IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi

IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi (https://www.ircrehberi.net/)
-   Tarih (https://www.ircrehberi.net/tarih/)
-   -   İnsanlığın en büyük ayıplarından biri: Ruanda Katliamı (https://www.ircrehberi.net/tarih/11703-insanligin-en-buyuk-ayiplarindan-biri-ruanda-katliami.html)

She 15 Mart 2020 00:47

İnsanlığın en büyük ayıplarından biri: Ruanda Katliamı
 
İnsanlığın en büyük ayıplarından biri: Ruanda katliamı. Orta Afrika'da küçük bir ülke olan Ruanda, 1994'te dünya tarihinin en acımasız soykırım vakalarından birine tanıklık etti. Ülkede yaşayan iki kabile (Hutular ve Tutsiler) arasında çıkan ve Avrupa ülkeleri ile A.B.D tarafından da dolaylı olarak desteklenen bu iç savaşta yaklaşık 1 milyon Tutsi ve ılımlı Hutu can verdi

[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Bundan tam 25 yıl önce, yani 6 Nisan 1994'te Ruanda Devlet Başkanı ve Hutu milliyetçisi Juvenal Habyarimana'yı taşıyan uçak düşürüldü. Bu suikast, kanlı çatışmanın kıvılcımını çakmak için yeterli oldu.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanlar'ın sömürüsünden çıkıp Belçika sömürgesi haline gelen Ruanda'da kontrolün elde tutulması için yönetici ve yöneten unsuruların birbirinden ayrılması prensibi uygulanmaya başlandı. Ülkede yaşayanların %90'ı Hutu, %9'u Tutsi, %1'i ise Pigme'ydi (Twa). Belçika hükümeti, Tutsi ve Hutuların ortak olan dil-gelenek-etik geçmişlerini ve kültürlerini yok sayarak yapay bir ırksal ayrımcılığı körükledi. Azınlık olan Tutsiler, çok daha iyi yaşam şartlarına ve işlere kavuştu. Hatta daha sonra Hutular eğitimsel ve sosyal olanaklardan tamamen mahrum bırakıldılar.

Afrika siyasetinde yönetenler ile yöneticilerin birbirinden ayrılması politikasını izleyen Belçikalıların, insanları akıl dışı kriterler kullanarak Tutsi ve Hutu diye ayırmıştır. Tutsiler'in daha ince yapılı ve narin olduğunu iddia edilmiş ve halk uzun boylu, güzel görünüşlü kişileri Tutsi olarak sınıflandırmış. Belçikalılar ilk başlarda Tutsiler'i el üstünde tutup onlara ayrıcalıklar tanımıştır. Ve bu desteklemeyi yapıp Tutusiler'i maşa olarak kullanarak Hutuları hayatın her yerinde ezmiştir. Az olanların çok olanları ezmesi düşüncesiyl Hutuları uzun süre ezdikten sonra 1950'lerde artık Hutuları desteklemiştir. Tabi bu ani dönüş 1890'dan 1950'ye kadar ezilen Hutuların geçen bu süredeki kendilerine yapılan haksızlıklardan öç alma düşüncesini ortaya çıkardı. Artık güç Hutular'dadır ve 60 yıllık zulmün doğurduğu düşman %9'luk Tutsiler'dir. Yani Hutu-Tutsi diye bir şeyin olmadığı sadece Belçikalıların çıkarları için bir halkı birbirine zulüm ettirerek birbirine düşman haline getirmesidir.


1950'den sonra Hutular desteklenince 'öç alma' 1959'da başlıyor. Belçika desteğiyle ayaklanan Hutular yaklaşık 20 bin Tutsi'yi katletti. Maalesef bu sayı sadece başlangıç. Olaylardan kaçan iki yüz bin çevre ülkelerin kamplarına kaçtı. 1962 yılında Ruanda bağımsızlığına kavuşuyor. İktidara gelen Hutu Hükümetinin ilk işi Tutsilerin haklarını budamak oluyor. Bu sefer roller değişiyor, Tutsiler toplumun her yerinde dışlanıyor, haklarına kısıtlama geliyor. Hatta hükumet vatandaşı olduğu Tutsilere 'Karafatma' olarak adlandırıyor. Birçok Tutsi göç ediyor. Çevre ülkelere sığınıyor. İyi eğitimli olan Tutsiler; Uganda,Tanzanya gibi sığındığı ülkelerin yönetiminde yüksek makamlara geliyorlar. Sürgündeki Tutsiler ülkelerine geri dönmek için 'Ruanda Yurtseverler Birliğini' kuruyorlar. Devlet tarafından ezilen halk, devlete karşı gerilla savaşı başlatıyor. RYB silahlanıp 1990'da hükumet ile silahlı mücadeleye giriyor. 1992'ye kadar savaş sürüyor. 1992 de silahlı mücadele sona eriyor.

Devlete karşı silahlanan Tutsilerin silahlı kanadı RYB silahlarını bıraktı artık herkes bu işin kan dökülmeden biteceğinin sanıyordu. Ama bunu istemeyen birileri vardı tabi. Bu sorunun kökten çözülmesi gerektiğini düşünen aşırı milliyetçi Hutular, İnterahamwe adı verdikleri yarı askeri bir örgüt kurdular. Ülkenin her köşesinde örgütlenerek tüm Tutsileri ve savaş karşıtı Hutuları fişlediler. Tüm Tutsiler kayıt altında idi. İnterahamwe, artık hazır sayılırdı. Ordudaki Hutu subayları da milisleri eğitiyordu. Ülkenin ekonomisi kötü olduğundan ateşli silah temin etmek kolay değildi. Bu yüzden Çin'den yüz binlerce satır ve pala siparişi verildi tanesi 50 centten. Ama yine yetmiyordu İnterahamwe milislerine, satır yetmeyenlere ise ucu sivri sopa verildi. Artık yangını başlatacak bir kıvılcım bekleniyordu.

Katliam için her şey hazırdı. Katiller satırlarını biliyorlardı. Herkes katliamın bahanesini bekliyordu o da geldi. 6 Nisan 1994 tarihinde bir Hutu olan Ruanda devlet başkanının uçağı başkent Kigala'da düşürüldü. Tabi ülke de bir kaos ortamı oluştu. Oluşan bu kaosun lime yarayacağını tahmin etmek çok da zor değil galiba. İnterahamwe'nini beklediği bahane gelmişti.

6 Nisan günü dünya tarihinin en kanlı günlerinden biri yaşandı. Ülkenin resmi devlet radyosundan yapılan katliam çağrısı ile Irkçı Hutular başta eğitimli Tutsiler olmak üzere önceden belirlediği tüm Tutsileri doramaya başladı. Parası olan Tutsiler ücret karşılığında ateşli silahlarla öldürülmeyi seçebiliyorlardı. Parası olmayanlar ise pala, bıçak, taş ile acı çektirilerek öldürüyorlardı. Artık yorulan Hutular dinlenmek için yakaladıkları Tutsilerin kaçmamaları için aşil tendonlarını kesiyorlardı. Katliamların ilk günü böyleydi. Ama yinede umut vardı Tutsiler için, çünkü ülkede barışı sağlamak için gelen BM askerleri vardı. Tek umut onlardı. Tabi bilmiyorlardı güvenecekleri insanlar onların zaten bu durma getirenler olduğunu...

Hükumet kanadı olaylara müdahale etmiyor. Hatta göz yumuyor. Hatta ve hatta ordu saldırganlara silah temin ediyordu. Tutsiler hükumetten fayda gelmeyeceğini anlayınca tek umudu BM oldu. İşte burada o demokratik, hümanist Avrupa'nın yüzünü tüm dünya görecekti. Olaylardan önce Ruanda da görevli BM komutanları Genel Sekreterliğe katliam uyarısında bulundu ve önlem almanın gerekli olduğu iletildi. Ama Genel Sekreterlik olaylara müdahale yerine gözlem yapma görevini verdi. Katliam sırasında Ruanda da 2.500 civarı BM askeri vardı. Ama olaylarda 10 Belçika askeri öldüğü bahanesi ile BM Güvenlik Konseyi aldığı kararla asker sayısının 240'a düşürülmesine karar verildi. Yani BM insanları cellatlarına teslim ediyordu.


İnterahamwe'nin çekindiği tek güç olan BM barış gücü de gidince artık katliamın şiddeti insan aklının hayal edemeyeceği yerlere geldi. Ülkede artık ceset koyacak yer kalmadı. Ülkedeki Kagere Nehrinden bir günde altmış bin insanın cesedi kıyıya vurdu. Bu sadece kıyıya vuranların sayısı. Düşünün lütfen daha düne kadar beraber yemek yediğiniz, sohbet ettiğiniz komşunuz sabah kalktığınızda elinde balta ile sizi parçalamaya geliyor. Şehirdeki cesetleri yemek için aç hayvanlar şehre indi. Hutuların gözü o kadar kararmıştı ki cesetleri yiyen köpeklere sinirlendikleri için köpeklerin önemli bir kısmını öldürdüler. Radyolar sürekli 'Böcekleri ezin! anonsu yapıyorlar.


1948'de imzalanan bir anlaşmaya göre ABD ve Fransa soykırım yaşanan bölgelere müdahale etmeye söz vermiştir ama buradaki katliamda ikisi de sorumluluktan kaçıyorlar. BM ve Avrupalı devletler müdahale etmemek için bu yaşanan katliama, soykırım tanımlaması yapmıyorlar. Ölü sayısı bu şekilde 600 bine çıkıyor. Ve RYB Tutsileri kurtarmak için tekrar silahlanıyorlar. Tutisiler için yine tek kurtuluş yolu RYB gerillalarıdır. İşte bu kurtuluş yolunu da Fransa kapatıyor. Nasıl mı?


Tutsileri kurtarmak için ülkesinin doğusundan başlayarak ilerleyen RYB önüne kattığı katliamcı Hutularla beraber katliamın kalbi olan başkent Kigali'ye doğru ilerliyordu. Hatta ilerlerken katliama bulaşmamış Hutulara dokunulmadığı söyleniyor. Tabi bunun tamamen doğru olduğu söylenemez. Ülkede Tutsiler için işler iyiye gittiği anda Fransa bir karar aldı. Şu ana kadar ölenler için kılını kıpırdatmayan Fransa bir anda 'Ruanda'da katliam, soykırım var ve biz bunu durduracağız' diyerek ülkenin meşru hükumeti olan Hutu gücüne soykırımı durdurması için silah yardımında bulunuyor. Yanlış tarafa, yanlış amaçlara yardım yağdırıyor. Bu da yetmezmiş gibi ülkenin batısına asker indirip orayı kendi kontrolüne alıyor. Bu bölgeye TURKUVAZ adını veriyorlar. Buraya RYB girmesine izin verilmez ama içeride de katliamın devam etmesinin sağlar. Katliamcılar Fransa koruması altında katliam devam eder. Fransa da Tutsilere son darbeyi vurur.



RYB yavaş yavaş kasabaları ve insanları kurtarıyordu. Zaten Hutu milisleri artık öldürecek Tutsi bulamıyorlardı ve bu yüzden sinirlenip ölü Tutsi kadınları tecavüz ediyorlardı. Nihayetinde BM Güvenlik Konseyi, katliamın başladığı 6 Nisan tarihinden 2 ay geçtikten sonra haziran ayında Ruanda'da katliam yaşandığını kabul etti ve Ruanda için toplanma kararı aldı. Toplantılarda bölgeye gönderilecek barış gücü askerlerinin masrafları konusunda uzun uzun tartışıldı. Toplantılarda Fransa olayların soykırım olmadığını, hükumeti destekleyerek bu sorunun çözülebileceğini savunuyordu. Hararetli tartışmalar sonunda 23 Haziran tarihinde bölgeye geçici barış gücü askerleri ve olayların soykırım olup olmamasını araştırmak için BM temsilcisi gönderildi. Sonunda ülkede yeniden barış gücü güvenli bir bölge kurarak, insanları buraya toplamaya başladı.


Bunlar devam ederken RYB ilerlerlemeye devam ediyordu ve RYB gerillalarının ellerinde otomatik silahlar olduğu için geneli palalı, satırlı olan İnterahamwe üyelerinin çekilmesi kolay oluyordu. RYB'nin intikam amacından korkan Hutu hükumeti yöneticileri, İnterahamwe üyeleri ve Hutu halkı yaklaşık 3 milyon kişi bulundukları yerleri terk edip çevre ülkelere sığındı. Olaylar temmuz ayının ortalarında duruluyor. Olayların üstünden 100 gün gibi bir süre geçmişti. Bu 100 günün sonuçları tam bir felaketti.


