![]() |
| | #1 |
| Emektar arabasının direksiyonuna iki eliyle sımsıkı yapışmış, çenesini de direksiyona yaslamış öylece ileriye bakıyordu. Yol tarifini delikanlıdan almış, hızlıca arabaya atlamış ve köyün girişine kadar gelmişti. Ani bir kararla arabayı zınk diye durdurup bu poziyona geçmişti. Devam etmekle geri dönmek arasında sıkışıp kalmıştı. Vereceği karar sanki onun içim ölüm kalım meselesi gibiymiş gibi hissediyordu. Sanki bir uçurumun kenarındaymış da bir adım atarsa aşağıya düşecek o adımı atmazsa geride bırakmaya çalıştığı her şey ile yeniden yüzleşecekmiş gibi...Yaşadıklarını yeniden yaşamak zorunda kalacakmış duygusu... Derin bir nefes alıp, kontağı yeniden çalıştırdı. Köyün meydanına doğru sürdü arabayı.. Sağında solunda tek tük insanlar görebiliyordu, araç yanlarından geçerken başlarını çevirip merakla bakıyor, hemen sonrasında kaldıkları yerden işlerine devam ediyorlardı. Delikanlıdan aldığı tarifle köyün iç sokaklarına doğru ilerledi ve çok geçmeden duvarları yıkık, bahçe içinde tek katlı o evi gördü. Aracını duvarın önüne park edip, indi. Arabanın sesinden olsa gerek ,tek katlı evin kapısı gıcırdayarak açıldı ve orta yaşlı bir kadın çıkarak meraklı bakışlarını , bahçenin yıkık dökük tahta kapısının önünde bekleyen kadına çevirdi. Yavaş adımlarla ona doğru ilerledi. -Buyur, kime baktın? -Merhaba, ben oğlunuzun çalıştığı motelden geliyorum. Daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermeden kadın uzanıp tahta kapıyı kenara çekti; -Buyur geç, oğlan göndermişse seni vardır bir bildiği, kapıda dikilme öyle, içerde konuşalım. Önünde açılan kırık dökük bir bahçe kapısı değil de kendisini bekleyenin bilinmezlikleriyle dolu , gizemli, yepyeni bir başka dünyanın kapısı gibi hissederek geçti o kapıyı.. Evin içi oldukça sade idi. Dışardan küçük görünmesine rağmen içerisinin geniş ve ferahlık hissi veren havası sardı tüm benliğini ve tüm vudunun gevşediğini hissetti. Kapı direk kocaman salon denebilecek bir alana açılmıştı. Bakışlarını odanın içinde gezdirmeye başladı. Sağ tarafta hem yatağa benzeyen ama başlığı ya da üzerinde yorganı olmayan ama duvara dayanmış yastıkları bulunan bir divan bulunmaktaydı. Karşı duvarda ise boydan boya uzanan üzerinde minderler, ön tarafı perde gibi bir örtü ile kapatılmış bir sedir.. Sol tarafta ise tahta bir tezgah ve üzerinde kap kaçak, ocak, tencereler olan ve mutfak olarak kullanıldığı anlaşılan bir bölüm..Tezgahın üzerinde duvara asılmış raflı bir dolap.. Dolapın raflarında dizilmiş tabaklara takıldı gözü.. O kadar düzenli ve belli bir estetikle dizilmişti ki tabaklar, boyutlarına , desenlerine göre gruplandırılmış gibiydi ve kendi içinde bir dinamiğe sahip gibiydi.. Terek denilen bu dolabın el işi dantelleriyle kaplanmış olması odanın tek süsü idi belki de.. Kadın eliyle divanı göstererek; -Geç şöyle otur.. Çekinme buyur buyur... Kadının sözlerinden cesaret alarak geçip oturdu divana.. Oturduğu an minderin içine gömülmüş gibi oldu, küçük bir çocuğun sandalyede otururken ayakları yere değmez ve sallandırır ya tıpkı o şekilde ayakları havada sallandı. Kadın gülümsedi nasıl oturacağını bilmeyip elleriyle minderin yumuşaklığını tartan misafirine.. -Çek ayaklarını yukarıya, arkana yaslan öyle otur, durma kenarda öyle emanet gibi.. Ben sana yiyecek bir şeyler hazırlarken sen de biraz dinlen.. Cevap beklemeden odanın sol tarafına tahta tezgahın başına geçerek çaydanlığı ocağa oturtup bir şeyler hazırlamaya başladı. Bir çocuğun söz dinlemesi gibi , hiç itiraz etmeden kadının söylediklerini yapıp çıktı divanın üzerine ve sırtını yastıklara verip bağdaş kurdu. Burnuna gelen derin sabun kokusu.. onu geçmişine çok eskilere.. ta çocukluğuna götürdü.. 👍 6
________________ ![]() | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |