla savaştı, bu vatan bizim, dedi.
* * * *
Takviye kuvvetler cepheye geldi
Yunan, zafer naraları attı
Çarpışmalar şiddetli geçiyordu
Efeler, giderek azalıyordu.
* * * *
Kurtuluşun bir yolu olmalıydı
Anadolu yunana teslim edilemezdi
Halk, bir bütün olarak harekete geçmeliydi
Ancak halka bir önder gerekliydi
Bu önder Mustafa Kemal olabilir miydi?
* * * *
Doğuda az bir kuvvetle rusları durduran
Çanakkale'de ingiliz ve fransızları bozguna uğratan
Yurdun her karış toprağını kahramanca savunan
Mustafa Kemal olabilir miydi?
* * * *
Mustafa Kemal, Anadolu halkını harekete geçirdi
Onlardan seninleyiz mesajını aldı
Büyük Taarruz'da en öndeydi ve ileri atıldı
Pek çok can O'na göğsünü siper etti
O yaşamalıydı ve Anadolu düşmandan kurtulmalıydı
* * * *
Mustafa Kemal güveni boşa çıkarmadı
Yurduna saldıran düşmanları perişan etti
Kurtulanlar, ülkelerine zorlukla kaçtı
Geride kalanlar için, acı son vardı

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

-------------------------------------------------------------------

DEVRİM ATEŞİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
Dünya Halkları' nın kardeşliği için,
Çalışan devrimciler,
İnsanlığın geleceğine ışık tutan,
Kültür yolunu aydınlatan,
Baskıdan, zorbalıktan uzak,
İnsan yaşantısına karışılmaz,
Bilinci üstüne kurulan,
Atatürkçü fikir ve düşünce sistemi.
* * * *
Bir arkadaşımla akşamdan başlayan,
Sabaha kadar süren konuşmalarda,
İlk zamanlar beni sessizce dinleyen,
Ayakkabı tamircisi arkadaşımın,
Gecenin bir vakti aniden beliriveren
Çakmak çakmak bakışları:
Yediğime, içtiğime kimse karışamaz.
Bu konuda teklif bile sunulamaz,
Dediğini unutamadım.
* * * *
Kırtasiye dükkanımın yanına
Tamirci dükkanı açtığında,
Hayatın akışına kapılıp,
Savrulup gitme durumu vardı.
Zamanla gerçekleri öğrendi, bilinçlendi.
Araştırdı, anlattıklarımın doğruluğuna inandı.
Atatürk, en büyük devrimcidir, dedi.
Devrimciliğin önde gelen savunucusu oldu.
Sonraki konuşmalarda bir ben söyledim, bir o anlattı.
Anlattıklarıyla kültür yolunu aydınlattı.
* * * *
Aradan 5 yıl geçti.
Arkadaş, o dükkandan taşındı.
Ben anılardan rahatsız oldum.
Ayları gün diye hesap ettim.
Ben de dükkanımdan taşındım.
* * * *
Sonradan görüşmemiz devam etti.
Genelde ben arkadaşı yeni dükkanında rahatsız ettim.
Akşamdan sabaha konuşmamız devam etti.
Engelleri yıktık, kötüleri cezalandırdık.
* * * *
1994-95-96 yıllarında İstanbul'a gittim.
Yayınevleri beni pas geçti.
İngiliz, fransız olsan,
Hikayelerini kitap olarak basardık.
Türk'sün, yazdıklarını çöpe at dediler.
* * * *
3-Eylül-1997 yılında Ayla ile evlendim.
38 yaşındaydım, internet böylesine yaygın değildi.
1999 yılında oğlum Serkan dünyaya geldi.
Birkaç ay sonra tamirci evime geldi.
Araba almış, yanında 4 işçi çalıştırıyormuş.
Bankada param var, iki katlı villa aldım, dedi.
Nasıl böyle zengin oldun, dedim.
Hep senin anlattıkların,
Soruları cevapladım, olayı çözdüm, dedi.
* * * *
Ben soruların cevabını bulamadım.
Babam öğretmendi, zor geçiniyordu.
Ben şimdi zar-zor geçiniyorum.
Ben devrimciyim ve Atatürkçü kalmak istiyorum.
* * * *
Neden bunları yazıyorum?
Önemli olan, insanlığın geleceği.
Hiçbir canlı isteyerek dünyaya gelmez.
Milliyetini, dinini seçme şansı yoktur.
Bütün dinler, taraftarına cennet vaat eder.
Her din kendi dininin en üstün olduğunu öne sürer.
* * * *
Şu son 3 yıldır sadece Atatürk Şiirleri yazıyorum.
Kıyısından, köşesinden olaya girmek zorundayım.
Bazı konularda yapılan hataları onarmak zorundayım.
İnsanlığın geleceği üstüne yapılan kurgunun ayarını yapmak zorundayım.
Bu fikirleri yüzlerce, binlerce insana ulaştırmak zorundayım.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

 
Alt 29 Haziran 2023, 00:28   #3
portrait of beauty
Raina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Mavi gözlü dev adam

________________

Kaliteli insan işiyle , boş insan kişiyle uğraşır !!!
 
Alt 29 Haziran 2023, 00:37   #4
Standart

Alıntı:
Raina Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Mavi gözlü dev adam

Mesajınıza teşekkürler. Atatürk inanılmazı gerçekleştirmiş bir komutan ve devlet adamı. Atatürk çok büyük ve görkemli. Dünya Atatürk'e hayran. Bunca yokluğun arasında nasıl başardı? İnsanlar, bin yıl sonra bile bu sorunun cevabını bulamayacaktır.


GÜMÜLCİNE GÖÇMENİ 60 YAŞLARINDA AHMET BEY ANLATTI
" Benim dedem Halil Çavuş Osmanlının son zamanlarında 21 yıl askerlik yapmış. Cephelerde savaşmış. İngiliz, Suriye'de arapları kandırırmış. Getirdiğin her Osmanlı askeri için, sana bir reşat altını dermiş. Arap askeri, Osmanlı askerini bağlayıp getirirmiş. İngiliz, araba altını verirmiş. İngiliz geri almasın diye, arap altını yutarmış. Sonra ingiliz Osmanlı askerini yüzükoyun boğazı raylara gelecek şekilde yatırırmış. Tren askerin üstünden geçermiş. İngiliz sonra kılıçla arabın karnını yarar, altını alırmış.
Osmanlı askeri ile arap askeri cephede ingilize karşı savaşırken, arap, arkadaşı Osmanlı askerini siperde arkadan vururmuş. Mustafa Kemal Atatürk, bu durumu bildiği için, tayin olduktan sonra orduyu şimdiki sınırlara çekmiş.
Halil Çavuş, Cumhuriyet ilan olduğunda en çok sevinenlerden biriymiş. Şu araplardan kurtulduk, dermiş. Daha uzun yıllar yaşamış. Öldüğünde oğlu 75 yaşındaymış. Ahmet Bey şimdiki gençler bunları bilmiyor. Bilseler yanlış akımlara kapılmazlar, dedi.
" Bu anlattıklarınızı gençlere ve genç kalmasını bilenlere duyurmama izin var mı? " diye sordum. Ahmet Bey dikkatli bir şekilde gözlerime baktı. Başını salladı. İzin senin, dedi.
" Söylediklerimi hatırlayabilecek misin? İstersen bir kağıt kalem al, yaz, "
" Merak etmeyin, virgülüne kadar beynime yazdım. Eve gidince defterime de yazarım. Dünya durdukça insanlar bunları unutmaz ve yanlıştan uzak kalırlar. "

Yazan: Serdar Yıldırım

 
Alt 29 Haziran 2023, 00:41   #5
Standart

DEDEM ADEM YILDIRIM'IN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI
Yıl 1921. Anadolu düşman kuvvetleri tarafından kuşatılınca, Mustafa Kemal, Türk Ordusu'nu, Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekmiş. Burada 1.5 yıl genel bir taarruz için, hazırlık yapmış. Bu hazırlıklar sırasında şehirlerden, kasabalardan, köylerden, Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak gelen binlerce genç varmış. Bunlardan biri de, Bursa Yenişehir Gökçesu Köyü'nden dedem Adem Yıldırım'mış. O zamanlar henüz 19 yaşında olan dedem 1.90' a yaklaşan boyu ve sırım gibi vücuduyla gözünü budaktan sakınmaz, korkusuz, mert, yiğit bir köy delikanlısıymış. Ordugahta geçen ilk günler, yürüyüş talimleri, silah tutuş, kullanış ve atış çalışmaları derken, günlerden bir gün Mustafa Kemal yanında kurmay subayları olduğu halde yenice oluşturmaya çalıştığı Türk Ordusu'nu denetime çıkmış.
Dilerseniz bundan sonrasını dedem anlatsın: O gün öğle vakitleriydi. Geniş ovada pek çok alay, tabur, bölük, Mustafa Kemal Paşa tarafından teftiş ediliyordu. Paşa, eseri olan Türk Askeri'ne sağ elini hiç indirmeden selam vererek geliyordu. Arada bir, Merhaba asker, diyor, biz de sağ ol diyorduk. Ben uzun boylu olduğum için, bölüğün başındaydım. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri geldi tam önümde durdu. Merhaba asker, dedi. Biz, sağ ol, dedik. Yüzünü bize döndü. Rahat, dedi. Biz de, tüfeklerimizi indirdik. Rahat pozisyonuna geçtik. Bir metre kadar önümdeydi. Bir an göz göze geldik. O deniz mavisi gözleri, inanılmaz etkileyici bakıyordu. Sanki her an insanın üstüne atılacakmış gibiydi. Gözlerim karardı, başım döndü. Rahat pozisyonunda olmam beni kurtardı. Kabzası yere dayalı tüfeği sıkı sıkı tuttum, dayandım ve yere düşmedim. Aradan bunca yıl geçmesine karşılık o çelik bakışları hiç unutmadım.

Yazan: Serdar Yıldırım

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

DEDEM ADEM YILDIRIM'IN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI
O yıllarda Yunan Ordusu Anadolu içlerine doğru ilerliyordu. Bursa Yenişehir Gökçesu Köyü'nden dedem Adem Yıldırım, Yunanlının geldiğini duyunca köydeki genç, çocuk, kadın, ihtiyar kim varsa toplayıp köyün ilerisindeki dağa götürmüştü. Orada köylüleri emin bir yere gizledikten sonra, elinde mavzeriyle geri dönerek, ağaçların arasına saklanıp, köyü seyre dalmıştı. Acaba Yunan askerleri köyde ne yapacaktı?
Adem Yıldırım az sonra kendi evinden feryatlar duymaya başlamıştı. Evde neler oluyordu?
Yunan askerleri, köyün zenginini yakalamışlar ve konuşturmak için, işkence ediyorlardı: Söyle Türko, altınlar nerede?
Yunan askerleri, acımadan elleri, ayakları bağlı adamı evdeki ocağın içinde yanan odun ateşine doğru sürüyordu: Konuş Türko, altınları nereye sakladın?
Zavallı adamın ayak parmakları ve bilekleri yanmıştı. Yunan askerleri, onu daha da ateşin içine itiyordu.
Bu arada Adem Yıldırım sesinden tanıdığı köyün zengininin yürek parçalayan feryatlarına dayanamamış ve evin yanındaki tarabalığa tüfeğiyle iki el ateş etmiş. Tüfekle ateş edildiğini duyan Yunan askerleri, Türk askerleri geliyor zannedip, kaçıp gitmişler. Bunun üzerine Adem Yıldırım eve gelmiş ve yarı beline kadar ateşte yanmış ve ölmüş olan adamı ateşin içinden çıkarmış. Daha sonra olayı öğrenen ve çok üzülen zengin adamın karısı evlerinin ahırına, toprak altına gizledikleri bir teneke altını, Ankara'daki Mustafa Kemal Paşa'ya ulaştırılmak üzere, Türk subaylarına teslim etmiş.
Ben çocukken, her yıl yaz tatilinde bir haftalığına köye giderdik. Dedem her gidişte gerçekten yaşadığı bu olayları bana anlatır ve Serdar, yaz bunları, derdi. Ben de, merak etme, dede, mutlaka yazarım, derdim. İşte, bu hikayeler, dedemin bana anlattığı hikayelerdir. Dedemi son olarak on üç yaşındayken görmüştüm. Otuz yedi yıl sonra bu anıları yazmak nasip oldu. Umarım okuyanlar, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Cumhuriyeti çok severler. Atatürk'ün devrimlerine sahip çıkarlar ve savaşın ne kadar acımasız olduğunu anlarlar. Kurtuluş Savaşı kolay kazanılmadı. Sevgiyle kalın.

