İçeriği Görebilmeniz için Üye olmalı / Giriş Yapmalısınız..!
|
|
“Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin” der şair.
Ekranın diğer ucundaki meçhul sapıklara dudaklarımızı büzdük, deklanşöre bastık, edebi incittik. Gelinliklerimizi geceliğe çevirdik, masumiyeti incittik. Kollarımızı kuyumcuya benzettik; tevazuyu incittik. Düğünlerde delirdik; delileri incittik. Yırtık pırtık giyindik, zenginliği incittik. Kızlarımıza kağıtlar yerine kendilerini boyamayı öğrettik; çocukluğu incittik. Oğlandır olacak o kadar dedik; centilmenliği incittik. Eğilince nerelerim gözüküyor diye kontrolü terkettik; habersiz bakışları incittik. Flörtümüzü aşk zannettik; emeği, vefayı, gerçek aşkı incittik. Yemeğimizin fotoğrafını paylaştık, nefsimizi incittik. Eşlerimizle muhabbetli anlarımızı paylaştık, şehit eşlerini incittik. Doğmamış bebeğe don biçtik, babyshower yaptık; kaderi incittik. Porselen suretlerimizi makro modda çekip umuma açık paylaştık, “nur”umuzu incittik. Çocuklarımıza dair en şefkatli sözlerimizi paylaştık; kucağı boş kalanları incittik. Hristiyanların tüm kutlamalarını onlardan önce icra ettik. “Ben o niyetle yapmıyorum” dedik, İslam’ı incittik. İşimize gelince “şeytan detaylarda gizlidir” dedik; işimize gelince, “İslam detaylarla uğraşmaz” dedik. İslam’ı küstürdük. İslam detaydır, inceliktir, derinliktir, zerafettir; camide değil; aldığın nefestedir.
Gözlüğü çıkar, tabloyu kır, şovu bitir. Gözlerinle kalbine eğil. Onu dinle.
________________
Beraber yürüsek İstanbul sokaklarında ve girdiğimiz her sokağın sonu
Galata Kulesi’ne çıksa.
|