![]() |
![]() |
#231 |
![]()
Çektiğin acılar, azâzile kafa atan besmele kadar sert olabilir Sami. Fakat kalbi kırık insan oğlu, burnu kırık azâzilden çok daha tehlikeli olacaktır, unutma.
________________
![]() Konu MySeCReT tarafından (14 Mart 2023 Saat 19:39 ) değiştirilmiştir.. |
|
|
![]() |
#232 |
![]()
Hırsınızı bırakmayı ve ondan kurtulmayı deneyin. Ve bunu ilk denemenizde halletmeye çalışın. İkinci bir şansınız olmayabilir. Neden mi? Çünkü hiç kimse ölümsüz değil. Siz de öyle. Her şeyden önce bunu kabullenin. Her saniye ölümü düşünün demiyorum ama her uyandığınız sabah, o gün içinde ölebileceğiniz gerçeğini kabullenin. Sevdikleriniz sizi terk etmeye başlamadan önce bunu kabullenin. Ve eğer Müslüman'sanız, duyduğunuz her sala sesinde bunu kabullenin. Çünkü kayboluşunuzu seyretmek için yaşamaya devam edeceksiniz. Çirkinleşene kadar kaybettiğinizi seyretmeye devam edeceksiniz. Sanki fazlasıyla çirkin değilmişsiniz gibi. Fazlasıyla çirkiniz, çünkü hepimiz masum rolü yapıyoruz. Aslında ne istediğimizi çok iyi biliyoruz fakat istediğimiz şeyler ahlak dışı olduğu için nefret ediyor gibi gösteriyoruz. Zaten bu tip şeyleri kusursuz yapıyoruz. Pisliğimizi örtmeyi kusursuz yapıyoruz. Hatta pisliğimizi örtmek için daha büyük bir pisliği kullanma işini kusursuz yapıyoruz. Bunu hepimiz yapıyoruz.
Hadi inkâr edelim!
________________
![]() |
|
|
![]() |
#233 |
![]()
Ortalama bir ömrün ilk çeyreği inkârla geçer. Son çeyrekte inkâr yerini kabullenmeye bırakır. Çünkü inanç zorunludur. Çünkü ölümü düşünmek için istemediğiniz kadar zamanınız vardır. İnanmaktan başka seçenek yoktur masada ve inanç ana yemektir. Diğer seçenekleri ya da menüyü kontrol etmeni ölüm korkusu engeller. Kendinizi herhangi bir şeyler korkutursanız teslimiyetten başka bir seçeneği göremezsiniz. Durmayın, deneyin isterseniz.
Hadi inkâr edelim!
________________
![]() |
|
|
![]() |
#234 |
![]()
Birilerinin ölümü bizi etkiliyor. Etrafımızdakilerin ölümü bizi rahatsız ediyor. Çünkü sadece ölümü seyrederken gerçek olduğunu düşünüyoruz. Çünkü ölüm haberi alana kadar ölümü düşünmüyoruz. Çünkü o lanet olası sıranın bize gelebilme ihtimalini sadece o an düşünüyoruz.
Hadi inkâr edelim!
________________
![]() |
|
|
![]() |
#235 |
![]()
Hiç kim olduğunuzu unutmak istediniz mi?
Her masalda, hikâyede, romanda ve öyküde kahramanlar ölümsüz gibidir. Gerçek hayatta ise ilk önce asıl kahramanlar ölür. Bunu biz yaparız. Sonra nefes alamadıkları halde yaşamaya mecbur bırakırız. Herkesin terk ettiği kahramanı vardır. Herkesin gerçek bir hikâyesi de vardır. Anlatamadıkları gerçek, anlattıkları kurgu, yani gerçek dışıdır. Bazen performansa göre gerçeğe yakın olabilir. Fakat bizler kurguyu severiz. Gerçek, basittir. Zor söylenir. Hepimiz, kendi yarattığımız hikâyelerdeki kahramanların savcısı ama kendimizin avukatlarıyızdır. Bunun kanıtlarından birisi de, kötü biten bir ilişkidir. Kötü biten bir ilişkide ya da biten her ilişkide kimse suçlu olduğunu kabul etmez. Çünkü insanlar kendini savunma konusunda kusursuzdur. Suçlu aynada yüzümüze gülümser ancak çok iyi bir şekilde gizlenir. Gizleriz. Suçu ispat edilene kadar kimse masum değildir. Bu benim düşüncem. Kimse masum değil. Hiç kimse. Çünkü hiçbirimiz, pamuk prenses için kafasını feda eden cellât kadar masum değiliz. Aynı prenses için bir hayvanın kalbini sökecek kadar sadist değiliz. Sadistlik konusunda daha fazlasıyız. Cennetten bahseder durur ve oraya gidecek kadar iyi olduğumuzu düşünürüz. Kötü olduğumuzu biliriz, fakat hâlâ cenneti hak ettiğimizi düşünürüz. Hatta o kadar kötüyüz ki; etrafımızdaki iyi insanları dahi kötü gösterebilecek kadar iyi rolü yapabiliyoruz. Başkalarını kötü göstermek için de şuna inanırız; “Çünkü kötülük yapmışsam, kesinlikle haklı bir sebebim vardır. Hele kötülük yaptığımız bir insansa, kesinlikle bunu hak etmiştir.” Buna beş yaşındaki bebeğe tecavüz eden insan da inanır, ruhunu şeytana satan da. Ancak gerçek bir hikâye mutlu sonla bitmez. Bunu hepimiz biliriz. Hadi inkâr edelim!
________________
![]() |
|
|
![]() |
#236 |
![]()
Güvenin nedeni olmaz, neden varsa güven olmaz. Oldukça basit, öyle değil mi?
________________
![]() |
|
|
![]() |
#237 |
![]()
Telesex numaralarını hiç aradınız mı, bilmiyorum ama oradaki hikâyeler genelde kurgu üzerinedir. Her şey sahtedir. Sahte olduğunu bildiğiniz halde orgazm olursunuz. Konuştuğunuzun kim olduğu hiç önemli değil. Çünkü karşılıklıdır her şey. Hiç tanımadığınız bir kadınla beraber olursunuz. Gerçek bir birleşmeden bahsetmiyorum. Aynı kadını her gün farklı bir hikâyenin içinde bulabilirsiniz. İşte bizler de böyleyiz. Farklı hikâyeler ama aynı insanlar. Farklı hayatlara aynı kurtarıcı olarak girdiğiniz ya da yolunda gitmeyen her şeyin dümenine aynı tip insanları getirdiğimiz olmuştur. Olacaktır. Sonra bunları yeni birilerine anlatacaksınız. Yeni birileri. Ve yeni birileri...
Bizim hayatımız da böyledir. Eğer anlattıklarınızla davranışlarınız farklılık gösterirse kime birinci ağızdan çıkan hayat hikâyenize inanmaz. İnanır gibi yapar. Bu, sırf para kazanmak için inanmadığı davayı kazanan avukat işine benzer. Hayat hikâyeniz yalan bile olsa her defasında aynı performansı sergilemeniz gerekir. Anlattığınız hikâyeler ne kadar kötü olursa, etrafınızdaki insanlar da o kadar yakın olur size. Daha doğrusu anlattığınız insanlar. Çünkü herkes amaçsız dünyasında daha iyi hissetmek için, kendilerinden daha çirkin, daha kötü, daha bitik ve daha dibe vurmuş haldeki insanlara yakın olmayı ister. Tercih eder. İnandığınız kutsallarınız varsa, onlar bu durumun adına “Şükretmek” diyecektir, sizler ise “Sabretmek”. Çünkü bilinmezliğin koynundayken yarına çıkma isteğinizi sağlayan olgu böyle çark eder. Her neyse. Gizlemeye çalışıyor gibi yaptığımız şeyler aslında kurtulmaya çalıştıklarımızdır. Doğru zamanı geldiğinde ifşa ederiz. Bunu fark edilmek için yaparız. Aklanmak için. Kabullendirmek için. Kaçacak yerimiz kalmadığı için. Çünkü hayatınız anlattığınızdan çok unutmaya çalıştığınız hikâyelerden ibarettir. Tümüyle. Hadi inkâr edelim!
