09 Eylül 2021, 16:47 | #1 |
Odasına Vardım Türküsü ve Hikayesi
Zengin bir ailenin iki kızı varmış. Çarşaf içinde, kafes ardında fakat, yalnız gezemezler. Arkalarında hizmetçileri dolaşır. Kimse ile konuşamazlar, dedikodu edilir. Evlenmek için talipleri çıkar, ana baba denk değil diye vermezler. Genç bir eczacı, iki bacıdan küçüğünü nasılda görmüş beğenmiş. Erkek güzel bir delikanlı. Fakat o zaman Türklerden kimse eczalık yapmadığı için bu meslek hor görülmektedir. Hem bu genç eczacının sevdiği kız, büyüğü değil küçüğüdür. Büyük dururken küçüğünü istemek adete töreye uymaz. İstense bile veren nerde görülür? Anlaşılıyor ki bu derdin çaresi yok. Ama, seven gönüller de muhakkak, birleşmek kararındadır. Seven de sevilen de derdin çaresine koyulurlar. Günler geçer, ayrılık uzar. Bu uzun ayrılık genç kızı hasta eder. Doktorların reçetesi tesir etmez. Halk kızın derdine ince dert kara sevda der. Doktorlar geçer diyey aldırış etmezler ama, kızın hastalığı gün geçtikçe artar. Seven genç de ilaç doktorlardan kendisine tardı etmelerini ister. Nihayet doktorlar, hasta sahibine ilacın eczacı tarafından saatinde içirilmesini tavsiye ederler. Doktorların tavsiyesi, tutulursa da bir erkeğin kadını yatakta görmesi olacak şey değil. Eczacının gelişi haber verilince, küçük kız hasta yatağından kalkar sedirde melül mazun oturur. İlaç getireni bekler. Bu odanın asıl sahibi odur diye.. Gelince de yüzünü ondan çevirerek verdiği ilacı içer. Gelen eczacı malül mahzun oturan hastasının haline üzülür kalbini ferah tut. Çok sürmez, geçer diye teselli eder gider. Diğer bir gün eczacı yine, hastasına ilaç vererek teselli edip gider. Kız ses vermediği için karşılıklı konuşamazlar. Ancak, gizli bakışlarla konuşur ve fırsat el verirse bir birlerine birer pusula verirler. Bu pusulalarda neler yazılı değildir ki, kız derdini döker eczacıya verir, eczacı ilacını ezer kıza verir. Eczacı gün aşırı gelip gittikçe kızın derdi azalmaz belki artar amma, hayatından memnun olduğu da hissedilir. Soranlara günden güne iyiliğe yüz tuttuğunu söyler. Dördüncü beşinci gelişte kızcağız, iyileşmiş görülerek, eczacının hizmetine karşı dua etmekle kalmaz. Odasında döğdüğü kahveden pişirip ikram eder. Fakat nedense kızcağız tamamen şifa bulmadan, dayısı artık bu eczacının eve gelip gitmemesini ister. Eczacının ayağı yerden kesilir. Ayrılık, sevenleri unutturmaz, bilakis gönül yarasını azdırır. Bir gün kızcağızın dayısı da rahmete kavuşur. Ölüm Allahın emri diye bu acı da unutulur. Fakat ayrılık acısı hala devam etmektedir. Nihayet araya adamlar konulur. Kızın evlenmesine annesi ve diğer büyükleri, rıza gösterir mi göztermez mi, pek bilinmez ama genç kız ablasını da alarak eczacı ile birlikte İstanbula doğru giderler. Bu gidiş, Elaziz de uzun bir mecaranın devamı sanarak söylenip durmakla kalmaz türküsü bile yakılır. Odasına Vardım Odasına vardım odası malül Kergefin üstüne iğnesi olur Elbet bu odanın sahibi gelir Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim Odasına vardım namaza durmuş Yüzünün şulesi etrafa vurmuş Sandım ki karşımda bir aydır doğmuş Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim Odasına vardım ipekli minder Gel otur sevgilim yüzünü dönder Her ne derdin varsa yaz bana gönder Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim Odasına vardım olur mu böyle Ellerim koynumda merhamet eyle Her ne derdin varsa gel bana söyle Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim Odasına vardım olur mu böyle Dibeğe vurdukça oynar göbeği O yar gelin ola ben de güveği Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim Odasına vardım kahve pişirir Kınalı parmaklar fincan döşürür O yarın gözleri beni şaşırır Söyleyin ahbaplar nasıl edeyim O yardan ayrıldım kime gideyim
________________
"Gitme!" diyebilecek kadar güçlü olmalı insan. Çünkü, hiç kimse kaybettiklerini unutabilecek kadar GÜÇLÜ değil.. |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|