14 Şubat 2025, 16:49
|
#1 |
| | Şeker Portakalı [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] "Kalbim sanki boş bir kafes.."
Ne zaman bu cümleyi hatırlasam, tarifi imkansız bi şekilde sızlıyor ruhum.. Henüz 5 yaşında küçücük bir çocuğun, yetişkinler dünyasına attığı ilk adımın ayak seslerini duyuyorum.. Zeze'yi öyle çok sevip benimsedim ki anlatamam. :)) 11 nüfuslu fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen minik karakterimiz, belki de daha önce hiç karşılaşmadığınız türde müthiş bir küçük adam. Zeze zeki, Zeze şakacı, Zeze cömert, Zeze cesur! Zeze hayalperest, Zeze meraklı bi kaşif ve çok hisli bir çocuk. :')) Onun o kocaman ve zengin hayal dünyasını okurken aynı zamanda o minik göğüs kafesinin altında ne kadar büyük bir yüreğe sahip olduğunu düşündüm durdum.. Böyle bir yaşta olmama rağmen o küçük çocuğun büyük zenginliğine imrendim. .)) Ve her sayfada "acaba bu kez ne söyleyecekte beni yine hayretler içerisinde gülümsetecek veyahutta yüreğime sığmayıp, gözlerimden taşacak bir acıya sebep olacak bu velet" diye merakla okudum. .) Neredeyse Babası yaşlarda hatta ondan bile daha büyük yaştaki bir yetişkinle kurduğu dostluğu okudukça ruhum ısındı. Hayata ve insanlara dair umudumu tazeleyen, kalbimi bulut bulut pamuklaştıran o sevgi ve şevkati, öz ailesinden değil de bir yabancının ellerinde bulmuş olması, Zeze için mutlu olduğum az şeylerden biriydi.
Aslında Portekizliyi yani Portugayı biraz kendime benzettim. :')) Zira çocukluğumdan bu yana her zaman için benden oldukça küçük yaştaki insanlarla arkadaşlık kurmuşumdur. :')) Hatta Babam arada dalga bile geçerdi, bahçe kapısındaki küçük arkadaşlarımın oyuna iştirak etmem için hep bir ağızdan ismimi bağırmalarına tehhe :)) Her zaman için yaşları küçükte olsa insanları saygıyla dinler ve ne anlatıyor olurlarsa olsunlar dikkatle önemserim. :)) Sevginin dili tek, yöntemi çeşitlidir. İnsanlara mümkün olduğunca hissedilir bir yöntemle yaklaşmak ise illaki bir etki yaratacaktır kalplerde. :')) Bu sebepledir ki Portuga da maddi olarak oldukça varlıklı bir adam olmasına rağmen, hissettiği manevi boşluğu küçük Zeze'yle doldurmuş ve ona öz oğlu gibi davranmıştır. Dostluğun yaşı, cinsi, ırkı ve hatta formu bile yoktur bence. Yıllarca oyuncak bebekleriyle konuşup, evinin etrafında uçan kuşlarla dost olmuş biri olarak söylüyorum bunu. Gönül bağı kurduğumuz her şeyle dost olabiliriz. Evett uzun bir kitap yorumu oldu sanırım. Buraya kadar sabırla okuyan olduysa gözlerine sağlık =)
Son olarak, Zeze'ye sevgiyi ve şevkati öğreten dostunun son öğrettiği şey ise acı kavramı oldu.. Zeze'nin Acıyı tarif etme biçimi ise yine boğazımı düğüm düğüm eden şu sözcüklerdi;
"Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek, eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta, en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.."
Kitabın sonlarına doğru öyle çok ağladım ki ara vermek zorunda kaldım. Sonra kendimi toparlayıp tekrar kaldığım yerden devam etme girişimim de aynı şekilde sonuçlanınca bi kitabı bitirebilmenin bu kadar zor olabilmesine şaşırdım. .) Ben mi çok duygusaldım kitap mı yoğun duygular barındırıyordu emin olamadım. Neyse benim için hayli zor olsa da bitirebildim hikayeyi.
Zeze'nin acısını yürekten hissederken, Minguinho'nun yani şeker portakalının verdiği ilk çiçeğin bir veda hediyesi olduğunu anladığımda, Zeze'nin çocukluğunun tamamen geride kalmasının ağzımda bıraktığı o tuzlu tadı hiç unutmayacağım.. .)
________________ "insanı hoş gösteren de
boş gösteren de dilidir". |
|
| |