En kutlu gece, güneşten hemen önce. Her geçen gün
daha yalnız,
her gece
daha ışıksız;
ne Ay’da yakamoz
ne Güneş’te mimoza.
Susar dalgalar,
tükenir denizin kokusu;
en yakınındakiler gider önce,
“Sen” de kalmazsın geriye.
Hiç bir ateş
yakmaz sigaranı,
hiç bir mey
doldurmaz kadehini,
pusulasını yitirir Şimal;
nereye koşsan
varamazsın.
Can kırıklarında
kesilmiş yüzün,
kan içinde düşün;
hiç bir atlas
çıkmaz ülkene,
yürüsen de
uzaklaşamazsın.
Çöle döner dünya,
kesilir nefesin;
vazgeçersin aramaktan
ne vaha
ne bir gölge,
sakınmazsın kendini
hiç bir sondan.
Yıllar erir kaybında,
senelerle birlikte
“Yok” olursun kabında;
yapışır yakana
o yersizlik hissi,
küçülüp kaybolur kainat,
boşluklara sığamazsın.
Sordum;
Ey İlahi, yerim neresi?
Dedi yer de benim, gök de,
dilediğin neresi?
Dedim ne yerde
ne gökte gözüm,
dedi göz de benim bakış da.
Yok, dedim
içinde hiçbir şey,
dedi asırlar önce,
kırılmıştı zaten
Kabe’de tüm putlar,
Muhammed dedim,
ne güzel bir isim,
ancak sevdiklerime dedi
sevdiririm birbirlerini.
Şimdi iste dedi,
seven sevdiğine kavuşsun dedim.
________________
~ çünkü birine sevdiğini söylemek zordur. |