Yorgunum... Geceden kalan yıldızların soluk ışığında, ağır bir nefes gibi çöküyor üzerime zaman. Bir an durup, her şeyin sessizlikte eriyip gittiği o boşlukta kendime sığınıyorum. Yağmur damlaları gibi düşen kelimeler, içimde yankılanan bir hikâyenin kırıntıları... Adımlarım yorgun, sesim kısık. İçimde biriken sözler artık fısıltıya dönüşmüş, yankı bulamayacak kadar sessiz. Ankara’nın yağmurlu bir akşamında, pencere camına dokunan ince damlalar gibi ağır ağır süzülüyorum geceye. Gözlerim gökyüzünün karanlığına tutunuyor; belki bir cevap, belki bir huzur arayışı... Ama rüzgar yalnızlığı fısıldıyor. Bir sokak lambasının titrek ışığında, zamanın sessiz adımlarını izliyorum. Herkes uyurken, ben gecenin içinde kayboluyorum. Kendi içimde yankılanan bir şiir gibi dağılıyor düşüncelerim… Geceye yazılmış, hiç okunmayacak bir mektup gibi yorgunum ama belki de bu yorgunluk, içimde saklı bir yeniden doğuşun habercisi...