Bade hayatlarına girdiği günden itibaren her şey çok daha güzel ve düzenli bir hal almıştı. Erken gelen koştur koştur mutafağa girip yemek yapmaktan, ortalığını toplamaktan kurtulmuşlardı. Erhan’ın artık sabahları işe gitmek için hazırlanırken ütülü gömlek aramasına, kahvaltı hazır olamadığı için ağzına bir lokma bişeyler atıp çıkmasına gerek kalmamıştı. Sanki sihirli bir peri bir dokunuşuyla her şeyi hallediyor,ikisi içinde hayatı müthiş kolaylaştırıyordu.
Yardımcılarla büyümüş her istediği sormadan elinde olan Erhan ilk günler çok zorlansa da bu mütevazi hayata hiç şikayet etmeden uyum sağlamış olsa da Sare ile sohbetlerinde, hayatını artık şaka yollu da olsa ‘’Bade’den öncesi ve sonrası ‘’ diyerek memnuniyetini sık sık dile getiriyordu.
Sare için de durum farksızdı. Sabah uyandığında dolabının kapısını açtığında karmakarışık bir dolapta aradığını bulamadığı günler mazide kalmıştı. Her şey belli bir nizam içinde yıkanmış, ütülenmiş ve askılarına asılmış oluyordu. Mutafağa geçtiğinde büyük bir su bardağında ballı sütü hazırdı. Kahvaltı çoktan hazırlanmış oturmaları için masa onları bekliyordu.Bu konfora o kadar çabuk alışmış ve kabullenmişlerdi ki, Bade yeni gelmemiş de hep onlarlaymış,hayatları hep bu şekilde geçmiş gibiydi..
Bade ise 18 yaşına kadar hiç yaşamadığı bir huzuru yaşıyordu. Sevilmenin, değer verilmenin ve hatta varlığının kabul görmesinin insana nasıl bir güven ve mutluluk verebildiğinin derin huzuru içindeydi. Yaptığı tüm işleri görev gibi değil severek ve isteyerek yapıyordu.
Ona evlerini yuvalarını açan bu çifte o kadar büyük bir sevgi ve minnet duyuyordu ki ne yapsa az gelecekmiş gibi hissediyordu. Evi derleyip topladı, yemek yaptı diye ona teşekkür etmelerine bir türlü alışamıyordu. Ne vardı ki bu yaptığında , boş boş oturacak mıydı.. Bir de üstüne para veriyorlardı. Abisi bankada onun adına bir hesap açmış, her ay o hesaba maaş dediği o parayı yatırmaya devam edecekmiş.. Eline getirip bir de hesap defteri tutuşturmuştu üstelik..
Yetmemiş sigorta dediği bir şey başlatmıştı.. ‘’Bu senin güvencen Bade ‘’ demişti abisi.. Çok anlamasa da bu söylenenlerden ‘’Abim en iyisini bilir’’ diyerek ses çıkarmamıştı.
Geldiği günden beri ona garip gelen tuhaflıklar da yok değildi. Bazı şeylere hiç anlam veremiyordu. Neden ayrı odalarda kalıyorlardı mesela hiç anlayamıyordu. Birbirleri ile çok iyi anlaşmalarına rağmen ne sarıldıklarını ne de öpüştüklerini hiç görmemişti.. ‘’Belki de benden çekiniyorlardır’’ diye düşünmekten kendini alamıyordu. Ayrı odalarda kalmalarını da ablasının hamileliğine veriyordu. Diğer bir gariplikte ikisinin de hiç ailelerinden bahsetmiyor oluşlarıydı. Fotoğraf da yoktu hiç.. Ne düğün ne aile .. Neden hiç fotoğrafları yok diye düşündüğü çok oluyor, kafasında bir çok sorular birikiyordu ana ne ablasına ne abisine asla soru sormayı, onlar konuşmadan bunları kurcalamayı aklından bile geçirmiyordu...
Doğuma bir hafta kalmıştı. Evde hazırlıklar tamamlanmış, bebeğin yatağı, kıyafetleri ,bütün malzemeler tamamlanmıştı. Bebeğin kız olacağını duyan Erhan çarşıda pembe bir şey bırakmamış, ne görse alıp getirir olmuştu. Sare de ,Erhan da çok heyecanlıydı. Yatağı Sare’nin yatağının yanına yerleştirmişler, dolabını da zar zor yer açıp yerleştirmişlerdi.
Artık çok fazla ayakta kalamayan çabucak yorulan Sare yatağının üzerinde oturmuş, Bade dolabın içini yerleştirirken onu izlemekteydi. Alınan her kıyafeti yıkayıp ütüleyen Bade özenle kıyafetleri bebeği sever gibi severek katlayıp belli bir düzene göre yerleştirmeye devam ediyordu.
Kendi kendine ‘’ Dolap sıkıştı kaldı buraya, Kendi odası olaydı keşke bebenin ‘’ dedi. Aslında Sare’nin varlığını unutmuştu, sesli düşünmüştü. Sare onun söylediğini duyunca:
-Odamız yok Bade.. Olsa ilk sana vereceğiz zaten.. Bebek için şimdilik ayrı odaya gerek yok ki..
Diyince Bade suçüstü yakalanmış gibi tedirginlikle ablasına döndü:
-Öyle de abla.. Abimin odası aslında tam bebek odasına uygun gibi..
Bebek doğunca nasıl olsa aynı odaya geçecekler diye düşündüğünden cümle ağzından bir nefeste çıkmıştı. Ablasının yüzünün bulutlandığını ve bakışlarını karşı duvara dikip düşüncelere daldığını görünce hepten suçlu hissetti kendini.. Dokunmaması gerektiği bir şeye dokunmuş çocuk misali..
Bir süre Sare cevap vermeden aynı pozisyonda kaldı.. Bade de sessizce kıyafetleri yerleştirme işine döndü.. Bir zaman sonra :
-Bade...
-Buyur abla.. Bir şey mi istedin ?
Hemen doğrulup yanına geldi. Sare eliyle yatağına vurarak:
-Otur canım.. Gel sohbet edelim biraz seninle..
dedi ve Bade’nin yanına oturuşunu ve o kocaman gözlerini merakla açarak onu dinlemeye hazırlanışını izledi.
-Badecim sen artık bizim ailemizin bir parçasısın.. Bundan böyle ne yaşayacaksak birlikte yaşayacağız. Biliyorsun bir hafta sonra Allah nasip ederse bebeğimizi kucağımıza alacağız.
-İnşallah abla Allah’ın izniyle.. Bir ağızda olsun inşallah.
-Amin canım.. İşte bu yüzden artık bizim hikayemizi öğrenme zamanın geldi diye düşünüyorum. İster misin anlatayım mı sana ?
-İstemem mi ablam isterim tabi.. Ama önce sana ben bir süt getireyim boğazın kurumasın hem.. Hem bebe de acıkmıştır belki..
-Bırak şimdi sütü.. Konuşalım sonra nasılsa içirirsin sen onu bana..
Diyerek Bütün hikalyerini en başından bugüne kadar anlattı Sare.. Yeri geldi birlikte kahkaha attılar, yeri geldi birlikte gözyaşlarına boğuldular.. El ele her şeyi yeni baştan yaşadılar birlikte..
Anlatacakları bitince Sare derin bir ohh çekti.. Olup bitenleri birine anlatmak o kadar iyi gelmişti ki.. Kuş gibi hafiflediğini hissetti.
Uzanıp gözlerinde hala yaşlar parlayan Bade’ye sarıldı:
-Sen artık benim hem kız kardeşim hem de dert ortağımsın.. Anlaştık mı ?
Gözündeki yaşı eliyle silen Bade:
-Sen de benim hiç olmayan ablamsın.. Cansın.. Abimde öyle.. Allah’ın sevdiği kuluymuşum ki bana sizleri verdi..
İki dert ortağı yeniden sımsıkı sarıldılar birbirlerine...