IRCRehberi.Net- Türkiyenin En iyi IRC ve Genel Forum Sitesi  
 sohbet
derya sohbet


Anketimiz: Ayın Editörü Yarışması Anketi
Ah O Büyük Sızı 2 4.08%
Polisliğe Adanmış Bir Tutku 4 8.16%
Bitti Mi? 11 22.45%
Cennete Düşen Ayrılık 4 8.16%
Hicran 2 4.08%
Sonsuzluk Yolu 3 6.12%
Bir Gün Mutlaka 7 14.29%
Ayrılık Sonrası Berbat Hallerim 6 12.24%
Zamanla Geçmez Biz Alışıyoruz 1 2.04%
İstenmeyen Ayrılık 2 4.08%
Sahip Çık 0 0%
Anne 7 14.29%
Bitmeyen Ayrılık 0 0%
Katılımcı sayısı: 49. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor

47Beğeni(ler)


Kilitli
 
 
Seçenekler Stil
Alt 14 Ocak 2021, 13:15   #1
Huysuz ve tatlı kadın..
Yazgı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart Ayın Editörü Yarışması Anketi


[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]





Merhaba değerli ircrehberi.net kullanıcıları "Ayın Editörü Yarışması" için oylanacak metinler aşağıda verilmiştir. Hangi metne oy vermek istiyorsanız metnin başlığına uygun şekilde oyunuzu kullanabilirsiniz.

Oylama 30.01.2021 tarihine kadar devam edecektir. Sonuçlar 01.02.2021 tarihinde açıklanacaktır.


Birbirinden değerli yazılarıyla yarışmaya katılan tüm editörlerime başarılar diliyorum. Gün geçtikçe büyüyen ve güzelleşen bir editör ailesi olmuşuz bunu somut olarak şimdi farkediyorum hepiniz çok değerlisiniz. Kalemleriniz kadar kalplerinizle de muhteşemsiniz. Hepiniz iyi ki varsınız.







AH O BÜYÜK SIZI

Bazen en güzel hikayeniz hiç ummadığınız bir anda bitiverir. Oysa ki siz sonsuza kadar süreceğini sanırsınız. Toz pembe hayallerden uyanınca gerçeklerle yüzleşirsiniz.

Ah o gerçekler ! Ah o büyük sızı !

Her seyi taşıyan güçlü yüreğiniz bu acı karşıdında ezilir...
şiddetli bir sancıya dönüşür... yüreğinizi deler de geçmez!
Yaşama sevincinizi alır...
Artık huzur bulduğunuz evinize sığamaz olursunuz.
Sokaklara atarsınız kendinizi, ama sokaklar bile dar gelir...
nereye baksanız onun hayali çıkar karşınıza. Birlikte yürüdüğünüz caddeler, gülüştüğünüz parklar...
Çevreniz gözünüzde tanınmaz hale gelir. Sanki yolunuzu şaşırmış gibi pusulanızı aramaya çalışırsınız. Nereye dönseniz daha derinliklere dalarsınız. Tipki denizde boğulur gibi debelenırsınız, ama nafile yardım eden olmaz.

Daha yaşanacak onca güzellikler varken, nasıl bitti dersiniz ?

Zordu, ama bitti !

Artık inanmaya gücün kalmadığı için bittiğini hatırlarsın !

Artık güvenin kalmamıştır çünkü.

Ne kolaydı bitti demek, insanın yüreği kan ağlarken. Ne kolaydı bu cümleyi kurmak, gözlerden sağanak sağanak gözyaşları akarken!

Arkadaşlarınız sizi teselli etmeye çalışır, ama siz kulak vermezsiniz. Ne kolaydır "Boşver, zaman her şeyi unutturur." demek. Onca yaşanmışlıklar bir kalemde nasıl silinir ki ?

Siz hiçbirini duymayacaksınız...
Gözyaşlarınızdan etrafı göremez hale geleceksiniz.
O'ndan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, ama sonra kollarında ölmek için can atacaksınız.
Hep ondan bahsedeceksiniz.
Bütün cümleler Onun için kurulacak, kelimeler onsuz hiçbir ifade taşımayacaktır.
Yalnız kalmak isteyeceksiniz... yapayalnız!
İnsanlardan uzak, yaranızla tek başına.
Maziniz aklınıza gelecek! Tekrar yaşıyormuş gibi hayal kuracaksınız...
Eski resimlere bakacaksınız,
Onunla geçtiğiniz yerlerden geçmek isteyeceksiniz....
Bu size hiç iyi gelmeyecek... Ama bile bile yapacaksınız.

Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksınız...
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek... Boğazınız düğümlenecek, yutkunamayacaksınız.
Uyumak zor gelecek
Sabahı iple çekeceksiniz...
Bazen de "Keşke hiç güneş doğmasa”diyeceksiniz.
Ölmeyi isteyecek ama ölemeyeceksiniz...

Rüyalar göreceksiniz, gerçek olmasını dilediğiniz. Sıçrayarak uyanacak onun ismini zikredeceksiniz!
Telefonun başından ayrılmayıp, her çaldığında o diye açacaksınız telefonu ama başkasının sesiyle irkilecekseniz! Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksınız...

