|
Sevmek, sevdiğini mutlu görmektir, o mutluluğun içinde kendi olmasa bile!
|
Bir keresinde benden hoşlanan bir kadın bana, “Yaramı sarmanı beklemiyorum, yeni yara açma yeter.” demişti. Ben de “Yara açamam zaten, çünkü beni kan tutar.” demiştim, benden olabildiğince uzaklaşmıştı.
|
“Seni seviyorum” derken kanser kadar ciddiydim.
|
Kötülüğün en sağlam maskesi, başkalarına “Ben suçluyum.” demektir. İnsanlara suçlu olduğunu itiraf eden kişinin üstüne, dürüst zannedilip gidilmez. Bir futbol müsabakasında, kaybeden tarafın teknik direktörü, “Bu mağlubiyet, benim hatam.” deyip istifa ettiğinde, taraftarlar, “Delikanlı adam.” der, bir gün öncesinde ana bacı sövseler bile.
|
Herkes, etrafındaki insanların çoğunu ya sevmez ya da umursamaz. Çünkü kendilerini ve konumlarını, önünde ve arkasında olduğu insanlara göre ayarlamaya çalışırlar. Hayatında dürüst olabileceği belli başlı anlar vardır. O anlarda da genelde kendileri için doğru olanı yapmaya çalışırlar, tabii ki bu davranış iyi yapar, ancak asla dürüst yapmaz. Çünkü dürüstlüğün ödülünü yanlış anlaşılmanın elinden alırlar ve otomatikman kötü görünürler. Ve onlar ne yanlış anlaşılmak ister ne de kötü görünmek...
|
“Mezarlıklar, dibe vurmadan yükselemeyeceğimizin kanıtıdır” diyenlerin aksine, mezarlıkların dibe vurmanın sıfır noktası olduğuna inanırım. Hayat satranç ise sadece mezarlıklar satranç kutusudur. Tanrı dünyayı altı günde yarattı, insan bir saniye içinde kendini dünyasını karartabilir.
|
Önce öldürmesi gereken şeyler, yaşamaya mecbur bırakacak. Sonra o aldığın her ölümcül darbe, doğum sancısı gibi olacak. Görünmez duvarların, acıların, yaraların ve duyguların arasında yapayalnız çürüyeceksin, tükeneceksin, azap çekeceksin, fakat ölmeyeceksin. Ölemeyeceksin. Çünkü ne ölümü isteyecek kadar cesursun ne de hak ediyorsun. Et ve kemikten değil; geceleri gizli gizli yalvarmaktan, gündüzleri de çirkinleşerek yaşlanmaya devam etmekten ibaretsin. Anlayacağın Sami, poşet çay gibi sadece tek kullanımlık hayatın var, ama iki bardak çay çıkarma derdindesin. O yüzden tadını çıkar, harcandığın her şey gibi...
|
Neredeyse iki yıl olmuş. Mezarın etrafında tüm tanıdıkların vardı Tolga Can. Mezarını kapatırken kullandıkları dokuz tahtaya yaptığım kadar kolay olmasa da hepsini teker teker saydım. O kadar çoklardı ki, sanki tüm kazık attıkların ve yediklerin oradaydı. Katilini ve kurbanını gömdüklerini gördüm. Sonra geldiler yanıma. Sarılıp ağladılar. Gözlerini silip ***tir olup gittiler. Anladım ki her insan; cenazeden sonraki “Bir ihtiyacın olursa, buradayım unutma.” cümlesinden ibaretti, samimi değiller ama birbirlerine inanıyor rolü yaptırıyorlar. Benden önce ölmeni istemezdim, inan. Ama sorun birilerinin benden önce ölüyor olması değilmiş. Her şeyin mutlaka ölmesiymiş. Geç oldu ama şimdi anladım. Yarına çıkamayacak olan herkes kadar değerli, dün en kıymetlisini yitirmiş kadar değersiz dünyada olduğumu hissedecek derecede hem de.
|
Yalnızlık çok kötüdür. Yalnız olduğunu inandırmaya çalışmak daha kötüdür. Ama yalnız olduğuna inandıracak birinin olmaması daha, daha, daha...
|
Kötülük; olunan bir şey miydi, yoksa yapılan bir şey mi?
|
Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 20:36. |
|
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.
Copyright ©2019 - 2023 | IRCRehberi