Ankaralılar bilir daha doğrusu iç anadolu çevresinde yaşayanlar da bilecektir. Sokak düğünlerinin vazgeçilmez akort türküsüdür. "Angara'da yidin daze meyvayı" şeklinde başlar sanatçı.
O bağlama sesini duyduğun an da tüylerin diken diken olur. İstemsizce hüzün kaplar içini. Hani o sokak düğününün gürültüsünden rahatsız olursun genelde ama o türküyü duyduğun an bir dinleme hissi gelir. Aslında bir hüzün hikayesidir bu. Ağıttır. Ankara’da Yedik Taze Meyvayı
Boşa Çiğnemişim Yalan Dünyayı
Keskin’den De Sildirmeyin Künyayi
Söyleyin Anama Anam Ağlasın
Anamdan Başkası Yalan Ağlasın
Ankara’yla Şu Keskin’in Arası
Arasına Kara Duman Durası
Çok Doktorlar Gezdim Yokmuş Çaresi
Söyleyin Anneme Annem Ağlasın
Babamın Oğlu Var Beni Neylesin
Trene Bindim De Tren Salladı
Zalim Doktor Ciğerimi Elledi
Eyi olursun Dedi Geri Yolladı
Söyleyin Anama Anam Ağlasın
Anamdan Başkası Yalan Ağlasın
Benzim İçtim Ciğerlerim Tutuşur
Ağlama Hatice, Sefer Yetişir
Söyleyin Anneme Çalsın Nennimi
Kim Alırsa Alsın Nazlı Gelini
Binmiş Taksiye De Sefer Geliyor
Annesinin Ciğerini Deliyor
Gelin Hatice’yi Eller Alıyor
Söyleyin Anama Anam Ağlasın
Gelin Hatice’yi Kimler Eylesin
Mezarımı Derin Kazın Dar Olsun
Edirafı Lale Sümbül Bağ Olsun
Ben Ölüyom Ahbaplarım Sağ Olsun
Söylen Gardaşıma Çalsın Sazımı
Goyupta gidiyom görpe guzumu
Kadir Mevlam Böyle Yazmış Yazımı
Takvimler 1924 yılını gösterdiğinde şimdi Kırıkkale'ye o zaman Ankara'ya bağlı Keskin ilçesinin Cinali köyünde "Sefer" isimli kara kaşlı kara gözlü bir yiğit doğar. Cevval bir çocuktur. Yiğit dedik ya onun da hakkını verir ha. Yaşıtlarından daha iri boylu poslu bir çocuktur. Daha çocuk yaşta rençberlik yapar ailesine yardım olsun diye.
İlkokulu köyünde okur Sefer. Tabii ülke hala savaşla burun burunadır. Okuyamaz ilkokuldan sonra. Gerçi o dönem ilkokul okuyan bile büyük adamdır. Köylüler tarafından da çok sevilir sefer. Herkese yardım için koşan bir delikanlıdır artık.
Yıllar geçer Sefer artık askerlik çağına ermiş bir delikanlı olmuş 19 yaşına gelmiştir. Seyifli köyünden bir güzele "Hatice"'ye gönlü düşmüştür.
Çok isterler haticeyi hatice ufaktır. Ama söz kesilir düğün yapılır. Mutludur be Sefer'de Hatice'de. Kıt kanaat geçinirler işte. Bir tas tarhana bir kuru soğan zenginliktir o dönemler.
Fakat kader böyle yazılmış. O boylu poslu dağ gibi sefer ince hastalık denilen vereme yakalanır. Günden güne erimektedir. Ankara'ya doktora götürürler. Tabii teknoloji yok. Doktor şöyle bir bakar yiğit bir delikanlı. Atlatırsın der. Türküde diyor ya.
Trene bindim de tren salladı
Zalım doktor ciğerimi elledi
Eyi olursun dedi geri yolladı...
İyi olamadı sefer. Bir kaç doktor daha gezdi. Verem olduğu anlaşıldığında da iş işten geçmişti. Kan kusuyordu artık "Sefer". Son zamanları olduğu için ümitsizce yolladı dpktor. Son zamanlarını sevdikleriyle geçirsin istedi.
Ama olmadı. Sene 1944 olduğunda Doktordan çıkan sefer daha tren keskine varmadan bu dünyadan göçtü. Görpe guzum dediği haticesinden ayrıldı. Binmiş Taksiye De Sefer Geliyor
Annesinin Ciğerini Deliyor
Gelin Hatice’yi Eller Alıyor
Söyleyin Anama Anam Ağlasın
Gelin Hatice’yi Kimler Eylesin
Gardan bir arabaya koydular Seferin cansız bedenini. Hastada olsa dimdik gelen seferin yolunu gözleyen anası ve körpe kuzusu arabayı görünce anladı durumu.
Sefer köyünde toprağa verildi. Köyde yas vardı. Çok sevilen sefer bu dünyadan göçmüştü. Körpe kuzusu haticeyi kimler teselli etti bilinmez. Ama ondan sonra kimseye varmadı hatice. Takvimler 1990 yılını gösterdiğinde de seferine kavuştu Hatice....
Bu türkü Sefer için yazılmış bir ağıttır.
Rençber : Çiftçi.
Künya : Künye , nüfus kaydı
Ediraf : Etraf , çevre