Yüreğiniz burkulacak....
Canınız çok yanacak....
Bir daha sevmemeye yemin edeceksiniz.

Günler geçtikçe yüreğinizdeki sızı da azalacak.
Unutacaksınız, bir zamanlar çok sevdiğiniz insani unutacaksınız. Yarınlara daha umutlu bakacaksınız.












POLİSLİĞE ADANMIŞ BİR TUTKU


Neslişah hazırdı artık. Elleri titredi aniden. Bunun olmasını beklemiyordu, ilaçlarını almıştı.
Annesi tiz sesi ile avaz avaz bağırdı.
"Geç kalıyoruz Neslişah, hadi" Dedi. Neslişah geldi. Saçı ıslaktı.
Hastanenin nöröloji bölümüne kısa sürede geldiler. Bu süre zarfında Neslişah ellerinin titrediğini gizlemeye çalıştı.
Bilgilere bakıp içeri girdiler. Neslişah’ın aklındaki sorular uçsuz bucaksız bir evren boşluğu gibiydi. Kendinden emin ama istemsizce telaşları vardı.
İstediği raporu alamazsa emekleri yok olacaktı. Ailesinin tüm korkuları onun üstüne bir zırh gibi döşenmişti.
Oturdular.Neslişah’ın, gözleri ateş ediyordu.
Her şey tamamdı onun için.
Dr. Suna Hanım, bütün tetkikleri inceledi, onayladı. Artık hayallerini gerçekleştirebilirdi.
Silah kullanabilmek için raporunu da almıştı.

Neslişah, yaklaşık beş senedir verdiği epilepsi mücadelesini kazanmıştı. Düzenli ilaç kullandığı takdirde tutkunu olduğu
P.M.Y.O. sınavına girmek için engeli yoktu.
Ama Suna Hanım şiddetli bir ses tonu ile
"Neslişah, ilaçlarını belirlediğimiz saatlerde almalısın mutlaka." Dedi. Neslişah ve annesi birbirine bakıp uzunca sarıldılar. Bu zafer sarılmasıydı.
Teşekkür ederek ayrıldılar.

Neslişah, Eylül ayında girdiği ve deli gibi istediği o sınavı kazandı.
Evde büyük coşku vardı ama bir yandan korku. Neslişah, kendinden emin, güçlü ama depresif bir kişilikti. Hemen umutsuzluğa kapılıp her şeyi bitirirdi.
Bu sefer sorun yaşamamıştı. İki yılda P.M.Y.O eğitimlerini tamamlamıştı.

O yıllarda Çağlar adında biri girmişti hayatına. Bulutların üzerinden kendilerini bırakır gibi hayatlarında yeni bir aşka kucak açtılar.
Birbirlerine o kadar özellerdi ki bütün hayallerini bir kalbin içine aldılar beraber.

İkisi de Çanakkale’ye atandı. Onlar için de büyük tesadüf oldu. Çalıştılar bir sene boyunca ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Neslişah, sürekli yoruluyordu.
Görmezden geldiler.
Neslişah, bir akşam annesini aradı.
"Annem, 15 Ocak'ta yanına geleceğim. Seninle, yine balkonda beraber sabahlayacağız. Çok özledim benim için gül tohumu ek bahçeye." Dedi.
Annesinin sevinci sesinden belli oluyordu.

"Tabi ki ederim Neslişah’ım yeter ki gel." Dedi.
Baş komiser, Çağlar ve Neslişah’ı çağırdı.
"13 Ocak'ta önemli bir uyuşturucu operasyonumuz var. Birinizi mutlaka istiyorum!" Dedi.
Çağlar, Neslişah’ın yorgun hallerini biliyordu.
"Ben kalırım." dedi...
Neslişah, gitmeden katılmak istedi.
"Hayır ben kalırım." diye itiraz etti.
Çaglar, "Neslişah! Yorgunsun..." dedi.
Neslişah, kabul etmedi.
Başkomiser de gideceğini düşünerek Neslişah'ı seçti.
Neslişah ailesini çok özlemişti ve yorgun halleri de onu depresif bir bunalıma sokmuştu son günlerde.
Geceleri ilaçlarını almayı unutuyordu.

Eve gelince Çağlar ile uzunca soluksuz bir kavga ettiler. Çağlar,
"Anlamıyor musun Neslişah? Sen yorgun olunca ben yoruluyorum.
Korkuyorum. Endişeleniyorum!" Dedi
ama Neslişah umursamaz davrandı ve Çağlar o akşam çekip gitti.
Neslişah hayallerini gerçekleştirmişti. Âmâ Çağlar yoktu...

Ertesi gün operasyona katıldı, içi buruk ve hüzünlüydü.
Tüm ekip hazırdı. Beş polis ve bir başkomiser olay meydanına gelmişti. Eroinler çuvallarda idi.
Neslişah, çok dikkatliydi. Baş komiser talimat verdiği an baskın olacaktı. Neslişah'ın başı döndü. Elleri titremeye başladı. Başkomiser yerine arkadaşı, kaçakçıların henüz gitmediğini
söyledi ama Neslişah yanlış anladı.
Suçlular meydandayken girdi pat diye.
Karşısında azılı suçluları görünce yaşadığı sürpriz yüzünden orada kriz geldi.
Suçlular Neslişah'ın tam göğsüne iki kurşun sıkarak.
Bir motorla kaçtılar.
Tüm ekip hemen geldi yanına. Nefes alıyordu, nabzı atıyordu.
Neslişah hem kriz geçirip hem kurşun yemişti. Hastaneye çabucak yetiştirildi. Sonra suçluların peşine düşüldü, ekip arkadaşlarına yaptıklarının hırsıyla hemen yakaladılar.

Neslişah yoğun bakımda...
Çağlar yanında.
-Neslişah'ım benim. Seni götürmeye geldim. Üniformanı giy gidelim. Beraber çok sevdiğin gül tohumları ekelim dedi.
Derken göz yaşlarina zorla hakim olabilmişti.
Tutuldu.
Neslişah, Çağlar'ın gözlerinin içine bakarak, son nefesinde "Seni çok seviyorum!" Dedi ve gülümserken gözleri kapandı.

Neslişah'ın bütün yakınları dışarıdadaydı. Başhekim acı haberi kendisi verdi. Herkes matem havasında idi.
Ailesi ve ekip arkadaşları üzgündü. Bu acının tarifi yoktu...
Neslişah, şehit olmuştu...

Annesi, gül tohumlarını mezarındaki toprağın üstüne koydu.
Gül gibi kal diye veda etti. Çağlar senin yerinde ben olabilirdim diye sonuna kadar bağırdı..

Neslişah, vatan uğruna canından, özelinden, hayattan ayrıldı.




BİTTİ Mİ?

Bitti demenden sonra mı başladı her şey? Seninleyken, sende iken tam da sen olmuşken mi ? Gönlümde alev alev yanmış, benliğimi benden almışken mi? Yok olmuş iken… Bu kadar alışmışken… Tam da arınmışken seni herkese benzetmekten, kimseye benzetememeye başlamışken mi? Derdinle, kederinle barışmışken mutluluğu varlığına değişmişken mi? Mecnunlara karışmışken, Şirin deyip sarılmışken, Sevdigim deyip diz çökmüşken, masal olup dil dökmüşken mi? Ne zaman bitti?

Aşk hiç biter mi? Aşk hiç biter mi? Diye dolanıverdi yine o şarkı dilime. Biten ne idi peki? Kaybolan benliğim mi yoksa tamamen senliğim mi? Belki de sadece varlığındı biten. Belkisi yok kesinlikle varlığını esirgedin benden. Gözlerini, gülüşündeki gamzeni, küçücük ellerini, seni sen yapan somut her şeyi esirgedin. Ve küçük dünyamdaki her şey o kadar sendi ki…

Ve küçük dünyamda her şey o kadar sendi. İstanbuL`da hep aynı mekanda içtiğim limonlu çay, Eminönünde yediğim balık-ekmek, kahve yanında gelen çikolata kaplı kakao çekirdeği, herhangi bir şehrin herhangi bir ara sokağındaki restorantta sıpariş edilen yemekte çıkan saç teli bile…

Sen olmuşken, yok olmuşken, bu kadar alışmışken ve küçük dünyamda her şey o kadar sen iken. Bitti mi?




CENNETE DÜŞEN AYRILIK


Ayrılık denildiğinde çoğu insanın aklına aşk gelir veyahut memleketinden ayrılma gelir.
Oysa ayrılık sadece bunlardan mı ibaretti? Ayrılık deyince benim aklıma annem geliyor.
Ayrılıklar özleme, hasrete gebedir. Herkes için farklıdır aslında acılar, anılar…
Daha küçüktüm kaybettiğimde, cennete gitmişti bensiz, ayrılığın en acısı da buydu oysa…
Onsuz bir yanım eksik hep, sanki hiç yaşamamış gibi öyle bir ayrılık ki, o ayrılığın hiç olmaması için nelerimi vermezdim ki? Bundan daha acı ne ayrılık olabilirdi benim için? Özlüyorum onu ilk günki gibi, hasreti gözyaşlarımda saklı hala… Bu ayrılık ki ; Bu acımasız dünyada yapayalnız bırakıyor seni…
Kimse yerini tutamıyor, hiçbir şey onun boşluğunu dolduramıyor. Nerede nereye baksan o ayrılığı hatırlıyorsun aslında..
Yaralı gönlüm isterdi ki o ayrılık o Ebedi Veda hiç olmasaydı... Kalbimde hep yaşıyor, onun hasretiyle yararlı kalbim bu ayrılığa dayanabilir mi? O cennette ben burada kim bilir belki son bulur bu ayrılık?




HİCRAN


Ayrılık vuslatla eşdeğerdir zaman zaman, yamacında durur bir kıskaç gibi. Ayrılık akrepse vuslat yelkovandır. Sevdiğin birini kaybetmek de ayrılıktır kavuşup kaybetmek de. Hiç kavuşamamak bile. Benim hikayem bununla ilgili, ben hiç kavuşamadım. Kapı çaldığında en önde koşup kapıyı bir hevesle açan küçük çocuktum ben babamı bekleyen, herkes babasından gelen çikolatayı beğenmeyip mızıkçılık yaparken ben sadece kapıyı beklerdim. Veli toplantılarının kağıdını eve uçarak götürsem de toplantılarda kapıyı gözleyen de hep bendim. Yere düşünce canımın acısını soracak birisi olmadığından yara berelerim hiç acımazdı benim. Küçükken bisikletimin dengesini kaybedip araç çarpınca bende bir şey yok deyip eve geldiğimi hatırlıyorum. Banyoda ağlayıp ağlayıp hayatıma devam etmiştim. Sizin yaralarınızı saran ne diyordu size sahi ? Belki bu yüzdendir hala yara alınca ses etmeyişim. Biri yara alınca ne diyeceğimi bilemeyişim. Saçlarıma ilk kez dokunulduğunda ne yapacağımı bilemeyip, saçlarıma birdaha dokunulmasına hiç izin vermedim. Herkesin saçlarında babası kokar çünkü. Başka bir el koksun istemedim.

Ben hiç yeni şeylere de kavuşamadım. Ne yeni kıyafetlerim oldu ne kokulu silgilerim. Onlar bez bebekleri, renkli toplarıyla oynarken ben bir gözü düşmüş mor köpeğim ve sol kapısı kırılmış kamyonetimle oynardım. Abimin kıyafetlerini giymiş olmamdan mıydı küçücük üstüme biçilen o rolden miydi bilmiyorum. " Erkek gibi " denilen o kızlardan biriydim işte. Bazı roller değişmiyormuş büyüyünce anladım. Hala elimin hamuruyla erkeklerin işinden daha iyi işler koyarım ortaya. Çok acı bir şeyi daha anlattı bu zaman denilen değirmen. Anneniz, hem anneniz hem babanız olamazmış. Orası hep boş kalırmış.

Son olarak Neşet Ertaş diyor ya "bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm." İnsanın en zoruna giden üç ayrılık işte bunlardır : biri insandan, biri varlıktan, biri ..
Herkesin kahramanı babasıdır, kahramanınıza sarılın. Sonu kavuşmakla bitmeyen ayrılıklar olmadan, sıkıca sarılın. Sevgiyle..



SONSUZLUK YOLU

Hikayeme bir varmış bir yokmuş ile başlayacağım.Çünkü ayni masallardaki gibi bir aşktı bu.İki çocuk varmış.İlk okulda ayni sınıfta. Daha ilk okuldayken genç aşık olmuş Çimen renkli gözlü kıza. Gencin de gözleri aynı öyle.Çok benziyorlarmış. Ortak yönleri o kadar çokmuş ki..Ama kız kabul etmemiş çocugu. Ortaokullu genc mücadele ediyor hala sevdigi icin.Başarmış sevdigi kızın gönlünü almayı. Ama anlaşamamışlar. Lise birdeyken bitmiş bu ilşki. Herkes kendi yoluna gitmiş. Üniversiteler kazanılmış. Hayatları tamamen degişmiş ama aşklari hala degişmemişti. Gencin Mecnun misali ugraslari ilişkilerine yeniden başlamalarini sağlamış. Ama aileler birbirini sevememiş bir türlü.Şimdi de bu engel çıkmıştı. Gencin askere gitme zamani gelmış bir de.Gencin iki tane hayali varmış çocukluktan. Biri Çimen gözlüsü biri de asker olmak. Dügüne gider gibi gitmiş askere. Askerlik bitince gönüllü olarak devam etmış askerlige. Bu arada aileleri de ikna etmiş dillere destan aşkları. Kızla evlenmişler.Dunyalar tatlisi bir çocukları olmuş. Babasi tutturmuş şimdiden asker olacak oğlum diye. Ve o üzücü bir o kadar da şerefli gün gelmiş. Goreve gidiyordu genç. Sarılmış 15 yillik sevdicegine ve son bir kez öpmüş bebeginin çimen gözlerinden. Her gun arayip hal hatir sorardi. Ama o gun aramamış.İkinci gün üçüncü gün derken tam 84 gün etmiş haber almayali gençten. Bütün arkadaşları şehit gelmış. İki kişiden haber yokmuş. Genc ve arkadaşı. Ne şehit haberi alinmiş ne diri haberi. Böyle işte bazilarini aldatmalar ihanetler yalanlar sevgisizlik ayırır bazılariniysa Vatan, toprak, kan ayırır. En üzücü ama en şerefli ayrılık bu olsa gerek. Bazılari kiymet bilmeyip ayrılırken bazıları çok severken ayrılır. Böyle ayrılıklar da vardir bizim icin bizi korumak icin biten ayrılıklar. Bu sadece bir aşkın bitişi degildi. Genç, annesinden, babasindan, kizkardesinden, abisinden, çimen gözlü asker oğlundan ve butun sevdiklerinden ayrılmışdı. Çoçuk 1yasindaymış ama her asker görünce babası sanıp ağlarmış.Dönup gelmeni bekliyoruz Asker en çok da asker oğlun.
Dönmüş genc Şehit olarak dönmüş..

