| no.one | 23 Mart 2025 18:46 | Dışarıda ki manzara öyle güzeldi ki, karanlığın etkisiyle her yermuhteşem görünüyordu. Sokak lambalarının loş ışığı ağaçların üzerine vuruyor, yeryüzünün sıradan ağaçlarını masal diyarının büyülü varlıklarına dönüştürüyordu adeta. Gece karda yürümekten daha romantik bir şey yoktu sanırım. Hiç konuşmuyorduk. Sanki ağzımızdan bir kelime çıksa her şey yerle bir olacak, kötü kalpli büyücülerin lanetine uğramış krallıklar gibi etrafı korkunç bir çirkinlik saracaktı. Oysa şimdi her şey gerçek olamayacak kadar güzeldi. Hayalet şehirler gibi bomboştu sokaklar. Bu muhteşem manzaranın her anını doyasıya yaşamak için tüm şehrin sokakta olması gerekirken, dışarının bu güzelliği sadece bize görünüyormuş gibi herkes evindeydi nedense. Baş başa yürüyorduk. Aslında o yürüyor bense onun çekim alanına girmiş sürükleniyordum, gittiği yere. Bana uçuyormuşum hissi veren yaşadığım mutluluk muydu yoksa yerdeki karın yumuşacık dokusu algı yanılması mı yaratıyordu, bilmiyordum.
Parkta, ağaçların iyice sıklaştığı kısma girdiğimizde yavaşça durdu. Buradaki manzara daha da muhteşemdi ya da bugün bana her şey olağanüstü geliyordu. Kendine doğru çevirdi beni. Bedenlerimiz birbirine değiyor, üzerimize usul usul kar yağıyordu. Elimi bırakmamıştı. Diğer elini yavaşça yanağıma koydu. Gözlerime baktı bir süre “Özledim seni” dedi. “Sabahı beklemek istemedim.” Eğildi usulca. Dışarının soğuğuna inat dudakları sıcacıktı.İlk kez dudakları dudaklarımdaydı. Yer ayağımın altından hafif hafif kayıyor, dudaklarımda dolaşan dudakları başımı döndürüyor; üzerimize usul usul kar yağıyordu. Eriyen, yanağıma düşen karlar mıydı, yoksa içim mi eriyordu bilmiyordum.
Zaman durmuştu benim için. Oysa biliyordum. Onsuz geçmek bilmeyen zaman mutluluğumuzu kıskanırcasına bir yerlerde acımasızca geçiyor, mevsimler değişiyor, güneş açıyor, yağmur yağıyor, fırtınalar kopuyor, kasırgalar patlıyor, kalbime baharlar geliyor içimde çiçekler açıyor bense sadece onu yaşıyordum. Zaman durmuştu benim için. Oysa biliyordum. Onsuz ağır çekimde geçen zaman bir arada olmamıza inat ışık hızında akıyor, uzakta bir köpek havlıyor, bir çocuk ağlıyor, bir anne feryat ediyor, bir bebek doğuyor, bir insan ölüyor, döviz yükseliyor, borsa değer kaybediyor, doğal kaynaklar tükeniyor, yer kabuğu, bir yerlerde sekiz nokta beş şiddetinde sallanıyor, benimse hiçbir şey zerre kadar umurumda olmuyordu. Zaman durmuştu benim için. Oysa biliyordum. Ondan uzaktayken yerine çakılıp kalan zaman bize acımaksızın hızla akıyor, o beni öpüyor, midemde kelebekler uçuşuyor, içimde yapraklar filizleniyor, yer ayağımın altından kayıyor ve her şey siliniyordu: Gelmiş, geçmiş, gelecek, hiç gelmeyecek… Gelenler, gidenler, gelip geçenler |