Yazan: Serdar Yıldırım

 
Alt 29 Haziran 2023, 01:09   #6
YGT
YGT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Atatürk'ten önce bi ton komutan vardı çanakkale de Atatürk Albaydı ondan önce tug general tüm general kor general orgeneral general çoktu Osmanlı da Atatürk'te Osmanlı nın son albaylarındann generallerinden di Osmanlı'da bizim devletimiz fark yok.

 
Alt 30 Haziran 2023, 01:02   #7
Standart

Alıntı:
EsrarLı Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Atatürk'ten önce bi ton komutan vardı çanakkale de Atatürk Albaydı ondan önce tug general tüm general kor general orgeneral general çoktu Osmanlı da Atatürk'te Osmanlı nın son albaylarındann generallerinden di Osmanlı'da bizim devletimiz fark yok.
Mesajınıza teşekkürler. Çanakkale Savaşı'na katılan generallerin çoğunun adı bilinmez. Genelde Esat Paşa derler, bir de General Liman Von Sanders Paşa'nın adı geçer. Son bölümde Esat Paşa var, gerisi albay ve yarbay. Başka paşalar, generaller var ama düşmanla göğüs göğüse çarpışan ve devamlı zafer kazanan Albay Mustafa Kemal. Sonunda Alman generaller bile bütün cephelerin komutanlığını Mustafa Kemal'e bırakıp gittiler.


İngiliz gazetesi o günü şöyle aktardı:
“Bizim için harekâtın en kötü rastlantısı, bu deha sahibi küçük rütbeli Türk komutanın (Yarbay Mustafa Kemal) tam o anda o noktada bulunmasıydı.


