Bugün kalemimiz hangi yaraya tuz basacak yada hangi yaranın kabuğunu kaldırıp kanatacak yazıp görelimm Bu yazıdan sonra belkide baya düşmanlarım (gizli hayranlarım) çoğalacak :) Susam dedim susmama izin vermiyorlar


Geçen yazımda klavye aslancıklarından bahsetmiştim. Bu aslancıklar durmuyor akılanmıyor ne yazikki ! Hala küfür hakaret ve karalama yolunu seçiyorlar. Siz böyle yaptıkça ben kalemimle ve yazılarımda size cevap vericem. Sayın aslancıklar kibriniz egonuz kendinizi önemli görmeniz yada bulunmaz Hint kumaşı görmeniz okadar yüksek ki arkadaş dost sırdaş dediğiniz insanların sizi nasıl kullandıklarını sizi çıkarlarına göre yönettiklerini ve arkanızdan dönenleri goremiyecek kadar kör olmuşunuz. YAZIK . . . Umarım bunları birgün görürsünüz


Şimdi gelelim bu aslancıların yanında sevildiklerini değerli olduklarını sevgili dost arkadaş herşeyi olduğunu düşünen bayanlara sizlerde çok safsınız. O değer verdiğiniz aslancıkların hayatında kimbilir kaçta ne sizin gibi değerli özel ve sevildiğini düşünen bayan vardır.


Bu aslancıkların arkadaşı dostu olduğunu sanan bayan arkadaşlar yetmedi mi daha kaybettikleriniz. Dost arkadaş sırdaş bacı kardeş hatta sevgilim dediğiniz insanlar sizleri birer birer tek etti ve terk etmeyede devam edicek. Yavaş yavaş tek kalmaya başlayacaksınız. Buna değermi? Evet siz dostluğu arkadaşlığı kardeşliği bacılığı sırdaşlığı bilmiyorsunuz. Bu kayıpları vermek canınızı yakmıyormu yada daha ne kadar kayıp vereceksiniz ? Bunu bı kendinize sorun.


Sayın aslancıklar ben size geçen yazımda demiştim ki artık karalama hakaret ve küfürleri bırakın kendi yolunuza amaclarınıza bakın kendi yanlışlarınızla boğuşun. Ama yapmadınız. Yiyorsa dost bacı kardeş sırdaş abi dediğim insanlar yazdıklarınızı bana yazın. yazın ki sizle bizim aramızdaki fark iyice ortaya çıksın. Siz küfür hakaret ve karalama yaptıkça ben kalemim ve sözlerimle karşılık vericem ve eleştirilerin dozajı artacak. Tekrar diyorum artık karalama hakaret ve küfür olaylarını bırakıp biz sohbetimiz için neler yapabiliriz diyerek yolunuza bakın . . .