![]() |
| | #1 |
| [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] Her Şeyden Biraz Kalır Diyordu Hayat… Kavanozda Biraz Kahve, Kutuda Birkaç Sigara… İnsanda Biraz Acı… Hayat, ardında tamlık bırakmaz. Ne yaşananlar bütünüyle silinir ne de hissedilenler tamamen geçer. Giden her şeyden bir parça kalır geriye. Bir kavanozun dibinde unutulmuş kahve gibi; varlığı belli belirsiz ama kokusu hâlâ tanıdık… Bir sigara kutusunda kalan birkaç dal gibi; alışkanlığın izini taşıyan sessiz tanıklar… Ve insanda kalan o tarif edilemeyen şey: biraz acı. Zaman geçer, mekanlar değişir, insanlar dağılır. Ama hayat, yaşanmışlıkları olduğu gibi alıp götürmez. Her şeyden biraz bırakır ki unutmayalım. Unutmak bazen sanıldığı kadar iyileştirici değildir; insanı insan yapan, biraz da hatırladıklarıdır. Kahve biter ama fincanı durur. Sigara azalır ama kokusu siner. Acı diner sanılır ama bir yerlerde sessizce bekler. İnsan en çok da alıştıklarının eksikliğiyle sınanır. Bir zamanlar her sabah açılan kavanoz, artık nadiren açılır. Bir zamanlar elde tutulan sigara, sadece masanın üzerinde durur. Ve bir zamanlar paylaşılan duygular, artık içte taşınır. Hayat, hiçbir şeyi bir anda koparmaz; yavaş yavaş eksiltir. İnsan da bu eksilmeye alışmayı öğrenir. Acı, insanda kalan en kalıcı izdir. Ne tamamen iyileştirir ne de bütünüyle yaralar. Sadece hatırlatır. Nereden geçtiğini, neyi sevdiğini, neye dayandığını… Acı, insanın sessiz öğretmenidir. Konuşmaz ama düşündürür. Bağırmaz ama iz bırakır. Belki de bu yüzden bazı eşyalar atılamaz. Bitmiş kahve kavanozu, boş sigara kutusu, eski bir fotoğraf… Hepsi bir zamanın tanığıdır. İnsan onları saklarken aslında kendinden kalanları saklar. Çünkü bilir ki, her şey geçse de izleri kalır. Hayat da bunu fısıldar insana: “Hepsini almadım senden, birazını bıraktım.” Her şeyden biraz kalır diyordu hayat… Biraz yorgunluk, biraz özlem, biraz alışkanlık… Ve insanda, herkese gösterilmeyen ama hep taşınan biraz acı. Belki de insan bu yüzden güçlüdür. Eksiklerle yaşamayı öğrendiği için… Azalanlara rağmen devam edebildiği için… Ve her şeye rağmen içinde kalanlarla yoluna devam ettiği için. Hayat, bize tamamlanmış hikâyeler sunmaz. Hep yarım cümleler bırakır. Bir veda eksik kalır, bir konuşma yarım kesilir, bir “keşke” havada asılı durur. İnsan, işte bu yarımlarla büyür. Tamamlanmamışlık, zamanla bir yük olmaktan çıkar; insanın omurgası haline gelir. Bazı acılar vardır ki adı konmaz. Büyük kayıplar değildir belki ama küçük eksilmelerden oluşur. Bir alışkanlığın yokluğu, bir sesin susması, bir mesajın artık gelmemesi… Bunlar bağırmaz ama yorar. İnsan bazen neden üzgün olduğunu bile tam anlatamaz. Sadece içinde bir boşluk olduğunu bilir. Hayatın bıraktığı “biraz”lar işte bu boşluklarda saklanır. Kahve örneğin… Bir zamanlar bir ritüeldi belki. Aynı saatte içilir, aynı fincana konur, aynı yerde yudumlanırdı. Şimdi hâlâ vardır ama anlamı değişmiştir. Artık alışkanlıktan çok hatıradır. Sigara da öyledir. Bir dumanla dağıtılan düşünceler, bir nefesle bastırılan duygular… Bırakıldığında bile izi kalır. Çünkü bazı şeyler sadece bedenle değil, ruhla da yapılır. İnsan, acıyı zamanla tanır. İlk başta yabancıdır; serttir, keskindir. Sonra alışılır. Acı, insanın içine yerleşir, şeklini değiştirir. Bazen hüzün olur, bazen suskunluk, bazen de derin bir olgunluk. İnsan, her acıyla biraz daha sadeleşir. Gereksiz bağlar kopar, fazla beklentiler düşer. Hayat, acıyla ayıklar insanı. Ve farkında olmadan, insanın yükü azalır. Daha az şey ister olur hayattan. Daha az insana güvenir ama daha doğru kişileri seçer. Her gülüşe kanmaz, her söze inanmaz. Çünkü yaşadıkları, ona öğretmiştir. Hayatın bıraktığı “biraz”lar, aslında birer derstir. Bazı geceler vardır; insan durup dururken geçmişi düşünür. Eski bir şarkı çalar, tanıdık bir koku gelir, bir kelime takılır aklına… İşte o anlarda anlar insan: Hiçbir şey tamamen bitmemiştir. Sadece şekil değiştirmiştir. Kahve artık fincanda değil, hafızadadır. Sigara artık elde değil, düşüncelerdedir. Acı ise kalbin en sessiz köşesinde. İnsan, bu kalıntılarla yaşamayı öğrenir. Onları inkar etmez, bastırmaz. Çünkü bilir ki bastırılan her şey bir gün daha sert çıkar ortaya. Bunun yerine taşımayı seçer. Her şeyden kalan “biraz”larla birlikte yürür. Yük ağırdır belki ama tanıdıktır. Hayat, insana şunu öğretir: Tamamen iyileşmek diye bir şey yoktur. Sadece alışmak vardır. Kabullenmek vardır. Ve devam etmek vardır. İşte bu yüzden bazı insanlar sessizdir. Çok konuşmazlar, çok anlatmazlar. Çünkü içlerinde biriktirdikleri şeyler kelimelere sığmaz. Onlar, hayatın bıraktığı “biraz”larla yaşamayı öğrenmişlerdir. Gürültüye ihtiyaçları yoktur. Sessizlikte de dayanabilirler. Her şeyden biraz kalır diyordu hayat… Biraz yalnızlık, biraz güç, biraz sabır… Ve insanda, onu o yapan her şeyden küçük izler. Belki de hayatın adaleti buradadır. Her şeyi almaz. Her şeyi de bırakmaz. İnsanı ne tamamen boşaltır ne de tamamen doldurur. Arada bir yerde tutar. Dengeyi acıyla kurar, anlamı eksiklikle verir. Ve insan, bir gün dönüp baktığında şunu fark eder: Yaşadıkları onu kırmamıştır. Eksilttikleri onu bitirmemiştir. Aksine, geride kalanlarla onu daha gerçek kılmıştır. Çünkü insan, sahip olduklarıyla değil; Kaybettiklerinden sonra ayakta kalabildikleriyle tanınır. Her şeyden biraz kalır… Ve o kalanlar, insanın hikayesidir. [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Lütfen Üye Olmak için TIKLAYIN...] | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |