Bir tuhaf düş, tatlı da olsa yalandır. Bir güzel hayal, güzel de olsa yalandır. Düşler ve hayaller, çağlar öncesinin kil tabletlerini, taşlarını, papirüslerini, şiirlerini, hikayelerini, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini, sevdalarını, savaşlarını, hayatlarını ve ölümlerini süsleyen düşüncelerdi. Şimdi gerçeklerin süsü olmaktan çıktı. Gerçeklik olarak ziihinlere karıştı. Zihinleri bulandırdı. Hayaller ve düşler, günümüz tabiriyle sanalistan dünyasının gerçekliği haline geldi.

Şimdi hangi hayal ve süs gerçekliğin süsü yada hangi gerçeklik hayal ve düş, ayırt edebiliyor mu insan? Akıl bulanırsa, gönül yorulur. Yorulmakla kalmaz aldanır. Ve bu aldanış, kocaman bir yalandır.

Dünün hayalistanı insan ve hayat içindi. Bugünün sanalistanı hayatın içinde kalmış insan için mi yoksa hayatın dışında kalmış insan için mi?

Sanalistan hakkındaki görüşleriniz nelerdir?