Hayatın Sessizliğinde Kaybolmak -İçime Fısıldadığım Bir Hikâye-
Bazen bir sessizlik başlar içimde. Ne bir gürültü duyulur ne de bir söz yükselir. Her şey susar. Şehir susar, insanlar susar… En çok da ben susarım. Çünkü bazı acılar vardır ki anlatılmaz, sadece yaşanır. Bir boşluk gibi yerleşir ruhuma. Kalabalıklar içinde yalnız, kendi içimde kaybolurum.
O anlarda dünya dönmüyor gibi gelir. Zaman ağır, nefes zor, gözler yorgun olur. Gecenin en sessiz anında bile bir şey bağırır içimde. İsimsiz bir sızı, tanımsız bir özlem… Kimse bilmez, kimse fark etmez. Çünkü bu, bana ait bir karanlıktır. Işığı olmayan ama göz kamaştıran bir yalnızlıktır.
Kaybolmak… Belki de bulunmak için tek yoldur. Belki de kendimi ararken, en çok kendimden kaçıyorumdur. Kimseye anlatamadığım, hatta bazen kendime bile itiraf edemediğim düşüncelerim var. Uçurumun kıyısında yürürken aslında düşmeyi değil, o rüzgarın ne hissettirdiğini merak ediyorum.
Hayatın sessizliğinde kaybolduğumda anlıyorum; bazen en büyük çığlıklar sessizlikle atılır. Ve en çok sustuğumda, aslında en çok konuşuyorumdur. Kendimle, geçmişimle, hayallerimle...
Ama bugün... sadece susuyorum.
Çünkü bazı duyguların dili yoktur, sadece varlığı vardır.
Ve ben, o varlığın içinde kendi sessizliğimle sarmaş dolaş bir yolculuktayım.
Belki bir gün biri gözlerime baktığında, hiç söylenmemiş tüm cümleleri anlayacak.
Belki bir gün bu sessizlik, bir yüreğin yankısında anlam bulacak.
Ama o güne kadar, kendi içimde kaybolmaya razıyım.
Çünkü bazen en derin huzur, en sessiz çığlığın içindedir.
Ve ben artık anlıyorum…
Kaybolmak, bazen kendini bulmanın en sessiz şeklidir. |