"Sen gidersen, ellerin ellerimi tutamaz, gözlerin gözlerimi göremez....
Aldığım nefes bile haram olurken;
ne yaparım ben tek başına"demiş Celam Süreya
Ve eklemiş:
Nasıl ki bu yıldızlar gökyüzünü bırakmıyorsa; sen de beni bırakma…
Bırakma ki bizi Genç adam bırakma ki Ayrılık bile utansın var olduğundan
Ağlama sevdigim aglama ve dua et.
Ben hep seninleyim dönersem eğer sana sözüm olsun birlikte izleyecegiz yildizlari.
Ama korkma dönemesem de birlikte izliyor olacagiz.
Cunki ben de artik o yildizlardan biri olacağım.Sana çok uzak olacağım belki de ama bir o kadar da yakin. Belki de bir daha ellerim ellerinle kavusamaz ama kalbim hep kalbinledir Sevgilim.Ellerimiz ayrılır belki ama sevinmesin ayrılık. Kalbim asla ayrılamaz kalbinden.



BİR GÜN MUTLAKA

Bir Ayrılık şiiri değildik belki de
Bilinmeyen bir hikayede
Bilinmeyen sevdalardayiz seninle
Sana olan sevdam
Sana olan hayallerim
Bitip tükenmeyen aşkın tutkusuydu
Bir ayrılık şarkısı değildik biz
Ümidi olan kadın çiz yüreğine
Koca bir kalbim var
Hiç durmadan sana inanan
Düşüncelerimi süsleyen anılarımız var
Özlemlerim var unutamadığım
Gökyüzünde bir bulut olsam
Gece bir yıldız
Bir avuc su olsam avuclarinda
Bitmeyen umutlarin gibi bekle beni
Berrak durgun bir göl gibi Sakinim
Huzurlu bir ala serçe gibi
Koşmak istiyorum senin varlığına doğru
Sabırla beğendiğim günlere
Kavuşmak ne güzel şey sevdiğim
Bir gün mutlaka
Ama bir gün mutlaka biz olacağız!






AYRILIK SONRASI BERBAT HALLERİM


Ne kadar çok cümle yazarsam yazayım yine de ayrılığın bana tattırdığı acıyı tarif edebileceğimi sanmıyorum . Herkesin hayatın akışı içinde başından geçen “inanmıştım “deyip de sonu hayal kırıklığı ve tecrübeyle dolu olan bir hikayesi vardır aslında. Yolu ayrılıktan geçen herkes belki de aynı kabusu görür bilemiyorum…Benim hikayem de ayrılıkla başladı diyebilirim. Neslimizin dünya üzerine cennetten koparılıp atılmasıyla başladığı gibi kadim bir hikaye olmasa da bazen en güzel hikâyeniz hiç ummadığınız bir anda bitiverir sonsuza dek süreceğini sandığınız bir anda.

Sanki arşa açılan ellerimin yeryüzündeki cevabıydı O. O seviyor diye güneş bile mavi doğardı sabahları.Ne yaralarım ne de harcadığım zaman ondan vazgeçmeme sebep olamazdı. Onu sevmekle demlenmiştim, onunla noksansız ve eksiksizdim. Her gökkuşağının altında bir hazine saklıdır derler ya o benim gökkuşağımdı. Gökyüzünü avuçlayıp toprak ile güneşi harmanlasam benzemezdi sevdamın harmanına. Aşkı tırnak içine alıp yaşamıştık sanki. Senelerce o ateşi kaynatmak için emek veren su gibiydik ama aynı su bir saniyede söndürmüştü o ateşi. Sanki bir deri bir kemik kalmış duyguları yeniden canlandırmaya çalışıyorum bunları anlatırken. Tolstoy ‘un dediği gibi “Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişiler, her hatırladığında seni tekrar tekrar terk eder."

İmkansızlıklar mı dersiniz kader mi bilemiyorum ama küsüyorsunuz işte en sevdiğiniz insana, zamana, bir şehre.Ve tek başına kalıyorsunuz kalabalıklarda.Onu son kez uğurlarken otobüs garında son yolcu da binerken son şarkı da söylenmiş gibiydi. Yapmacık bir neşenin ne büyük çabaya mal olduğunu anlamıştım. Seveni uçurumun kenarına varıncaya kadar izliyor sanki tedirgin bir içgüdü. Kazananı ve kaybedeni olmayan bir oyun gibi geliyor ayrılık.

Ve derken hiç bitmeyeceğini sandığımız tasasız çocuksu neşenin yerini paslı bir hıçkırık alıyor. Zamanla her şey unutuluyor gibi ama ufacık bir sızı beklenmedik bir zamanda süzülüyor yüreğe. Adını ağzınıza aldığınızda sesinizin acıdığı bir şarkı oluyor ayrılık.

Ayrılırken en zor olanı neydi diye düşünüyorum. Eksilmek mi zor yoksa eksildikçe tamamlanmaya çalışmak mı, yoksa yarım bir yürekle eksik parçanın sızısıyla yaşamaya çalışmak mı. Susmak mı zordu susmak zorunda kalmak mı? Yoksa aklınızın yaptığı darbeyi kalbinizin sessizce kabullenmesi miydi? Gidişi ne çeşit bir tufandı ki tüm benliği kasıp kavuruyordu. Sabaha düşman gecelerde bulmuştum kendimi birden. Odam birden soğumuştu buz gibi.Yatak yorgun, pencereler ise inliyor. Kurumuş dudaklarıma türkülerin en acısı oturdu sanki acıyı çiselercesine. Bir gecede yaşadığım şehrin yıkılışını seyrettim yüreğimin kanı çekilmişçesine. Ve olduğundan bir harf daha eksik çınlamaya başladı heceler yorgun ve hasretinden yanarcasına. Zaman eğiliyordu yalnızlığa. Geriye bir sarsımlık ruh kalıyor solgun sarılara burunmuş yarım kalan sevdayı yüklemiş kanatlarına.

Zaman zaman yırtıcı bir neşter darbesiyle yüreğinize rahatlatıcı bir kesik atıyorsunuz. O zaman zehire doymuş ırmaklar katran karası gecelere akıyor kanaya kanaya.Sonra o yaraların kanında boğuluyorsunuz. Vakitsiz yağan yağmurlarla hüzün çiçekleri açıyor yüzünüzün coğrafyasında. Benliğinizin tüm sırlarını soyuyorsunuz yalnız kaldığınız anlarda. Nereye baksanız uçsuz bucaksız çöldür. Nereye koşsanız hep yokuş gibi. Kabullenmeye çalışıyorsunuz ezbere bildiğin kederin ve kaderin dayatmasını. O parmak bir kez yaranın üzerinde gezindi mi herkesten daha hasta ve ölüme daha yakın olduğunuzu hissediyorsunuz. Ne kalemler tüketip ne sayfalar yakıyorsunuz ona ulaşabilme umuduyla çaresizce çabalerken.Ve sonunda dünya ve ahret acınızdır artık o kabullenirsiniz her şeyi de geriye kabullenemediğiniz bir yalnızlık kalıyor. En acımasız cezaevi insanın yüreğini sonsuza kadar mezara gömmesidir ki mezarlara bile sığamadığınızı hissedersiniz.

Aslında yaşamın elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmedik mi? Yaşam bize de eşit davranır ve sakınmaz kimseyi. Keşkelerle iyileşemiyor buruk aşkların yaraları. Çay bardağının dibinde bekleyen çay tortusunun çıkmayan izi gibi anılar birikiyor belleklerimizde. Beklentili ya da beklentisiz daha sağlamını dilercesine. Noksandan eksiksiz. Yitirilmiş umutlardan geriye kalan bembeyaz bulutsu düşlerden yine oluk oluk şiirler sağıyoruz..İnsan tercihini bu şekilde yapıyor. Ya sonsuza kadar mezara gömüyor kendini ya da infazı bittiğinde tekrar merhaba diyor hayata. Ne yaşanırsa yaşasın bir ufak gülme payı kalmalı insanın dudağının kenarında. Ayrılık insan yaşamının her anının bir parçası aslında. Her ayrılık biraz acılıdır ama acı geçer insan yoluna gider gitmelidir de. Kendimize yeni nedenler icad etmek zorundayız hayatta kalmak için, yeni aşklara umutlara yine ve yeniden merhaba diyebilmek için.






ZAMANLA GEÇMEZ BİZ ALIŞIYORUZ


Sigaramın dumanı göğe doğru dağılırken, güneşin gökyüzündeki son çırpınışlarını izliyorum. Bu akşam vakti gün yavaş yavaş yerini geceye bırakırken güneş hüzünlü bir veda ediyor sanki gökyüzüne. Sahi sen de böyle veda etmiştin bana değil mi? Hiç unutmuyorum.

Gidişinle karanlıkla baş başa kalsam da umutlarım önümü hep aydınlattı. Düştüğüm de hep kalktım ben, öğrettiğin gibi.. Dizlerimin kanına, acısına aldırmadan yürüdüm masmavi bir ışığın peşinde. Çoğu zaman o ışık da yetmedi bana. Sen gel, sen ol istedim dünyamı aydınlatan. Varlığın ruhumu yeniden pamuklara sarsın, ayrılık bu sefer mağlup olsun istedim.

Hayatta her istediğin olmuyor tabi. Bazen ayrılığa yenik düşüyor insan. Zamanla geçer diyorlar bir de. Ben buna inanmıyorum. Acısına alışıyorsun ama izi hep kalıyor yaranın. Sonra hiç ummadığın bir anda sızım sızım sızlatıyor ben hep burdayım dercesine..

Yani zamanla geçmiyor, zaman o çok sevdiğimiz insanların yokluğuna alıştırıyor. Sen istesen de istemesen de.









