IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
Sohbet chat


Felsefe Felsefe hakkındaki tüm konulara bu başlık altından ulaşabilirsiniz.

💬 Bu Alana Reklam Ver ! 🎉 Hemen Katıl!
3Beğeni(ler)
  • 1 Gönderen HaRuN
  • 1 Gönderen LeoPardeSs
  • 1 Gönderen Raina


 
Seçenekler Stil
Alt 25 Eylül 2024, 10:59   #1
Standart SENİN SINIRLARIN MI BENİM SINIRLARIM MI?

“Neden sınırlara ihtiyaç duyarız?” sorusu üzerinden
sınır kavramının tanımını yapmaya çalışalım. Bir şeyin ihtiyaç olması, sonucu ne
olursa olsun yapılmasını makul karşılamamız için yeterli midir?
Elbette değildir. Çok önemli bir konu var diyerek kütüphanede
sesli konuşulmuyorsa veya “Biraz uykuya ihtiyacım var.”
diyen doktor ameliyatı yarıda bırakmıyorsa, ihtiyaçların ne kadar haklı da olsa
diğer nedenlerden dolayı ertelenebildiği veya gerekli koşullara uyarlanabildiği
görülür. İhtiyacın makul olup olmaması değil, konunun
senin ihtiyacının benimle olan ilişkine etkisidir. Tam bu noktada sağlıklı sınırlara ihtiyaç duyarız.
O hâlde sağlıklı sınırı, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımızı yerine getirirken hem kendimizin hem
de diğer insanların (ilişki içinde olduğumuz veya olmadığımız)
sorumluluk almasına yardımcı olan ve karşılıklı olarak haksız eylemlerde bulunmamızın
önüne geçen bir kavram olarak ifade edebiliriz.
Yetişkin olarak “evet” veya “hayır” demek istediklerimizi
belirlemek, nelerden sorumlu olduğumuzu veya olmadığımızı
netleştirmek zaman zaman bizim için bile zor olurken
çocukların bu konuda ihtiyaç duyduğu rehberliği göz ardı
etmememiz gerektiğini düşünüyorum. Çocukların saygılı ve kendine güvenen yetişkinler
olarak büyümesi için sınırların olması elzemdir. Dünya, fazlaca uyaran ve aynı anda farklı
mesaj içeren olaylarla doludur ve çocuğun hepsini en uygun
biçimde düzenleyecek bilişsel olgunluğa ulaşması için daha çok
zamana, deneyime ihtiyacı vardır.
Bütün durumlarla ilgili tecrübe edinebilmesi için her zaman
deneyim imkânı sunulamayabilir, sunulmamalıdır da. Sıcak olduğunu ve dokunmaması
gerektiğini çocuğun isteğine bırakmamak gibi. Bunun yerine “Dokunma, cıss!” deriz
ve ne kadar merak ederse etsin buna izin vermeyiz. Bunların yanında merak duygularını
ve keşfetmeye dair bitip tükenmeyen isteklerini de göz ardı edemeyiz. Koyduğumuz
sınırları aşmaya çalışmaları veya istedikleri gibi davranma eğilimleri içinde olmaları
da çok normaldir. Bu durum gelişim aşamalarından biri olarak görülmektedir. Çocuğun
nasıl bir yetişkin olacağını belirlemede, ilk olarak bakım verenleri, sonrasında çevresiyle
kuracağı ilişkide deneyimlerinin çoğalması ve yaşananları içselleştirmesi önemli yaşantılar
arasında yerini alacaktır. Önemli olan bu deneyimlerin hangi
koşullar altında yaşandığı ve bu yaşantı sonucunda çocukta hangi şemaların oluşacağıdır. Şema, çocukluk ve ergenlik dönemi boyunca gelişen; anılar, duygular,
bilişler ve bedensel duyumlardan oluşan; kişinin kendisiyle,
başkalarıyla ve dünyayla olan ilişkisini anlamlandırdığı yapılar
olarak ifade edilir. Bu bakış açısıyla çocukların özerklik
ihtiyaçları olduğu kadar makul düzeyde sınır ve denetime ihtiyaçları olduğu, bu ihtiyaçların
fazla veya hiç karşılanmamış olmasının aynı olası sonuçlara yol açabileceği üzerinde
durulmaktadır. Oyun ve aile terapisi yaklaşımlarından olan “theraplay”, sınır kavramını
yapı başlığı altında ele alır. Yapı boyutunda hedeflenenler arasında çocuğun temel
ihtiyaçlarına yönelik düzen oluşturmak, çocuğun kendini güvende hissetmesi için ona
rehberlik etmek ve belirli sınırlar oluşturmak yer almaktadır.
Theraplay yaklaşımı, tüm bu deneyimleri görüşmeler sırasında terapist rehberliğinde,
çocuk ve bakım verenlerin deneyimlemesine odaklanır. Ebeveynin ve/veya bakım
