Zîrâ ben, yokluğunun gamını her dem ciğerimde taşır, geceler boyu hicrânın ateşiyle yanarım. Ey gönlümün sultanı, firâkınla virâne olmuş şu bende hâlini kimse bilmez, kimse anlayamaz… Senin gidişinle felek dönmez oldu, zaman bîhûde akıp giderken ben her lahza seni arar, seni beklerim.
Her seher vakti penceremin önünde durur, ufka gözlerimi dikerim; belki bir meltem eser de sana dair bir koku getirir diye… Lâkin ne gelen vardır, ne de ses veren. Yalnızlık, kâinatı bir kefen gibi sarar, gönlümde senin adınla yankılanan sessizlik büyür. Her yıldız, her ay ışığı senin simanı hatırlatır bana. Lâkin bil ki hiçbir nûr, sensiz gecemi aydınlatamaz.
Gidişin, gönlümün sahifesine siyah bir mürekkep gibi düşmüştür. O günden beri ne kalem kelâm eder, ne dil söz bulur. Her ne vakit ismin dilime düşse, gözlerim yaşa gark olur. Ey sevgili… Yokluğunun hicrânı, içimi kor ateşine çevirmiştir. Her neye baksam seni görürüm; lâkin dokunamam, seslenemem, sarılamam. Zîrâ sen, vuslat defterinden adını silip firâkın hanesine yazmışsın bir kez.
Geceler uzar, her yıldız birer birer sönüp giderken ben, bir divâne misâli, yastığıma dökülen yaşlarla dertleşirim. Gönlümde açılan yara, zamana inat derinleşir. Her ne kadar sabır tacını başıma koysam da, sensizliğin rüzgârı onu her defasında savurur. Kalbimin her atışı “dön” diye nida eder, lakin semâ sessiz, yollar ıssız, gözler ümitsizdir…
Ey kalbimin sâhibi… Seninle bir zamanlar cihan gülistan idi; şimdi ise her taraf hicrânın karanlığıyla doludur. Ne bülbül öter gönül bağında, ne güller açar. Her şey sanki seninle beraber göçüp gitmiştir. Varlığın bir zamanlar cennet idi bana; yokluğun şimdi bir zindana dönmüştür. Her adımda sensizliğin taşına takılır ayağım, her nefeste senin eksikliğini solurum.
Bana yokluğundan bahsetmesin hiç bir şey…
Zîrâ ben, yokluğunu kelimelere sığdıramam. Hangi kalem anlatır, hangi kâğıt taşır bu firâkın yükünü? Her cümle, gözyaşlarımla silinip gider. Her kelâm, hıçkırıkla boğulur. Kalbim sana dair her hatırada yeniden kanar.
Ey yârim… Eğer bir gün bu satırları okursan bil ki, bir gönül senin ardından hâlâ ağlar, hâlâ bekler. Gözlerinden bir damla yaş dökülse, benim yüreğimde bir derya taşar. Zaman dursa da, dünya sussa da, ben sana olan muhabbetimi kalbimin en derin yerine mühürledim. Ne firak silebilir onu, ne zaman eskitebilir…
Bana yokluğundan bahsetmesin hiç bir şey…
Zîrâ yokluğun, bir kelime değil; ömür boyu çekilen bir derttir. Ve ben o derdi her gece, gözyaşlarımla sulanan kâğıtlara işlerim…
[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] 13.06.2025 03:26