![]() |
| | #1 |
![]() Bir idam mahkumunun son günü... Elime aldığımda çok kalın olmamasına istinaden gelişigüzel okurum diye düşündüğüm bir kitaptiLakin insana çok fazla tesir eden, sarsan, düşündüren ve okurken hayli rahatsız hissettirmeyi başaran bi içeriğe sahipti. Kitap, empati yapma becerilerinizi besleyip sizi yaşam ve ölüm üzerine düşünmeye sevk ederek geçmişten günümüze kadar uzanan suç ve suçlularla baş etme hususunda konulan kanunların, verilen cezaların, yargıların ne denli adaletli, haklı ve gerekli olduğuna dair kendi içinizde size bir muhakeme yaptırıyor. 1800'lü yıllarda Fransada idama mahkum edilen bir adamın cezasının infaz edileceği güne değin yaşadığı fiziksel, ruhsal acıları, zihinsel sancıları kaleme alan kitap son ana kadar insanı umut ve korku arasındaki gelgitler ile durmadan savuruyor. "İnsan içinde bulunduğu umutsuz koşullarda bazen bir zinciri bir saç teliyle koparabileceğini sanır." Kitapta geçen bu cümle insanoğlunun ruhundaki korku ve dehşetin yoğunluğu ile aklını ve mantığını yitirerek beyhude bir çırpınışla bir kurtuluş yolu bulmak adına yaşadığı hezeyanları da net bir şekilde size aktarıyor. Etkileyici diliyle ölümün nefesini mahkumla birlikte son ana kadar ensenizde hissetmenize neden oluyor. Victor Hugo bu eseri 27 yaşındayken ortaya çıkarmış. O zamana kadar gördüğü işittiği şahit olduğu giyotin isimli canavarın kurbanlarına karşı elinden gelen tek yardımı bu şekilde yapmaya çalışmış. Lakin kitap ilk zamanlarda isimsiz olarak basılmış çünkü o zamanlarda böylesi bi mevzu hakkında kimsenin söylemeye ya da düşünmeye cesaret edemeyeceği şeylerden bahsediyormuş. Haliyle ne gibi tepkilerle karşılaşacağı pek bilinmiyormuş. Kitapta mahkumun işlediği suç, yaşı ve ismi hakkında bir bilgi verilmiyor. Bu duruma başta anlam verememiştim çünkü suçun niteliği ana karaktere nasıl yaklaşacağıma dair belirleyici bir unsurdu. Anlaşılan o ki yazarın vermek istediği mesaj başka. O mesajın ne olduğuna dair düşündüğümde yazarın aslında zamanının adalet sistemini ve bu sisteme çanak tutup hiç sorgulamadan adeta bir tür sarhoşluk içinde yaşayan halkın bu merhametsiz tutumunu eleştirdiğini gördüm. Elbette idam konusunda herkesi tek bir görüş altında toplayamayız ki benim de bu konuda aşılmaz çizgilerim mevcut. Mesele savunmasız masum insanların haksız yere cani hislerle keyfi olarak hayatlarının elinden alınması veyahut telafisi olmayacak şekilde zarar verilmesi ise elbette idam cezasının kalplerimizde "layığını buldu!" tarzında rahatlatıcı ve tatmin edici bir şey olduğu gerçeğini yadsıyamayız. Zaten yazar Victor Hugo da idam cezasının bir anda ortadan kaldırılmasını istemediğini belirtiyor. Sadece gelişigüzel verilen idam kararlarının iyice araştılmadan ve suçun içeriğine bağlı olarak sağ duyulu hakka niyetli bir akıl ve vicdan süzgecinden geçirilmeden kolayca uygulanabilmesine isyan ediyor. Çünkü o dönemlerde çok basit suçlar bile idamla cezalandırılıyordu ve bu cidden hayli adaletsiz ve insanlık dışı bir hareketti. Şu küçük düşüncemi de eklemek isterim; hangi zamanda olursa olsun karnını doyurmak için yapılan bir hırsızlığın bir ceza gerektirdiğini asla düşünmüyorum! Bu konudaki suçlu zamanının yöneticileri ve toplumdur her daim. Victor Hugonun suçun bir hastalık olduğunu ve bu hastalığın da tedavi edilmesi gerektiğine dair düşüncelerini uzunluğuna bakılmaksızın kitabın ön söz kısmından okumanızı öneririm. Pek sevdiğim tarzda olmasa da farklı bir deneyim oldu benim için. Bu tarz konulardan hoşlanmıyor iseniz içinde bir hayli rahatsız edici unsur olduğundan tavsiye edeceğim bi kitap değil elbette. Velhasıl kelam toparlayacak olursam en sevdiğim LOTR film serisinden bir paragraf ile yazımı sonlandırıyorum. "Yaşayan pek çok kişi ölümü hak eder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile sonu göremez." :')) 👍 6
________________ "insanı hoş gösteren de boş gösteren de dilidir". | |
| |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |