Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2024, 21:51   #1
Sean
Sean - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart 🎶DeryaFm'in Yayıncılarından ''aL-yazmaLi (Helena)'' ile Röportajımız🎶



[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

(video da yer alan öğrenciler @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] 'nın öğrencilerinden bir kısmı)

Sean: Bugün, kariyerini Almanya'da başarıyla sürdüren, müziğin evrensel diliyle sanal radyo ortamında dinleyicilerin kalbine dokunan değerli bir radyo yayıncısını aramızda görüyoruz. Köklü bir Çerkes kültüründen gelen kendisi, yalnızca tek bir meslekte çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal eğitimci, sağlık aracısı ve spor öğretmeni olarak Almanya'da aileler ve çocuklar için önemli çalışmalar yapan çok yönlü bir eğitimci. Ayrıca sanal platformlarda da çeşitli konularda samimi sohbetlerle dinleyicilere eşlik ediyor ve müziğin gücüyle insanlara ulaşıyor. Deneyimlerini ve bilgilerini başkalarıyla paylaşmaktan hoşlanır. Şimdi sizi onunla profesyonel hayatından sanal dünyadaki varlığına kadar keyifli bir sohbete davet ediyoruz.

Nasılsın? Donanımlı ve programlı bir hayatının yanı sıra farklı alanlarda sorumlulukların var; hepsine nasıl yetişiyorsun? Biraz kendinden ve ‘aL-yazmaLi’ isminin ardındaki hikayeden bahseder misin?

aL-yazmaLı: Başta ağlatırım. Sen mi diyorsun 🙃

Sean: Galiba senin için duygusal bir başlangıç olacak. Armağan Çağlayan'ın bir programı var YouTube üzerinde; konuklarına sorularına başlamadan önce “Sadece merak ettiklerimi soruyorum” diyor. Ben de şu an seninle böyle başlıyorum. :)) Bu arada davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim :)

aL-yazmaLı: Biliyorsun, ircRehberi.net'in Sunucu Rehberi röportaj alanı SonsuZ'dan bana teklif geldi ve 3 aydır o alanda aktifim. Bu sefer de ben karşı tarafta oturayım da bir bakayım nasıl bir heyecan oluyormuş, ben de bir tadayım istedim :)

Arkadaş çevren genellikle birçok yayıncı ile dolu olduğunu birçoğumuz tahmin edebiliyoruz. Bunların arasında şarkıları büyüleyen sesleriyle seslendirenler mi, şiirleri tüm duyguları ve hisleriyle bize aktararak bizi bizden alanlar mı, yoksa yayınları akıcı ve keyifli olan büyük yeteneklere sahip olanlar mı var? Bu teklifi ederken ne düşündün acaba diye merak etmedim değil :))) Asıl ben sana teşekkür ederim.

Hikayedeki özü: “aL-yazmaLı'm"

Bu dünyada “Arayabileceğin bir arkadaşın var” denildiğinde, benim artık o cevaba suskunlukla, gözüm dolup kocaman yüreğimde bir yara iziyle; içimdeki HAYIR çığlığını dindiremiyorum.

Canımdan öte sevdiğim kız arkadaşımı Elif’i “aL-yazmaLı’m” diye telefon rehberime kayıt etmiştim. O an ne düşünerek Elif’e böyle bir takma isim taktım bilmiyorum. Bundan iki yıl önce Elif ağır bir hastalığa yakalanıp bir yıl içerisinde tedaviye yenik düştü. İçimdeki Elif’i her daim yanımda hissedeyim diye forumda asıl kullandığım nick (helena) yerine aL-yazmaLi’yi aldım.

Ben nasıl biriyim? :) Öncelikle çok tembel biriyimdir. Sana bir istisnada bulunayım; kahve ikramı benden olsun da şaşırtayım beni tanıyanları.

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Bu şarkı eşliğinde kahveyi yudumlarken devam edebiliriz. 🙂 Vallahi uçuk kaçık bir şeyim, gülmeyi çok seven bir çocuksu tarafım var. Hayattan her şeye rağmen keyif alabilen bir yapım var. Ağlarken gülerim, gülerken ağlarım. Kendime ne iyi geliyorsa onu gerçekleştirmeyi zorlarım ve buna göre hayatıma yön veririm. Kimsenin keyfimi kaçırmasına izin vermeme gibi pis bir huyum var; verdiğimde de hoOoo kaçacak delik arayabilirsin.

Başta belirttiğin gibi anne tarafım Abhaz yani Çerkes, baba tarafım Yunan. Çerkes toplumunun içinde büyüdüm; örf ve adetlerimize göre yaşarım ve kültürümüzü çok severim. Anadili bilmediğim için Türkçeyi daha düzgün kullanmak adına bir süredir çaba sarf ediyorum. Hiç tahammülüm olmayan şeylerden biri de sürekli karamsarlıkları dinlemektir. Yalana asla tahammülüm yoktur. Yalan söyleyen birisinin hafızası güçlü olmalı, çünkü nerede yalan söylediğini hatırlaması gerekir.

Olmayan, yaşanmayan bir şeyi yalan olarak sergilersen işte bir gün bu yalanı unutup zorlanırsın ve karşına çıkar. Buna gerek yok. Anlatmak istemiyorum demek bu kadar zor olmamalı bence. Güven konusunda da pek çok anlam yüklemem. Birisine güvenip bir şey anlatmak... Niye karşımdakine yük yükleyeyim; hayat zaten yeterince kaos. Bir şey anlatıyorsam ya da yapıyorsam bunun arkasında dururum. Ha bir kişi biliyor ha bin kişi. Madem saklamak istiyorsun, kendine sakla. Bana kimse güvenmesin; ağzımdan kaçar, kendimde tutamam. Hiç bu yükün altına giremem.

Beni şu an sustur, yoksa daha bin satır yazarım :)


Sean: Teşekkür ederim 40 yıl hatırlandık :))

Elif'le ilgili paylaştıkların gerçekten yüreklere dokunan türden... Onun anısını yaşatmanın bu kadar doğal ve içten bir yolu olduğunu görmek çok değerli. Radyoda seni dinleyenlerin de onun sesini, enerjisini bir şekilde hissettiğine eminim. Ne derler müzik acıların tatlı merhemi O güzel anılarla, müziğin ve sohbetlerinle Elif de hep bizimle.

Dediğin gibi, kahve eşliğinde sohbet etmek iyi gelir; seninle keyifli bir sohbeti bırakıp gitmek ne mümkün! Hayata karşı o çocuk ruhunu, her şeye rağmen gülmeyi seçen tavrını çok takdir ediyorum. Bir yandan Abhaz kültüründen bahsetmen, diğer yandan da Türkçeyi derinlemesine öğrenmeye çalışman, aslında nasıl zengin ve derin bir kültürel birikime sahip olduğunu gösteriyor. Kültüründen gelen mirası böylesine yüreğinde taşıyan birisiyle konuşmak, hem samimi hem de öğretici oluyor.

Haklısın, hayat zaten kaotik; anlattıklarında da kendini gizlemeyen, içten bir insan olduğunu görmek beni mutlu ediyor. Güven ve doğruluk konusundaki yaklaşımına çok katılıyorum. İnsanlar genellikle gerçekleri süslemek yerine doğrudan ve olduğu gibi paylaşsalar, belki dünya biraz daha yaşanılır olurdu.

Biliyorum ki seninle bir sohbet hep keyiflidir, hem güldürür hem düşündürür. Yalanın olmadığı, dostluğun samimi olduğu her sohbette kendini bulmak gibisi yok. İyi ki bu sohbeti yapıyoruz, daha uzun uzun konuşacağımız çok şey var gibi görünüyor. Kahve hazırsa, devam edelim derim :))

aL-yazmaLı: Elif'i hatırlatan elbette birkaç şiir ve şarkı var. Onları ne zaman yayında dinlesem ya da Elif'e armağan ettiğim düşüncesiyle dinletsem, her defasında gözyaşlarımla birlikte bir parça kopuyor içimden. Bazen arkadaşlar, kıyamadıklarından dolayı... Radyomu kapatmamı ya da şarkıyı es geçmemi istedikleri oluyor, sırf üzülmeyeyim diye. Buradan da onlara minnetimi iletmek istiyorum.

Bu arada her yere yetişmek gibi bir derdim yok, olmamalı da. İş hayatımı sağlıklı bir şekilde organize etmeye büyük özen gösteriyorum. Günlük hayatımda çok rahat bir insanım. Kendime iyi geleni yaparım. Bir konuda rahatsızlık duyduğumda ya sessizce o ortamdan uzaklaşırım ya da dile getirip ayrılırım. Sonrasında ise kendime iyi hissettirecek bir çözüm bulup o yoldan yürürüm.