100 gün içinde Tutsi'ler ve bazı ılımlı Hutu'lardan oluşan yaklaşık 800,000 ila 1 milyon arası sivil kişi katledidi.Soykırımdan sadece 300,000 ile 400,000 arasında kişi kurtulabildi. Soykırımın 100 gününde 250 – 500,000 kadına tecavüz edilmiş, bu kadınlar 20,000 kadar çocuk doğurmuşlar. Hayatta kalanların 75,000'i soykırım sonucu öksüz kaldı.Hayatta kalanların 100,000 kadarı 14 ile 21 yaş arasında, 60,000 kadarı kendine bakamıyor. Hayatta kalanların 10 da 7'sinin aylık geliri 5000 Ruanda Frankından ( $8 USD) daha az.


Katliam sırasında neredeyse tümüyle yok olan devlet kurumlarının olmaması sebebiyle, katliam sanıklarının büyük kısmı kendi köylerinde yaşamaya devam etmiştir. Katliamın acısının halk üzerinde yarattığı etkinin dindirilmesi amacıyla, halkın kendi kuracağı mahkemelerde alacağı kararların adli olarak tanınacağının bildirilmesi üzerine "halk mahkemeleri" 3'ten fazla insan öldürenleri yargılamış ve halk kendi cezasını kendisi vermiştir. 3'ten az öldürenler ise mahkemeye bile çıkmadı. Elle tutabilecek tek ceza Ruanda Silahlı Kuvvetleri generali Augustin Bizimungu Tanzanya'daki BM Savaş Suçları Mahkemesine götürüldü. Bizimungu soykırım yaptığı için 17 Mayıs 2011 tarihinde otuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Evet 1 milyona yakın insan katledildi ve en büyük ceza 30 yıl. Bu kadar insanı katledenler şu anda Ruanda caddelerinde yemek yeyip yürüyorlar.


Alıntı..

Tonyukuk 13 Ekim 2021 22:11

Nasıl bir vahşetmiş...

Güz 13 Ekim 2021 22:16

:sasirmis: çok şaşkınım. bu tarih bilgisini bilmiyordum, ilk kez okudum. çok büyük bir insanlık dramı yaşanmış hakikaten ve ben bugüne kadar okuduğum tüm soykırım katliamlarında aşırı milliyetçilik ve emperyalizm gördüm. her şeyin dozajı önemli aslında. hem bunu hem de insanoğlunun ne kadar çirkinleşebileceğini de bikez daha görmüş oluyoruz böylece. fransayı zaten sevmezdim, bu katliama yaptığı katkıdan sonra hele hiç. vay be fransa, almanya dan sonra sen de bir kara lekeli olarak hafızamda yer aldın.

WildCat 13 Ekim 2021 22:21

katliamin herturlusu hos degil taa zamaninda bile varmis allahim uf

Güz 13 Ekim 2021 23:10

Alıntı:

ocb Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 640831)
"Hotel Rwanda" izlemenizi tavsiye ederim arkadaşlar.


bu filmi de listeme aldım.

ayrıca, netflixte black earth rising adlı mini bir de dizi buldum.
soykırımın ardından savaş suçları ile ilgili bir davayı konu etmişler, bu da tavsiye olarak burada dursun.

Güz 13 Ekim 2021 23:35

Alıntı:

ocb Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 640849)
"Black Earth Rising" birazdan başlıyorum bakalım. :)


ben sonraya bırakmıştım ama başlayayım madem, sonra yorumlaşırız belki.
:tersgulucuk:

Beatrice 04 Mart 2022 12:47

Dehşet içinde okudum

Jön TüRk 04 Mart 2022 22:51

Tabiki yine baş rolde ABD denen lanetli kavim var.
Hani medeni,gelişmiş,demokratik ülkeler...

ZeyNa 06 Mart 2022 08:28

Doğrayarak katliam mı? Dehşet verici.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 22:37.

Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions, Inc.

Copyright ©2019 - 2023 | IRCRehberi