Herhalde ne demek istediğimiz yeterince açık: Eğer bir hayaliniz ve hedefiniz yoksa, bütün konuştuklarımız boşuna…

Net ve somut, sizi heyecanlandıran, coşturan bir hayaliniz ve hedefiniz varsa, işte o zaman birdenbire harekete geçersiniz, verimliliğiniz artar, daha inançlı olursunuz ve sonuçlarını da hemen almaya başlarsınız.

Sizin hayaliniz nedir? Uyurken ya da gündüz gördüğünüz rüyalardan veya dileklerinizden bahsetmiyorum. Geleceğinizden, hayatla ilgili vizyonunuzdan bahsediyorum.

Geleceğinizin nasıl olmasını isterdiniz?
İstediğiniz hayata sahip olabilseydiniz nasıl olurdu?
Hayatınızda nelerin çıkmasını ve girmesini isterdiniz?
Kim olmak isterdiniz?
Hayatınızı değiştirebilseydiniz, neleri değiştirirdiniz?
Kendiniz nasıl hissetmek isterdiniz?
Tekrar bir çocuk gibi sıçramanızı sağlayacak, coşturacak, şımartacak kendinizi dünyanın hakimi gibi hissetirecek olan nedir?

1953 yılında Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, bu konuda artık bir klasik olmuştur.

Son sınıf öğrencilerine sorarlar:
“Belirlediğiniz net bir hedefiniz ve bu hedefe ulaşmak için bir planınız var mı? Bunları bir yere yazdınız mı?

”Bu anketin sonucu ilginçtir; ankete katılanların yalnızca %3’ünün yanıtı “Evet!”tir.

Yirmi yıl sonra, 1973’te, aynı öğrencilere tekrar ulaşıp, yine bir araştırma yaparlar. Çıkan sonuç daha da ilginçtir. Hedeflerini net ve belirgin şekilde tespit edip yazan %3’lük grubun mal varlığı, geri kalan %97‘nin mal varlığı toplamından daha fazladır. Ayrıca, yalnızca mali anlamda değil, hayatlarının diğer alanlarında da daha iyi sonuçlar almışlardır.

Etkileyici değil mi? Bu sonuçları ilk duyduğumda, oldukça etkilenmiştim. Ve bir hedef belirleme konusunun, insan hayatını bu kadar etkileyebileceğini daha önce hiç aklıma getirmemiştim. Ne kadar da safmışım!

Buraya kadar sanırım hemfikiriz: Demek ki bir hedef belirleyeceğiz ve onu da bir kenara yazacağız. Peki, bu “net ve belirgin” hedef ne anlama geliyor? Zaten her hedef, net ve belirgin değil midir?

"Durdurulamaz" olmak için, "durdurulamaz" hayallere ihtiyacınız var!