verenlerin bu konuya dair daha fazla farkındalığının oluşması
önemlidir çünkü çocuğun hayatının öngörülebilir olduğunu
ve güvende olduğunu hissetmesi için yetişkin rehberliği şarttır.
Rutinlerin oluşturulmasından yetişkin sorumludur ve doğru planlamalar ile bu rutinler,
çocuğun aynı zamanda keşif duygusuna da alan açan
niteliktedir. Rutinler ve sınırlar oluşturulurken her aile bunları
kendi sistemi ve kültürel etkenleri göz önüne alarak oluşturmalıdır. Başka bir aileye
göre doğru olan size uygun olmayabilir. Burada önemli
olan, kurallar oluşturulurken bu kuralların neye hizmet
edeceğinin belirlenmesidir.
Yetişkin olarak sadece kendi isteğimiz ve konforumuz için
mi bu kuralı koyuyoruz yoksa bu kuralın çocuğun bilişsel ve duygusal gelişimi için bir
anlamı var mı? Zorlandığımız, kendi duygumuzla baş
edemediğimiz veya kendimizi sakinleştiremediğimiz
durumlarda çocuğun bunu daha da zorlaştırmaması için
onu kısıtlamaya çalıştığımız kuralların henüz kendini
kontrol etmeyi öğrenememiş çocuklar için öğretici olduğunu
düşünmüyorum. Buna karşın çocuğun ihtiyaçları
doğrultusunda belirlenen kurallar ve sınırlar çocuğa şu
mesajı verir: “Henüz ihtiyaçlarını düzenleme konusunda yeteri kadar deneyimin ve bilgin yok.
Ben tüm bunları düzenlemek ve karşılamak için buradayım ve tüm bunları karşılayabilecek
durumdayım. Güvendesin.”
Çocukların yaşamı daha güvenilir sınırlar içinde keşfetmeleri için
kurallar gereklidir. Otoriter bir anlayışla uygulanmaya çalışılan,
çocuğun yaşına ve gelişim aşamalarına uygun olmayacak
şekilde oluşturulan kurallar, güven hissinden ziyade korku
ve endişe ağırlıklı bir ortam sunmaktadır. Kuralları belirlemek
çocuğa hükmetmek anlamına gelmemekle birlikte, çocuğa
pozitif bir yaklaşımla rehberlik etmektir.
Kurallar ve sınırlar yaşamın her evresinde karşımıza çıkar.
Oyunlar, çocukların kurallara uyarak da eğlenebileceklerinin
büyük bir işaretidir aslında. Ev içerisinde çocuktan beklenen
görevler ve yapılmasına izin verilmeyen durumlar, çocuğun
anlayabileceği bir şekilde gayet açık, net ve destekleyici nitelikte
söylenmelidir.
Koyulan kuralların nedenleri ve neye hizmet ettikleri çocuklarla konuşulmalı ve onlara kendi
fikirlerini dile getirme ortamı sunulmalıdır. Kurallar mevcut durumu netleştirmek ve daha
konforlu bir alan oluşturmak için vardır; daha fazla kafa karışıklığına yol açmamalıdır.
Bunun için çocuğun yaşı ve gelişim dönemi her zaman göz
önünde tutulmalıdır. Belirlenen kurallara uyulmadığında veya
sorumlu olduğu görevleri yerine getirmediğinde neyi seçtiğine ve
sonucunda neyle karşılaşacağına dair netlik olması önemlidir.
Çocuk, derslerini yapmadığında arkadaşlarıyla oyun oynamaya
gidemeyeceğini veya günlük ekran süresini aştığında ekran süresi ile ilgili kısıtlama olacağını
önceden bilmelidir. İstekleri olmadığında yoğun bir duygu göstermesi de oldukça doğaldır.
Bu durumda yetişkin olarak çocuğun baş etmekte zorlandığı
duygusunu yatıştırmalı ve neden böyle bir sonucun ortaya çıktığını konuşmalıdır.
Çocuklar kurallara uyduğunda ve görevlerini yerinde getirdiğinde
makul derecede övülmeli ve zor gelen durumlarda da cesaretlendirilmelidir.
Tüm bunlara ek olarak çocukların özellikle kendilerine
bakım verenleri modelleyerek öğrendiklerini unutmamamız
önemlidir. Çocukların nasıl davranması gerektiğine dair
beklentilerimizi oluştururken kendimiz için belirlediğimiz sınırları, kim olduğumuzu,
nelere değer verdiğimizi ve bu değerlere göre hangi eylemlerde
bulunduğumuzu gözden geçirmek zorundayız. Çocuklar,
çevrelerinde gördüklerine
göre hareket ederler ve bir nevi etrafında olup bitenleri yansıtan ayna gibidirler.



Tuba ÖZ
Psikolog
diyanet ailem dergisi
TEMMUZ 2024
👍 1
 
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:47.