Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Eylül 2023, 19:36   #13
Kedi
Kedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Atatürk'e karşı itibarsızlaştırma ve nefret söylemlerinde bulunanlar şunları anlamıyor:

Birinci Dünya Harbi Çanakkale cephesinde ittifak güçlerinin oraya kruvazörlerini ve filolarını yığmasının derdi bir an önce İstanbul'a ulaşıp en kısa sürede padişah yönetimini ele geçirmek ve böylelikle Osmanlı ana karasındaki orduları pasifize hâle getirmekti. Yani burada M. Kemal'in de aralarında bulunduğu - hatta ön plana çıktığı - Osmanlı subayları, hem ellerindeki profesyonel ordularına hem de halk seferberliğiyle meydana getirilmiş ve ordunun büyük bölümünü oluşturan profesyonel olmayan asker gücüne İstanbul'daki sarayı ve padişahı korumak için komuta ediyorlardı. Hayatta kalmak için yapmak durumunda oldukları şey buydu çünkü. İçinde bulundukları şartlar bunu gerektiriyordu.

Gelgelelim ittifak güçleri kısa vadade yapamadıklarını uzun vadede gerçekleştirmeyi başarıyorlar ve Osmanlı Sarayını ve padişahı, yani İstanbul'u ele geçiriyorlar. Dolayısıyla Trakya, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu üzerindeki işgâl durumu artık bütünüyle meşruiyet kazanıyor.

Şimdiki Osmanlıcıyız falan diyenlerin Osmanlı falan bildikleri de yok. Boş kafadan sallıyorlar. Zannediyorlar ki Osmanlı hanedanına ve Sultan Vahidettin'e karşı halk genelinde bir saygı falan kalmış. Zaten küfür kıyamet linç ediliyorlar.

Bir düşünün: Siz 19. yy'ın ilk çeyreğinde Aydın vilayetinde, yahut atıyorum Tarsus vilayetinde yaşayan Osmanlı reayasından birisiniz, şimdiki tabirle bir Osmanlı vatandaşısınız. Günün birinde yabancı güçlere ait bir ordu birliği elinde padişahtan onaylı bir izin kâğıdıyla birlikte geliyor ve diyor ki artık burada bizim borumuz ötecek. Kabul eder misiniz böyle bir şeyi! Tamam, burada dilediğini yapabilirsin, istediğini istediğin şekilde kullanabilirsin falan der misiniz hiç! Öyle bir halk topluluğu var mıdır sizce?

Reaya dediğin padişahın güvenliğini ve çıkarlarına korumakla mükellef olduğu halk topluluğudur, padişahın kulu kölesi falan değildir. Reayadan beş on kişi toplayın da şu yazlık sarayın perdelerini yıkayıp değiştirsinler falan diyen biri değil bu padişah, öyle bir hukuksal düzen, öyle bir toplumsal sözleşme yok Devlet-i Aliyye'de.

Dolayısıyla halk zaten tepkili ve ayaklanmış durumda, özellikle de işgâl altındaki yerlerde. Son derece de anlaşılabilir bir durum. Kendi hürriyetlerini ve mülkiyetlerini korumak istiyorlar. M. Kemal'in de Anadolu'ya üst düzey müfettiş olarak gönderilmesinin sebebi, ittifak güçlerinin talimatlarını da gözeterek herhangi bir etnik unsur ayırt etmeksizin bu tür ayaklanmaları durdurmak ve asayiş sağlamak. O ise tam tersini yapıyor. Ayaklanmış halkı daha da çok örgütleme ve bunu organize bir biçimde gerçekleştirme yolunda adımlar atıyor, pasifize hâle getirilmiş Osmanlı ordularını aktif duruma getiriyor. Ardından yeni bir meclis çatısı altında kurulan yeni bir hükümetle gayet de hukuksal bir çerçevede hem işgâl güçlerine karşı mücadele veriyor, hem de yeni bir toplumsal düzen inşa ediyor.

Tüm bunlardan sonra ne demesi gerekiyordu, padişahım çok yaşa mı demeliydi? Kusura bakmayın onu ne Gazi Paşa, ne de ona gönül vermiş, onu önder bellemiş bir halk derdi. Öyle demediler de zaten. Boş konuşuyorlar. Bunda anlamayacak ne varsa...

________________

abdülhamiti savundunuz; kedileri savunmadınız