Yağmurun ince ince serpiştiği Ankara akşamı… Sokak lambalarının solgun ışığında süzülen damlalar, şehrin üzerine melankoliyle örtülen bir şiir gibi. Kaldırımlardan yükselen toprak kokusu, geçmişin derin hatıralarını uyandırıyor. Yağmur, sessizce düşen her damlasıyla sanki kalbinin ağırlığını hafifletmeye çalışıyor.
İçinde bir kadın var, belki de gözlerini gökyüzüne dikmiş, düşlerine uzanan bir yol arıyor. Belki bir kahve fincanının buharında saklı hikâyeleri dinliyor. Ya da pencere pervazına yaslanmış, ıslanan Ankara'yı izliyor; şehrin sokakları yalnızlığıyla konuşurken, ruhunun derinliklerinde yankılanan bir fısıltıyı duyuyor: *“Geceyi sana yazdım.”*