![]() |
| | #1 |
| Son günlerde haber diye önüme düşen şeylerin artık haber olup olmadığından bile emin değilim. Sanki her biri, insanlığın kalbinden kopmuş bir parça gibi… Bir aile yok oluyor, bir çocuk işkenceden ölüyor, başka hayatlar sessizce sönüyor. Ve biz, elimizden hiçbir şey gelmeden, bir ekranın karşısında nefesimizi tutup izliyoruz. Sadece izliyoruz! İçimde bir şey var… Adını öfke koyuyorum ama sanki bundan daha ağır, daha koyu bir şey. Göğsümün ortasına oturan, beni daraltan, boğazımı yakan bir durum. “Nasıl yaptınız?” diye bağırmak istiyorum. “Nasıl bir kalp taşıyorsunuz? Hangi karanlık sizi böyle bir noktaya getirdi?” Cevap yok. Cevapsızlık bile ayrı bir yara. Bazen sinirim o kadar büyüyor ki kendi iç sesim bile ürküyor benden. “Elime geçse, hesap sorarım!” diye geçiriyorum içimden. Bu cümle, öfkemin en uç noktası belki de… Ama derinlerde biliyorum: Bu, bir eylem arzusu değil. Bu, adaletsizliğin içinde sıkışmış bir ruhun haykırışı. Çünkü ben kötülük yapmak istemiyorum! Ben sadece adalet görmek istiyorum! Bir çocuğun yaşamaktan başka hiçbir suçu olmayan gözleri kapandığında, bir annenin, bir babanın yok yere toprağa düştüğünde “bunun bedeli olmalı” diyorum içimden. Ve sonra kendi kendime soruyorum: Ben bu kadar öfkeleniyorsam, nasıl oluyor da bu kötülüğü yapanlar hiç utanmıyor? İşte bu sorunun cevabı yok. Belki de bu yüzden bu kadar sinirliyim. Öfkem elimde değil; ama vicdanım hala yerinde. Ve ben biliyorum ki, insanı insan yapan da zaten bu ikisi arasındaki o ince çizgi. Ben o çizgiyi aşmak istemiyorum. Ben sadece yaşananların ağırlığını taşıyamadığımı itiraf ediyorum. İçimdeki bu isyanı susturmak zorunda değilim. Sadece onu, kimseye zarar vermeden, yüreğimin en gerçek sesiyle söylemek istiyorum. 👍 1
________________ {~~ Sevda yüreğe değdi, Yüreğim seni sevdi ~~} | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |