Konu: Kinayet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Ocak 2023, 22:46   #85
Renommier
Schmiss
Renommier - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Gepetto Sendromu diye bir şey var, biliyor muydunuz?

Carlo Collodi'nin, Pinokyo ismindeki çocuk romanını duymuşsunuzdur. Aslında gerçek hikâye başkadır. Ama bizi ilgilendiren, sonunda Pinokyo'nun asıldığı hikâye değil. Bizi asıl ilgilendiren, yalnızlığın insana her şeyi yaptırabileceğini anlatan o hikayedeki Gepetto'nun psikolojisi. Sorun şu ki, Gepetto Sendromu'nun ciddiyetini, sadece ama sadece bu psikopatolojik hikâyeyi anlattıktan sonra kavrayabilirsiniz.

Bak şimdi, birkaç teknik bilgi verip hikâyeye gireceğim. Kulaklarını tam aç ve iyi dinle, başlıyorum;
Kur'an-ı Kerim'in Hicr suresinin 26'ıncı ayetine göre insan şöyle olmuştur; “Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık.” İncil, Yaratılış 1:27’de der ki; “Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı.” Tevrat’a göre de iki şekilde yaratılma hikayesi vardır. Ancak Gepetto, sadece Yahvist Metin'den yola çıkmış olmalı. Çünkü orada ikinci insan (kadın) ilk insanın (erkek) kaburga kemiğinden yaratıldığını iddia eder. Gepetto, yalnızlıktan kutsal kitapları karıştırmaya başlar. Hristiyanlığa göre Hz. İsa, çarmıha gerilip öldürülmüştür. Ancak Müslümanlar, Nisa 157'den yola çıkarak ölmediğine inanır, tabii çarmıha gerilenin de Yahuda İskaryot olduğuna. Bunları araştırırken Gepetto'un aklına şöyle bir fikir geldi; “Eğer İsa, ölmediyse, onun kanına boyanan tahta çarmıhtan insan da yaratmak mümkündür.” Komik veya saçma gelebilir. Ama unutma, yalnızlık insana her şeyi yaptırır! Allah'a inanır gibi yaptırır. Gepetto, artık yalnızlıktan kurtulmanın nasıl olacağının krokisini kendi kafasında belirlemiştir. Geriye sadece Crux Vera çarmıhını bulmak kalmıştır. Ancak kutsal Crux Vera haçı; 1204 yılındaki Latin istilası sırasında Ayasofya yağmalanınca, mevcut son parçalarını da kaybetmişti. Gepetto'un o haçı aramaya çıktığı yol ise 1876'dır. Tam yedi yıl sonra, 1883 yılında Gepetto, kutsal haçı bulmuştur. Evinde ince bir çalışmayla güzel bir kukla haline getirmiştir. Her gün kuklasıyla oynamaya başlamıştır. Ancak belirli bir zaman sonra bu kendine yetmemeye başlamıştır. Bir gece, uyumadan önce kutsal kitaplardan seslenerek şöyle yalvardı; “İsa'yı babasız yaratan Allah'ım, onun kanını taşıyan tahtadan yaptığım kuklama da annesiz hayat ver. Yoksa kendimi öldürebilirim yalnızlıktan!” Zariyat suresinin 56'ncı ayeti, “Ben cinleri ve insaları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” der, Allah ve Gepetto'un bu duasını kabul eder. Çünkü Gepetto, ona yönelir. Ondan yardım ister. Allah için hiçbir şey mucize değildir. Peygamber'in söylediğine inanılan şöyle bir söz vardır; “Bir kimse, cuma günü ikindiden sonra Ayet’el Kürsi'yi ıssız bir yerde on yedi defa okursa, daha evvel kendisinde olmayan haller oluşur. O anda dua etse, duası kabul olunur.” Ya Gepetto, bunu yürekten istemişse? Bakma öyle, masallar, inanıldığı kadar gerçektir. Her neyse. Gepetto, bir sabah uyanır ve karşısında Pinokyo'nun ona gülümseyerek baktığını görür. İçinden geçirdiklerini sesli bir şekilde, “Keşke günaydın diyebilecek kadar canlı olabilseydin.” der. Ardından Pinokyo, “Günaydın!” der. Gepetto, o an şaşırmaz. Çünkü o kadar çok istemiştir ki bunu, hayâl bile olsa umurunda değildir. Tıpkı Musa'nın peşinden koşan Firavun gibi. Hiç yadırgamaz bu durumu. Ve Allah'ın bu iyiliğine karşılık, Gepetto da Pinokyo'ya ilk önce okumayı aşılamak ister. Çünkü ilk emir, “İkra!” dır. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz ve Pinokyo ne okulu ne de okumayı asla sevmez. Gepetto buna çok üzülse de İsa'nın çarmıhtaki hali aklına gelir ve Pinokyo'ya asla “Neden?” sorusunu yöneltmez. Yöneltemez. Zaman su gibi geçer. Bir gün, komşusu uzun zamandır göremediği için Gepetto'yu merak eder ve evine gitmeye karar verir. Ancak eve geldiğinde gördüğü manzara şok etkisi yaratır. Tahtadan bir çocuğun konuştuğunu görüp baygınlık geçirir. Allah'ı görmek isteyen ancak sadece kudretinden bile yığılıp kalan peygamber gibi komşusu da oracıkta bayılır. Gepetto, bu durum karşısında sadece şuna inandırır kendini; “Pinokyo, beni düşündüğü için okula gitmedi. Yoksa beni büyücü zannedip öldürebilirlerdi.” Bu olanlar karşısında çok etkilense de Pinokyo, babasına belli etmemeye çalıştı. Bir gece babasının dua ederken, “Pinokyo'nun insan olmasını istiyorum” dediğini duydu. Etten kemikten olmasa da bir ruha sahipti Pinokyo. Çok üzüldü. Ancak babasına hak verdi. Çünkü normal bir insan onu görünce inanmak istemiyordu. Nasıl inanılsın, Hz. İsa, “Ben peygamberim” demesine rağmen çarmıha germediler mi? Pinokyo'ya neler yapılır düşün bakalım. Gepetto da bunu düşündü ve insan içine çıkarmaktan vazgeçti. Komşusu kendine gelip evden ayrılınca Gepetto'un büyücü olduğunu söyledi insanlara. İnsanları kışkırtarak bir gece evini bastılar Gepetto'un. Ancak evinde hiçbir büyüsel eşya bulamadılar. Pinokyo'yu bile bulamadılar. Çünkü Pinokyo, daha önceden gitmeye karar vermişti. Babasının uyuduğu o gece de çoktan yola çıkmıştı bile. Yolda Cebrail (a.s) ile karşılaştı. Cebrail, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. Pinokyo, “İnsan olmaya gidiyorum” cevabını verdi. Cebrail hiçbir şey demeden yolundan çekildi. Bu sefer Pollyanna ile karşılaştı Pinokyo. “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. O da aynı şekilde “İnsan olmaya...” cevabını verdi. Pollyanna, gülümsedi. Sonra Pinokyo'nun burnunu koparıp kalbine sapladı ve “Bir şey hissediyor musun?” diye tekrar sordu. Pinokyo, “Hayır” dedi kendinden emin bir şekilde. Pollyanna, “İnsan olmak için kalbin çok acımalı” dedi. Pinokyo, içinden “Kurumuş bir ağaca ne kadar zarar verebilirsin ki?” ama dışarıdan “Haklısın, o halde nereye gidersem gideyim bu olmayacak” dedi. Pollyanna, tasdikler gibi kafasını salladı. Pinokyo geri döndü. Fakat döndüğünde evini yanıyorken buldu. Çünkü inkâr etmemişti Gepetto. Yaptıklarının arkasında durmuştu. Anlatmıştı. Gözlerine baka baka anlatmıştı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı... Diz çöktü Pinokyo. Kalbine dokundu. Pollyanna haklıysa, insan olmuştu. Ama vazgeçti, önce insanlıktan, sonra da yaşamaktan. O hırsla kalktı ayağa, evini ve babasını yakanların üstüne koştu. Hz İsa'nın aksine “İnsanlık bu mu!” diye haykırarak koştu. Ardından yangına koştu Pinokyo, ateşe koştu. Gözyaşlarıyla söndürebilmek için koştu. Her şeyi düzeltmeye çalışır gibi koştu. Ve insanlığını da Alak suresinin 8'inci ayetine sıkıştırarak koştu. “Tahta gibi, insan kadar!”

Araf suresinin 179'uncu ayetini bıraktı. “‘Andolsun ki,’ dedi ayet, ‘cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık.’ Peki, sence, Gepetto'ya ihanet eden Pinokyo muydu, insan mıydı, inandığı mıydı, yoksa inancı mıydı?”

Nebe suresinin 40'ıncı ayetine yaslanarak öğrettiğim şeyi soruyorum sana, insan olmaya gerek var mı? Sayemde çok önemli bir şey öğrenmiş oldun, Gepetto Sendromu diye bir şey olmadığını..

________________