İSTENMEYEN AYRILIK


Hayati boyunca hummali bir sekilde hayatina yön vermiş, çalışmış çabalamış belli bir kadere sırtını dayamış bir insanoğlu.
Çalışmak onun bir felsefesi haline gelmiş ve düşler kurmuş bir adam düşünün.
Elinde avucunda ailesi için her türlü fedakarlık yapan bir adam, bir anlik sevda mi aşk mi ne derseniz deyin kör olmuş bu beden nasıl nikah masasina kadar gider ben bile anlamadim hala anlamiyorum da.

Ilk günler aileler akrabalar gezmeler tozmalardan sonra insan 1. ayda ne yaptığını anlamaya başlıyor, eger ki o güne kadar hayati kendi yaşantına yaşantılarına kadar anlamamis olan ben bir anda belli bir sabit hayata gectigi mi anlamış bulunmaktaydim. Çok farkli ilişkiler içinde düz mantikla ilerledim anladım anlattim ama bir farklı yöne dönemedim, dönmekten kastım karşılıklı anlaşarak kahvalti dahi kavgasız bilmiyordu. İki çizgi ile ilerlerken pembe rengi seven taç takmayi babasina saçlarını ördürmeyi seven kızım olacagini nerden bilebilirdim ve öğrendim. Öğrendiğimdeki mutluluk çok farkli idi değişken hayatimda bir seyler belirlenmeye başladı.
Onu ilk gördüğümde bembeyaz yüzü elleri her sey daha iyi olacak yürümesi koşması aile içindeki değişimi mutluluğu onun sağlayacağını nasil düşünmem ki. Yanlis düşünmüşüm ki 5. ayın 3 haftası olanlar oldu 1 araba parasi ile ayrılıklar oldu pembe gülümsemesini birakmadim o dünyayı yakardım her seyi göze alırdım, bırakmadım birakamazdim da birakmak asla istemedim.
Ayrılık kolay bir sebep degildir, ayrilik gidene mi koyar yoksa kalana mi iyi düşünün.




SAHİP ÇIK

Ayrılık denilince hemen hemen herkesin aklına birkaç birşeyler gelir. Kimisi aşk acısı kimisi ailesiyle ayrılması veya kaybetmesi kimisi de yavrusundan vesaire gibi düşünceler ayrılık ile dert sahibi olduğuna kanaat getirebiliriz. Aslında bir bakıma derdin dermanı yoksa ayrılık kaçılmaz oluyor. Bu derde derman olamama durumları yani ayrılığa sebep doğuracak koşulları bir o kadar da empati ile olaya bakış açısı koymus olacak olursak kişisel öz eleştiri yapmalıyız demektir. Hayatımızda iyi veya kötü herşey seçimlerimize ve çabalarımıza bağlıdır. Ayrılık durumunda öncesi ve sonrasını düşünmek de gerektiğini aklımızın bir köşesine yerleştirmeliyiz. Neden? diye soracak olursanız eğer konusu sebebi ne olursa olsun terk edenden daha çok terk edilen keder ve kaybın ilk aşamalarında buluyor. Melankoli bir durum içerisine düşmüş bulabiliyor. Bilindiği üzere ayrılık konusu sıkça rastlanan ve yaşanılan durum hayatın bir can sıkıcı cilvesidir. Bu konuyla ilgili herkesin illa ki söyleyebilecek bilgece sözleri olacaktır. Terk edilme psikolojisinden tutun da ayrılık acılarına kadar değinen ve söyleyecek bir kaç sözü olacaktır. Ama şu da bilinmelidir ki sevmeyi göze alan herkes ayrılığa da adım atmış demektir. Ama ümidinizi ve umudunuzu asla yitirmeyin. Sabrederek, güçlü durarak, pes etmeyerek ve hayal kurarak gerçekleştirerek bir çok şeyin üstesinden gelebilirsiniz ve yazımızı konu ile alakalı bir motto ile tamamlamız gerekirse her şeye rağmen ne diyoruz.Yanımdan başka gidecek hiçbir yerin olmasın diyerek her şeyin üstesinden gelerek kaybedince değil birlikteyken değerlerimize sahip çıkalım.


ANNE

Anne..
Sabahlarimin en güzel sesiymiş senin uyandırdığın, günün sızdığı odamdan.
Yediğim en güzel yemekler, bağdaş kurup oturduğum en güzel sofralarmış...
Kokun en mis koku, varlığın en büyük nimetmiş, ayrı evde, ayrı şehirde olmak bile ne müthiş şükürmüş..kaybedince anladım...
Ulaşabilmek,dahası istediğinde gidebilmenin verdiği rahatlık meğer ne hafifletirmiş insanı..
Hastayım desen bakanın, yetiş desen imdadım olurdum oysa..
Ah benim elleri kına kokulu Annem!
Anne oldum ya ben, nasıl bildim seni..
Cennet Anne, kokusu da evlatmış..
Sayfalarca okusam, günlerce dinlesem anlamazdım, oldum da bildim..
Her an aklımdasın gün içinde telaştan unutsam da, dünyanın en güzel sesini duymasam da, aklımın hep bir köşesindesin..
Ayrılıktan bahsediyorum ya sonra diyorum ki bu mu ayrılık..
Aha da şurada kalbimde, işte bak aklımda, fikrimde..
Ben aslında sana çok yakınım..
Özlüyorum evet, iliğime, kemiğime kadar!
Ay ,hafta, gün sayıyorum..
Sana kavuşabilmeyi diliyorum en hayırlı şekilde..
Ölüm günüm sana kavuşma bayramım olacak..
Benim gibi annesini ebediyete uğurlayanlar varsa, cennetinde en özlediğimiz haliyle kavuştursun Allah..
Seven sevdiğine bir gün kavuşsun..
Arkada bıraktığına, toprağın altındakine, üstündekine kavuştursun..
Özlüyorum Anne
.............................



BİTMEYEN AYRILIK

"Ayrilik ne zaman son bulacak veya son bulacak mi? "sorusu, ne cok korkutur insani.
Peki "Ayrilmak“ dedigimizde aklimiza ilk neden hüzünlü ayriliklar gelir, üzülürüz, icimiz burkulur?
Üzücü ayriliklarin yaninda bir de sevinebilecegimiz ayriliklar vardir oysa.
Mesela bu yildan ayrilacagim icin ben cok mutluyum sahsen; hepimiz mutluyuzdur.
Liseyi bitirdigimde, o okuldan ayrilacagim icin cok mutluydum. :))
yani kisacasi bazi ayriliklar mutlu edebilir insanlari.
Vardir hepimizin hayatinda böyle mutlu oldugumuz ayriliklar.
Bir de icimize isleyen, kalbimizi parcalara bölen ayriliklar var.
Sevdiginiz bi insana veda etmek zorunda kalmak mesela.
Asktan bahsetmiyorum hayir.
Ayrilmak zorunda oldugunuz insanlar olur, mecbur kalirsiniz birakmaya. Birakmak zorunda kalırsınız.
Ölüm diyoruz ya hani.. Ayriliklarin en zoru degil midir?
En zoru ve bitmeyeni.
Hicbir zaman bitmez. Acisi hep icimizdedir.
Unutmazsin hep aklindadir.
Her sey hatirlatir o insani. Kücücük bir nesne, bir kelime, bir cümle.. Hatirlarsin.
Korkarsin bazen unutmaktan ama bi koku bile hatirlatabilir o insani sana.
Yani zordur ayrilik
unutamazsin belki ama zamanla alisirsin.
Acin hafiflemez belki ama o aciyla basa cikmayi ögrenirsin.
Her seye ragmen hayatin devam ettigini ögrendigimiz gibi.

2021 bize illa ki üzülecegimiz ayriliklar getirecektir eminim ama umarim hepinize; hepimize daha cok mutlu olabilecegimiz seyler getirir.




Konu Yazgı tarafından (14 Ocak 2021 Saat 17:47 ) değiştirilmiştir..
 
Alt 14 Ocak 2021, 13:27   #2
Can
Can - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Herkese başarılar dilerim. Oyumu kullandığım yazı iki tane sigara yaktırttı, yazanın elleri dert görmesin yüreğine sağlık.

 
Alt 14 Ocak 2021, 13:31   #3
Özel Üye
Lareina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Herkese başarılar dilerim, yazılar kaliteli.

 
Alt 14 Ocak 2021, 13:47   #4
Cumhuriyet Kadını
Reyhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Hepsi birbirinden güzel caanım yazar ekibi ; hepinize başarılar diliyorum

________________

bazen insanlar iyilesmek istemez.
cünkü ,
icindeki acı sevdiklerinin son hatirasidir..


per aspera ad astra ✨
 
Alt 14 Ocak 2021, 14:25   #5
Editör
Hümaşah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Hepsi birbirinden güzel

 
Alt 14 Ocak 2021, 16:26   #6
Bakacağın Yüze, Utanacağın Söz Söyleme..
baL` - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Cok Güzeller... hepinizin Duygularina kalemine saglik..

 
Alt 14 Ocak 2021, 16:42   #7
Özel Üye
Siyah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Herkese başarılar, oyumuzu kullandık.

 
Alt 14 Ocak 2021, 18:26   #8
"Mizantrop"
Rima - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Katılan bütün editör arkadaşlarıma başarılar dilerim. Hepsi birbirinden güzel olmuş okumalara doyamadım. Hepsine oy kullanmak isterdim ama maalesef bir oy kullanma şansım vardı lakin gönüllerde eminim ki hepsi 'en güzel'dir. Karar vermek çok zordu. Emeklerinize sağlık.

________________

.
 
Alt 14 Ocak 2021, 18:38   #9
She
✰ ÖzeL..
She - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

Standart

Katılan arkadaşlara başarılar dilerim çok kararsız kalıcam bu yarışmada hepsi bir birinden güzel kaleme dökülmüş.

________________

~ E & B ~
 
Alt 14 Ocak 2021, 18:41   #10
Standart

Okumaya üşendim.d
Herkese başarılar

 
Kilitli


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı





Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:11.