Sean: Anladığım kadarıyla, düzenli ve sakin bir hayat tarzın var, bu da iş hayatında ve sosyal yaşantında dengeyi korumana yardımcı oluyor. Peki, müzikle bu kadar iç içe olman da senin için aynı dengeyi sağlıyor mu? Müziğin günlük yaşamındaki etkisinden biraz bahsedebilir misin?

aL-yazmaLı: Arkadaşlarımın Berlin’de yeni sesler, yeni şarkılar besteleyip yeni ritimleri hayata geçirdikleri bir müzik stüdyosu var. İki yıl boyunca aktif olarak müzik ve dans ekibinde yer aldığım bir dönemim oldu. Bir gece ani bir kararla tüm bağları koparıp şehir değiştirdiğimde, tamamen farklı bir yola girdim.

Eniştem, şarkıcılık kariyerinin ardından Berlin radyo istasyonu Metropol FM’de yerini aldı. Bu da bana ilham verdi ve gençlik sosyal hizmet uzmanı olarak yeni işim aracılığıyla radyo ile kültür projelerini birleştirme fırsatını yakaladım.

Pek çok insan duygular ve kendini koruma hakkında konuşmaktan korkar; bu nedenle en iyi yöntemlerden biri müziktir. Bir süre, radyo vericisi projesiyle mağdurların sesini duyurmaya çalıştım. Proje, katılımcıların nasıl rapor (röportaj için metin) oluşturacaklarını ve yayıncıya nasıl metin yazacaklarını öğrenmelerini sağladı. Bunları öğrenerek, kendilerine asla sormayı hayal edemeyecekleri soruları sorma şansına sahip oldular. Bu, onların kendi ruhlarının sesiydi.

Sean : Çok haklısın müziğin insan ruhunu açığa çıkarma gücüne inanıyorum, özellikle konuşamadığımız duygulara tercüman olurken.Çünkü her şarkı bir dönem ,bir his,bir anı taşır . Demişler ya müzik ruhun dilidir . Peki, senin için hangi şarkılar vazgeçilmez? Mesela, “Bu şarkı beni anlatıyor” dediğin bir parça var mı?

aL-yazmaLı: O eseri benim yazmam gerek, zaman zaman ben de kendimi anlatamıyorum ki, bunu yabancı birisi nasıl sözlere döksün? 🙂

Kendimi şu saçma hareketten hep yakalıyorum. Bir arkadaş yayın alıyor, benim tepkim aynı şu: "Ayyyyyyyy, bu benim şarkım… Ayyyyyyy, bunu çok severim… Bu en sevdiğim parça…"
Bu benim, bu da bu da... Ya ne bu saçmalık? :)) Ya kızım, ne oluyor sana, kendine gel, diyorum, durduramıyorum kendimi.
Birçok sevdiğim, vazgeçemediğim şarkılar var çünkü her şarkıda mutlaka bir anı vardır.
Yok lise zamanı, yok ailemden ayrılık zamanı, yok babamı kaybettiğim zaman, yok o bu şu, derken baya festivallik listeyi önüne sergileyebilirim. 🙂

Yüreğimde büyük yer kaplayan birkaç sanatçı ve eser var:
Sezen Aksu, Zerrin Özer - Şimdi Hayal Edersin, Barış Manço - Gül Pembe, R.E.M. - Losing My Religion,
Servet Koçakaya - Şahin Oldum.
Babamı kaybettiğimde, bu şarkıları haftalarca yataktan çıkmadan başa sarıp sarıp dinlerdim.
Bir de 2 yıl önce canımdan öte sevdiğim kız arkadaşımı kaybettim. Ne zaman Sena Şener'den Bak Bana şarkısını dinlesem, ağlayıp eşlik ederim.
Bunlar can yaksada, güzel anıları da hatırlatıyor.
Unutmaya müsaade etmeyen şarkılar.

Sean : Anılarla dolu şarkılar bazen en derin duyguları yaşatıyor, değil mi? Her dinlediğinde hem o zamanlara gidiyorsun hem de bugünden bir şeyler ekliyorsun. Anlattıkların gerçekten çok dokunaklı. Sence, müziğin insan hafızasında bu kadar derin izler bırakmasının sırrı ne? Bir şarkı bir hatıraya nasıl bu kadar bağlanabiliyor?

aL-yazmaLı: Duygular! Acı gibi, aşk gibi, ayrılık gibi…
Müzikten daha çok yaşadıklarımız, deneyimlerimizden ötürü şarkıları birleştiriyoruz. Yoksa yaşamadığımız bir duyguyu şarkılarda hissetmek imkansız.

Sean :Kesinlikle! Şarkılar, sadece müzik değil, içinde biriktirdiğimiz anıların, duyguların da yansıması oluyor Müzik, yaşadıklarımızla bağ kurmamıza yardımcı oluyor. Peki, sosyal eğitimci ve spor öğretmeni olarak çalışmak sana ne gibi duygular yaşatıyor? Bu rollerin içinde en çok hangi yönlerden keyif alıyorsun?

aL-yazmaLı: İsimde çok fazla acı, çok fazla çaresiz insan var. Bununla başa çıkmam için kendime iyi bakıp, iyi davranmam gerekiyor.
Benim ana mesleğim travma terapistliği ve çocuk aile gelişim sağlık mentörlüğü.
Özel duygulara ve sorunlara yer yok demektir; duygularımıza teslim olamayız.
Düşünsen, Melike Şahin hayranı olarak konsere gidip, Melike'nin sahne performansında birden gözyaşlarına boğulup sahneyi terk ettiğini. Hadi dersin, başka bir konserle telafi edebilir fakat benim öyle bir lüksüm yok. O an zayıflığımla, hastayı güvensizliğe sürüklerim, bu da tabii ki hiç istemediğimiz bir durum. Bu yüzden travma hastalarımla yaptığım seanslar ağır basıyor.
Beden eğitimi de farklı.

Aile sporları söz konusu olduğunda odak noktası ailedir. Çocuklar ince ve kaba motor becerilerde istatistiksel olarak gelişmelidir ve aile ilişkileri de bir önceliktir. Maalesef, çocuklarıyla bağı olmayan çok fazla aile var. Çocuğuna baskı yapan ya da hiç eğitmek istemeyen, hatta çocuğunun varlığından da haberi olmayan aileler var.
"Git, oyna" diyen birçok veli gördüm. Tamam, gitsin oynasın da nasıl? Sen önce çocuğunla zaman geçireceksin, oynayacaksın, nasıl oynadığını göstereceksin ki çocuk da sağlıklı arkadaşlarıyla iletişim kursun. Ne yazık ki, birçok ebeveyn bunu ebeveynlerinin evinden öğrenmemiştir.

Ayrıca, dünya çapında giderek daha fazla çocuğun istismara uğradığı gerçeğini de göz ardı etmek mümkün değil. Grupta denk geliyorum, çocuğun sesi ya da annenin sesi çıkmıyor.
Çocuğun evde sessiz olması lazım ki komşular huzur bulsun. Sokakta gürültü yapmalarına izin verilmiyor. Okulda, alışverişte ve birçok yerde insanlar rahatsız olmasın diye çocukların ağzını bantlıyoruz. Dilsizleştiriyoruz.

Bu sadece kadınlarımız için ya da çocuklarımız için geçerli değil, erkekler de şiddete maruz kalıyor. Yılda %6.2 oranında şiddete uğrayan erkeklerimiz var; bu tabii ki bilinen sayı.
Çeşitli oyunlar aracılığıyla sesimizi kullanmayı öğreniyoruz. Yardım istemek için, ağlamak, çığlık atmak için, kaçmak, tekmelemek ve çok daha fazlası gibi.
Ailelere sadece çocuk jimnastiği yapmak ve akşamları daha iyi uyuyabilmeleri için çocukları getiriyorlar.

Ne yazık ki, böyle bir proje sunsaydık, çok az aile bunu yapmaya istekli olurdu çünkü "Bize Olmaz" düşüncelerine inanıyorlar.
İlla bu ya da bu alanda mutluyum diyemem. Nerede bir mutlu, bir güler çocuk varsa, işte orası benim için cennettir.


Sean: Vayy bee anlaşılan yalnızca bir sosyal eğitimci değil, aynı zamanda bir insanlık elçisisin diyebiliriz :) Gerçekten çok derin ve anlamlı bir bakış açısı, söylediklerini okurken insan biraz durup düşünmeden edemiyor. Bir yandan da işlerinin bu kadar duygusal yönü varken, başka türlü mutlu anlar ve eğlenceli taraflar da mutlaka vardır diye düşünüyorum. Peki, bu kadar yoğun duygular arasında işinin eğlenceli yanları neler? Öğrenciler bazen seni şaşırtıyor olmalı; hiç yok artık dedirten hikayeler var mı?


aL-yazmaLi: Yok artık dediğim birçok yaşadığım anılarım oldu elbette, ama senin düşündüğün gibi öğrencilerden değil, daha çok kendime "Haydaaaaa, kendine gel" demişliğim oldu. Ders olarak görmediğim, daha çok eğlenceli ders sunmak istediğimden dolayı soğuk bir atmosfer değil de daha çok arkadaşlarla birlikte zaman geçiriyoruz diye bakıyorum. Ben dinleyen öğrenciden daha çok aktif ve yaratıcı öğrencilerden yanayım. Normal bir sınıf öğretmeni değilim ve çalıştığım bazı okullar haricinde bulunduğum yer aldığım kurumda farklı proje programlarımız var ve burada ailelere gençlerimizin yalnız olmadıklarını hissettirmeye çabalıyoruz.

Kurumda ağırlıklı olarak göçmen ailelerle ilgileniyoruz. Entegrasyon kurslarımız var ve en büyük sorunumuz dil olduğu için müzik ve danslar bizleri birleştiren püf noktamızdır.

Şarkılar, çocukların günlük hayatlarındaki konuları ele alıyor ve bu sayede dilsel araçlar, konuya özel kelime dağarcığı, doğru cümle yapısı ve temel gramer yapıları sağlıyor. Müzikle her şey eğlencelidir ve böylece çocuklar şarkı söylerken otomatik olarak temel dil becerilerini kazanırlar. Konuşmadaki ritim, tonlama ve duraklamalar sayesinde çocuklar konuşma akışındaki kelimeleri daha kolay tanıyıp öğrenebilirler. En güzel anım müzik ile değil de, daha çok bir kitap ve hikaye okuduğumuz bir anıydı.

Kitabın ismi Öpücüğün Rengi Nedir?

Orada renkleri tanıtıyorlar ve sonunda soru "Öpücüğün rengi ne?" diye soruluyor.

O sırada Karnaval'dan kalma makyaj malzemeleri vardı masada.
"Sen kalk oradan ruju al, dudağına sür, yanağımı öp ve al, bak bu renk" demesi o kadar tatlıydı ki, bu anı hiç bir şeye değişmek istemem.


Sean: Şimdi anladım ki müzikle dolu bir dersin en keyifli yanı öğrencilerin yaratıcılığı :)) Bu yaklaşım gerçekten çok güzel; öğrencilerinle arkadaş gibi vakit geçirip eğlenceli dersler sunmak, öğrenmeyi çok daha keyifli hale getiriyor. Peki, kendine ‘haydaaaaa’ dedirten o anlar genelde ne tür durumlarda gerçekleşiyor? Yani, bazen beklenmedik bir şeyle karşılaşıyor musun? Madem bu kadar işinden bahsettik, bize bir rutin programını canlandırmanı istesem, neyle karşı karşıya geleceğimi çok merak ediyorum. Bizi de bu eğlenceli yolculuğa dahil et :))

aL-yazmaLi: :))) Size video çekmem gerek. Hani derler ya, anlatılmaz, yaşanmalı :)
Kahvaltıda bile müzik çalıyoruz. Dudaklarımızı şapırdatıyoruz ve farklı ritim ve seslerle höpürdetiyoruz. Kahvaltıdan sonra biraz egzersiz yapmak için çılgınca dans ediyoruz. Kelimeleri oyun yoluyla öğrenmeye devam ediyoruz. Dersin konusunu genellikle bir hareket oyununa veya müziğe uyarlarım. Bu, öğrencilerin aynı zamanda oyun yoluyla eğlenerek öğrenmeleri anlamına gelir. Herkesin yanıma alınması ve kimsenin geride kalmaması benim için çok önemli.

Sean :Vay, kahvaltıdan sonra çılgınca dans etmek ne güzelmiş :)) Benim sabah kahvaltılarımda müzikten çok, "Bir an önce uyanıp kahvemi içeyim" türünde bir ritim var. 😄

Peki, sıradaki sorum geliyor: Müzik senin için ne kadar önemli? Radyo programında dinleyicilere hangi tür müzikle ulaşmak istersin? (Arada dansa da yer var mı, onu da sorayım) :))))

aL-yazmaLi: Çocukluğumdan bu yana müzik hayatımda eşlik eder. Lüks olarak görüyorum. Yani, senin hiç yok mu, "Bu şarkı beni anlatıyor" dediğin ya da tam bir ruh halindesin ve bir şarkı dinlersin, kendini az da olsa o sözlerle kaybedersin. Uyurken bile arka planda müzik olur.

Şarkıların arkasına sığınmayı bilenlerdenim ama bir o kadar da içten içe bağırarak kendimden geçip şarkı söylerim. Ha, şimdi diyeceksin, "Sesin ne kadar güzel?" 😀 Vallahi o kadar kötü ki, yine de zevk alıyorum ya.

Ben senin gibi ya da başka arkadaşlar gibi yayıncı değilim ki.

Siz bunu canı gönülden ve profesyonellik kalitesinde yapıyorsunuz. Ben sadece sunucu açıldığında oto yayındaki şarkılara illalah getirmiştim. Hiç insan bu şarkıları dinler mi, diye radyoyu kapattığımı bilirim. Ehh, biraz da şımarıklık var ya bende, dolayısıyla üstünede merak da eklenince, Derya'nın başının etini yedim.

Nasıl oluyor bu iş? :)) İlginç, benimle dur, deneyeceğim diye diye… En büyük şansım zaten kendi aramızdayız diyip bir cesaret aldım, öyle bir çılgın adım atmıştım 3 kişilik bir sunucuda. 🙂

Şuan iyi ki o adımı atmışım diyorum, yoksa burada olmazdık. 🙂 Değil mi?

Sanalda birilerine ulaşma gibi bir gayem yok. Ben yayın alırsam ya canım çok sıkılmıştır ya da çok keyifliyimdir. Ve sen demeden ben diyeyim, elimde çayım ve çekirdeğim de olur, ve arkadaşlara yazmakla yetişemediklerimi anons ederek yetişmeye çalışıyorum. 🙂

Senin hep dile getirdiğin bir hikayen var… İşte bir abla vardı, mutfakta yemek yaparken yayın alırdı, tencere vs. sesleri gelirdi. Aha, işte o tam benim.

Senin gibi baksaydım, zaten emin ol sana rakip olurdum. 😀

Ya bak, zaten öyle olmaz mı? Keyifli olduğun bir anda birden biri gelir, adam arabeskçidir ya da dertli, her neyse bir istek yapar, haydaaaaa… Birden istek liste arabesk dolar ve bu eğlenceli grup birden kendilerini sanki meyhanede rakı-balıkta bulurlar.

Bu yüzden şu "bu kitlem olsun" diye bir çabam yok, herkes istediği gibi keyif alsın ve benim canımı daraltmadığı sürece her şey eğlenceli olur zaten.


Sean : Ablamız çok yemek kaynattı pandemi de :)) Estağfurullah,mütevazı davranıyorsun ama içindeki bu samimiyet, dinleyiciler için gerçekten kıymetli. "Senin gibi yayıncı değilim" diye abartıyorsun, ama aslında müziği ve sohbeti bu kadar doğal haliyle sunabilmek de çok özel bir yetenek. Sen, içinden geldiği gibi, kendi tarzınla dinleyicilere ulaşıyorsun ve eminim ki o samimiyet herkes tarafından hissediliyor.Kendi halimizde, rahat rahat müziğin ve sohbetin tadını çıkarmak, Sadece eğlenmek için bir araya geldiğimiz, birbirimize yetişmeye çalıştığımız o anlar belki de en güzel anlar. Sen de bunu hissettiriyorsun işte; kendine has tarzınla, içtenliğinle dinleyicilerinle buluşuyorsun.

Yoğun bir yaşamın var, peki bu koşuşturmanın içinde kendine nasıl zaman ayırıyorsun? Keyif aldığın aktiviteler var mı?


aL-yazmaLı: Benim bir sanaldan önce bir de sanal sonrası var.

Sanala şurada iki buçuk yıl önce başladım.

Skateboard, dans etmek (bu arada 7 yıllık hocalık yapmışlığım vardır - kafkas dansları), tiyatro oynamayı, kitap okumayı ve en büyük hobim ailemle vakit geçirmeyi seviyorum.

Bir dönem ayda iki defa İstanbul'da buluyordum kendimi. Şimdi abartıyor diyenler de olacak tabii ki, onlara şunu diyeyim: Bir ara ciddi anlamda uçak biletleri bayağı uygundu. Yani burada bir yere gidene kadar, bir İstanbul yap-gel daha uyguna geliyordu.
Ve ben her zaman kendime zaman ayırmasını bilen biriyimdir, çünkü bu hayata bir defa değil, HER GÜN GÜNE UYANIYORUM!

Bu yüzden hediye edecek ne vaktim ne de öyle bir lüksüm vardır.

İstediğimi çerçeve içinde yaparım, dilediklerimi de alırım.
Sanal sonrası da ciddi anlamda hayatımda dönüm noktası yaşadım.

Kendimle kalmaya ihtiyacım vardı ve herkesten uzak kalma kararı aldığımda kendimi sunucularda OXM oynarken buldum.

Sean: Gerçekten dolu dolu bir hayatın varmış, hem gerçek hayatta hem de sanalda Sanırım herkesin arada bir “kaçış” noktalarına ihtiyacı oluyor, sen de bunu oldukça iyi dengeleyenlerdensin. İstanbul'a sık sık gitmen bence oldukça cesur bir hareket, hele uygun uçak biletleri zamanında bunu avantaja çevirmişsin :)) Bir de dans ve tiyatroya olan ilgini duyunca, hayata dolu dolu bakmayı gerçekten bilen biri olduğunu daha iyi anladım. Kendine böyle güzel vakit ayırabilmen ve bunu her güne değer katacak şekilde yaşaman, büyük bir fark yaratıyor.

Dinleyicilerinle kurduğun bağ senin için ne ifade ediyor? Şöyle desem daha iyi olacak Onlardan gelen geri dönüşler seni nasıl etkiliyor?

aL-yazmaLi: Fark yaratmak değil, bu daha çok erken yaşta ailemden ayrı kalmakla alakalı diye düşünüyorum ve tek başıma koca dünyada dört duvar arasında kalınca sanırım kendimi daha iyi tanıyıp ne istemediğimi idrak ettim. Bu yüzden istemediklerim ne varsa hayatımda alan vermiyorum.

Yayın esnasında ukala tavırlara ve hadsizliğe tahammülüm yoktur. İlla yayın akışından memnun kalacaklar anlamına gelmez. Öyle bir platformdayız ki, bence herkes her şeyi denemeli ve ben bundan keyif alıyorsam kimse çirkin davranışlarla bunu bozmaya hakkı yok, o hakkı da vermem. Bu her yayın alan arkadaş için geçerli. Bazen denk geliyorum yayın alan arkadaşlara; dinleyici ise "Ne bu, niye anons yok, ne kötü parça?" gibi yorumlara ve bunun önüne geçerim.

Abi, sen çok daha iyi biliyorsan açarsın kendine bir radyo kanalı, 7/24 yayın alırsın kendi kendine, diyesim geliyor. 😀

Sean: Dinleyicilerle olan bağını gerçekten önemsediğin çok belli; herkesin iyi vakit geçirmesi için yayınlarına özveriyle yaklaştığını hissediyorum. Yine de, bazen yayının akışını bozmaya çalışanlara karşı net duruşunu da takdir ediyorum. Peki, seni destekleyen ve içtenlikle yorum yapan dinleyicilerin varlığı yayınlarına nasıl bir anlam katıyor?

aL-yazmaLı: Hiç sevmediğim bir noktaya değdin. Genelde görmemezlikten gelmeye çalışıyorum çünkü dilim, papucum kadar olmasa da bir o kadar da aslında utangaç bir yapım vardır. Eğlendikleri sürece benim için hayat toz pembedir. Keyif alsınlar, başka bir şey istemem. Beni alkışlayacaklarına bence kendilerine güzel anılar biriktirdikleri için kendilerini alkışlamalılar. Şiir okuyan ya da şarkılarıyla yayın yapanlar için şapkamı çıkarırım. Onlara bazen nasıl takdir edeceğimi bilmiyorum. O an sesli mesaj atacağım geliyor. Bir ‘yüreğine sağlık’ demek çok hafif geliyor ya da şu: ‘Alkış DJ…’ Bu çok minimum bir değer göstergesi bence. Sesli mesaj sunucumuza ekleyelim @[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] :)) Buradan da talebim olsun."


Sean :Her şeyin keyfini çıkarmak ve başkalarının mutluluğuna odaklanmak gerçekten çok güzel bir yaklaşım. Hem radyo hem de eğitim alanında yapmak istediğin projeler merak uyandırıcı. Önümüzdeki sorular da bununla ilgili, bakalım hayalindeki projeler neler ve onları nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsun?

aL-yazmaLı: Yerli radyo'da bir ara farklı ülkelerden Almanya'ya yerleşen kişilerle röportaj yapıp yayında yer veriyordum. Arka planda bilgi aktarma ve insanların bu konuda tek başına olmadıklarını hissettirme çabası vardı.
Farklı ülkelerden gelen kişiler için Almanca dil belgesi A1 için dil eğitimi veriyordum. Yıl sonuna doğru bir kitap seçip hikayede bulunan canlıya bir karakter belirleyip Almanca okumaları için bir süreç yaşandı ve oturduğunda bunu radyoda kaydettik. Pazar günü öğle vakti aileleriyle kendi okudukları hikayeyi dinleyip unutulmaz bir anı oldu. Herkese bir CD çıkartmıştık ve yılbaşı hediyesi olarak takdim edildi.

Bu tür projeler sadece çocuklarımız ve ergenlerimiz için değil, birçok yetişkinimiz için de büyük kazançtır. Eskiden kalma utangaçlıklar, cesaretsizlikler bu projelerde yenilebiliyor ve sosyal hayatlarına büyük kazanç sağlıyorlar, kendilerini değerli hissettiriyorlar.

En büyük hayalim; tiyatro alanında birçok kez projelerimiz oldu ve pedagojik olarak destekledim fakat tiyatro pedagogu olarak belgem yok, onu almak isterdim. Her sene erteliyorum, hadi inşallah darısı 2025 diyelim 🙂
Bir de en en büyük hayalim, Türkiye'de bir anaokulu ve ilkokul kurmak. Sistem olarak da Montessori olması tercihim. Maddi durumu müsait olmayanlar, ailelerinde yer alabilecekleri bir dünya olsun istiyorum. İlk adımları attım fakat altından kalkabilir miyim, işte bu beni biraz daha geriye atıyor.


Sean: Geçmişte hayata geçirdiğin projeler gerçekten ilham verici. Özellikle farklı yaş gruplarındaki insanlara katkı sağlaman çok değerli. Tiyatro pedagojisi eğitimi almak gibi bir hedefin de varmış, bunu da en kısa zamanda gerçekleştirebilmeni diliyorum.

Peki, sona gelmeden önce bu büyük hayalin olan Montessori ilkokulu için hangi adımları atmayı planlıyorsun?


aL-yazmaLı:Amin, inşallah.
Öncelikle Türkiye'ye yerleşmek :))
Sakarya Adapazarı'nda eniştemin bir yardım derneği var, baya ses getiren bir dernek. Aslında benim çalıştığım kurumun Türk versiyonu diyebiliriz.

Ben birkaç ön görüşme yaptım. Almanya'dan Türkiye'ye yerleşen bir hocamız var, okul eğitim bakanlığı mı oluyor? Bakanlıklarla çalışan bir hocamız. Bana bu konuda desteğini esirgemeyeceğini ve aklımdakileri kolayca Türkiye'de uygulayabileceğimi söyledi.
Fakat bunlar benim için büyük adımlar. Hiç tanımadığım bir ülke, en azından iş hayatında tanımadığım ve ailelere ümit olmak isterken, kabusla karşı karşıya gelmelerinden korktuğum için hayalim diyorum. Evdeki hesap çarşıya uymuyor.
Benim öncelikle Türkiye'de birkaç yıl yaşamam gerekir ve sistemi öğrenmem gerektiğini düşünüyorum.
Bu yüzden bu merakını üzgünüm gideremeyeceğim çünkü cesaret isteyen bir karar ve adım.

İnşallah olur da bir gün forumda değil de Türkiye'de karşılaşırız 🙂
Sana kocaman teşekkür ederim, bana unutulmaz bir anı yaşattığın için.


Sean : Güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Röportajın biraz geçiktiğini fark ettim, ama öğretmenler haftasında yayınlamak istedim. Kasım başında konuk almıştım, biraz zaman aldı. Aşağıda paylaştığım videoyu hazırlarken çocukların sesinden gelen güzel dilekler ayrıca ortak arkadaşlarımızdan oluşan küçük bir çekiliş yaptım sana seçtirdiğim kağıtlardan çıkan kişilerin katılımdan dolayı da teşekkür ederim bu küçük sürprizi de ekledim umarım hoşuna gider . Tüm içtenliğimle Öğretmenler gününü kutluyorum Umarım bir gün dediğin gibi, forumda değil de Türkiye'de karşılaşırız. :))) Tekrar teşekkürler, unutulmaz bir anı yaşattığın için.




[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...]
________________

Üslup muhattaba göre şekil alır
.