-------------------------------------------------------------------

Çanakkale Savaşı’na fiilen 7 Türk General ile 5 Alman General katıldı. Türk Generaller Esat Paşa, Mehmet Vehip Paşa, İsmail Cevat Paşa, Ali Mustafa Fevzi Paşa, Çolak Faik Paşa, Mehmet Ali Paşa, Mustafa Hilmi Paşa; Alman generaller ise Liman Von Sanders Paşa, Von Der Goltz Paşa, Weber Paşa, Metren Paşa ve Trommer Paşa idi. Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa komutasında, Türk askeri, İtilaf donanmasını Çanakkale Boğazı’nda yenilgiye uğrattı. Kara savaşlarında ise, İtilaf Devletleri, Ian Hamilton komutasında hedeflerine ulaşmak istedi. Çanakkale cephesinde, Osmanlı Devleti Liman Von Sanders başkanlığında, 5. Ordu`ya bağlı olarak, düşmanla mücadele etti. 5. Orduya bağlı Gelibolu yarımadasında, 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa Kuzey Grubu komutanı olarak, Anafartalar, Conkbayırı bölgesinde görev yaptı. Güney grubu komutanı olarak, Seddülbahir bölgesinde önce Weber Paşa bulundu. Daha sonra yerine Vehip Paşa geçti. Vehip Paşa komutasında, 5. Kolordu Komutanı Fevzi Paşa ve 14. Kolordu Komutanı Trommer Paşa görev aldı. Fevzi Paşa, Anafartalar Grup Komutanı olarak da görev aldı. Ayrıca Güney grubunda Weber Paşa’ya bağlı olarak Seddülbahir cephesinde 1. Kolordu Komutanı Mehmet Ali Paşa ile 2. Kolordu Komutanı Faik Paşa mücadele etti. Anadolu yakasında Saroz bölgesinde Von Der Goltz 1. Ordu Komutanı ve ona bağlı 6. Kolordu Komutanı Hilmi Paşa görev aldı. Fakat doğrudan muharebeye katılmadı.
Çanakkale Savaşları sonunda, generallerin yeteneği ve Türk askerinin savaş azmi, cesareti karşısında 9 Ocak 1916 yılında düşman çekilmek zorunda kaldı. Anahtar Kelimeler: Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşları, Gelibolu Savaşı, Komutanlar, Türk Generaller, Esat Paşa, Vehip Paşa, Cevat Paşa, Fevzi Paşa, Mustafa Hilmi Paşa, Çolak Faik Paşa, Mehmet Ali Paşa, Alman Generaller, Liman Von Sanders Paşa, Von Der Goltz Paşa, Mert Paşa, Trommer Paşa, Weber Paşa”


---------------------------------------------------------------------------


25 Nisan 1914, Conkbayırı Muharebeleri
25 Nisan 1914 günü, sabah 05:30 civarında Arıburnu sahillerine ayak basan düşman çıkarma birliklerini ilk olarak o bölgeyi savunmakla görevli 27. Alay karşıladı. Onun yardımına, sabah 9:45–10:00 civarında 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in komutasındaki 57. Alay yetişti. Aslında “Yedek Tümen Komutanı” olan Atatürk’ün böyle bir yetkisi yoktu. Üstlerinin emirlerine karşı gelerek, kendi insiyatifiyle oraya gitmişti. Bir asker olarak emirlere karşı gelmek ve kendi bildiğini okumak ne tehlikeli bir şeydir, bunu ancak hakkıyla askerlik yapmış olanlar bilir. Burada işi kendime çekme niyetinde değilim fakat Şırnak’ta askerlik yapan birisi olarak emir-komuta zincirinin ehemmiyetinden gayet iyi haberdarım.

Mustafa Kemal’in emirlere karşı gelerek o bölgeye hareket ettiğini söyledim. Çünkü çıkarmanın oradan yapılacağını düşünen tek kişi oydu. Bu ihtimalden defalarca bahsetmişti, destek istemişti fakat ciddiye alınmamıştı. Hatta ve hatta o gün raporlar gelmeye başladığında, üstlerine düşmanın çıkarma yaptığını bildirdiğinde bile “Bir tabur asker gönderilmesi yeterli olacaktır.” Emrini almıştı. Normalde aklı başında bir subay bu durumda oturur emirleri beklerdi, nitekim yaşanacak felaketlerin sorumluluğu üstlerine aitti. Eğer Mustafa Kemal bu emirleri dinlese ve çadırında oturup bekleseydi, düşman muharebenin ilk saatlerinde, bölgenin en hakim tepeleri olan Conkbayırı ve Kocaçimen’i ele geçirecek ve boğaz yolunu açmış olacaktı. [20]

Conkbayırı Muharebeleri, Çanakkale’nin kilit noktasıydı. Daha ayrıntılı anlatmak gerekirse; o gün 4000 kişilik Anzak birliği, yalnızca 40 kişiden oluşan küçük bir Türk takımıyla karşı karşıya gelmişti. Türkler cephaneleri bittikten sonra kaçmaya başladılar ve bölgeye gelmekte olan Mustafa Kemal’e rastladılar; işte orada o meşhur olay yaşandı:

Mustafa Kemal, “ Ne oldu? Neden kaçıyorsunuz!” diye sordu.

“Kumandanım, düşman geliyor…” dediler.

Mustafa Kemal, “Düşmandan kaçılmaz!” diye bağırdı.

Askerler, “Cephanemiz yok, düşman kalabalık…” dediler.

“Cephaneniz yoksa süngünüz de mi yok? Süngü tak, yere yat! Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçen zaman zarfında yerimize yeni kumandanlar ve askerler gelecektir.”

Mustafa Kemal, hemen yaverini geri gönderdi ve son hızla desteği getirmesi emrini verdi. Ve o kaçan askerler düşmana karşı yere yattılar… Düşman, bu durumu görünce Türklerin taaruza geçeceğini, destek geldiğini zannedip yere yattı. Bu durum, Mustafa Kemal’in henüz ortalıkta olmayan destek birlikleri gelene kadar Türklere zaman kazandırmıştı. O askerler yere yattılar fakat bir daha kalkamadılar…

O gün Mustafa Kemal, tamamen içgüdülerine güvenmişti ve bütün birliğini alıp bölgesini terk etmiş, Conkbayırı’na doğru yola koyulmuştu. Yaveriyle beraber en önden ilerliyordu. Bu küçük birliği görür görmez yaverine destek birliğini getirmesini emretmişti. Eğer Mustafa Kemal, emirlere itaat edip de karargahında beklemiş olsaydı Çanakkale daha ilk günden gitmiş olacaktı. İşin kötüsü bunun olabileceğiyle alakalı zaten bütün üstlerine haber vermiş, uyarmıştı fakat kimse onu ciddiye almamıştı.

H.C. Armstrong, Türkiye’de sansürletilen Bozkurt kitabında bu günü şöyle aktarmıştır:

“O gün çarpışmalar bazen coşup taşarak, bazen azalarak bütün gün boyunca sürdü. Avusturalyalılar, dağ yolun üçte ikisini kat etmişlerdi. Türkler hızla tükenmeye yüz tutmuşlardı. Birlikler maalesef güçlü değildi. Mustafa Kemal, emrine verilen Arap birliklerini düzenlemek için çok uğraşmıştı fakat, 57’nci Alay’ın büyük bir bölümü imha edilmişti. İki Arap alayı da kargaşa halinde ve bozulma eğilimindeydi, ancak, Avusturalyalılar da bitap düşmüştü. Her iki taraf için de ekstradan gelecek 500 asker, savaşı kazandırabilirdi. Karanlık çöktüğünde tepe hala Türkler’in elindeydi. Düşman, tepeye çıkamamış, yamaçlara saklanmıştı. Mustafa Kemal beklemedi, karargahını doruğun birkaç metre gerisine, kayaların arkasına kurdurarak bütün gece ve ertesi gün, düşmanın tepeye çıkmasını engelleyebilmek için hücum üzerine hücum düzenledi. Yine de güç dengesizliğinden dolayı düşmanı denize süremiyor, sadece ilerlemelerini engelleyebiliyordu.

Conkbayırı kilit mevkiiydi. Boğazlar düştüğü taktirde İstanbul da düşecek, Türkiye’nin Almanya ile bağlantısı kesilecek ve teslim olmaya zorlanacaktı. Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan büyük ihtimalle İngilizler’e katılacaktı ve bu etki dünya çapında olacaktı. Bu durumda Rusya yolu da açılacaktı.

Sırf bu ihtimaller bile ordunun tedirginleşmesine yetiyordu ve bunu engellemesi gereken kişi, tam da o mevziide bulunan Mustafa Kemal’di.” [21]

İngiliz gazetesi o günü şöyle aktardı:

“Bizim için harekâtın en kötü rastlantısı, bu deha sahibi küçük rütbeli Türk komutanın (Yarbay Mustafa Kemal) tam o anda o noktada bulunmasıydı. Aksi olsaydı, Anzak Kolordusu pekâlâ o gün Conkbayırı’nı ele geçirebilirdi ve savaşın kaderi o anda belli olurdu.”