________________
![]() |
|
|
![]() |
#238 |
![]()
Sevdiklerini kaybettikçe eksilir insan. Bunu en çok matematik yüzüne vurur. Çünkü büyük sayılar çıkarılırsa sonuç hep eksidir.
________________
![]() |
|
|
![]() |
#239 |
![]()
Yüzmeyi bilmiyordum. Ta ki, kendi gözyaşımda çırpınana kadar! Boğuldum. Boğularak ölmeyeceğimi anladığım için öğrenmek zorunda kaldım. Sonra iç dünyama kulaç attım. İnsan, kendini keşfetmeye başlayana kadar çoğuldur. Keşfettikçe azalır. Ama bende tam tersi bir durum oldu. Ben keşfettikçe dibe vurdum. Her seferinde daha da dibe! Hiçbir mezar bu kadar derin olamaz. Ben kendimi bulmaya çalışırken başka suretler gördüm. Çok fazla insan vardı. Derine indikçe daha fazlası. Daha fazla. Midem bulanacak kadar fazla. Ama sorun yalnız olmamdı. İçimdeki milyonlarca sesi duymazdan, insanları da görmezden geliyordum. Kendimi saymazsak hiç arkadaşım yoktu. Çünkü kimseyle ortak bir özelliğim yoktu. Bazen, kendimden bile daha yalnızdım.
Eğer Tanrı'nın durumu, benim kendime duyduğum rahatsızlıktan daha fazlaysa, intiharı neden yasaklamış olabilir?
________________
![]() |
|
|
![]() |
#240 |
![]()
Bazen kendimi ölümcül bir hastalığa sataşmış gibi hissediyorum. Ölümcül bir hastalığı olan insanların tek sevdiğim tarafı, rol yapamamalarıdır. Dikkatli okuyun; yapmamaları değil, yapamamalarıdır. Kaçacak yeriniz yoksa dürüst olmaya çalışırsınız. Fakat bu bile sizi asla dürüst yapmaz. Çünkü hiç kimse, sürekli ölümü düşünmek zorunda olanlar kadar içten davranamaz. Davranmaz demiyorum. O haldeyken ne sözünüzü keserler, ne de sizi duyarlar. Her neyse. Konuşmanın sizi ve içinde bulunduğunuz durumu düzeltemeyeceğini anladığınızda susmaya başlarsınız. Bu hep böyle olmuştur. Cümlenin sonunu getiremeden ölme ihtimaliniz varsa eğer hiç konuşmak istemezsiniz. Evet, tam da bundan bahsediyorum. Fakat ben artık hiçbir şey duymak istemiyordum. Çünkü insanları dinlemekten sıkıldım. Her şeyi bilen, bildiğini zanneden insanlardan sıkıldım. İnandığı doğruları bile beceremeyen insanlardan sıkıldım. O nedenle, tıpkı kendi nefesimi kesmeye çalıştığım gibi kulaklarımı da sağır etmek istedim. Bu size saçma gelebilir ancak “Kimseyi, aynı şeyleri yaşamadan anlayamazsın” mesajını veren trajikomik fıkralarımızı hatırlayın. Başa dönersek; bazen, kendimi ölümcül bir hastalığa sataşmış gibi hissediyorum. Tek sorun, nefesim kesikken bile ölemiyor olmam. Bu durumda ikimiz de kazanamıyoruz.
________________
![]() |
|
|
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|