IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


 
 
Seçenekler Stil
Alt 01 Temmuz 2020, 23:40   #1
She
✰ ÖzeL..
She - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Latin Harfleri Nezaman Yürürlüğe Girdi

Harf Devrimi", İttihat ve Terakki'yle birlikte başlayan "ulus-devlet yaratma projesi"nin cumhuriyet döneminde uygulamaya konulan son ayaklarından biridir. Türkiye halklarının geçmişiyle olan bağlarının kopartılıp atılması, toplum mühendisliğinin daha kolay uygulanabilmesi ve halkın fikir üretme yeteneğini sekteye uğratılması için yapılan bir uygulamadır. Çok sayıda insanı bir gece içinde okumaz-yazmaz kılmıştır.

Osmanlı döneminde alfabe reformu sesleri 19. yüzyılın ortalarından itibaren duyulmaya başlandı. Osmanlıca yazısının düzeltilmesini isteyenlerin başlıca gerekçesi, bu yazının Türkçe seslileri ifade etmekte yetersiz kalmasıydı. Bu sorundan kaynaklanan imla kargaşası, yazılı basının ve resmi okul kitaplarının yaygınlaşması ile daha çok hissedildi. 1870'lerden itibaren Türkçenin standart bir sözlüğünü oluşturma çalışmaları da imla konusunu gündeme getirdi.

Yeni bir alfabenin gerekliliği aslında 19. yüzyılın ikinci yarısından beri tartışılmaktaydı. Arap alfabesinin değiştirilmesi yönelik ilk öneri, 1851 yılında Ahmet Cevdet tarafından getirilmişti. Daha sonra, 1863 yılında Feth-Ali Ahundzade ünlü sesleri temsil eden harflerin alfabeye alınmasını önerdi. Meşrutiyet dönemi aydınları da Arapça harflerin, en azından baskıda ayrı ayrı basılması konusunda hemfikirdiler. Enver Paşa bu yönde Huruf-u Munfasıla adıyla bilinen bir sistem geliştirmişti.

Enver Paşa'nın sistemi yaygınlaştırılmaya çalışılırken, bir yandan da kimi aydınlar Latin alfabesinin Türkçeye uyarlanmasını tartışıyorlardı. Aslında bu görüş yine Ahundzade kaynaklıydı. 1863'teki önerisi Osmanlı makamlarınca reddedildikten sonra, Feth-Ali Ahundzade bu kez de bu görüşü ortaya atmıştı. Ayrıca Kiril alfabesi kökenli bir de alfabe hazırlamıştı.

Şemseddin Sami ve kardeşi Abdül Bey yine Arap alfabesi kullanan ama anadili Arnavutça olanlar için Latin ve Yunan harflerinden oluşan bir alfabe geliştirmişlerdi. Hüseyin Cahit de bu girişimi destekledi ve Türklerin de aynısını uygulamalarını önerdi.

1914 yılında Kılıçzade Hakkı'nın yayınladığı Hürriyet-i Fikriye, Serbest Fikir ve Uhuvvet-i Fikriye adlarıyla bilinen dergide çıkan beş imzasız makale Latin harflerinin yavaş yavaş kullanılmalarını öneriyor ve bu değişikliğin kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyordu. Ancak dergi bu makaleler nedeniyle Talat Paşa tarafından yasaklandı.

28 Mayıs 1928'de TBMM, 1 Haziran'dan itibaren resmi daire ve kuruluşlarda uluslararası rakamların kullanılmasına yönelik bir yasa çıkarttı. Yaklaşık olarak bu yasayla aynı zamanda da harf reformu için bir komisyon kuruldu. Komisyonun tartıştığı konulardan biri Arapçadaki kaf ve kef harflerinin yeni Türkçe alfabede k ve q harfleriyle karşılanması önerisiydi. Ancak bu öneri Atatürk tarafından reddedildi ve q harfi alfabeden çıkartıldı. Yeni alfabenin hayata geçirilmesi için 5 ile 15 senelik geçiş süreçleri öngören komisyonda bulunan Falih Rıfkı Atay'ın aktardığına göre Mustafa Kemal "bu ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz" diyerek zaman kaybedilmemesini istedi. Alfabe tamamlandıktan sonra 9 Ağustos 1928'de Mustafa Kemal alfabeyi Cumhuriyet Halk Partisi'nin Gülhane'deki galasına katılanlara tanıttı. 11 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı hizmetlileri ve milletvekillerine, 15 Ağustos'ta da üniversite öğretim üyeleri ve edebiyatçılara yeni alfabe tanıtıldı. Ağustos ve Eylül aylarında da Atatürk farklı illerde yeni alfabeyi halka tanıttı. Bu sürecin sonunda komisyonun önerilerinde, kimi ekleri ana sözcüğe birleştirme amaçlı kullanılan tirenin atılması ve şapka işaretinin eklenmesi gibi kimi düzeltmeler yapıldı.

8-25 Ekim tarihleri arasında resmi görevlilerin hepsi yeni harfleri kullanımla ilgili bir sınavdan geçirildi. 1 Kasım 1928'de de tüm resmi daire ve kamu kuruluşlarında yeni alfabenin kullanılmasını zorunlu kılan yasa kabul edildi. Yasaya göre yeni alfabe 1 Ocak 1929'dan itibaren kullanılmaya başlanacak, belirli bazı kategorilerdeki yazılar için 1 Haziran'a kadar ayrıcalık tanınacaktı. Halk tarafından yapılan başvurularda da eski yazı bu tarihe kadar kabul edilecekti. Okul ve ders kitaplarında da eski yazı tümüyle yasaklanıyordu.

Latin harflerinin kabul edilmesi, İttihat ve Terakki tarafından başlatılan "ulusal devlet" projesinin önemli ayaklarından birini oluşturuyordu. Yeni kurulan ulusal devletin batı kapitalizmiyle bütünleşmesi arzu ediliyor, bu çaba "muasır medeniyetler seviyesi"ne çıkmakla ifade ediliyor ve eskiye dair olan ne varsa kökten silinip atılıyordu. Yüzyıllardır kullanılan alfabenin bir anda ortadan kaldırılması, okur yazar insanları birden okumaz yazmaz durumuna düşürdü. Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzlerce yıllık arşivleri, transkripsiyonları yapılmadan anlaşılamaz hale geldi. Yine kütüphanelerdeki kitaplar, okuma yazmayı yeni öğrenecek olan kuşaklar için kullanılabilir birer kaynak olmaktan çıktı. Yeni kurulan cumhuriyet, halkın yazıyla doğrudan bağlantılı olan fikir üretme yeteneğini ortadan kaldırarak, toplumu kendi istediği biçimde şekillendirmeye, yani toplum mühendisliği yapmaya çalıştı. Güneş-Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezi gibi garabetler de hep bu "devrim"in üzerine inşa edildi.





Alıntı
________________

~ E & B ~
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:05.