Mustafa Kemal, o muharebelerden sonra şu emri yayınladı:

“Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesinlikle bilmelidir ki, bize verilen namus görevini tam olarak yerine getirmek için bir adım dahi geri gitmek yoktur. Rahatlıkla uyuma yolunu aramanın, bu rahatlıktan yalnız bizim değil bütün milletimizin ebedi olarak yoksun kalmasına sebep olacağını, hepinize önemle hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın fikir birliğinde olduğuna ve düşmanı denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphem yoktur.” [22]

Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı’nda iki kere emirlere karşı gelmiş ve kendi bildiğini yapmış, ikisinde de haklı çıkmıştır. Bu iki karşı geliş, savaşı kazandıran iki kilit unsurdur.


----------------------------------------------------------------------------


5. Ordu, üç tümenli 3. ve iki tümenli 15. kolordulardan oluşmaktadır. Ayrıca ordu karargâhına bağlı 19. Fırka, 1. Süvari Tugayı, bir piyade alayı ve dört Jandarma taburu bulunmaktadır. Toplam savaşçı sayısı 84 bindir.[95] Bu kolorduların bünyesindeki tümenler ve komutanları şöyledir:

3. Kolordu: Komutanı Esat Paşa.
5. Fırka: Saros bölgesi. Komutanı Yarbay Hasan Basri Bey.
7. Fırka: Bolayır bölgesi. Komutanı Albay Halil Bey.
9. Fırka: Gelibolu Yarımadası’nın güney bölümü. Seddülbahir ve Arıburnu Cepheleri. Komutanı Albay Halil Sami Bey.
15. Kolordu: Komutanı General Weber.
3. Fırka: Kumkale bölgesi. Komutanı Albay Nicolai.
11. Fırka: Beşige bölgesi. Komutanı Albay Refet Bey.
19. Fırka: Eceabat bölgesi. Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey. Bu birliğe ilk komutan olduğunda görev yeri cepheden uzaktır. 25.2.1915 günü birlik cepheye gönderilir. Bunun nedeni, 19 Şubat ve 25 Şubat günleri art arda yapılan iki deniz saldırısıyla 19 Mart 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. işin çok ciddiye bindiğinin fark edilmesi olmalıdır.
Gelibolu Yarımadası’ndaki Osmanlı savunma kuvvetlerinin, Çanakkale Savaşları süresince, kara ve deniz olmak üzere iki ana ikmal hattı vardır. Kara ikmal hattı, İstanbul’dan bölgeye en yakın olan Uzunköprü’ye kadar yaklaşık 250 km’lik bir demiryolu hattı ve devamında 165 km’lik bir stabilize yoldur. Osmanlı tarafına yeterli motorlu nakliye aracı olmadığından, personel bu yolu yaya olarak geçmek durumundadır. Her türlü ikmal malzemesi de öküz ya da at arabalarıyla taşınacaktır. Ayrıca bu yolun bir bölümü gündüz saatlerinde Saros Körfezi’ndeki Birleşik Donanma’nın ateşi altına alınabilmektedir. Bu nedenle yolun bu bölümü ancak günün karanlık saatlerinde geçilebilmektedir. Deniz ikmal hattı ise Marmara Denizi’nden geçen 150 deniz millik bir hattır. Kara ikmal hattına oranla çok daha kısa sürede geçilebilen bu ikmal hattı, Birleşik Donanma’nın suüstü gemileri yönünden tehdit altında değildir. Ancak denizaltı faaliyetlerinin tehdidine açıktır. Nitekim 25 Nisan 1915 tarihinden itibaren Marmara’da en az bir denizaltı faaliyet halinde bulunmuştur.[96] Mayıs 1915 ortalarından itibaren ise deniz ikmal yolu, artan denizaltı faaliyetleri yüzünden bütünüyle kullanım dışı kalmış, ikmal ve takviye kara ulaşım hattına bağımlı olmuştur.[97]

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:45.